3. Bölüm

Kurt delikleri, makroplandan mikroplana kadar bizim evrenin içinde olduğu gibi, ayrı evrenleri de birbirlerine bağlayarak uzay-zaman yapısındaki tüm noktaları diğer tüm noktalara eşitleyerek, evreni sonsuz ve sınırsız kılmaktadır. Bu aynı zamanda elektronların evrenin her yerinde neden aynı değere sahip olduğu sorusuna açıklık getirmektedir. John Wheeler ve Richard Feyman, bunu evrenin mevcut dört boyutlu uzay-zaman yapısı içerisinde yer alan kurtdeliklerinden geçerek aynı zamanda hemen hemen her yerde ortaya çıkması mümkün olan Tek elektronun bulunduğu şekliyle ifade etmişlerdir.

Öyle ki tüm anti-elektronlar (tüm parçacıklar için de geçerlidir) dahi, bu Tek elektronun farklı bir görünümü şeklinde mevcutturlar. Kurt deliklerinin bir başka özelliği de zamanda yolculuk yapabilme imkanı tanımasıdır. Çünkü olay ufkuna doğru hareket eden cisim, zamanın hızlanmasıyla geleceğe sıçrama yaparken, tünelin içine girdiğinde de zamanın ters işlemesi sonucu, burada kalma nispetince geçmişe doğru hareket eder. Bunu daha somut bir örnekle açıklamaya çalışırsak; önce iki ucu arasındaki uzaklığı bir uzay gemisinin bir saatte kat edebileceği bir solucan deliği oluşturalım. Gemimizi öğle saatinde yani 12:00’den itibaren bir saat boyunca, solucan deliğinin uçlarından birisi civarında bir saat boyunca hareket ettirelim. Cisim, ışık hızında hareket edip  (ya da çekim etkisiyle) zamanı donacağından, dışarıda saat 13:00’ü gösterirken, gemide saat yine 12:00 olacaktır. Başka bir deyişle, geleceğe bir saat sıçrama yapmıştır. (Diğer ucunda zaman yine 12:00, dışında ise 13:00’tür.) Dışarıdaki zaman 13: 00’ü gösterdiği sırada, gemiyi deliğin içine gönderdiğimizde de, bir anda tünel boyunca hızlanarak  saat 12:00’de diğer delikten dışarı çıkacaktır ve ilk deliğe doğru bir saat boyunca hareket ettikten sonra tünelin içine girmekte olan kendisiyle karşılaşacaktır.

Buna başka güzel bir örnekte; Ünlü bilim adamı Carl Sagan’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Mesaj isimli filimde geçen olaylardır. Hatırlarsanız bilim kadınımız Vega isimli bir yıldıza yolculuk etmesi için bir küreye konulur. Küre belli bir yükseklikten çok aşırı manyetik alan içerisine bırakılır. Çünkü çok güçlü manyetik alanlar uzay-zamanı deldiğinden küre bu alan tarafından oluşan karadeliğin içine çekilerek ışığın bile on binlerce yıl gidebileceği yere bir anda gidecektir. Ancak olaya dışarıdan bakan gözlemciler, hiçbir şey olmadan kürenin denize düştüğünü görürler. Buna karşın küre içindeki gözlemci açısından olay bambaşkadır. Çünkü o meydana gelen karadeliğin içine çekilerek Vega yıldızına gitmiş ve üzerinde taşıdığı film hiçbir şey kaydetmemiş olsa da yaklaşık 17 saatlik çekim yapmış sonrada geri gelmiştir. Geriye dönerken de ayrıldığı ana zamanda geriye gitmek suretiyle ulaşıp kaldığı yerden suya düşmüştür. Oysa dışarıdan bakan gözlemciler kürenin bırakıldığı andan suya düştüğü 10 saniye boyunca kesintisiz bir biçimde hareket ettiğini dolayısıyla kadının gerçekte hiçbir yere gitmediğine şahit olmuşlardı.   

Ayrıca bir karadelik kütlesi,elektrik yükü ve dönme hızı şeklinde ölçülebilir üç  parametreye sahiptir. Şu ana kadar üzerinde durduğumuz, schwarzchild tipi karadelikler idi. Şimdi ise, elektrik yüklü olanlar ile dönen türleri üzerinde duralım. Bilindiği üzere, Elektromanyetik kuvveti, çekim (gravitasyonel) kuvvetlerinden 10 üssü 36 kez daha güçlüdür. Bunu göz önünde bulundurarak, yüksüz ve durağan bir karadelik üzerine elektrik yükü düşürerek yüklediğimizi düşürdüğümüz zaman, oluşan Elektromanyetik kuvvet çekim kuvvetine karşı koyarak tekilliğin çevresinde iki ayrı olay ufkunun oluşmasına neden olacaktır. Yani, zamanın durduğu iki bölge. Deliğin elektrik yükü arttıkça iç olay ufku büyümeye, çekimden kaynaklanan dış olay ufku ise küçülmeye başlar. Alabileceği en fazla yükle yüklendiğinde, iki olay ufku çakışarak birbirlerini yok edip, olay ufkunun kalkmasını ve tekilliğin çıplak olarak görünmesini sağlar. Fakat burada önemli olan bir husus, böyle bir karadeliğin evrende bulunabileceğinin beklenmemesidir. Çünkü Elektromanyetik kuvvet alanları o kadar güçlüdür ki, her yöne doğru, birçok ışık yılı uzaklıktaki yıldızlar arası gaz ve toz bulutlarının atomlarını kolayca ayırarak yörüngedeki elektronları itip artı yüklü çekirdeği de kendine çekerek nötr durumuna gelir. 

Benzer şekilde, fakat deliğin, artı yükle yüklendiğini düşündüğümüzde,çevresindeki eksi yüklü elektronları kendine çekerek yüksüz hale gelir. Buradan da önemli bir sonuç çıkmaktadır. O da elektrik yükünün oluşturacağı güçlü Elektromanyetik kuvvetin çekim etkisini azaltması ya da yok etmesi nedeniyle, bir geminin çok güçlü manyetik alan altında, ışık hızına yakın bir hızın (ya da eşdeğer çekimin) oluşturacağı zararlı etkilerin kaldırılması suretiyle hareket imkanı sağlamasıdır. Bu aynı zamanda insanın kendindeki mevcut beyin güçlerini kullanarak yayabileceği çok güçlü Elektromanyetik alanlar vasıtasıyla, oluşabilecek negatif etkileri ortadan kaldırıp bir noktadan ayrı bir noktaya çok çok yüksek hızlarda gidebilmesini de göstermektedir. Tıpkı, mistiklerin tayyı mekân olarak adlandırılan yer değiştirme olayında olduğu gibi. 

Bundan ayrı olarak ikinci tür tayyı mekânda ise ; bir mistik, bedenini bırakıp elektromanyetik (mikrodalga) yapılı bedeni ile yani Ruh olarak, herhangi bir yere giderek madde görüntüsü vermesiyle görünebilmektedir. Mistik kaynaklarda da belirtilen Hz. Hızır (a.s) da maddesel boyuttaki biyolojik bedeninden “Berzah”denilen dalgasal boyutun ışınsal beden yaşamına geçmiş olmasına rağmen,istediği zaman bu ışınsal bedenini yani Ruhunu biyolojik bedene dönüştürüp dünyamızda yer almaktadır.(Günümüzde ise, kaynakların, Mistiklerin ve Âlimlerin çoğunluğunun ittifak ile geleceğini belirtmelerine karşın, materyalist - mekanik bir dünya görüşüne göre bilimsel ve akılcı bulunmadığı için popüler birkaç beynin reddettiği) Hz. İsa (a.s) da kısa bir süre sonra dalgasal boyuttaki yaşamından,ışınsal bedenini yoğunlaştırmak suretiyle biyolojik beden şekline dönüşüp dünyamızda yerini alacaktır.( bkz. Ahmet Hulusi / Kendini Tanı) 

Üçüncü olarak, biraz önce bahsedildiği gibi yine elektrik yükü olmayan  ve durağan bir karadeliği göz önüne alalım. Deliği döndürmeye başladığımız taktirde, yine ikinci bir olay ufku açığa çıkacaktır. Bunun nedeni de tıpkı merkezkaç kuvvetinde olduğu gibi, dönmesiyle çekim kuvvetine direnmesidir. Deliğin dönme hızı artarsa, içindeki olay ufku artmaya,dış olay ufku ise daralmaya başlayacaktır. Dönme maksimum hıza ulaştığında, iki olay ufku üst üste çakışarak ortadan kaybolur ve yüklü karadeliklerde olduğu gibi yine çıplak tekillik oluşur. Fakat, yüklü türle olan benzerliğine karşın, bu türün Tekilliği dönme diskine dik ve ekvator düzleminde halka şeklinde olmasıdır. 

Daha sonra karadeliklerin ayrı uzay-zaman noktalarını birbirlerine bağlama özelliği ortaya konunca ,diğer ikisinde hangi yönden yaklaşılırsa yaklaşılsın sonsuzca eğrilmiş uzay zaman tarafından parçalanmasına karşın, bu türde ancak yandan,yani ekvator düzleminden yaklaşmakla gerçekleşebileceği  bunun dışındaki başka bir açıdan yaklaşıldığı taktirde, sonsuz eğrilmiş uzay zamandan etkilenmeden halka tekilliğinin içinden geçebilme şansı tanıdığı ortaya çıkmıştır. (Belli bir açı ile tekilliğe girme şartı ile.) Buna ek bir dayanak da, iki olay ufuklu sistemlerde ufukların ortasında uzayın soyut olmasın karşın, iç olay ufku  ile tekillik arasındaki uzayın bizim uzayla aynı olmasıdır. Fakat tüm bunlar zorlayıcı ilke gibi görünmektedir. Çünkü çekim gelgitleri sonsuz olmasa da azalıp çoğalan acayip güçlerin parçalamaya yetecek kadar mevcut bulunması yüzünden canlı, sapasağlam geçme imkânı teoride olmasına karşın, şu an için pratikte olası görünmemektedir.

Ancak evrenin gerçekte tüm boyutlarıyla bölünmez, parçalanmaz bir Bütün olduğunu göz önüne aldığımızda madde olarak görünen nesnelerin (dolayısıyla insanların...) farklı boyutlarındaki farklı yapılarına yani aslı olan enerjiye dönüşmesi suretiyle geçişler söz konusu olabilir. Böylece madde enerjiye oradan da tekrar eski maddesel haline geri dönerek yukarıda değindiğimiz gibi uzay-zaman noktaları arasında yer değiştirebilir. Sistemin bu özelliği dolayısıyladır ki, Hz Muhammed(sav) Miraç hadisesinde önce bedenen ışınlanarak mekansal yer değiştirmiş sonra aslı olan boyutlara dönüşüm yaparak Ruh bedeniyle sistemleri aynı anda fakat teker teker, bir bir görmüş sonrada Salt Bilinç boyutunda kendi Hakikatını müşahade etmiştir. Yoksa gökyüzüne çıkıp yada ötelerde bir yerlere gidip hele hele birde putperestliğin başka bir şekli olan ötesindeki bir Tanrı veya ne türden olursa olsun bir yaratıcıyla buluşmuş, onu görmüş değildir. Bırakın enerji boyutlarını daha atom boyutlarında madde zaten Tek e dönüşmektedir.

Ayrıca bir nesneye yeterince basınç uygulanırsa o nesnenin maddesi bir proton büyüklüğüne kadar sıkıştırılabilir ve meydana gelecek kütlesel çekim kuvveti ile atom çekirdeği boyutlarında bir karadelik oluşturulabilir (bunun yapısı dönen ve yüklü karadeliklerden farklıdır). Evrenin başlangıcında  da evreni oluşturan tüm maddenin aynı anda ve aynı yerde olmasından dolayı çok yoğun idi ve büyük patlamadan 10 üssü (-20) sn lik zaman parçası içinde aşırı yoğun bölgelerin sıkıştırılmasıyla da böyle mini karadeliklerin oluşabileceği hesaplanarak, her ışık yılı küplük hacimde üç yüz tane böyle yapıların olacağı ortaya çıkmıştır. Bize en yakın böyle bir karadelik yaklaşık 1.6 trilyon km uzaklıkta olduğu düşünülmektedir. Güneşe yaklaşacak bir karadelikte,buharlaşmadan ya da güneşten etkilenmeden içinde hareket ederek, kütle yutup çok büyük ölçekte enerji üreterek onun içinde büyüyüp daha büyük karadelik olarak ayrılabilir. Ayrıca, bunun gibi ya da daha büyük bir yapının güneşe çarpması veya yakın bir yörüngede konuşlanması da güneşe ait tüm maddeyi hortumlayarak onu karadelik içinde yok edebilir. Bu durumda da Beyaz cüce halinde mevcudiyetini devam ettireceğini düşündüğümüz güneşin bir karadelik olması bu şekilde söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durumun var olup olmadığı ise yine çift yıldız sistemlerinden (bunlar evrende bolca  vardır.) birinin normal yıldız, diğerinin ondan önce ömrünü tamamlayarak çökmüş bir karadeliğin olay ufku zarına yakalanan yıldızların sahip olduğu hidrojen ve helyum gazlarının (ki kolay çözünürler) karadeliğin yüzeyindeki yakalanma girdabında helisler çizerek milyarlarca derece ısınıp x ışını yayınlayarak algılanır hale gelmesiyle anlaşılmaktadır.

Bu x ışını yayımı beyaz cücelerde ve nötron yıldızlarında da vardı fakat ayrımı,beyaz cüce olmayacak kadar küçük ve onlar kadar parlak olmamaları, düzenli aralıklarla x ışını yaymadıkları için de nötron yıldızı olamayacaklarıdır. Böyle tehlikeli olabilecek bir cismin, şu anda galaksi merkezinden 9 ışık yılı uzaklıktan bize doğru saniyede 50 km.’lik hızla yaklaşmakta olduğu tespit edilmiştir. Bundan kurtulduğumuzu düşünsek dahi, galaksimizin merkezindeki şiddetli olayların neden olduğu, dev kütleli ve çok hızlı dönen bir karadeliğin (alınan radyasyonlarla ispatlanmıştır) içine sürüklenip onda yok olmamız da çok çok yüksek olasılıklar içindedir.

Bununla beraber yapılan gözlem ve hesaplamalar, yüz bin ışık yılı genişliğinde galaksimizin kendi ekseni etrafında 250 milyon yılda tamamladığı dönüşünün de galaktik sistemin dışında yer almış bir karadeliğin korkunç şiddetindeki çekim gücünden kaynaklanmakta olduğunu göstermiştir.

Devam Edecek


İstanbul - 11.01.2001
http://gulizk.com

 

 


Üst Ana sayfa e-mail