“BÜYÜLÜ”
ve “ALT”
Madde ve Karşı-madde
Kuarkları
incelemenin bir başka yolu, diğer parçacıklar içinde aramak
yerine onları "yapmaktır". Kuarklar, yeni partiküllerin,
özellikle kuark-karşı-kuark çiftlerinden oluşmuş mezonların oluşmasıyla
sonuçlanan yüksek enerjili çarpışmalarda ortaya çıkarlar.
Bununla beraber, kuark oluşturmak için ulanılabilecek özellikle
ilginç olan bir başka yol, elektronların, karşı-parçacıkları
olan pozitronlarla çarpıştırılmasıdır.
Bir
parçacık, kendisiyle aynı kütleye, fakat yükü gibi zıt özelliklere
sahip karşı-parçacığına rastladığında, sonuç kendi kendine
oluşan bir yıkımdır ve yokoluş (annihilation) olarak adlandırılır.
Parçacık ve karşı-parçacığı yok olurken, birleşen kütleleri
foton biçiminde enerjiye (veya enerjileri yeterince yüksekse, Z0
denen bir parçacığa) dönüşür. Foton ise, enerji yeni bir parçacık
ve karşı-parçacık oluşumuna yol açana kadar, yalnızca kısa bir
an için varlığını sürdürür. Oluşan yeni parçacık-karşı-parçacık
çifti, yokoluşa uğrayan parçacık çiftiyle aynı olmak zorunda değildir.
Eğer yeterli enerji varsa, bir elektron-pozitron çifti, bir muon-karşı-muon
çifti, bir tau-karşı-tau çifti veya herhangi uygun bir kuark-karşı-kuark
çifti oluşturabilir.
1974
yılında, elektron-pozitron yokoluş deneyleri, yeni, daha ağır, dördüncü
bir tip kuark olan ve büyülü
(varlığının bulunması bazı teorik problemlerin çözümü için
büyü gibi işlev görmüştü) olarak adlandırılan bir kuarkın
varlığına dair deliller sağladı. SLAC’da inşa edilmiş olan
bir elektron-pozitron çarpıştırma makinasında yapılan deneyler, J/psi
olarak adlandırılan yeni bir parçacığın varlığını ortaya
koydu. J/psi, bir büyülü kuarkın, anti-kuarkı ile bağlanması
sonucu oluşan bir mezondur. Çarpışan elektron ve pozitronun toplam
enerjileri, J/psi’nin kütlesini (protonun kütlesinin 3 katı
kadar) oluşturmaya yeterli olduğu takdirde, araştırıcılar,
detektörlerinden akıp geçen parçacık oranında inanılmaz bir artış
gözlediler. Bunlar, kararsız olan J/psi parçacığının bozunma ürünleriydi.
J/psi
parçacığı, Brookhaven laboratuarında, yüksek enerjili protonların
berilyum bir hedef ile çarpışmaları sonucu oluşan elektron ve
pozitron çiftlerinin incelendiği bir başka deneyde de ayrıca keşfedildi.
Buradaki durumda, SLAC’da gözlenen sürecin tam tersine araştırıcılar,
J/psi parçacığını, kuarkı ve antikuarkının bir
elektron-pozitron çifti oluşturacak şekilde yok olması sonucunda gözlediler.
Beşinci
ve daha ağır, alt denen
bir kuark da, benzer biçimde, 1977 yılında Illinois Fermilab’daki
deneylerde ortaya çıktı. Burada araştırıcılar, yüksek enerjili
protonların bir hedefle çarpışmaları sonucu ortaya çıkan
muon-anti-muon çiftleri üzerine çalışıyorlardı. Bu kez,
protondan yaklaşık 10 kat ağır olan yeni bir parçacık hakkında
kanıtlar buldular. Bu parçacık, alt
kuarkın anti-kuarkı ile bağlanarak oluşturduğu yeni ve ağır
bir kuark olarak değerlendirilebilirdi.
Tuhaf
kuark gibi, büyülü ve alt kuarkların her ikisi de, oluşmalarına
yardım ettikleri parçacıklara verdikleri, kendilerine has bazı özellikleri
taşıyor gibi görünmektedirler. Örneğin, bir büyülü kuark ile
başka bir tipten anti-kuark içeren “büyülü” mezonlar
mevcuttur. Kuarklar, zayıf kuvvet aracılığıyla bir tipten diğerine
dönüşebilirler ve en sonunda, alt, büyülü ve garip kuarkların tümü,
gündelik hayatta karşılaşılan maddelerde, u ve d kuarklara
bozunurlar.
RENKLİ
KUARKLAR
Protonun İçindeki Yapıştırıcı
Elektron-pozitron
çarpışmaları sonucunda bu şekilde kuarkların ve antikuarkların
oluşturulması, kuarkların bir başka özelliğini de ortaya çıkarmıştır.
Elektron-pozitron yokoluşunda bir parçacık-anti-parçacık çifti
oluşma olasılığı, parçacığın yükünün karesine bağlıdır.
Dolayısıyla, kuark ve antikuarkları içeren parçacıklar olan
hadronların üretilebilme olasılığının, muon ve anti-muon çiftlerinin
üretilebilme olasılığına oranı, bir muonun, basitçe e olarak gösterilebilen
yükünün büyüklüğüne göre, tüm kuark tiplerinin yüklerini
yansıtmalıdır.
Buradan
yola çıkılarak yapılan deneyler, hadronların, kuark tipleri ve yükleri
üzerinden yapılan hesaplamalar sonucu ortaya çıkması beklenen
orandan 3 kat daha fazla bir oranda oluştuklarını gösterdi. Bu
durum, kuarkları birbirinden ayıran bir başka özelliğin varlığını
gösterdi; öyle ki, her kuark tipi, üç ayrı durumda bulunmalıydı.
Işığın ana renklerine atfen, bu özelliğe renk
adı verildi ve bildiğimiz renklerle herhangi bir ilişkisi olmamasına
rağmen, kuarkların bu üç durum değeri, kırmızı,
yeşil ve mavi olarak adlandırıldı.
Kuarkların
bu özelliğine dair bir başka kanıt da, üç adet tuhaf kuark (sss)
içeren omega-eksi parçacığından geldi. Derin elastik olmayan saçılma
deneylerinin de gösterdiği gibi, kuarkların ½’lik bir içsel
spini vardır. Bununla beraber, omega-eksi parçacığının spini
3/2’dir ki, bu durum, parçacığı oluşturan üç s
kuarkın, aynı doğrultuya yönelmiş spinleri olduğu anlamına
gelir. Bu bir sorun ortaya çıkarır, çünkü kuantum kuramının
bir Pauli’nin Dışlama İlkesi olarak bilinen sonucu uyarınca,
spinleri aynı olan parçacıklar,aynı uzay bölgesinde, aynı yöne
doğru olan spinlerle beraber bulunamazlar. Bu durum omega-eksi için
ancak, kuarkların bir başka özellik açısından farklı olmaları
durumunda gerçekleşir ki bu özellik “renk”tir.
Bu
renk özelliği sadece kuarklara hastır ve güçlü kuvvetin kökeninde
yer aldığı düşünülmektedir. Elektronlar gibi leptonlar, renk özelliğinden
yoksundurlar ve güçlü kuvvetten etkilenmezler. Kuarkların oluşturduğu
daha karmaşık parçacıklar-baryon ve mezonlar- da renk özelliğinden
yoksundurlar. Fakat, bir parçacık içerisinde renkli kuarklarla, diğer
parçacıklardaki renk özelliklerinden etkilenmek açısından
yeterince yakınlaştıklarında kuvvetli bir biçimde etkileşirler.
Hadronların
içerdikleri kuarkların ve antikuarkların renkleri birbirlerini nötralize
ederler. Bu nötralizasyon, elektronların negatif yüklerinin atomu
oluşturmak üzere protonun pozitif yükleri ile dengelenmesi gibi değil,
tamamen bir nötralizasyondur. Proton gibi bir baryon, her biri farklı
renkte 3 kuark içerir (kırmızı, yeşil ve mavi). Mezon, uygun
anti-renkte (örneğin anti-kırmızı, buna, kırmızının tamamlayıcısı
olan siyan mavisi diyebiliriz) bir antikuarkla bağlı halde tek
renkte bir kuark içerir (örneğin kırmızı).
Renk,
güçlü kuvvetin kuantum torisi olan kurantum kromodinamiğinin
anahtar bileşenlerinden biridir. Bu teoride, elektrik yükünün
elektromanyetizmanın kaynağı olması gibi, renk yükü de güçlü
kuvvetin kaynağıdır. Dahası, renkli kuarklar etkileştiğinde, güçlü
kuvveti taşıyan parçacıklar olan gluonları
değiş tokuş ederler. Bu, kuantum seviyesinde gücü fotonların taşıdığı
elektromanyetizm ile benzerdir. Önemli bir fark, fotonların elektrik
yükü taşımamalarına rağmen, gluonların renk bileşenleri taşımaları
ve bir kuarktan diğerine geçtiklerinde, kuarkların renklerini değiştirmeleridir.
Bu özelliğin, kuarkların aralarındaki mesafenin artmasıyla, güçlü
kuvvet etkileşiminin de artması gibi ilginç sonuçları vardır. Yüksek
enerji çarpışmaları hiçbir kuarkı parçacıkların dışına çıkaramamıştır.
Bunun yerine, bir çarpışma sırasında enerji, kuark-antikuark çiftleri
(bşka bir deyişle mezonlar) halinde maddeleşir ve kozmik ışın çarpışmalarında
görüldüğü gibi, parçacık püskürmelerine neden olur.
KUARK
DENİZİ
İçerideki Kaynayan Dünya
Derin
esnek olmayan çarpışma ve elektron-pozitron yokoluş deneyleri
sadece protonların içinde gluonların varlığını onaylamakla
kalmamış, ayrıca kuantum kromodinamiği kuramının geçerliliğini
de ortaya koymuştur. Örneğin, SLAC’da Gargamel ile yapılan ilk
deneyler, protonun etrafında hareket eden kuarkın taşıdığı
momentumun ölçülmesi üzerineydi. Sonuçlar, kuarkların sadece
momentumun yarısını taşıdığını ve protonun içine gömülü
başka “parton”lar bulunması gerektiğini gösteriyordu.
Bu
diğer partonlar sadece gluonları değil, bir gluondan yine bir
gluona dönüşüm sırasında bir an için varolabilen
kuark-antikuark çiftlerini de içerir. Dolayısıyla protonlar, gluon
ağı içine gömülmüş üç “valans kuarkı”nı ve bir kısa ömürlü
(efemeral) kuark-antikuark “denizi” içerir. 1980’lerde,
CERN’de yapılan detaylı yüksek enerjili nötrino ışını
deneylerinde, fizikçiler antikuarkların bile varlıklarını tespit
ederek, protonun içindeki farklı sınıflara ait parçacıkların
derin esnek olmayan çarpışmalara katkı yapma yollarını ortaya
koyabilmişlerdir.
Güçlü
kuvvetin, kuarkların protondan çıkmasını engellediği düşünülse
de, deneylerde, tek bir enerjetik kuarkın güçlü kuvvetin
etkisinden kurtulmaya çalışırken maddeleşmesi şeklinde meydana
gelen parçacık püskürmeleri veya “jetleri” tespit edilmiştir.
1979’da Hamburg’daki Alman Parçacık Fiziği Merkezi DESY’deki
fizikçiler, bu jetlerin kuarklar kadar, gluonlara da bağlı olduğunu
keşfettiler. Bu deneylerde, bir elektron ve pozitron, biri bir
elektronun foton yaydığı gibi gluon yayan bir kuark-anti-kuark çifti
oluşturacak şekilde yokolmuştur. Kuark, anti-kuark ve gluonun her
biri, karakteristik üçlü jet olayını oluşturan parçacık saçılmaları
üretmektedirler.
Protonun
içindeki bu kaynayan dünyayı keşfetmek üzere en son deneyler,
DESY’de, protonlarla elektronlarla kafa kafaya çarpışmasını sağlayan
yeni bir makine olan HERA aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Öncekilerden
daha yüksek çarpışma enerjileri sayesinde HERA ile yapılan
deneyler, protonun şimdiye kadar olduğundan çok daha derin olarak
incelenmesini mümkün kılmıştır. Fermilab’daki fizikçiler ise,
altıncı (top) kuarkı keşfedebilmek umuduyla, proton ve
anti-protonlar arasındaki çok yüksek enerjili çarpışmaları
incelemektedirler. Kuark ve lepton teorilerinin altında yatan simetri
ve bunların etkileşimleri, -(1/3)e yüke sahip alt kuarka eşlik
eden +(2/3)e yüklü bir ağır kuarkla beraber, altı kuark bulunduğunu
düşündürmektedir. Bu kuarkın bulunması, proton ve bir çok
egzotik akrabasında bulunan kuarkların tuhaf dünyasına dair
incelemelerimizdeki önemli kayıp halkayı bize gösterebilir.
İLERİ OKUMA:
The
Hunting of the Quark,
M. Riordan (Simon and Schuster, 1987): Kuarkların keşfinin tarihçesi
ve özellikle SLAC’daki deneyler hakkında.
The
Cosmic Onion, F.E.
Close (Heinemann Educational, 1983): Kuarkların temel fikri hakkında
iyi bir giriş kitabı.
Spaceship
Neutrino, C. Sutton
(CUP, 1992): Nötrino deneylerinin proton hakkında nasıl
bilgi verdiğini anlatıyor.
The
Experimental Foundations of Particle Physics,
R.N. Cahn ve G. Golhaber (CUP, 1989): Önemli keşifleri anlatan
makalelerin, 30 Mayıs 1992 tarihli New Scientist’de de yayınlanan
“Turning the proton inside out”, N. Harnew ve C. Sutton da dahil
olmak üzere tıpkıbasımları ve DESY’deki HERA adlı makinede yapılan
yeni deneyler bulunmaktadır.
Çeviri:
Sinan CANAN
New Scientist Inside Science, 10 Temmuz 1993
http://sinancanan.tripod.com/quark.htm
‘den alınmıştır.
İstanbul - 29.09.2003
http://gulizk.com
|