Bildiğimiz
gibi Evrende,Güneş boyutlarındaki bir yıldız beyaz cüceye,orta
büyüklükteki bir yıldız da nötron yıldızına dönüşür.
Güneşten çok daha büyük kütleye sahip olanlar ise, ömürlerini
karadelik olarak noktalarlar. Bunlar evrenin doğal oluşumlarıdır.Fakat
biz bir nesneye yeterince basınç uygulayabilseydik, o nesnenin
maddesini bir proton büyüklüğüne kadar sıkıştırılabilir
ve meydana gelecek kütlesel çekim kuvveti ile de atom çekirdeği
boyutlarında bir karadelik oluşturabilirdik.Pratikte şu an için
gerçekleştiremesek de evrende böyle tür karadeliklerin
olabileceği düşünülmektedir.
Çünkü,Evren
başlangıcında kendini oluşturan tüm maddenin aynı anda ve
aynı yerde olmasından dolayı çok yoğun idi.Böylece büyük
patlamadan 10 üssü (-20) saniyelik zaman parçası içinde aşırı
yoğun bölgelerin sıkıştırılmasıyla birlikte, böyle mini
karadeliklerin oluşabileceği hesaplanarak,her ışık yılı küplük
hacimde böyle üç yüz tane yapının olacağı ortaya çıkmıştır.Bu
mini karadeliklerin yaklaşık olay ufukları bir proton
boyutundaki,10 üssü (-13)cm.’ye,ağırlıkları da yaklaşık
olarak Everest Dağı kadar,yani 10 üssü (15) grama eşittir.Yaşları
ise 10 milyar yıl olup uzun bir zaman dilimini kapsamaktadır.
Bu
mini karadeliklerin yapısını daha iyi anlayabilmemiz için
Genel Rölativite ve Kuantum mekaniğinin öngördüğü sonuçları
değerlendirmemiz gerekecektir.
Genel
rölativite teorisi, hareket eden ağır cisimlerin,uzayın eğriliği
içinde ışık hızıyla yol alan dalgalanmalar şeklinde kütlesel
çekim dalgaları yayınına neden olacağını söylemektedir.
Bunlar,elektromanyetik alan dalgalanmaları olan ışık
dalgalanmalarına benzer olmasına karşın, ayırt edilmeleri
çok zordur.Işık gibi kendisini yayınlayan nesnelerden de
enerji alıp götürürler. Bu yüzden de büyük kütlelerden
oluşmuş bir sistemin, zamanla durağanlıkta karar kılmasını
düşünebiliriz.Çünkü her türlü hareket enerjisi,çekim
dalgalarının yayımlanmasıyla uzaklaşıp gidecektir. Bunu
suya atılan bir odun parçasının, su üzerinde meydana
getirdiği halkaların, enerjisini uzağa taşıdıkça,odun parçasının
devinimini azaltıp sonunda durağanlaştırmasına
benzetebiliriz.
Bununla
birlikte kuantum fiziğindeki çift oluşumu denen olayı göz
önüne alırsak, yüksek enerjili gamma ışınlarının,enerjilerini
E=m.c2 denklemlerine uygun bir biçimde parçacık ve karşı
parçacık çiftlerine dönüştürdüklerini görürüz. Yani
bir gamma ışını (fotonlar) bir başka fotonla çarpışarak
yerinde bir parçacık çifti oluşturmaktadır. Uzayın boş
olarak düşündüğümüz boyutlarında bu parçacıklar, her
an var olup yok olurlar. Ve bunlar çok kısa süreler içerisinde
ortaya çıkıp kaybolmaları yüzünden gözlenemedikleri için,
gerçekte yok olmalarına karşın edimsiz (virtüel,sanal) çiftler
olarak karşımıza çıkarlar.(Tek tek gözlemlenemeseler de yığınsal
etkilerinden dolayı onların varlığını bilmekteyiz.)
Bu
kavram ışığında,proton boyutlarında tümüyle çökmüş
maddeden oluşan bir milyar ton kütleli mini bir karadeliğin
çevresinde de,bu edimsiz parçacıkların sürekli biçimde
ortaya çıkıp yok olmaları ve karadeliğin boyutlarının da
çok küçük olduğunu göz önüne alırsak, bu çiftlerden
biri karadeliğin içine girerken,eşi yalnız kalan parçacığın
kuantum mekaniksel olarak yok olmayarak gerçek dünyada,gerçek
bir parçacık olmaya zorlanmasını ve evrenin en uzak köşelerine
gitmekte serbest bırakıldığını düşünebiliriz.
Olayı
uzaktan izleyen bir gözlemci bulunduğu takdirde, şaşkınlıkla,
karadeliklerin parçacık yayınladığını görecektir. Bu
noktada şöyle bir soru sorulabilir: Doğanın enerji
dengesinin korunumlu olması nedeniyle, bu parçacıkların
yaratılması için gerekli olan enerji nereden gelmektedir?
Buna verilecek cevap, karadeliğin
çekim alanının sahip olduğu enerjidir.
Bu
yüzden karadelik parçacık yaydıkça,
enerji, dolayısıyla
E=m.c2 itibariyle de kütle yitirecek ve yayılan her 1
kg.’lık parçacık için karadeliğin kütlesi 1 kg azalarak
zamanla buharlaşmaya başlayacaktır.
Ayrıca,
bir karadeliğin parçacık ya da enerji yayma hızı deliğe
bir sıcaklık değeri verilerek tanımlanır. Güneş büyüklüğündeki
bir karadeliğin sıcaklığı mutlak derecenin milyonda
biri kadar (mutlak sıcaklığın –273,16 derece olduğu düşünülürse
ne kadar soğuk olduğu anlaşılır)olduğundan (ayrıca çekim
alanının çok yüksek olmasından) parçacığın kaçma olasılığın
çok zayıf görünmektedir.
Dolayısıyla,
böyle bir karadeliğin buharlaşıp yok olma süresi
milyarlarca yıl iken, mini karadeliklerin buna kıyasla çok
daha azdır. Çünkü deliğin boyutları küçük olduğundan,
oluşan çiftlerden biri karadeliğin olay ufkunun içine
girerken,diğerinin kaçma ihtimali yüksek olur. Bundan dolayı
da karadeliğin kütlesi ne kadar küçük ise ,bu olayın
etkisi daha fazla olacağından parçacık yayımlaması da o
kadar fazla olacaktır. Bu da bu tür kardeliklerin sıcaklığının
çok yüksek olacağını gösterir.
Gerçekten
de bir trilyon madde içeren bir ilk karadeliğin (evrenin başlangıcında
oluşan mini karadelikler) sıcaklığı 1 milyar derecede iken
delik küçülmeye,küçüldükçe de sıcaklık
değeri artmaya başlar.Sonuç olarak da karadelik küçüldükçe
ısınır ve daha çok parçacık yayımlar, parçacık yayınladıkça
daha da küçülür ve küçüldükçe de …
Buharlaşıp
patlayıncaya değin bu döngü böylece devam edip gider ve son
1/10 sn içinde karadeliğin tüm enerjisi 10 milyon tane 1
megatonluk hidrojen bombasının (ki
1 hidrojen bombası atom bombasının yaklaşık 1400 katıdır)
aynı anda patlamasına eşdeğer bir güçle patlayarak gamma
ışınlarına dönüşür.Böylece,karadeliğin kütlesi plank
kütlesine,yayılan parçacıkların enerjileri de plank
enerjisine eşdeğer olur.
Einsteın’ın
kütle çekim yasasının öngördüğü
bu çıplak tekillikler,gözlemlenmese de S. Hawking ve Roger
Penrose tarafından ispatlanan çok kuvvetli bir teoriye göre,
evrenin, en azından bir yerinde böyle bir tane Tekilliğin
olması gerektiği gösterilmiştir.
Böylesine
büyük bir enerji Ay’ı toz haline getirmeye ve tozları güneş
sisteminin her yanına dağıtmaya yeterlidir. 1 milyon tonluk
bir mini karadelik otuz yıl içinde tümüyle buharlaşıp
patlamasına karşın, kütlesi 1 milyar ton olan bir karadelik
yaşamını 300 milyon yıl sürdürür. Kütleleri dört milyar
tondan daha büyük olanları ise yavaş yavaş buharlaştıkları
için var oldukları günden günümüze kadar varlıklarını sürdürmüş
olmalıdırlar.
Karadeliklerin
ilginç özelliklerinin olabileceğini düşünen Einstein,
Rosen ile birlikte,kendi kuramının matematiksel denklemlerini
yeniden ele alarak, evrendeki farklı uzay zamanları
birbirleriyle birleştiren ve “Einstein-Rosen Köprüsü” adı
ile anılan bir teori geliştirdiler.
Karadelik
terimini ilk olarak kullanan fizikçilerin fizikçisi John
A.Wheleer de bu kuramı tekrar ele alarak, uzayın çok eğri
olan bölgelerinde “Einstein-Rosen
köprülerinin” ortaya çıktığını, bunun Kuantum düzeylerindeki
köpüklere benzediğini, kabarcıkların uzay-zaman örgüsünde
baştan başa “fincan kulpları”ya da “solucan
delikleri” gibi,uzaydaki iki ayrı bölgeyi oyuk bir fincan
kulbunun fincanın içindeki farklı iki bölgeyi birleştirmesinden
daha iyi birleştirdiğini belirtmiş;
daha sonra da bu konudaki görüşünü
şöyle ifade etmiştir: “Uzay, üzerinde uçan pilota
göre düz bir okyanusa benzer,fakat üzerine düşen talihsiz
bir kelebek için çalkantılı bir karmaşadır. Daha yakından
bakıldığında ise tüm yapının her tarafın solucan
delikleriyle dolmasıyla birlikte, daha karmaşık görülmeye
başlar. Geometrodinamik yasa (geometri ve dinamiğin ortak
yasası) bütün uzayı köpüğe benzer karakteriyle
etkiler.”
Solucan
deliklerinin diğer bir ilginç
özelliği de , delikler arasındaki mesafe ne kadar uzak
olursa olsun, (yine Wheleer tarafından ortaya konan) süper
uzay vasıtasıyla, aynı anda bizim evren içinde olduğu gibi
ayrı evrenler arasında da bağlantı kurmasına izin
vermesidir.Dolayısıyla bu görüş ışığında
Wheleer,Richard Feyman ile birlikte,kurtdeliklerinin
mikroplandan makroplana kadar bizim evrenin içinde olduğu
gibi, ayrı evrenleri de birbirlerine bağlayarak uzay-zaman yapısındaki
tüm noktaları diğer tüm noktalar ile eşitlediğini belirtmiş
ve evrenin sonsuz,
sınırsız olduğunu, bunun da elektronların, aslında bir
elektronun mevcut dört boyutlu uzay zaman içerisinde yer alan
solucan deliklerinden geçerek aynı zamanda ve hemen hemen her
yerde ortaya çıkan tek bir elektrondan meydana geldiğini,
bunun da “elektronların evrenin her yerinde neden aynı değere
sahip oldukları” sorusuna karşılık olacağını ifade etmişlerdir.
Taneciklerin
de aslında mikroskopik açıdan bakıldığı taktirde birer
kurt deliği olabileceğini düşünen günümüzün ünlü
fizikçilerinden A.Wolf, yazdığı Parallel Unıverses adlı
eserinde bu konu hakkında S.Hawking’in, kurtdelikleri aracılığıyla
sızan tek şeyin enerji olmayıp bununla birlikte bilgi ve düzen
kavramının da olabileceğini belirttiğini yazmıştır.
Ünlü
fizikçi Jack Sarfatti ise, Wheleer’in tasarladığı şeyler
üzerine çalışarak, bu köpüklerin, alabildiğince ufak mini
karadelikler ve beyaz delikler olan planck mesafesindeki 10 üssü
(-33),10 üssü(-5) gr kütleli ,durmaksızın bir ortaya çıkıp
bir kaybolan devamlı hareket halinde,fakat asla ilerlemeyen
veya gerilemeyen baştan başa durağan ve zamansız, bitmek
bilmeyen bir etkinlikle dolu, daimi mikroskopik değişikliklerin,geometrideki
kuantum iniş çıkışlarını temsil eden
bir yapı olduğunu açıklamıştır.
Böylece
çeşitli Elektro-Manyetik ve Gravitasyonel kuvvetler bu kuantum
köpüğüne tesir edip sakin bir göle atılmış bir kayanın
meydana getirdiği dalgalara benzer bir titreşim meydana
getirirler.Böylece bizim atomaltı parçacıklar diye
belirlediklerimiz, bu titreşim modelleri ya da dalgalar olarak
görünür.Bunlardan bazıları proton, bazıları ise, nötron
olabilir.Ve bu modeller atomları meydana getirmek üzere
birbirlerine etki ettikleri gibi, atomlar molekülleri,moleküller
de fiziki dünyanın maddesini meydana getirmek üzere
birbirlerine etki
ederler.Böylece garip bir biçimde kayalar ile yıldızlar
sadece boş uzaydaki dalgalanmalarından ibaret olurlar.
Evrenin
Kısa tarihi adlı eserin yazarı olan Fizikçi Joseph Silk de
bu mini karadeliklerin, maddenin ilk tekillik sırasındaki
veya ondan hemen sonraki durumu temsil etmelerinden dolayı,bunlardan
meydana gelen köpüğün oluşturduğu dalgalanmaların büyük
Patlamanın ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıktığını
söyler. Silk, evrenin kozmik saatinin ilk tik taklarına başladığı
bu an öncesindeki belirsiz bir zaman süresince ,sürekli
olarak yaratılan ve yok olan planck kütleli karadeliklerden
oluşan bir kuantum köpüğünün, er geç ortaya çıkması kaçınılmaz
olan bir dalgalanma ile büyük patlamaya yol açan genişlemeyi
tetiklediğine inanmaktadır.
İstanbul
- 05.11.2001
http://sufizmveinsan.com
Kaynakça:
Gerard’t Hooft:Maddenin Son Yapıtaşları
Joseph Silk:Evrenin Kısa Tarihi:
S.W.Hawking:Zamanın Kısa Tarihi:
John Taylor:Karadelikler
Discovery Channel:Black Holes
Tubitak Bilim Ve Teknik Dergisi;Temmuz/89-syf/8.
Not:
Bu yazı aylık 'Popüler Bilim Dergisi'nin
Kasım 2001 sayısında yayınlanmıştır.
|