Kayıt için burayı tıklayın




Bölüm II


Süper pozisyon durumunda zaman ve mekânın olmaması dolayısıyla, yakın-uzak, büyük-küçük, gelme –gitme, baş-son...vs gibi kavramlar ile nesnelerin bilinen boyutları ve sahip oldukları tüm özellikleri ortadan kalkar. Böylece bu boyutta bildiğimiz anlamda somut bir gerçeklikten bahsedemeyiz. Bunun sonucu olarak da, kuantum boyutlarındaki şeyler, biri diğerinden ayırt edilmeksizin birbiri içerisine karışmış, şekilsiz, suretsiz bir vaziyette Tek Bütün halde bulunurlar (parçalardan oluşmuş bir bütün değil).Acaba evren geçmişteki bir zamanda böyle iken, şimdi parçalar halinde algıladığımız gibi mi mevcuttur?” “Sorusuna vereceğimiz cevap ise, “hayır! Şu anda bile Kuantum boyutlarında (süper pozisyonda) bu hal devam etmektedir. Aynı şekilde kuantum altı boyutlarında da...”şeklinde olacaktır.
Çünkü, varlık dediğimiz, çokluk olarak gördüğümüz şeyler, bu boyutun “an”lık yansımalarından ibarettir. Ve her bir belirmede “an” içinde olup bitmektedir. Böylece tüm şeyler, “an” içinde bir görünüp bir kaybolarak, tekrar görünüp tekrar yok olacak biçimde sonsuza dek devam edegelen silsilede  varlık kazanmaktadır. Yani evren tüm boyutlarıyla birlikte bir “an” içinde süper pozisyon boyutuna geri dönerek yok olmakta, tekrar bu boyuttan projekte olarak yaratılmakta ve tekrar silinerek yeniden ortaya çıkmaktadır...İki yokluk arasında var görünen bu âlem, her görünümünde bir öncekinin aynısı da değildir. Oysa bizler “an” içindeki silsilede bu yokluğun hiç farkında olmayarak varlığın bir zaman boyunca kesintisiz bir biçimde hareket eden ve bu anlamda değişim gösteren, bununla birlikte  ana yapı olarak her “an” sabit değişmeyen, bir önceki durumu korur vaziyette algılamaktayız.
İşte “Allah her An yeni bir yaratıştadır (Şandadır)” ayetinin bir başka yönü de, bu bir “an” da görünen âlemin aslında bir önceki “an”daki görünümünden tamamen farklı, yepyeni bir şey olduğunu vurgulamasıdır. Hz. İsa(as) da “aynı nehirde iki defa yıkanılmaz...” diyerek sistemin bu gerçeğine işaret etmektedir.
Bununla birlikte, evrenlerin kaynağı olan enerji dalgalarının var oluşu da Salt enerjinin yine bir “an” içinde dalgalanmasıyla var olmaktadır. Yani; Hiçlik (yokluk) denizini salt enerji okyanusunun kendisi, elektromanyetik dalgalar adıyla bu okyanusun holografik bir düzenle dalgalanmasını da sonsuz evrenleri var kılan girişim deseni olarak düşünürsek, bizim sonsuz-sınırsız olarak düşündüğümüz bu âlemler, Kozmik Bilincin sonsuz “an”lar “nokta”lardan Tek bir “an”daki ya da “nokta”daki tasavvurundan ibaret olur. Ve bu bir “an”daki “nokta” da bulunan tasavvur, salt enerji adı altında elektromanyetik enerji dalgaları olarak belirirken, yine aynı “an”da “nokta” da yine bu enerji dalgaları salt enerji denizine geri dönerek yok olurlar. Benzer deyişle “nokta”dan başlayan, tekrar o “nokta”ya dönerek varlığını yitirmektedir (nokta idi açıldı, yine aynı noktada son buldu). Bir başka “an” da “noktada” ise, tekrardan görünür ve aynı “an” “nokta” içinde tekrardan kaybolur ve bu da sonsuza dek devam ederek sınırsız bir biçimde sonsuz âlem içere âlemleri meydana getirir ki, bu Tek Bir yapıya da “Kâinat” adı verilir. Bu her “an” “nokta”lar dan oluşmakta olan âlemler de, Allah’ın her an yeni bir Şan da oluşunun bu boyuttaki ifadesidir; “an” içere “an” yani “nokta” içere “nokta”lardaki var ve yok oluşlarda her ne kadar bir sıralamadan bahsedilse de gerçekte, bu boyutlarda zaman kavramının mevcut olmaması nedeniyle bunlar zamansal bir sıralamada değildir. 

Tüm bu evren içre evrenler salt enerjiye, salt enerji de bütün bunları imajında seyreden Kozmik Bilince göre, bir Hayal Hükmündedir.
Bu Mutlak bilinç de; Mutlak Karanlık “Nokta”dan, “An” dan, “Dehr” den (1) ibarettir. Bu “Nokta” da ise, bilebildiğimiz ya da bilemediğimiz  tüm kavramlar düşer. Misal olması bakımından; tıpkı, kara deliklerin yüzeyindeki olay ufkuna ya da Planck boyutlarına inerek Mutlak Vakum boyutundaki enerji dalgaları düzeyinde bilinen madde, enerji ve tüm evrene ait yasaların, kavramların düşmesi, anlamını yitirmesi gibi. Dolayısıyla Mutlak Bilincin imajında, sonsuz tasavvurların salt enerji boyutuyla enerji dalgaları biçiminde her “an” var olup yok olması ve tekrardan var olup yok olması...şeklindeki sonsuz ve sınırsız tüm boyutlarıyla evren içre evrenlerde “Nokta”ya ait ilmin Tek Bir “an”daki tasavvurudur. Ve bu “Nokta”ların sayısı da, sınırsız bir platform üzerinde sonsuzdur.  Allah ismi ile işaret edilenin sonsuz “An” lardan Tek Bir “An” daki tasavvuru olan Kozmik Bilinç, dolayısıyla salt enerjinin ve evren içre evrenlerin var edilmesi, mistik dille “ Aslında tecelli, Tek Bir tecelliden ibaret olan Tecelli-i Vahiddir. İkinci bir tecelli ise, hiçbir zaman var olmamıştır. Çünkü görünen, yaşanılan, hissedilen, idrak edilen, tahayyül ve tefekkür edilen her şey bu Tecelli-i Vahidin tafsilinden başka bir şey değildir” şekliyle ifade edilmektedir. (2)
Ayrıca Yokluk, Hiçlik denizi demek, varlıkların kendilerine ait bireysel varlıklarının olmayışı anlamındadır. Mutlak Karanlık “Nokta” ya göre, ifade edilen Hiçlik kavramı ise, onu algılayana göre tanımlanmıştır ki, gerçekte bu “Nokta”da onun Hiçliğinden değil, ancak onun Bilinmezliğinden, Vasıfsızlığından, Anlaşılmazlığından söz edilebilir. Bu konuyla ilgili olarak Hz Ebu Bekir (r.a.) “Allah ı idrak, İdrak edilememenin İdrakıdır” derken, “Ben, Be harfinin altındaki Nokta’yım” diyen Hz Ali de “İlim Tek Bir Nokta idi, Cahiller onu çoğalttı” sözünü söyler. Buradaki Cahillik, bize göre tanımlanmış olan “bilgisizlik” anlamında olmayıp tüm ilmin düştüğü, anlamını yitirdiği “Nokta” boyutuyla ilgilidir. Böylece, bu boyut itibariyle tefekkürün, tahayyülün, düşüncenin...vs düşmesi nedeniyle denmiştir ki “ Allah ın Zat’ını tefekkür etmeyin...”. Hatta şu iki ayette bu “Nokta”ya işaret etmektedir:

İşte böylece sana da emrimizden Ruh vahyettik. Sen Kitap nedir, iman nedir bilmezken; fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisini kılavuzladığımız bir Nur yaptık...”
(Şura - 52)  
“ Biz emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik de, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar, endişeye düştüler.. İnsan bunu yüklendi. Hakikat O, çok zalim ve cahil oldu.”
(Ahzab - 72)  
Oysa, ne Allah hakkında, ne de boyutları hakkında hiçbir fikre sahip olmayan insanlar, bilinçsizce bu sözü yanlış anlayıp bunu ötelerdeki Tanrılarına yamayarak Allah üzerine düşünmenin, tefekkür etmenin, dolayısıyla onu tanımanın, bilmenin günah olacağını hem kendilerine hem de insanlara yasaklamak suretiyle gerçeği örtmüş ve de örtmektedirler. Halbuki gerçekte denmek istenen, “böyle bir şey düşünülebilir, ama siz düşünmeyin” değil, böyle bir düşüncenin, idrakın... varlığının, o boyut itibariyle kesinlikle söz konusu olunamayacağı buna karşın bilinmezliğiyle, idrak edilememesiyle O’nun bilinebileceği, idrak edilebileceği...vs ifade edilmektedir.
Bununla birlikte sonsuz-sınırsız var oluşlara ait programlama, planlama kendi boyutlarınca “an”larda, dolayısıyla, bu “Nokta”da aynen mevcuttur.  Yani bu ilk “Nokta”da son hareket bellidir. Benzer deyişle; her şey kaderiyle birlikte açığa çıkmaktadır ki, bu da bir boyutta yaşanmakta olanın aslında bir önceki boyutta yaşanmış olandan başka bir şey olmadığını bize söyler.
Böylece, “an” içre “an”lardaki var ve yok silsilesi içerisinde her “an” yeni bir yaratılışla yenilenerek varlık kazanan âlemler, aslında daha Öz Boyutta yeni bir Şandaki bir “An” lık yani “Nokta” ya ait tasavvurun tafsilidir.
Şunu da belirtmek gerekir ki; tüm varlık bu boyut itibariyle bir “An” lık görünümden ibaret olmasına karşın, her biri sınırsız olan sonsuz alt boyutlardaki yaşamlar kendi boyutlarından çeşitli boyutlara dönüşmeler şeklinde sonsuza dek devam edip gidecektir. Bu nedenle; kendi boyutlarınca varlık ve yokluk iki ayrı denizdir ki, birbirlerine hiçbir zaman karışmazlar. Çünkü, aralarında boyut farkı yani Berzah bulunmaktadır. Bu da ayette, “ iki acı-tatlı denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiş. (Böyle olduğu halde) aralarında bir Berzah (perde) vardır ki, onu geçemezler” (55 – 19 / 20)  şekliyle dile getirilmektedir.

(bkz. Evrensel Sırlar / Hz Muhammed’in Açıkladığı Allah / Cuma Sohbetleri – Ahmed Hulusi)

Devam edecek...

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 13.11.2003
http://gulizk.com

(1) “İnsan üzerinden, kendisinin anılır bir şey olmadığı , Dehr içre bir   Zaman geçmedi mi”  (İnsan suresi-1)

“İnsanoğlu bana eziyet eder! Ey kahpe Dehr (zaman) der. Kimse Ey kahpe Dehr demesin. Şüphesiz  ki Dehr Benim. Geceyi gündüze çevirenim.”  (Kudsi hadis)  Ayet ve hadislerde geçen “Dehr” kavramı “Mutlak Karanlık Nokta” boyutuyla ilgilidir.

(2) Aslında “Mutlak Nokta” ya göre bir Tecelliden de bahsedilemez. Çünkü Tecelli bir merkezden dışa doğru yayılan, beliren, ortaya çıkan... anlamındadır ki, burada bunu anlatacak, bunun karşılığı olacak bir kelime olmadığı için zorunlu olarak  ifade edilmektedir. Yoksa Mutlak Bilinmezliğe göre böyle bir şeyden bahsetmek söz konusu değildir. Aynı şey sonsuz sınırsız kavramı için de geçerlidir. Çünkü sonsuzluk ve sınırsızlık dahi onu algılayana göre mevcut olup gerçekte yine bu “Nokta” ya göre böyle bir şeyden bahsedilemez.


Üst Ana sayfa e-mail