Enerji Alanları ve Biz
-8-

Buna karşılık, Medine şehrinde Kabe’ deki gibi Celali bir durum söz konusu değildir. Çünkü, buradaki enerjinin (nurun) Mekke’ ye nispetle daha düşük frekanslı olması orayı daha ılımlı, tatlı, Cemali bir havaya sokmaktadır. Bu da orada yerleşik bulunan ya da oraya gelen insanları daha anlayışlı, sakin kılmakta, insanlar kendilerini çok daha huzurlu hissetmektedirler. Dolayısıyla, buradaki ilişkiler daha uysal ve yumuşaktır. Medine ziyaretinin Mekke’ den sonraya bırakılmasının nedeni; Kabe’ deki çok yüksek enerjiden yaşanan bölgedeki çok daha düşük enerji alanı içine girmesiyle beyinde oluşacak olan negatif etkileri ortadan kaldırmak (ya da zararları en aza, minimum seviyeye indirmek) ve böylece dönecekleri bölgeye daha iyi uyum sağlamaları için ara tampon görevi oluşturmasıdır. Yine “seferi” adı altındaki yolculuk esnasında orucun geçici olarak kaldırılması ile namazın iki rekata indirilmesinin nedeni de bu manyetik alan değişimlerinin biyolojik canlılar üzerine etkilerine dayanmaktadır. Çünkü belli bölgede sınırlı yaşam, beyinsel işlevleri o ortamdaki manyetik alanlarla uyumlu kılar. Yaşanılan yerden belli bir mesafe geçildiği takdirde, beyin değişen enerji alanları dolayısıyla parazitlenmekte, normal faaliyetlerini sürdürememekte bu yüzden kişide bir tedirginlik, huzursuzluk meydana gelmekte, sonucunda da ruha yükleme sekteye uğrayarak enerji transferi çok düşük düzeyde kalmaktadır. Bu durumu Hz. Muhammed (sav): “Seferde oruç tutmak, hazarda(1) iftar etmek gibidir” sözüyle dile getirmektedir. Oysa bildiğimiz üzere ibadet adı altındaki tüm çalışmalardan amaç, ölüm ötesi boyutlarda ihtiyaç duyacağımız yegâne enerjiyi (namazı göz önüne aldığımızda konsantrasyon desteğiyle de) ruha en yüksek düzeyde temin etmektir. (Bkz. Seferi Namazın Teknik Açıklaması- Ahmed Fevzi Yüksel / www.sufizmveinsan.com / Tasavvuf)

Böylece, bu durumlarda sistemi kaale almadan normal şartlardaki gibi yapmak ya da fazlasıyla eda etmeye çalışmak bize fazlasıyla yarar ya da pozitif kazanç sağlamayacaktır. Çünkü, ibadet adı altında teklif edilen tüm çalışmalar gerçekte tamamıyla her an işlemekte olan sistemin işleyiş prensiplerine göre düzenlenmiş hükümlerdir. Bu hükümleri en iyi bilen ve bunu bize bildiren Resulullah’ı  bir kenara bırakıp sisteme ters harekette bulunan bu tür insanların düştükleri durumla ilgili can alıcı bir olay şöyledir: Bir gün Hz. Muhammed (sav) ashabıyla sefer yapıyordu. Ashaptan bazıları oruç tutuyordu. O gün çok sıcak olduğundan erkenden bir yere konakladılar. Havanın sıcaklığından oruçlular oruçlarını tutmaya devam edip oraya yığılıp kaldılar. Oruç tutmayanlar ise, çadır kurup hayvanları yemlediler. Bu durum karşısında Hz. Muhammed (sav) şu anlamlı sözü söyledi:  “Bugün sevabı oruç tutmayanlar kazandı. ”   

Burada şu denebilir: “Madem böyle olumsuz bir tehlike var, o zaman niçin Hacca gidelim ki?” Bu soru ilk bakışta her ne kadar mantıklı gibi görünse de, olay iyice düşünüldüğü taktirde görüleceği üzere, en azından her ne şart altında olunursa olsun burada o güne kadar günahlardan tamamen silinme olayı ile ölüm ötesi boyutlarda ihtiyaç duyacağımız yegâne sermayemiz olacak enerjinin kıyasa gelmeyecek oranlarda ruhumuza yüklenmesi söz konusudur ki, bu da hayatta hiçbir şeyle ölçümlenemeyecek bir gerçektir. (Bkz. Temel Esaslar- Ahmed Hulusi)

Devam edecek...

Not: Kaynakçalar en son bölümde açıklanacaktır.

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 29.09.2004
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail