Genel
rölativite teorisi; hareket eden ağır cisimlerin, tıpkı elastiki
bir yüzeye bırakılan bir güllenin bu yüzey üzerinde neden olduğu
dalgalanmalar gibi, uzay-zaman ağını dalgalandırdıkları yani
kütle çekim dalgaları yayınladıklarını söylemektedir. Bu
dalgalar ışık (elektromanyetik) dalgaları gibi ışık hızıyla
yayılırlar. Ancak ışık gibi tespit edilmeleri kolay değildir.
Ayrıca bu dalgalar dalgalanmalarına neden olan cisimlerin
enerjilerini tamamen bitirterek onları hareketsiz kılarlar.
Fakat bu süre kaybedilen enerjinin çok çok zayıf olması
dolayısıyla sayılamayacak kadar uzundur. Mesela; dünyanın bu
şekilde güneşe düşmesi için gerekli zaman katrilyon kere trilyon
yıldır.
Kütle çekim
dalgalarının çok çok zayıf olması nedeniyle çarptıkları
cisimleri hissedilir yada ölçülebilir derecede etkilemeleri de
söz konusu olamaz. Mesela; yeryüzüne yüz milyonlarca uzakta
bulunan bir cismin neden olacağı kütle çekim dalga kuvveti
dünyanın yakın çevresindeki uzay-zamanı10 üssü 21 de (milyon
kere katrilyonda) bir dalgalanmaya neden olur. Ancak kütle çekim
dalgalarının çok güçlü ortaya çıktığı durumlarda söz konusu.
Bunlar ışık hızına yakın hızlarda birbiri etrafında hareket eden
çift yıldız, nötron, karadelik sistemlerinde ve karadelik
oluşturmak üzere çökmekte olan yıldızların süper nova patlaması
sonucu meydana gelmektedir. Buda cisimlerin enerjilerini daha
kısa bir sürede bitirerek hareketsiz kalacakları anlamına
gelmektedir.
Ortak kütle
merkezi etrafında yüksek hızlarla dolanan iki nötron yıldızı
güçlü çekim dalgaları yayınlanması sonucu yörüngeleri daralmaya
başlar. Bu daralma cisimleri daha da hızlandırır ve buda kütle
çekim enerjisini o oranda artırır. Öyle ki, artarak hızlanan ve
kütle çekim dalgaları yayınlayan bu nesneler ışık hızına çok
yakın hızlarda bir biri etrafında dönmeye başlarlar. Mesela;
birkaç milyon km mesafeli iki nötron yıldızı bir turunu sekiz
saatte tamamlarken, birbirlerine çarpmadan önce bu durum bir
saniyede binlerce tura ulaşmaktadır. Çarpıştıktan sonra birleşen
cisimler hareketleri tamamen duruncaya kadar güçlü çekim
dalgaları yayınlamaya devam ederler.
Kütle çekim
yani uzay-zaman dalgalarını eğer sese dönüştürebilseydik
cisimlerden bize ulaşan sinyalleri rahatlıkla dinleyebilirdik.
Son zamanlarda yapılan çok hassas ölçümlerde big-bang
patlamasına ait ses (yankı) zayıf bir fısıltı olarak tespit
edilmiştir. Aynı şekilde bir nötron yıldızını dinlemiş olsaydık
büyük bir ihtimalle bir çan sesi, bir süper nova patlamasını
dinleseydik çok şiddetli bir şıngırtı duymuş olurduk.
Bununla
birlikte, kuantum fiziğindeki çift oluşması denen olaya göre
yüksek enerjili gamma ışınlarının enerjilerini E=m.c2
denklemlerine uygun bir biçimde parçacık ve karşı parçacık
çiftlerine dönüşürler. Yani bir gamma ışını (fotonlar) bir başka
fotonla çarpışarak yerinde bir parçacık çifti oluşturmaktadır.
Uzayın boş olarak düşündüğümüz boyutlarında bu parçacıklar her
an var olup yok olurlar. Ve bunların çok kısa süreler içinde
ortaya çıkıp kaybolmaları yüzünden gözlenemediklerinden,
gerçekte yok olmalarına karşın edimsiz çiftler olarak
mevcutturlar.(Bunlar deneysel olarak ispatlanmıştır.)
Bu kavram
ışığında, proton boyutlarında tümüyle çökmüş maddeden oluşmuş
bir milyar ton kütleli bir mini karadeliğin çevresinde, bu
edimsiz parçacıkların sürekli bir biçimde ortaya çıkıp yok
olmaları ve karadeliğin boyutlarının da çok küçük olduğu göz
önünde bulundurulursa, bu çiftlerden biri, karadeliğin içine
girerken, eşi, yalnız kalan parçacık kuantum, mekaniksel yönden
yok olmayarak gerçek dünyada, gerçek bir parçacık olmaya
zorlanır ve evrenin en uzak köşelerine gitmekle özgür halde
bırakılır. Olay ufkuna giren bir gözlemci etrafındaki uzayın boş
olduğunu görmesine karşın uzaktan karadeliğe bakan bir gözlemci
de, bu parçacığın karadelikten çıkmış görünümünün neden olduğu
şaşırtıcı bir yargıyla karadeliklerin parçacık yayınladığını
düşünecektir. Bununla birlikte, doğanın enerji dengesinin
korunması nedeniyle de bu parçacıkların yaratılması için gerekli
olan enerjinin bir yerlerden gelmesi gerekmektedir ki, bu da
açık kaynak olarak karadeliğin çekim alanının enerjisidir.
Bu yüzden
parçacık yaydıkça da karadelik, enerji ve E=m.c2 itibariyle de
kütle yitirir. Başka bir deyişle, yayılan her 1 kg.’ lık
parçacık için karadeliğin kütlesi de 1 kg. azalarak zamanla
buharlaşmaya başlar.
Bir
karadeliğin parçacık ya da enerji yayma hızı, deliğe bir
sıcaklık değeri verilerek tanımlanır. Yıldız büyüklüğündeki
karadeliklerin sıcaklığı, derecenin milyonda biri kadar (mutlak
sıcaklığın –273,16 derece olduğu düşünülürse, ne kadar soğuk
olduğu anlaşılır) olduğundan (ayrıca çekim alanının çok yüksek
olmasından ) parçacık kaçma olasılığı çok zayıf görünmektedir.
Dolayısıyla böyle bir karadeliğin buharlaşıp yok olma süresi
milyarlarca yıl iken, mini karadeliklerin buna kıyasla çok daha
azdır.
Deliğin
boyutların küçüldüğünden oluşan çiftlerden biri karadeliğin olay
ufkunun içine girerken,diğerinin kaçma olasılığı yüksektir.
Bundan dolayı da karadeliğin kütlesi ne kadar küçükse, bu olayın
etkisi daha fazla olacağı için parçacık yayımlaması da o kadar
fazla olacaktır. Bu da bu tür kardeliklerin sıcaklığının çok
yüksek olacağını gösterir.
Gerçekten de
bir trilyon madde içeren bir ilk karadeliğin (evrenin
başlangıcında oluşan mini karadelikler) sıcaklığı 1 milyar
derece iken, delik küçüldükçe bu değer artmaktadır. Sonuç olarak
karadelik küçüldükçe,ısınacak ve daha çok parçacık yayımlayacak,
parçacık yayımladıkça daha da küçülecek ve küçüldükçe de …
Buharlaşıp patlayıncaya değin bu kısır döngü böylece devam edip
gidecek ve son 1/10 sn içinde de karadeliğin tüm enerjisi 10
milyon tane 1 megatonluk hidrojen bombasının (ki 1 hidrojen
bombası atom bombasının yaklaşık 1400 katıdır) aynı anda
patlamasına eşdeğer bir güçle patlayarak gamma ışınlarına
dönüşecektir.
Böylesine
büyük bir enerji Ayı toz haline getirmeye ve tozları güneş
sisteminin her yanına dağıtmaya yeterlidir. 1 milyon tonluk mini
bir karadelik otuz yıl içinde tümüyle buharlaşıp patlamasına
karşın,kütlesi 1 milyar ton olan bir karadelik de yaşamını 300
milyon yıl sürdürür. Kütleleri 4 milyar tondan daha büyük
olanları ise, yavaş yavaş buharlaşmalarından dolayı günümüzde de
varlıklarını sürdürebilmektedirler. Karadeliklerin buharlaşıp
yok olma süreleride sahip oldukları kütlelerine bağlı olmaları
dolayısıyla mesela; güneş büyüklüğündeki bir karadeliğin ömrü 10
üssü 66 yıl iken, galaksi merkezlerinde yer alan galaktik
karadeliklerin ömrü ise, 10 üssü 96 yıldır. Buna karşın çok çok
küçük yeterli miktardaki bir karadeliğin ömrü ise mili saniyeler
civarında iken, plank kütleli bir karadeliğin ömrü 10 üssü (-43)
saniyedir.
Güneşin tam
2,95 katı olan bir karadeliğin schwarzchıld yarıçapı ile olay
ufkunun yarıçapı özel bir hal olarak aynı uzunlukta olup üst
üste çakışık durumdadır. Dolayısıyla, karadeliğin donmuş yüzeyi
aynı zamanda onun olay ufku olur. Çift olay ufuklu karadeliğin
dış ile iç olay ufukları arasında uzay soyut iken iç olay ufku
ile tekillik arasındaki bölgeye geçilince, tekrar bizim uzay
zaman boyutlarına geçerek iç olay ufkunun yarıçapı uzunluğu reel
olur.
Fakat,
schwarzchıld karadeliklerinde, karadeliğin kütlesi olay ufkunun
ardında kalıp soyut olacağından (ki diğer karadeliklerde de
aynıdır ) yani böyle kütlesel bir tanım bize göre, bizim var
kabul edişimize göre mevcut olacağından, tek yönlü zarın
arkasına geçerek yolculuk yapan birisi ezilmek üzere merkeze
doğru çekildiğinde, önünde kendisini başka bir sona götürecek
madde yığınıyla karşılaşmaksızın hareketine devam edecektir.
Ayrıca evrende, makrokozmostan mikrokozmosa her şey kendi
çevrimleri içerisinde kurtdelikleri içerir.
Dolayısıyla
insan da,anne karnındaki bir akdelikten dünyaya gelip büyür
yaşar ve sonucunda da karadeliğine gömülerek aslına rücu etmeye
başlar. Günümüzde sayılı bazı bilim adamları da (mesela Poul
Davies gibi) parçacıklar adı altında olanın gerçekte evrenin o
boyuta çökmüş birer karadelik olduğunu (*1) (Elektromanyetik
alan parçacığı olan fotonlara da aynı şekilde alttaki
evrenimizin tünel uçları olan kurt delikleri olarak
bakılabilmektedir.) belirtmeleriyle birlikte John Wheeler de
daha temel düzeydeki evrenin dokusunun kuantum köpüğü adını
verdiği kurtdelikleri olduğunu söylemektedir. Başka bir deyişle
schwarzchıld karadeliklerindeki gibi mini karadelikler ve
akdelikler olan fotonlar.
Yani
evrenimizi mikroskopik olarak gözden geçirebilseydik, üç boyutlu
uzayın tüm anlamını yitirerek uzay zaman örgüsünün kuantum
köpüğü denilen,oluşan ve gözden kaybolan,devamlı hareket halinde
fakat asla ilerlemeyen veya gerilemeyen baştan başa durağan ve
zamansız olup,bitmek tükenmek bilmeyen bir etkinlikle dolu
solucan deliklerinden oluşmuş bir dantel gibi olduğunu görürdük.
Biraz daha
açarsak, uzay, üzerinde uçan bir pilota göre düz bir okyanusa
benzer, fakat üzerine düşen talihsiz bir kelebek için çalkantılı
bir karmaşadır. Daha yakından bakıldığında da tüm yapının her
tarafı solucan delikleriyle doluncaya kadar daha çok karışık
olduğu görülür ve bu delikler uzaydaki her noktanın,diğer bütün
noktalarla oyuk bir fincan kulbunun fincan içindeki iki ayrı
bölgeyi birleştirmesi gibi bağlar.
Bu noktadan
bakıldığında da elektromanyetik ve gravitasyonel kuvvetlerle
diğer iki kuvvetin kuantum köpüğüne tesir edip sakin bir göle
atılmış bir kayanın meydana getirdiği dalgaların örneğine benzer
bir titreşim meydana getirerek,çekirdek altı parçacıklar diye
belirttiğimiz şeylerin, bu titreşim modelleri ya da dalgalar
olduğunu görürüz. (Yani elektromanyetik olarak oluşmuş üç
boyutlu holografik görüntüler).Bunlardan bazıları
proton,bazıları nötron,diğer bazıları ise kuark…vb.dir. Bu
dalgalar, atomları meydana getirmek üzere birbirlerine etki
ederek, atomlar,molekülleri,moleküller de fiziki dünyanın
maddesini meydana getirmektedir.
Böylece
garip bir biçimde kayalar ve yıldızlar, sadece Hiçlikteki bu
dalgalanmalardan yani boş eğri uzaydan ibaret olurlar. Başka bir
deyişle; fiziki gerçekliğin temel yapı taşları bizim onları
bildiğimiz anlamda maddi nesneler olmayıp mini karadelik ve
akdelikler olarak göz önüne alınan uzayın bir bölümündeki hafif
bükülmenin bir yerçekimi alanını başka bir yerdeki farklı
cinsten bir eğriliğe sahip dalgalı bir geometri bir (maddeye
göre var saydığımız belli skaladaki dalgalar olan) elektro
manyetik alanını, eğriliği fazla düğümlenmiş bir bölgede
parçacık gibi hareket eden bir yük, kütle enerji yoğunluğunu
ifade ederek her şeyin hiçliğin kendisi olan (ki varlık yokluğun
ta kendisidir) bu boş eğrilikten (geometriden) ibaret olduğunu
dolayısıyla da kuantum köpüğündeki dalgalanmalar şeklindeki
madde kavramının, boş uzay zaman eğriliği ile Tek ve aynı şey
olduklarını göstermektedir.
Nasıl
gravitasyonel ve elektromanyetik dalgasal kuvvetler,maddi
nesneler ve parçacıkların arasındaki etkileşimlerden
oluşmuşlarsa, algılar ve diğer zihinsel görüntüler de beyin
(duygular ve vücut) ile ,onu çevreleyen gerçek dünya arasındaki
etkileşimlerden oluşmuştur. Bu yüzden gözlemler,algılar ve tüm
evrenin temel özelliklerinin maddi değil, zihinsel olduklarını
söyleyebiliriz.
Böyle bir
anlayış da bizi,dışımızda var kabul ettiğimiz karadelik-akdelik
(kurtdelikleri) gibi kavramların ötelerde,haricimizdeki bir
ortamda değil (çünkü onlar orada yer almıyorlar) bilincin
örtünerek dışta var kabul ettirdiği bir yanılsama olduğu
gerçeğine götürüp her şeyin her şeyle bağlantılı olduğunu ve
bunun bilincin bir özelliği olduğunu gösterir.
Dolayısıyla,zihnimiz,özümüz olan bilincimizin kurtdeliğine
sıçrama yapabilseydi, beşinci boyuttan tüm evrenimizin bir kağıt
gibi dürüldüğünü görürdük ve bir mistiğin “bilinçliliği
evreni kapsamakta olan bir insan için evren kendi “bilinci”
olur,bu arada fiziksel bedeni de “Evrensel Aklın” belirişi
şekline dönüşür. Kendi içsel görüntüsü en yüce gerçekliğin bir
ifadesi olur, kendi sözü de sonsuz gerçekliğin ve kuvvetin bir
yansıması haline gelir.” sözleriyle ifade ettiği biçimde
evrenimizi göklerin, arzın ve dağların emanetlenemediği yükü
sahiplenerek algılardık.
Bu konuda Hz
İsa (a.s), kendisine “Bize Baba’yı göster” diyen havarisi
Filipus’u “bunca zamandır sizinle birlikteyim, Beni hâlâ
tanımadın mı” diye biraz azarlayıp “size söylediğim sözleri
kendiliğimden söylemiyorum; ama bende yaşayan Baba kendi
işlerini yapıyor. Ben Babadayım,Baba Bendedir. Beni gören Babayı
görmüştür.”ifadeleriyle, sistemi kısaca dile getirirken, Hz
Muhammed (s.a.v) de bu durumun istisnasız her bir varlıkta,
noktada mevcut olduğunu “Nefsini bilen Rabbini bilir”
sözü ile özetlemiştir.
İstanbul
- 18.01.2001
http://gulizk.com
(*1)
parçacıklar hem tünel ucu olan karadelik biçiminde var iken aynı
zamanda bir alt boyutundaki kuantum köpüğündeki çalkantılı
titreşimlerinin bir görüntüsüdür
Kaynakça:
Ahmed Hulusi ; Kendini Tanı
William J Kaufman ; Evrenin Evrimi
John Taylor; Kara Delik
Stephen W Hawking; Zamanın Kısa Tarihi
Michael Talbot; Mistik Düşünce Ve Yeni Fizik
Discovery Channal; Black Holes
Tubitak Bilim Teknik; Ekim 95, syf . 26 – Ekim 2000
Holografik Evren ; Ken Wilber |