Birinci bölümde;
daha derin düzeydeki Mutlak bir
düzenin, bulunduğu boyut itibariyle belirir duruma geçtiğinde
ayrı bir düzen şeklinde açığa çıktığını ve algılayalım ya da
algılamayalım, varlığın hep bir düzen halinden başka bir düzen
haline devamlı dönüştüğünü vurgulamış, bu nedenle de evren ve
boyutlarında bir olasılığın, kaosun hiçbir biçimde mevcut
olmadığını belirtmiştik.
Bu bölümde de
ünlü fizikçi Neils Bhor un, “eğer bir kimse kuantum fiziğini
okuyup da şok geçirmiyorsa, o kuantum fiziğini anlamamış
demektir” şeklinde ifade ettiği gibi, kuantum ve altı
boyutlarındaki bizi şok edici gerçekleri görmeye ve her şeyin
Mutlak Bilincin yansıması olarak bir ikilik söz konusu
olmaksızın bir plan, düzen ve şuurla hareket ettiğini idrak
etmeye (anlamaya) çalışalım. Bunların en başında çift yarıklı
deney gelmektedir.
Çift yarıklı deneyi de ayrı ayrı üç şekilde inceleyeceğiz.
Birinci deneyde kurşun, ikinci deneyde ışık dalgaları, üçüncü
deneyde de elektron gibi parçacıklar (1) kullanalım.
Düzeneğimiz; kurşun atan bir tüfek, bir ışık kaynağı ve bir
elektron tabancası... Ayrıca bu kurşun, ışık ve elektronun
geçeceği kadar aralarında belli bir mesafe bulunan iki delikli
plaka ve bu deliklerden geçtikten sonra hangi noktaya gittiğini
tespit etmek için de ikinci bir dedektörlü plakamız olsun (bu
plaka da her üçü için farklı şekillerdedir).
Öncelikle kurşun örneği için deliklerden birini kapalı
tuttuğumuzda diyelim, I. delik kapalı, II. delik açık olsun.
Gelen kurşunlar, II. delikten geçerek arka plakadaki belli
yerlere çarpmak suretiyle bir dağılım gerçekleştirirler. Aynı
şekilde, II. yi kapatıp I. deliği açtığımızda da, bu sefer I.
delikten geçen kurşunlar, tıpkı diğer durumdaki gibi, bu
deliğin arka kısmında bulunan bölgelerde daha çok yoğunlaşacak
şekilde yine düzgün bir dağılım oluştururlar. Her iki deliği
birden açtığımızda ise, plaka yüzeyine çarpan kurşunların
oluşturacağı dağılım, ayrı ayrı bulduğumuz I. bölme ile II.
bölmedeki dağılımların toplamına eşit olur.
Aynı deneyi şimdi de ışık ile yaparsak göreceğiz ki,bu sefer
gelen ışık dalgaları II. delik kapalı olacağından I. delikten
geçerek plakanın bir bölümünü aydınlatacaktır. I. deliği kapatıp
II. deliği açtığımızda ise, aynı şekilde II. delikten geçen
ışınlar, II. deliğin arkasını daha yoğun bir şekilde aydınlatıp
diğer kısımları karanlık bırakacaktır. Şimdi her iki deliği
açtığımızda, ışığın kaynaktan delikli plakaya kat ettiği yol,
her iki yarık için değişik olacağından yarıklardan geçen ışık
dalgaları aynı fazda olmayacak, bunun sonucunda da tıpkı su
dalgalarında olduğu gibi birbirleriyle girişim yaparak dalga
tepelerinin üst üste geldiği yerlerde birbirlerini güçlendirip
plakada daha parlak, dalga genliklerinin birbirlerini tam olarak
yok etmeyip dalganın zayıfladığı yerlerde ise parlak olmayan
yarı aydınlık, dalgalardan birinin tepesinin diğer dalganın
çukuruna geldiği noktalarda da dalgalar birbirlerini tamamen yok
edeceğinden (yani enerjilerini sıfırlayacağından) plakanın bazı
bölgelerinde simsiyah karanlık bölgeler oluşur. Böylece plaka
üzerinde açık-koyu şeklinde girişim çizgileri ya da
aydınlık-karanlık-aydınlık biçiminde şeritler görünecektir.
Burada önemli bir ayrıntı, kurşun
örneğinin aksine, plakadaki aydınlıklı bölgelerin, deliklerin
ayrı ayrı, yani biri kapalı diğeri açık iken oluşan aydınlık
bölgelerin toplamından daha az olduğudur.
Şimdi aynı deneyi elektronlarla yaptığımızı ve gelen
elektronların da fosforla kaplanmış dedektörlü ekrana çarpıp bir
ışık vermek suretiyle yerlerini tespit etmiş olalım. Tıpkı
öncekilerde yapmış olduğumuz gibi, elektronlar için de bir
deliği kapatıp diğer deliği açmak suretiyle ayrı ayrı aynı
şeyleri tekrarladığımız taktirde, plaka üzerindeki dağılımın
kurşun örneğiyle benzer dağılımı verdiğini tespit ederiz. Çünkü
elektronlar, bu şekilde tanecik özelliği ile hareket etmiştir.
Her iki deliği açtığımızda ise, yine
kurşun örneğindeki düzgün dağılımı vermesi beklenirken iş böyle
olmayıp tamamen ışık dalgası örneğindekine benzer dağılım
şeklini verirler. Yani; her iki delik açık iken plakada oluşan
dağılım, deliklerin ayrı ayrı açık iken oluşan dağılımından
farklı olmakta böylece, her iki delik açıkken oluşan izlerin
toplamı deliklerden birinin ayrı ayrı açık olduğu durumdaki
plakada bulunan izlerin toplamından daha az olmaktadır. Bunun
nedeni, elektronların, kuantum fiziğindeki taneciklerin parçacık
ya da dalgacık (çift, dualite) özelliği dolayısıyla delikli
plaka ile dedektör arasında ışık dalgaları gibi bir girişim
meydana getirmesi, bu girişim örgüsünü de plakaya yansıtmasıdır.
Burada ilginç
olan başka bir şey de, plakada dalgasal özellikli motif
olmasına karşılık, elektronların plakaya parçacık olarak çarpmış
olmasıdır (parçacık olarak bu girişim motifini oluşturmasıdır).
Böylece elektronlar, kaynağından parçacık olarak çıkmış,
dalgalar şeklinde yol almış (yayılmış), yarı yolda deliklerden
bu şekilde geçtikten sonra yine dalgasal özelliği dolayısıyla
girişim göstermiş, fakat plakaya bu girişim özelliği ile
parçacıklar halinde varmışlardır. Bu nedenle bize uzaktan
plakada girişim deseni olarak görünürken plakaya yakından
bakıldığında girişim, tıpkı deliklerden biri kapalı iken plakaya
bıraktığı izler gibi noktalardan meydana geldiği ve
bu izlerin de girişimin güçlü olduğu yerlerde en
çok, girişimin zayıf olduğu yerlerde en az ve girişimin olmadığı
bölgelerde ise hiç olmadığı görülmektedir.
Klasik nesnellik
açısından tek bir elektronun özelliğini incelediğimizde o bir
parçacık olduğu için tıpkı kurşun örneğinde olduğu gibi ya I. Ya
da II delikten geçerek düzgün bir dağılım gerçekleştirmesi
beklenmektedir. Başka bir deyişle, elektron bir parçacık olduğu
için, dünya nesnel ise, her zaman bir parçacık olarak kalır ve I
no.’ lu ya da II no.’ lu delikten geçmesi gerekmektedir.
Fakat,durum
böyle olmayıp taneciklerin kurşun parçacıklarındaki gibi değil
de ışık dalgalarında olduğu gibi girişim deseni oluşturması,
klasik nesnelliği ortadan kaldırıp yerini kuantum fiziğinin
belirlenemez doğasına bırakır. Bunun sonucu olarak da,
deliklerin yanına, hangi delikten geçtiğini
görmek üzere bir dedektör sistemi kurmadığımız sürece,
elektronun ya I ya da II numaralı delikten geçeceği şeklindeki
önerme anlamsız olur. Çünkü gerçekte onları gözlemlemeden
dünyadaki olaylar hakkında konuşamayız. Bu da bizi, biz onu
gözlemlemediğimiz sürece dünyanın nesnelliğini varsayan klasik
dünya görüşünden tamamen farklı bir gerçeğe götürmektedir.
Benzer bir
ifadeyle, deliklere yaklaşırken bir elektronun ne olduğunu
gözümüzde canlandırmaya (anlamaya) çalışırsak, Richard Feyman’ın
dediği gibi, kanalizasyon çukuruna batarız. Çünkü, elektronu
küçük bir kurşun gibi göz önünde canlandırmaya çalıştığımız
taktirde kurşun modeli tespit etmeliyiz. Ama durum öyle
değildir. Bu sefer elektronu bir çeşit dalga gibi hayal etmeye
çalışırsak, o takdirde de perdede dalgalar tespit etmeliyiz. Ama
öyle de olmaz , tek tek parçacıklar elde ederiz. Bu yüzden
görsel olarak var olan bu paradoks, kafalarımızdaki bir
nesnellik resmini gerçek dünyaya uydurmaya çalışmamızdan
kaynaklanmaktadır. İşte kuantum yorumu, bu tür düşüncelerin
gerçek dünyada uygulanabilir bir şeye karşılık olmadıkları için
anlamsız oldukları gerekçesiyle, bunu tam olarak betimlemek için
nasıl gözlemlediğimizi belirlemek zorunda olduğumuzu
söyler.
İlginçlik bununla da sınırlı değil. Çünkü elektron (tanecik)
akımını yavaşlatıp öyle ki her iki delik açıkken tek tek olarak
göndersek dahi bu durumda ya I. ya da II. delikten geçerek tüfek
örneğindeki dağılımı gerçekleştirmesi beklenirken (gerekirken)
yine aynı girişim desenini oluşturduğu görülmektedir
(tanecikleri tek tek gönderdiğimizde de aynı girişim örgüsü
oluşuyor). Yani, diyelim ki 100 tane elektronumuz var ve bunları
tek tek plakaya doğru gönderiyoruz. Bunlardan bir kısmı I.
delikten, bir kısmı da ikinci delikten geçerek kurşun
örneğindeki gibi aynı dağılım şeklini vermesi dolayısıyla da
plakada 100 tane parçacık izi olması gerekirken, durum böyle
olmayıp tıpkı ışık dalgaları örneğinde olduğu gibi, bu plakada
girişim deseni oluşmak suretiyle 100’ den daha az sayıda iz
meydana gelmektedir. Tek tek gönderilen
elektron kendisinden önce ya da sonra gönderilen girişim
oluşturamayacağından tek bir elektron nasıl oluyor da bu
girişimi meydana getiriyor dediğimizde, cevap olarak tek bir
elektron dalgasal özelliği dolayısıyla aynı anda her iki
delikten geçerek kendisiyle girişim oluşturup bunu da dedektörlü
plakaya yansıtmaktadır deriz.
Aynı olayı farklı bir açıdan
deneylersek; diyelim ki plakadaki girişim deseni yirmi bin tane
tanecikle meydana gelmiş olsun. Eğer biz bir deneyde peş peşe ve
tek tek bu parçacıkları göndermek yerine aynı deney
araçlarımızdan yirmi bin tane üreterek dünyanın çeşitli
yerlerinde ve farklı zamanlarda, ancak her bir deneyde
yalnızca bir tek tanecik kullanmak suretiyle yapmış olsaydık
acaba ne olurdu? Sonuç yine şok edicidir. Çünkü her
bir deneyde parçacıklar dedektörlü plakanın her hangi bir yerine
rast gele bir iz bırakmış gibi görünseler de bu plakaları üst
üste yerleştirdiğimiz taktirde bu izlerin toplamının yine
girişim desenini meydana getirdiği görülmüştür (bu tür deneyler
gerçekten yapılmıştır).
Girişim sonucu dedektörlü plakadaki izlerin sayısının
azalmasının nedeni ise; dalgaların çift yarıklardan geçtikten
sonra girişime uğramasıdır. Çünkü girişime uğrayan dalgalar bazı
noktalarda birbirlerini zayıflatıp yok etmekte, dolayısıyla çift
yarıktan geçmeden önceki haline nispetle daha da azalmakta ve
böylece de bu durum tanecikli yapıya ve dedektörlü plakaya
yansımaktadır. Bu yansıma biçimi ise şöyledir: Bildiğimiz gibi,
dalgaların olasılık dalgası olması nedeniyle girişim yaptığı
noktaların birbirlerini güçlendirdiği yerlerde bulunma
ihtimalinin çok yüksek, dalgaların birbirlerini yok ettiği
yerlerde de taneciğin bulunma olasılığının sıfır, benzer
ifadeyle o bölgede taneciğin hiç olmaması (bulunmaması) anlamına
gelmektedir (yoksa taneciğin yarısı bir bölgede, diğer
yarısı da başka bir bölgede değil. Bkz Gördüğün Yarattığın
mıdır?
www.gulizk.com / fizik).
Girişim yapan tanecikler bu özellikleri nedeniyle çarpacağı
plakanın neresinde bulunacağını ve hangi bölgede bulunmaması
gerektiğini, bilerek bu bölgelerden tamamen kaçmak suretiyle
plakanın ilgili yerlerine çarparlar. Fakat, izleri
topladığımızda kurşun örneği yerine dalga özelliğindeki gibi,
deliklerden birinin ayrı ayrı açık iken gerçekleştirdikleri
izlerin toplamından daha az sayıda işaret bulunur. Çünkü
tanecikler bu girişimi vermek için bazı noktalara birden fazla
çarpmıştır. (Ancak hangi taneciklerin bunu yaptıkları
belirsizlik ilkesince belli değildir.)
Aynı olaya bir başka açıdan bakarsak, yine elektronları tek tek
gönderdiğimizde, ama bu sefer parçacıkların plakadaki girişim
deseni üzerindeki izleri, diyelim ki %30‘luk seyrek olan
bölgesini öncelikli doldurduğunda, diğer gelen taneciklerin bu
bölgeleri dolduğunu biliyormuşçasına bu bölgelerden kaçıp geri
kalan % 70 ‘lik bölgedeki yerleri doldurduğu (izler bıraktığı)
görülür.
Bir elektron (ya da bir tanecik) dalgasal özellik
gösterdiğinde elektron artık yoktur. O belli bir hacimde,
boyutta olmak yerine, dalganın her yerinde olacak bir biçimde
hareket eder.
Bu belirsizlik yüzden (2) çift yarıklı deneyde
taneciklerin hangi yarıktan geçtiği, plakanın neresine çarptığı
bilinememesine karşın, tüfek örneğinde ise kurşunların hangi
delikten geçtikleri ve nereye çarpacakları bellidir. Benzer
ifadeyle, plakadaki kurşunların yerlerine bakarak onların hangi
delikten geçtikleri bilinebilmektedir. Kuantum boyutlarındaki
elektronları (tanecikleri) tespit edebilmemiz içinse delikli
plakanın hemen arkasına bir ışık kaynağı koymamız gerekmektedir.
Çünkü ışık fotonları, tıpkı fotoelektrik olayında olduğu gibi
maddesel bir ortama çarpınca parçacık özelliğini
sergileyeceğinden, aynı zamanda yine bir tanecik olan
elektronlarla çarpışması durumunda da elektronların parçacık
özelliğini göstermesini sağlayacaktır. (3) Benzer
ifadeyle fotonlar, yarıktan geçen elektron dalgası ile çarpışıp
(onlarla etkileşime girip) onları birer parçacık olmaya,
kendilerini maddesel biçimde göstermeye yönelterek davranış
biçimlerini değiştirecek ve bu durum, plakadaki dağılıma
yansıyacağından, onların hangi delikten geçtiği tespit
edilebilecektir. Bunu yapmadığımız sürece taneciklerin dalgasal
yapıları dolayısıyla ancak onların istatistiksel olarak hangi
bölgeye gelebileceğini önceden tahmin edebiliriz. (Bkz Gördüğün
Yarattığın mıdır?
www.gulizk.com / fizik)
Gerçekten de ışığı açtığımızda elektronların fotonlarla
etkileşime girmesi sonucu plakadaki girişim örgüsü de değişmeye
başlar ve yavaş yavaş ışığı artırdığımızda, etkileşime giren
foton sayılarını artırmış olacağımızdan girişim deseni tamamen
bozularak yerini deliklerden birinin kapalı diğerinin açık olan
deneydeki gibi ayrı ayrı dağılımların toplamı olan şekle dönüşür
ve böylece taneciklerin hangi delikten geçtikleri de belli olur.
Işığı kapattığımızda ise, yayımlanan foton olmayacağından
plakada tanecik özelliğinin getireceği dağılım değişerek yerini
dalgasal özellikli girişim örgüsüne bırakır. Özetlersek; ışık
kaynağını açmamız, ışık fotonlarının elektronların dalgasal
yönlerini bozarak parçacık özelliği ile hareket etmesini
sağlarken, ışık azaltılıp tamamen kapatılınca da elektronları
tekrardan dalgasal özellikli davranışlarına geri döndürmüş
oluruz.
Böylece ben, bir elektronun hangi yarıktan
geçtiğini “gözlemleme” olayı ile sisteme müdahale etmiş ve bu
suretle de bu elektronun plakadaki dağılım şeklini,
davranış(hareket) biçimini değiştirmiş olmaktayım.
( Bkz. Kozmik
Kod- Heinz R. Pagels / Zamanda Yolculuk – J. H. Brennan / Kralın
Yeni Usu (Fiziğin Gizemi) – Prf. Dr. Roger Penrose / Tubitak
Bilim Teknik Dergisi- Aralık 1994)
Devam
edecek...
hologramk@yahoo.com
İstanbul
- 06.01.2004
http://gulizk.com
(1)
Bu girişim olayı
elektron yerine foton, mezon, proton, atom...gibi diğer tüm
parçacıklar kullanılarak da gerçekleştirilebilmektedir.
(2)
Bize göre
parçacıklar belirsiz, olasılıklı hareketler sergiliyor
görünseler de tanecikler açısından böyle bir belirsizlik durumu
asla söz konusu değildir.
(3)
Fotonlar klasik
dünyamıza ait büyüklükteki taneciklere çarptığında bu
parçacıkları etkileyememelerine karşın, kuantum boyutlarındaki
tanecikleri rahatlıkla etkilerler.
Not:
Düzensizliğin
Düzeni Ve Kuantum Bilinç I yazısı, çeşitli ekleme ve yeni
düzenlemeler dolayısıyla değiştirilmiştir..
|