Buna karşılık, Medine şehrinde Kabe’
deki gibi Celali bir durum söz konusu değildir. Çünkü, buradaki
enerjinin (nurun) Mekke’ ye nispetle daha düşük frekanslı olması
orayı daha ılımlı, tatlı, Cemali bir havaya sokmaktadır. Bu da
orada yerleşik bulunan ya da oraya gelen insanları daha
anlayışlı, sakin kılmakta, insanlar kendilerini çok daha huzurlu
hissetmektedirler. Dolayısıyla, buradaki ilişkiler daha uysal ve
yumuşaktır. Medine ziyaretinin Mekke’ den sonraya bırakılmasının
nedeni; Kabe’ deki çok yüksek enerjiden yaşanan bölgedeki çok
daha düşük enerji alanı içine girmesiyle beyinde oluşacak olan
negatif etkileri ortadan kaldırmak (ya da zararları en aza,
minimum seviyeye indirmek) ve böylece dönecekleri bölgeye daha
iyi uyum sağlamaları için ara tampon görevi oluşturmasıdır. Yine
“seferi” adı altındaki yolculuk esnasında orucun geçici olarak
kaldırılması ile namazın iki rekata indirilmesinin nedeni de bu
manyetik alan değişimlerinin biyolojik canlılar üzerine
etkilerine dayanmaktadır. Çünkü belli bölgede sınırlı yaşam,
beyinsel işlevleri o ortamdaki manyetik alanlarla uyumlu kılar.
Yaşanılan yerden belli bir mesafe geçildiği takdirde, beyin
değişen enerji alanları dolayısıyla parazitlenmekte, normal
faaliyetlerini sürdürememekte bu yüzden kişide bir tedirginlik,
huzursuzluk meydana gelmekte, sonucunda da ruha yükleme sekteye
uğrayarak enerji transferi çok düşük düzeyde kalmaktadır. Bu
durumu Hz. Muhammed (sav): “Seferde oruç tutmak, hazarda(1)
iftar etmek gibidir” sözüyle dile getirmektedir. Oysa
bildiğimiz üzere ibadet adı altındaki tüm çalışmalardan amaç,
ölüm ötesi boyutlarda ihtiyaç duyacağımız yegâne enerjiyi
(namazı göz önüne aldığımızda konsantrasyon desteğiyle de) ruha
en yüksek düzeyde temin etmektir. (Bkz. Seferi Namazın Teknik
Açıklaması- Ahmed Fevzi Yüksel /
www.sufizmveinsan.com / Tasavvuf)
Böylece, bu durumlarda sistemi
kaale almadan normal şartlardaki gibi yapmak ya da
fazlasıyla eda etmeye çalışmak bize fazlasıyla yarar ya da
pozitif kazanç sağlamayacaktır. Çünkü, ibadet adı altında teklif
edilen tüm çalışmalar gerçekte tamamıyla her an işlemekte
olan sistemin işleyiş prensiplerine göre düzenlenmiş
hükümlerdir. Bu hükümleri en iyi bilen ve bunu bize bildiren
Resulullah’ı bir kenara bırakıp sisteme ters harekette bulunan
bu tür insanların düştükleri durumla ilgili can alıcı bir olay
şöyledir: Bir gün Hz. Muhammed (sav) ashabıyla sefer yapıyordu.
Ashaptan bazıları oruç tutuyordu. O gün çok sıcak olduğundan
erkenden bir yere konakladılar. Havanın sıcaklığından oruçlular
oruçlarını tutmaya devam edip oraya yığılıp kaldılar. Oruç
tutmayanlar ise, çadır kurup hayvanları yemlediler. Bu durum
karşısında Hz. Muhammed (sav) şu anlamlı sözü söyledi:
“Bugün sevabı oruç tutmayanlar kazandı. ”
Burada şu
denebilir: “Madem böyle olumsuz bir tehlike var, o zaman
niçin Hacca gidelim ki?” Bu soru ilk bakışta her ne kadar
mantıklı gibi görünse de, olay iyice düşünüldüğü taktirde
görüleceği üzere, en azından her ne şart altında olunursa olsun
burada o güne kadar günahlardan tamamen silinme olayı ile ölüm
ötesi boyutlarda ihtiyaç duyacağımız yegâne sermayemiz olacak
enerjinin kıyasa gelmeyecek oranlarda ruhumuza yüklenmesi söz
konusudur ki, bu da hayatta hiçbir şeyle ölçümlenemeyecek bir
gerçektir. (Bkz. Temel Esaslar- Ahmed Hulusi)
Devam edecek...
Not: Kaynakçalar en son bölümde
açıklanacaktır.
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 29.09.2004
http://sufizmveinsan.com
|