Bildiğimiz
gibi, suda meydana gelen iyonlaşma (ve sahip olduğu mineraller)
değdiği zaman dokularda, içilmesi durumunda ise, vücuttaki
hücrelerde çeşitli kimyasal işlemler sonucu oksijen alınımını
fazlalaştırarak hücresel faaliyetleri artırmakta, böylece
hücrelerde, dokularda... canlılık meydana getirmekte yanı sıra
da beyine biyo-elektrik takviyesi yapmaktadır. Tıpkı
şifahanelerde bulunan iyonize olmuş suyun yarattığı olumlu
etkiler gibi... Normal insanlarda ise bu su, canlılık, enerji ve
beynin biyo-elektriksel faaliyetlerinde artış oluşturur. İşte
Kâbe’ deki zemzem suyu da Kabe’nin altındaki enerji düğüm
noktasından geçip diğer benzerlerine kıyasla çok daha yüksek
düzeyde iyonlaşarak bir kuyuda toplanmakta ve buradan da toprak
üstüne çıkmaktadır. Eğer bu doğal kaynak su yerine bu enerji
düğümü üzerinden aynı kuyuya dışarıdan herhangi bir şebeke suyu
gönderilmiş olsaydı benzer şekilde bu yüksek enerji tarafından
iyonize edileceğinden bu su da aynı özelliği taşımış olacaktı.
Dolayısıyla bunu deneyimleyenlerin de tespit ettikleri gibi, bu
suyun içilmesi ve onunla aptes alınmasında sayısız faydalar,
şifalar elde edilmekte, beyne çok yüksek seviyede
biyo-elektriksel takviye etmesi nedeniyle de tavaf ve
çeşitli ibadetler sırasında orada bulunan güçlü enerjiyi ruha en
yüksek düzeyde yüklenmesini sağlamaktadır. Bunun yanında tavaf
sırasında yetenekli (kabiliyetli) beyinler de farklı
boyut ve varlıklarını algılama, yüksek bilinç sahipleriyle
görüşmek,...vb birçok türden olağan üstü haller yaşamakta,
Öze dönük bir biçimde sistemi müşahede etmektedirler ki, bu da
yüksek ışınım ve zemzemin insanlara verdiği manevi yönlü
şifasıdır.
Bununla ilgili çok ilginç bir hadis
de şöyledir. “ Zemzem ne niyetle içilirse ona şifadır.”
Dikkât edilecek olursa burada da zemzemin, genel olarak direkt
bedende sayısız faydalar oluşturmasının yanında bir de, onun
sağladığı güçlü etkiyi her herhangi bir niyet ve istek ile bir
noktaya odaklayarak (yoğunlaştırarak) çok daha güçlü ve etkili
yararların elde edilmesi söz konusudur. Yani, bu suyun yüksek
iyonize durumunda bulunması, beyni normalinden çok daha fazla
güçlendirmesi sonunda (orada bulunan enerji desteğiyle de)
bilincin, örtük düzen boyutundan ilgili şey doğrultusunda tekrar
programlama yapmasını sağlayarak şifa kuvvesini arzu edilen
istikamette yönlendirmek suretiyle bulunduğumuz boyuttaki
bedende radikal iyileşmeler meydana getirebilmektedir. Bugün
nedenlerini bir türlü açıklayamasalar da dünyanın önde gelen
bilim adamlarınca tamamen onaylanan ve başta Lourdes olmak üzere
dünyanın birçok yerindeki şifahanelerde birtakım imkansız
iyileşmelerin meydana gelmesinin kökeni de bazı yan faktörlerle
birlikte yine bu sisteme dayanmaktadır.
Hacerül Esved taşına gelince: Bu
taşın özelliği, beynin biyo-elektrik faaliyetleri sonucunda
oluşan ve beyinde parazitlenmeye, beyinsel işlevlerin negatif
yönde etkilenmesine neden olan statik elektriği almasıdır.
Böylece tavaf esnasında beyinde normalden çok daha fazla
üretilen bu statik enerji boşalarak bir sonraki şaftta beyni
daha randımanlı hale sokmakta, beynin daha verimli çalışmasını
sağlamaktadır. Bu durumu Hz. Muhammed (sav) de, “Hacerül
Esved sütten daha beyaz bir şekilde ak idi. Ancak İnsanoğlunun
Ruhu onu kararttı” şeklinde ifade etmiştir.
Konunun daha iyi anlaşılması
açısından tekrardan pozitif ve negatif kavramlarına geri
dönersek, pozitif enerji hattı çok yüksek elektrik akımlarının
neden olduğu çok güçlü (E-M) alanlarının canlılar üzerinde
oluşturduğu olumlu, negatif enerji hattı ise, çeşitli
nedenlerden ötürü akımların kesintiye uğraması, zayıflaması
sonucu yayımlanan düşük (E-M) alanları ile bloke sebebiyle o
bölgede biriken statik (durgun) elektriklenmenin canlı
organizması üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler dolayısıyla
adlandırdığımız enerjilerdir. Aynı şekilde vücudumuzda biriken
statik elektriklenme de beden ve beyindeki biyo-elektrik
hareketliliği etkileyerek negatif etkilerde bulunmaktadır. Yani
(E-M) alanların gerçekte pozitif ya da negatif gibi kavramlara
sahip olmamasına karşın bizim enerjiyi bu şekillerde
sınıflandırmamız tamamıyla görsel olarak bize fayda ya da zarar
vermesine göre betimlemiş, isimlendirmiş olmamızdandır.
Benzer biçimde pozitif enerjinin de
beyinler üzerine olan iki tür etkisi sebebiyle çok daha yüksek
frekanslı olanlara sembolik olarak Celal Nurları buna nispetle
daha düşük frekanslı dalgalara da Cemal Nurları adı
verilmektedir. Yine bu yüzdendir ki bir kişinin Celali ya da
Cemali oluşu onun yaydığı dalgaların güçlü ya da buna göre daha
düşük frekanslı olmasından kaynaklanmaktadır. İşte Kâbe’de
bulunan yüksek (E-M) radyasyonun özelliği celali olup bunun
insanlar üzerinde oluşturduğu etki buraya gelenler tarafından
fark edilir seviyededir. Bu nedenle bu güçlü alanlar, kişide
potansiyel olarak mevcut olup da o güne kadar açığa çıkmamış
bazı özelliklerin su üstüne çıkmasına sebep olmaktadır. Böylece
bu güçlü ışınım yüzünden bazıları çok daha fazla sakin,
hoşgörülü, yardım sever bir kimliğe bürünürken, kimileri de daha
bencil, sinirli, asabi, geçimsiz, huysuz, hükmedici bir yapıya
dönüşmektedir. Bu konuyla ilgili, hacılar üzerinde yapılan
araştırmalarda bu insanların orada bulundukları sırada birden
ortaya çıkan depresyon, aşırı panik (heyecan), taşkınlık...vb
huy değişimleri bilimsel olarak da tespit edilmiştir (bkz. Hac
Dönüşü Açık Uyarı – Ahmed Fevzi Yüksel /
www.sufizmveinsan.com / Tasavvuf).
Bu güçlü enerjinin insan beyinleri üzerinde
meydana getireceği parazitlenme nedeniyledir ki, Hz Muhammed
(sav), Mekke’nin kalma ve oturma yeri olmadığını, orada hac
ibadetinin bitimini takiben en fazla üç gün kalınabileceğini
söyleyerek orayı en erken şekilde terk edilmesini tavsiye
etmiştir.
Bu elektrik akımlarının neden olduğu
yüksek düzeydeki enerji yayınımının insanlarda şiddet ve Celal
halini meydana getirici bir faktör olması, orada yerleşik halde
bulunan insanları da otomotikman bu özellikli kılmaktadır. Bu
yüzden oranın halkı buraya gelenlerce de tespit edildiği gibi
hırçın, kaba, sert, kırıcı, celali davranışlar sergileyen bir
yapıya sahiptir. Dolayısıyla, Mekke’ de sadece, dışarıdan
gelenler bu yüksek radyasyon sonucu birbirlerine karşı bu türden
davranış sergilemelerinin yanında oranın halkı tarafından da
aynı muamelelerle (olaylarla) karşılaşmaktadırlar.
Devam edecek...
Not: Kaynakçalar en son bölümde
açıklanacaktır.
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 18.06.2004
http://sufizmveinsan.com
|