Atom
Gözlüğü yazımı okumuş olanlar bilirler, bir yaklaşım
olarak bedenimizin enfüsünde yani alt boyutlarında mevcut
olan atomlardan bahsetmiş, bunlarla olan ilişkilerimizi
kabaca, düşünce dünyanıza sunmaya çalışmıştım.
Enfüste
atom, peki afak çok mu farklı? Bedenimizin
sınırları(?)
dışında kalan bölge, bizim için “afak” yani “dışımız”
olarak algılanıyor… Peki dışımızda ne var? Elbette yine
atomlar... Peki ilişkilerimiz, konuştuklarımız, ticaret yaptıklarımız,
sevdiklerimiz, tüm bunlar atom mu? “Evet” demek ve susmak mı
gerek? Dünyada pek çok insan uzaylıların evrenimizi ele geçirmesini
beklemekte, hatta bu konuda pek çok film gösterilmekte, oysa
yeryüzü çoktan fethedilmiş durumda, evrenimizin temel yapıları
olan uzaylı kuarklar tarafından ve bu mutlak bir galibiyet!..
Görülüyor
ki enfüste ne varsa, afakta da o var…
Enfüste
atomlardan meydana gelmiş bir yapı olduğunu fark ettikten
sonra afakta da her şeyin aynı atomlardan meydana geldiğini
fark ve idrâk etmek enfüsi seyrin afaki seyre dönüşmesi
olarak tanımlanabilir mi, ne dersiniz?
Merceğimizi
biraz daha büyütüp biraz daha derinlerden bakalım tüm bu
oluşlara….
Frekanslar
okyanusundan bir bakış atalım enfüsümüze (?) ve afakımıza
(?)… Elbette, bu okyanusta ne afak görülebilir ne de enfüs…
O zaman şöyle bir soru gelebilir akla, şu an zaten frekans
okyanusunda olmamıza rağmen, neden afak ve enfüs algılıyoruz?…
Çünkü afak ve enfüs
kavramlarını meydana getiren evrensel frekanslar, sürekli
titreşimde ve onlara bu titreşim enerjisinin nereden geldiğini
çok uzaklarda aramamak
lazım...
Şimdi,
sonsuz evrensel frekanslardan ikisini ele alalım… Her frekansın
kendine has algılayıcıları mevcut… Örneğin TV frekanslarını
ancak TV yardımı ile bildiğimiz madde boyutuna taşıyabiliyoruz.
Bu bakış açısıyla evrensel pek çok frekans beyinler aracılığıyla
madde boyutuna taşınmakta ve bu boyutta misalen 100 Hz.(Hertz:
frekans birimi)`lik bir titreşim güler yüzlü bir insan
suretinde seyredilirken, 100000 Hz.`lik bir titreşim kızgın yüz
ifadesiyle tanımlanmaktadır. Evet ele alıp irdeleyebileceğimiz
iki frekansı bulduk. Bunları frekans birimleriyle değil de,
bildiğimiz adlarıyla ifade edelim… Kızgınlık ve gülümsemek…
Kendinizde
bu iki frekanstan birini çoğu zaman buluyor, hatta bulmakla da
kalmayıp çoğu zaman maddi plana dönüştürüyorsunuz…
Sizce bu durum bir frekansı enfüste bulmanın ve daha sonra
bunu afakta seyredilir hale getirmenin açıklaması olamaz mı?..
Daha
bitmedi elbette…
Siz
bu frekansı kendinizde buldunuz ama, sanılanın aksine, bu
sizin bedeninize ait bir frekans değil. Evrensel bir frekans…
Yani frekans okyanusunda zaman ve mekân kaydı olmadığı için
bu frekanslar evrenin tüm noktalarında mevcut… Sizden çıkışını
seyrettiğiniz frekans, bir süre sonra
bir başka yapıdan da çıkar, volümü yüksek olur, düşük
olur ama aynı frekanstır…
Tıpkı,
kanalların seyredildiği
37 ekran ile 55 ekran TV arasındaki fark gibi…
Bu noktada, başka bir yapıdan çıkan frekansın
kendinizde bulduğunuz frekans olduğunu fark edebilirseniz, bu
sizin enfüste bulduğunuz frekansı beden kaydı olmaksızın
başka bir dönüştürücüden seyretmenizdir, afaki seyrinizin
evrensel boyut kazanmış halidir…
İşte
bu sebepten, ne kadar çok frekansı kendinizde tesbit
edebilirseniz o kadar çok seyriniz olur… Örneğin kızgın
bir suret gördüğünüzde o frekansları kendinizde bulamazsanız,
ona ayrılık gözüyle bakar, suçlar, yargılarsınız…
Kendinizde, enfüsünüzde bulamadığınız frekansları ortaya
koymanız mümkün olmadığı gibi, o frekansların başka yapılardan
çıkışlarında da kendinizde mevcut olan frekans olduğunu
zamansız ve mekânsız bir boyuttan fark etmeniz mümkün
olmaz...
Evrende
mevcut tüm frekansların tarafınızdan algılanabilecek ve
maddi boyuta dönüştürülebilecek olduğunu düşünürsek,
beğenmediğiniz tüm frekans çıkışları, kendinizle
evrensel
frekanslar arasına büyük perdeler koyduğunuz anlamına
gelir…
Frekans
okyanusunda yani insan diye bir varlığın adının bile anılmadığı bir boyuttan
madde ortamına dönüşen titreşimleri birimselliğimize,
birimsel bedenimize mal etmeden ve başka yapılarda gördüğümüzde
de aynı şekilde onların birimselliğine mal etmeden
seyredebilmek dileğiyle…
Fiz.Müh.
Serter Saltık
http://sufizmveinsan.com
08.01.2002
|