Enerji Alanları ve Biz
-14-

Uzak doğu dinlerinde de görüldüğü üzere; kurulu sistemde var olmayan belli mantra kelimeleri ile gelişi güzel yapılan zikirlerin (1) (bedenin istek ve arzularına set çekip oruç, inziva...vs. çalışmalarının da ek olarak ) beyinde oluşturduğu hassasiyetler, bu insanların hakikat boyutuna adım atayım derken bu kontrolsüz hareketleri dolayısıyla Nar boyutunda takılmalarına, o boyuta kanalize olup yönelmelerine neden olmaktadır. Böylece farkında olmadan iletişime girdikleri cinlerin oyununa gelerek parçalardan oluşmuş tek bilinç ve ruh anlayışına dayalı panteizm ile ruhların bir bedenden farklı bedenlere geçişi olan reankarnasyon gibi aslı olmayan batıl hayalleri deneyimleyerek gerçeklikten tamamen saparlar. Sonucunda da bunların en iyileri bile çok şeyden mahrum kalır. Parçalardan oluşmuş evrenin ruhuyla ve bilinciyle bütünleşen bu fethi zulmani sahiplerinin yapmış oldukları keramet ve mucizelere benzer tüm olağanüstü olaylar ise, tamamen şeytaniyet vasıflı cinlerin yardımıyla oluşmaktadır. Üst düzey Cinlerin güdümünde olan, buna karşılık alt düzey cinlere dilediğini yaptırarak onları kullanan bu kişilerin meleki (nur) boyutlarını algılayıp değerlendirmeleri de mümkün değildir. Cin kökenli melekleri de etkileyemezler, onları asla kullanamazlar.

Yine çeşitli zikir ve ritüellerle, bilerek yapanlar olduğu gibi farkında olmadan da “uzaylı” ya da başka başka isimler adı altında şeytani vasıflı cinlerin enerji alanlarıyla bağlantı kuran ve bu suretle birtakım insanları etkilemek, olayları yönlendirmek  ve çeşitli şeylerden haberdar olmak için çalışan bazı gruplar da bulunmaktadır. Bunlar ise, ya kendi çıkarları ya iyilik, güzellik, hümanizm, olumluluk ya da direkt kötülük, olumsuzluk duygularını yaymak düşüncesiyle hareket etmektedirler. Ayrıca, bugün bir çok istihbarat servislerinin, medyum ve bağlantılı oldukları cinler vasıtasıyla her tür casusluk faaliyetlerini gerçekleştirdikleri, birtakım şeyler yaptıkları da artık açıkça bilinen bir olgudur. 

Ramazan ayında da astrolojik tesirler ile yeryüzündeki belli merkezlerden gelen güçlü dalgalar, bu frekansa uyumlu beyinleri öyle güçlü etkiler ki, bu hal, kendini fark edilir düzeyde göstererek normal zamanlarda ibadet çalışmalarına irade gösteremeyen, bunları yerine getiremeyen insanlarda bile bedenin istek ve arzularına set çekme, oruç tutma ve ibadet etme...vb eylemleri kolay hale getirmektedir. Hatta akşamcı olarak bilinen, alkol içmeden duramayan kişiler de normal şartlarda güç getiremeyecekleri halde, alkol bağımlılığından  bu ayda rahatlıkla  kurtulabilmekte ve bir ay boyunca ağızlarına  içki sürmemektedirler. Böylece bu ayda manevi dünyaya, içsel aleme yönelme, kendine çeki düzen verme... toplumsal olarak doruk noktadadır. Yine bu yüksek ışınımın neden olduğu beyinler arası güçlü enerji alanları, şeytani vasıflı cinlerle insanlar arasında perde oluşturarak, onların insanlar üzerindeki belli başlı etkilerini minimum seviyeye düşürmekte ya da tamamen engellemektedir ki, tüm bu durum hadiste:  “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur” şeklinde sembolik olarak ifade edilmiştir. Olanlar bununla da sınırlı değil. Çünkü, oruçlu iken vücuda katı ya da sıvı gıda girdisi olmadığından beyin bu gıdaların vücutta işlenmesi için gerekli enerjiyi ilgili organlar yerine kendi işlevlerini artırma yönünde kullanabilmekte, böylece hem dışa hem de ruha dönük yayın yapmada daha güçlü hale gelmektedir. Dolayısıyla ramazan ayında beynin üretim kapasitesi artacağından daha fazla ibadet, daha fazla tefekkürde bulunmak bizler için bulunmaz fırsat olacaktır.

Bin aydan daha hayırlı yani takriben seksen üçlük yıllık hiç durmaksızın kesintisiz ibadetlerle elde edilenlerden çok daha fazla getiri sağlayacak enerjinin tüm insanlığa ortak sunulduğu an olan kadir anı da bu ay içindeki bir gecede olmaktadır. Yaklaşık 15-20 dakika süren, ancak etkisinin sabaha kadar sürdüğü bu ışınımın (meleki gücün) en önemli özelliği, uzun nefis terbiyesinden geçilmemiş olunsa bile kişiye kendi hakikatini açığa çıkartacak Miracı oluşturmasıdır. Elbette bedenen ve şuursal anlamda uyanık olmak şartı ile. Bu yüzden Kadir anından en iyi şekilde faydalanmak kısacası bu ışınımı en yüksek düzeyde absorbe edip değerlendirmek içinse bu anın öncesinde zikir, namaz... ile kendini yoğun tefekküre vermek suretiyle beyni daha hassas hale getirmek çok önemlidir. Elbette bunları her yapan, o anı hakkıyla yaşayacaktır diye bir kural söz konusu değildir. Ancak, nasıl ki Kabe’ ye her giden onun hakikatiyle hakikatlenememesine rağmen ondan enerji yönlü yararlar temin edebiliyorsa bu yüksek enerji alanının beyinsel işlevleri artırması dolayısıyla yine aynı şekilde bu güçlü meleki tesirlerden de kapasitesince enerji yönlü fayda sağlayabilmektedir. (Bkz. İnsan Ve Sırları 1 / Dua Ve Zikir / Kendini Tanı - Ahmed Hulusi / Melekler Ve Kadir Gecesi / Meleklerin İnişi - Ahmed Fevzi Yüksel / www.sufizmveinsan.com /tasavvuf )

devam edecek...

(1) Bu dinlerde belli mantra kelimelerinin tekrarı sadece meditasyon, yoga ya da trans hallerinde yapılırken, İslam’ da, Allah’a yakin elde etme, onun sayısız özellikleriyle bezenme yani Allah’ın Ahlakıyla Ahlaklanmak için tekrar edilen ve sistemde bir karşılığı olan zikirler ise, her an, her şart ve durumda belli bir noktaya yönelme, konsantre olmaksızın rahatlıkla yapılabilmektedir.   

İster, beyin açılımlarının farklı olması nedeniyle özele (kişiye), isterse de genele dönük olarak hazırlanmış olsun, kelimelerin belli sayıda ya da formüllerle zikredilmesinin nedeni ise; beyinsel işlevlerin istenilen yönde yoğunluk kazanabilmesi, belli bir maksimum seviyenin yakalanabilmesi için tespit edilmiş sayılardır. Çünkü din adı altında yapılan her bir şeyin bir sistemi bulunmaktadır. Yoksa bunlar "Yaradan nasıl olsa niyetimi, söylediklerimi, anlıyor ve biliyor" gibi anlayışlarla rastgele, alelade olarak tavsiye edilmiş rakamlar değillerdir.

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 23.11.2004
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail