Ayette “Kuran’ı biz indirdik,
şüphesiz onun koruyucusu biziz” denilerek (biz kelimesi,
ef’al yani çokluk boyutundan ifade edildiğini bize göstermekte)
Kuran’ın diğer nüzul olan kitaplar gibi bozulmadan aynı şekli
ile muhafaza edileceği belirtilmektedir. Ancak bu noktada şu
soru akla gelmekte: “ Acaba bu koruma işlemi hangi sistemle
gerçekleşmektedir?”. Bunun cevabı, birtakım melekler ile
görevli veliler aracılığıyladır. Görevli velilerin en önemli
vazifelerinden biri de Kur an ile birlikte onun ne şekil ve
yönde anlaşılması, yorumlanması gerektiğini, nasıl hayata tatbik
edileceğini bize gösteren hadislerin, korunmasını,
denetimini sağlamalarıdır. Bu yüzden günümüze kadar gelen ve şu
anda da var olan evliyaullahın hiçbiri hadislerin bir kısmının
ya da büyük bir çoğunluğunun uydurma olduğu yolunda en ufak bir
şüphe imasında bulunmadıkları gibi, tek bir hadisi bile bu
şekilde nitelendirmemiş ve geçmişte bunları, insanların
anlayabilmeleri için günün ilim seviyesini de dikkâte alarak
genelde benzetmelerle, sembollerle anlatmaya çalışmış,
anlatamadıkları noktalarda da susmuşlardır. Bugün bilinen ve
ittifakla kabul edilen hadis külliyatının Batıni olarak Hz..
Muhammed (sav)’ in çeşitli şekillerde müdahaleleriyle,
Zahiri anlamda ise ne şekil ve titizlikle hazırlandığı herkes
tarafından bilinen bir gerçektir. Eğer denildiği gibi gerçekten
olumsuz bir durum söz konusu olsaydı, öncelikle bunu, Keşif
ve Fetih özellikleri dolayısıyla her an Hz.. Muhammed
(sav) ile görüşen bu zevat dile getirir ve böylece insanlar
uyarılmış olurlardı.
Günümüz bazı Tanrı bilimcileri ise, boyutsallık ve
sembol içeren bu verileri çağdaş bilimin bulgularıyla
sentezleyerek var olan yanlış anlayışları düzeltmeleri
gerekirken bunun yerine bu yanlış anlamalara neden olarak
gördükleri verileri yok etmekle dini hurafelerden
arındırdıklarını zannetmektedirler. Tıpkı devekuşunun kafasını
toprağa gömmekle görünmez olduğunu sanması gibi... Bu sebeple
akademik şartlanmalarla elde ettikleri payeleri, egoları ardına
gizlenip evrensel sistemi, düzeni bu şartlanmalarla açıklayan ve
var olan sistem ile birlikte insanın kendisini, özünü tanıma
yolunda devrim niteliğindeki günümüz bilimsel gerçeklerden
bihaber, ancak her noktada da bilimselliği de ağızlarından
hiç düşürmeksizin “çağdaş olarak Kuran’ı ve hadisleri
inceliyoruz” ya da “bilimsel olarak bu çağa uymadığı için
bu hadisler uydurmadır” yaftalarıyla gerçeğe,
evrenselliğe değil, sırf kendi terkipselliklerine,
bilgilerine, algılamalarına ters düştükleri için hadisleri
bir çırpıda yok saymakta bunun sonucunda da hem kendilerini hem
de insanlığı yanlış yönlendirerek altından kalkamayacakları bir
vebalin altına girmektedirler. Zaten Kuran ve hadislerin
bildirdikleri, evrensel sisteme, Öze dönük hükümler içermesi
dolayısıyla bunlar bizim terkipselliğimize göre, nefsimize uygun
olarak düzenlenmiş ya da onları tatmin etmeye yönelik hükümler
değil, terkibimizi zorlayıp kırmayı amaçlayan hükümlerdir ki bu
da imanı zorunlu kılar.
Resulullah zamanında da bazı olaylar mümin olanları bile
zorlayıp onlardan bir kısmının dinden dönmesine neden olurken
Hz.. Ali (ra), Hz. Ebu Bekir (ra)...gibi sahabenin bu tür
şeylere karşı takındıkları tavır, her durum ve şartta Hz..
Muhammed (sav)’ e iman etmekti. Mesela miraç hadisesinde
anlatılanlar karşısında (Müslümanlardan bir kısmı dumura
uğrayıp, sarsılırken bir kısmı da hafsalaları almadığı için
Resulullah’ı inkâr etmişti) müşriklerden birkaçının Hz.. Ebu
Bekir’e gelerek durumu izah ettiğinde onun verdiği cevap ibret
niteliğinde olmuştur. “ Eğer O dediyse
doğrudur, kesinlikle hiç şüphe etmiyorum, kabul ediyorum... Siz
bana ne şaşırıyorsunuz!. Hiçbir yere gitmediği halde, gökten
geldiğini söylediği o emirlerin hepsine bu kadar zamandan beri
inanıyorum da, buna niye inanmayayım?... ”
Nisa-136 da “ Ey iman edenler iman edin...”
şekliyle ifade edilerek açıkça iman ehlinin İMAN etmesinden
bahsedilmektedir.
Keza yine Resulullah Hz. Ali (ra) “ Ya Ali, insanlar Allah’a
Birr ve Salih ameller kapılarından yaklaşır; sen aklın ile Allah
a yakin olanlardan ol...” diyerek iman dan sonra da aklı o
iman doğrultusunda işletmesini tavsiye etmiştir.
Bu yüzden, kendi sınırlı kapasitelerini göz önüne almaksızın
işine gelen hadisleri kabul gelmeyenlerini de ret temeli üzerine
inşa ettikleri sistemlerinin, gelişen bilimsel bulgularla
çöktüğünü bile fark edemeyecek düzeyde bulunan bu insanların,
önümüzdeki zaman süreçlerinde bu durumlarının gün be gün fark
edilir hale geldiği herkes tarafından görülecektir (elbette
sözüm bu anlayışta olanlaradır).
Oysa buradaki ölçü, Resulullah’tan tüm gelenleri öncelikle
olduğu gibi kabul edip sonra da daha ileri gitmeyi arzu
ediyorsa, bunların ne anlama geldikleri üzerine düşünüp tefekkür
edip bunları çözmeye çalışmaktır. Yani inancımızın gerektirdiği
duruş: “ Bu hadislerin ne anlatmak istediğini şu an için
çözemiyorum, fakat bunlar şimdiki idrakime, bilgi ve anlayışıma
her ne kadar ters düşmüş olsa da bunun mutlaka mantıklı bir
anlamı, açıklaması bulunmaktadır. Bu yüzden bunun doğruluğuna
inanıyorum (iman ediyorum) ” şekliyle olmalıdır ki, bu da
Resulullah’a olan imanın bir gereğidir. Çünkü Kuran’ın
üzerinde bulunduğu tahtın ayakları hadislerdir. Dolayısıyla
İslam dini Kuran ve Resulullah’ın
bildirdiklerinden ibarettir.
Zaten basit bir mantıkla eğer Kuran evrensel bir kitapsa (ki
öyledir), her döneme hitap etmesi nedeniyle bin dört yüz yıl
önceki halle sınırlı olamaz. O halde Kuran’daki “Resule uyun”
ayetleri de sadece o dönem insanlarına ait olmayıp her dönem
için geçerlidir ki, bu durum Kuran’ın birçok yerinde net bir
biçimde vurgulanmıştır. Aksi doğru olsaydı Kuran’da bu ilgili
ayetler yer almaz, “size sadece Kuran yeterlidir...”
gibilerinden bir ayet açıkça ifade edilir, her şeyi en
iyi bilen Resulullah’ın da bu konuda açık uyarıları olurdu. Oysa
böyle bir durum kesinlikle yok. Ayet ve hadisler bunun tam zıttı
bir biçimde,
"...
(Hakkında) Hiçbir bilginiz olmayan şeyi ağzınızla söylüyorsunuz
!.. Ve de bunu basit sanıyorsunuz.. Halbuki o Allah İndinde çok
azametlidir !.." (24-15)
"Resul,
nefsinin arzusuna uyarak söz söylemez; O' nun söylediği söz,
kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir !.." ( 53-3-4)
"Kim Resule İtaat ederse, Allah’a itaat etmiş
gibidir!.." (4-80)
"Resul size
ne verirse onu alın; size neyi yasak ettiyse ondan da sakının
!.." (59- 7)
" Allah’a, Resulüne inanıyorsanız; herhangi bir
şeyde ihtilafa düştüğünüzde, onu Allah’a ve Resulüne arz ediniz
!.."
(
4-59)
"De ki: Allah’ı severseniz, bana tabi olunuz; ki
Allah da sizi sever ve günahlarınızı bağışlar. "
(3-31)
"Allah’ın inzal ettiğine ve Resulüne uyun;
denilince münafıklar, senden çekindikçe çekiniyorlar. "
(4-61)
"Hala şu hakikâti anlamadılar mı ki; kim Allah’a
ve Resulüne (emirlerine) yan çizerse, ona içinde ebedi kalıcı
olarak cehennem azabı vardır !.."
(9-63)
"Kim Resule muhalefet ederse kendisine hakikât
gösterildikten sonra, iman edenlerden gayrının yoluna saparsa,
onu kendi yoluna terk ederiz; cehenneme koyarız "!..
(4-115)
"Kim Allah’ın
inzal ettiğiyle hükmetmezse, işte onlar Kâfirin ta kendisidir
!.." (5-44)
"Cebrail Aleyhisselâm, Rasûlullah'a Kurân’ ı
getirdiği ve öğrettiği gibi sünneti de getirmiş ve
öğretmiştir.."
hadis
"Gözünüzü açın ki, bana Kur'ân ile birlikte bir
misli daha verildi !.."
hadis
"Sizden herhangi biriniz sedirin üstünde
dayanarak, Allah'u Tealâ şu Kur'ân 'dakilerden başka bir şeyi
haram kılmamıştır mı sanıyor? Gözünüzü açın ki, ben de emrettim,
va'zettim, yasakladım. Onlar (sayıca), Kur'ân'ın misli gibidir,
belki de daha çok..."
hadis
“Okunmakta olan hadisimi koltuğuna yaslanmış
olarak herhangi birinizin dinlemesini ve sonra da okuyana – sen
hadisi bırak, onun doğru veya yalan olduğunun anlaşılması için
Kuran’dan bir şeyler oku – dediğini kat’ iyyen
bilmeyeyim!..söylenen o güzel sözü ben söyledim.”
Hadis
“Benim sünnetimden yüz çeviren bizden değildir.”
Hadis
açıklanarak net bir biçimde bu tartışmaları noktalamaktadır.
Buna karşılık (batı) bilim dünyası ise, din adı altında
anlatılmak istenen gerçeği bilemedikleri için bugün
ilgilendikleri o muazzam konuların ne anlama geldiğinin farkında
bile değillerdir.
(Bkz. Muhammed Mustafa II – İnsan Ve Sırları II –
Hz. Muhammed Ney i Oku du – Akıl Ve İman / Ahmed Hulusi )
Devam edecek...
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 24.12.2004
http://sufizmveinsan.com
|