Yan
bilgileri verdikten sonra tekrar konumuza geri dönersek,mistik
alanda büyünün
haram olmasına karşın bunun
tam zıttı olan dua ise helaldir. Çünkü, Duada insanın
kendi özü ve hakikâti olan Evrensel Bilince ait İlahi gücü
kendi kapasitesince güçlü bir biçimde ortaya koyması söz
konusudur. Tıpkı, Kozmik Bilincin hayalinde var kıldığının,
tasavvurunun, Enerji ve Mikrodalga yapıya dönüşerek maddesel
planda evreni meydana getirmesi gibi; bu boyuttaki birim de, şuurundaki
istek ve arzularını beyninden yayınladığı yönlendirilmiş
dalgalar vasıtasıyla boyutsal yansıma biçiminde açığa çıkartmaktadır.
Bu nedenle ellerin koltuk altlarının görünecek bir biçimde
yüze paralel tutularak yapılan duada, parmak uçlarından yayınlanan
dalgalar ile beyinden yönlendirilen dalgalar tek bir nokta da
birleşerek şuur planında programlanan dileğin maddesel
boyutumuzda açığa çıkışı temin edilir.Bunun oluşumunu;
daha önceki çeşitli yazılarımızda açıkça ifade etmeye
çalıştığımız, mikrodalga-beyin ilişkisi açısından görebileceğimiz
gibi, maddesel yapının da aslında ışınsal bir yapı olduğu
göz önünde bulundurursak, mikrodalga-mikrodalga ilişkisi ve
dolayısıyla hologram açısından da düşünebiliriz. Bu
tarzda yapılan dua, istenilenin açığa çıkışını çabuklaştırırken,
bir diğer faktör de konsantrasyon gücüdür
Ne
var ki şeytaniyet vasıflı ışınsal varlıklar,
konsantrasyonu bozma yönünde akla hayale gelmedik ilkalar
vererek yan frekanslarla insanın sahip olduğu en büyük gücü
engellemeye çalışırlar.
Burada
önemli bir husus, cennet boyutunda uzay ve zamana bağlı
olmayan bilincin düşünülen şeyin anında
açığa çıkışını sağlamasına karşın, maddesel boyuta
kayıtlı olan bilincimizin zaman ve mekâna bağlı olmasından
dolayı, düşünülenin oluşması belli sistemler sonucunda
bir zaman almasıdır.Hatta bunlardan bazısı, nesiller boyunca
da gücüne göre iyi ya da menfi yönde
etkisini gösterebilmektedir. Mesela, halk arasında
“mazlumun duası yerde kalmaz, ah alan felah bulmaz” ve
“dedesi erik çalmış torununun dişi kamaşmış” şeklinde
ifade edilen sözler, bu gerçeğe dayanmaktadır. Çok güçlü
bir sıkıntı ve konsantrasyonla, menfi beyin dalgalarının
ilgili kişiye yönlendirilmesi, o kişinin genetik düzenini
etkileyerek kendisinde ortaya çıkmasa da çocuğunda ya da
torununda genetik intikal ile açığa çıkarak dedesinin cezasına
maruz bırakacaktır. Burada,bir kişinin diğer bir kişinin günahının
yüklenmesi, algıladığımız sisteme ters geliyor gibi görünse
de, maddenin daha derin düzeylerine indiğimizde,
parçacıkların tek başlarına bağımsız hareketleri
yerine, her bir parçacığın geri kalan diğer tüm
taneciklerin bilgisine sahip olarak davranış sergilemelerine
benzer şekilde, her bir birimde, kendi dışında kalan şeylerden
yalıtılmış olarak değil,
geçmiş, şimdi, gelecek ayrımı olmaksızın
Andaki tümün bilgisi ile programlandığı için bu olay Teklik
açısından değerlendirilmelidir. (Bkz.Eşzamanlılık- www.sufizmveinsan.com/
fizik)
Duanın
beyin ile olan ilişkisi dolayısıyla dış şartlar denilen,*
hem bulunulan ortamın Enerji durumunun hem de o ortamdaki
Radyasyonun büyük rolü olduğu gibi, belli günler ve
saatlerdeki Astrolojik tesirlerin pozitif yönde beyni
etkilemeleri, duanın oluşumu açısından çok önemlidir. Şimdi
bunu biraz daha açmaya çalışalım.Bulunulan yerin enerji
durumu, o yerin altından geçen pozitif enerji akımı, yani
Ley hatlarından kaynaklanır.Buna örnek olarak, Kâbe, Arafat
Dağı, Medine’deki Rasulullah’ın Mescidi, Efes’teki
Meryem Ana’nın evi, Kudüs’teki Mescidi Aksa camii...vb)
yerleri verebiliriz.
Ortamda
bulunan radyasyon etkisi ise, güçlü beyinlere sahip olan
birimlerin yaymış oldukları enerji ile daha önceden yaşayıp
türbe olarak adlandırılan yerlere defnedilen ve
ölüm ötesi boyuta intikal etmiş birimlerin yaymış
oldukları enerjilerinden kaynaklanmaktadır.İletişim yoluyla
gelen enerji, beyinde takviye yaparak bu ortamlarda yapılan
duaların oluşumunu güçlü ve olumlu bir şekilde etkilemektedir. Bildiğimiz gibi, berzah
boyutunda bulunan birimlerin gönderdiği ışınlar, zamana
tabi değillerdir.
Ne
var ki, gerçek anlamda böyle yerlerin sayısı, mevcut
bilinenlerin yaklaşık beşte birini geçmez iken, günümüzde,
yaşarken cinlerin oyununa gelmiş insanların ölümleri ile türbe
haline getirilen ve
de bunun dışında hiçbir özelliği olmayan yerlerin,
insanların şartlanmaları doğrultusunda kutsal yerler olarak
kabul edilmesi bu anlamdaki yanılgıların doğuşuna neden
olmaktadır.Böylece her mezar,dikili taş...vb ortamlar,
sistemle hiçbir ilgisi olmayan virtüellerle, seremonilerle süslenerek
dua, ibadet merkezi haline getirilmekte ve putperestlik
ayinlerine dönüştürülmektedir.
Bunun
yanı sıra, sistemi bilmeyen insanlar ise, gerçek anlamda
etkisi olan yerlerde yapılan duaları akıl dışı,çağ dışı
nitelendirerek, “geçersizdir” diye hüküm vermekte ve bir
yukarıda ifade ettiğimiz örneklerle karıştırdıkları olayı
putperestlik olarak görüp Tanrıya şirk koşulduğunu
söylemektedirler. Oysa, Mistik alanda
Allah’a şirk koşmak bu anlamda olmadığı gibi,
Allah’ın Rahmeti bir sistem sonucu, belli mekanizmalarla gerçekleşmektedir
ki, Astroloji de bu sistemlerden biridir. (Bilebildiğim kadarıyla,Tanrı
anlayışının kendisi şirktir.)
Belli
günler ve saatlerinde, mesela, miraç gecesi, Arefe
geceleri,Cuma günü, şaban ayının on beşi...vb
günler ile, gün içindeki, Jüpiter,Venüs saatlerinin
yumuşak etkileri beyni olumlu yönde takviye eder. Bununla
birlikte, gündüz vaktinde,Güneşin yaymış olduğu
Radyasyonun beyni olumsuz yönde etkilemesi yani, parazit oluşturması
nedeniyle, gece bu ışınların minimum noktaya düşmesi
sonucu yapılan dualar da oldukça faydalıdır.
Konu
ve konularımız açısından bir önemli nokta da, Hologramın
temel prensiplerinden biri olan “Bilgilendirme” kavramıdır.Yani,
Maddeler arası etkileşim, klasik anlamdaki gibi etki-tepki biçiminde
olmayıp birbirlerini bilgilendirme şeklinde olmaktadır.Bu
durumu dalga-parçacık (madde) açısından değerlendirdiğimizde
ise,bir foton dalgası bir elektrona çarptığında, onun
hareketindeki değişimi oluşturması mekanik bir etkileşme
sonucu enerjisini ona aktarması biçiminde olmayıp holografik
esasa dayalı olarak, gelen dalganın bir elektronun çevresi
ile ilgili olan tüm bilgiyi aktarması ve elektronun da aldığı
bu bilgi istikametinde hareketini tayin etmesi şeklinde düşünülmelidir.
Şimdi
bu açıklama ışığında, dalga-madde (beyin),dalga-dalga ve
holografik sistemi görmeye çalışalım.Yine bir foton dalgasının,bir
elektrona çarparak onu çevresi hakkında bilgilendirmesi,dalga
parçacık arasındaki ilişkiyi açıkladığı gibi, gerçekte,
parçacık olarak görünen elektronun dalgasal bir yapı olması
dolayısıyla, gelen foton dalgası yine bir dalgasal yapı olan
elektronu bu boyut itibariyle bilgilendirip maddesel görünümündeki
davranışını belirler. (Elektron yerine maddeyi göz önüne
aldığımızda, bu etkileşim, sırasıyla, atom, molekül...vb’e
yansıyarak maddesel planda açığa çıkar**). Dıştan bakış
açısına göre bu yapının holografik bir nitelikte olması
nedeniyle de, elektronun hareketi bütüne ait olan bilgiye göre
şekillenecektir.Zaten yapılan son araştırmalarla da bilim
adamları,maddeye yapması gereken davranışı öğreterek
istenilen şekli almasını temin etmeye çalışmaktadır.
Ancak yine de günümüzde kuantum ve altı sistemi bu anlamda
tam olarak değerlendirilmediği için, hem bilimin kendi içerisinde
hem de metafizik olarak adlandırılan birçok olayda, sisteme açıklık
getirilememektedir ki Astroloji de bunlardan biridir.
Yapılan
duanın, kaza ve belaları def etmesi ise, nasıl ki, büyü ve
nazar olayında, okuma faktörü kişiyi koruyucu dalgaların
oluşmasını sağlıyorsa, yapılan dua ile de, başımıza
gelecek olan menfi olayları meydana getirecek dalgaları
tamamen bloke etmiş ya da verebileceği zararı en alt seviyeye
çekmiş oluruz. (Bkz. E-M-Alanlar ve Biz/ www.sufizmveinsan.com
/Fizik)
Şimdi
bunu bir araba örneği ile açıklamaya çalışalım:
Diyelim
ki, bir arabanız var. Bu araba ile de yolculuğa çıkıyorsunuz.
Ama, yola çıkmadan önce de kaza ve belalara karşı duada
bulundunuz. Bu dua (zikir, tesbihiniz), sizin beyninizdeki
melekeleri harekete geçirerek bir manyetik zırh gibi korumaya
başladı.Ve siz yolda giderken, Astrolojik kuşaktan gelen
kazaya yol açacak olan anlam yüklü dalgalar, yavaş-yavaş
ulaşmaya başlıyor ve belli bir süre sonra en yüksek düzeye
ulaşıyor.Ancak sizin oluşturduğunuz koruyucu dalgalar tarafından
bu ışınlar yansıtıldığı için size bir şey olmuyor.Yani
kaza geçirmiyorsunuz.Fakat,şunu da unutmamamız gerekir ki,
Astrolojik tesirler, ışın-madde etkileşiminin dışında,
daha alt boyutlarda bir bütün olarak her iki durumu da meydana
getirmektedir.Dua ve kader anlayışını da aynı şekilde düşünmeliyiz.(Bu
dalgalar her yere gelir, ancak o olayı meydana getirecek
frekanslara açık olanlar için bu durum geçerli olmaktadır.)
Bilgilendirme
kavramını da göz önüne alarak, arabamızın bu sefer de başka
bir araba ile kaza yaparak parçalanacağını
ve duanın yapılışı ile de iki farklı açıdan
korunma durumunu görmeye çalışalım. İlki, yapılan dua
sonucu koruyucu manyetik alanlarla birlikte, beynin bu yönde
yaymış olduğu dalgaları ile karşı taraftaki sürücünün
beynine gönderdiği impalslar sonucu (kişi bunun farkında değildir,
ancak kurulu olan sistem içinde yerini bulmasıyla) holografik
niteliğindeki beyninde, yapacağı hatayı yapmama yönünde
veya kendisini etkilemeyecek şekilde programlayarak
(bilgilendirerek) korunmasını oluşturur. İkinci açıdan
baktığımızda ise, bir üstteki durum, bu sefer arabanın
madde görünümünü oluşturan dalgasal yapısını
etkileyerek (ki bu da aralarında bir kuvvet oluşturması
demektir) yani bilgilendirerek, ona çarpmadan, zarar vermeden
başka bir yere yönlendirebilmektedir.Ancak farklı açılardan
bakış, her ne kadar farklı sistemlerin mevcudiyetini gösterse
de gerçekte, tek bir bakış açısından olaya baktığımızda,bu
farklı açıların,Tek bir bakışın farklı birer görünümü
şeklinde olduğunu görürüz.Aynı zamanda bu kavram, sistemin tümü için de geçerlidir.
Bununla
birlikte, Hz Muhammed (s.a.v) bela okuduğu zaman, avuç içlerini
yere bakacak şekilde uzatarak yerden aldığı negatif yüklü
elektriğin beynine ulaşması ve beyninde değerlendirilmek
suretiyle daha güçlü bir biçimde anlam yüklü dalgalar yayınlanarak
arzulanan şey meydana getirilmektedir.
Ayrıca
bedduada önemli bir nokta da eğer kişi bunu hakketmişse, bu
duruma uğrar. Eğer, birim bunu hak etmemişse,o zaman dua,
eden kişiye geri döner.Bunun nedeni de; o kişinin bu eylemi
gerçekleştirecek fiili ortaya koymasından dolayı beynini
beddua adı altındaki frekanslara açmış olmasıdır.Eğer kişi
bu eylemi ortaya koymamışsa, o zaman da beyni o frekanslara
kapalı olduğundan, gelen dalgalar ondan
yansıyarak, beddua eylemini yapması dolayısıyla beyni
açık hale gelen kişiye döner.
Keza
Hz. İsa (a.s) da ölüyü diriltirken bir kolunu göğe,diğer
kolunu da yere paralel olarak tutmasıyla, tıpkı bir anten
gibi Astrolojik tesirlerin beyne daha güçlü bir şekilde ulaşmasını
sağlayarak düşündüğü şeyin maddesel planda açığa çıkmasını
temin etmiştir.(Bkz.Dua ve zikir-Ahmed Hulusi/
Dua
ile ilgili olarak Hz Muhammed (s.a.v) şunları söylemiştir:
“Kaderi ancak dua değiştirir.Ömrü ise ancak iyilik uzatır.”
“Tedbirin kadere faydası olmaz; duanın ise gelen ve gelmemiş
musibetlere faydası vardır.Şüphesiz ki bela iner; dua onu
karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar”
Oysa
yine aynı sisteme dayalı büyüde, diğer metafiziksel
fenomenlerde olduğu gibi, cinlerin çeşitli telkinleri ile
belli yöntemler kullanması nedeniyle, beyinlerin bu ışınsal
varlıklara açılmasıyla birlikte Dua mekanizmasının saptırılması
sonucu meydana getirilir.Şimdi bu durumu biraz daha irdelemeye
çalışalım:
Konsantrasyon
objesi olarak kullanılan nesneler dahi, olayın türüne göre
iki gruba ayrılır. Birincisinde, el falı, kahve fincanı,
nohut, tarot kartları,iskambil...vb) nesneler ile kişinin
geleceği hakkında bilgi verilirken, bu bilgiyi veren kişi bu
olayı cinlerin ona hissettirmeden verdiği ilhamlarla yapar. Büyüde,
kara kurbağa kara kedi, kara tavuk, beyaz at, yılan,ip,kukla...vb)
daha değişik objeler kullanılır.
Ancak burada asıl önemli olan, belli kelime veya kelime
grubunun tekrarı sonucu beyinden yayınlanan Elektromanyetik
dalgaları iyi bir biçimde düzenleyerek belli şifreler şekline
sokup ,bu şifreye yakın mikrodalga kökenli bilinçli varlıklarla
iletişim kurmasıyla da o cini istenilen şeyi yapmaya
zorlamaktadır.Çünkü bu kelime ve kelime gurubu tekrarları
sonucu bir noktaya odaklanabilen yoğunlaştırılabilen E-M
dalgaların devamı durumunda, o cinin yapısı tahrip
olmaya,yanmaya başlamaktadır. Bu durum devam ederse o zaman
yanmanın sonunda bu dalgalar onun ölümüne neden
olabilmektedir. Bu yüzden, cin yapılı varlıklar kendilerini
yakan güçlü E-M dalga yaymış bu kişilerin emri altına
girmesiyle “Büyü”denilen fenomeni yani, onların
emirlerini yerine getirme işlemini meydana getiririler (sağlarlar).Hatta
bu yöntemle istenmeyen bir kişinin ölümü dahi sağlanabilir.
Hüddamcılık,
Cincilik adı da verilen bu ilimle (bununla ilgili kitaplar her
ulusun kendi inançları doğrultusunda hemen-hemen her ülkede
bulunmaktadır), poltergeist yani, bir kişiye hem maddi hem de
manevi her türlü eziyet veren cini veya cinleri uzaklaştırarak
veya yok ederek bu tür etkilere maruz kalmış insanlara yardım
edebilmektedirler.Bu davranışlarıyla da etraftan kendilerine,
hoca,şeyh,veli gibi olmadık payeler verilmektedir. Fakat,bu kişiler
cinleri yine cinlerle kovmakta, kovamadığı zaman da “cin ya
da cinler onu tamamıyla ele geçirmiş, yapacak bir şey yok
diyerek onların kucağına itmektedirler. Bu tür insanların
en önemli özelliği ise, işi paraya ve ticarete dökmüş
olmalarıdır.Ayrıca bu tür yardımlar, geçici olup ileriki
zamanlarda aynı etkiler yine görülebildiği gibi,ölüm ötesi
boyutta da karşılaşacağı cinlere karşı hiçbir güç oluşturamaz.
Oysa, hem bu dünyada hem de,(ruha yüklenmesiyle) ölüm ötesi
boyuttaki bu tür varlıklara karşı
en önemli silah, yine belli duaların zikredilmesiyle
olmaktadır.Bunların beyindeki tekrarı bu mikrodalga varlıkların
yapılarını yok edecek yönde programlı E-M dalgaları yayınlayarak
uzaklaşmasını, devamı durumunda ise,ölmelerini oluşturur.Mistik
anlayışa sahip,cinci hoca namıyla anılan kişiler hiçbir ücret
karşılığı almaksızın,tamamıyla güçlü beyni vasıtasıyla
cinin kimliğini tespit ettikten sonra o varlıların uzaklaşması
için önce uyarır eğer bu uyarıyı dinlemezlerse de okumasıyla
oluşturduğu yüksek frekanslı dalgalarla onu yok eder.
Buna
örnek vermek istersek, çok güçlü yayın yapan cep
telefonlarının çalışmasıyla birlikte, daha zayıf E-M
dalgaları etkileyerek ses ve görüntülerini bozmasını ya da
çok güçlü vericilerin yanında düşük frekanslı (güçsüz)
E-M dalga yayan araba alarmlarının çalışmaması gibi. (Bunu
Çamlıca tepesinde deneyebilirsiniz)
Bu
durumun daha uç noktadaki benzeri de, Arafat’taki Vakfe anında
Ruh bedendeki negatif yükün silinmesiyle meydana gelmektedir.
(Sistemi aynı, işlevi farklı)Bunun bilimsel izahı ise,
fizikte bildiğimiz dalgaların üst üste gelme durumunda,
mesela,2 pi dalga boylu sinüs dalgasını 180 derecelik faz
farklı ikinci bir sinüs dalgasıyla birleştirdiğimizde o
dalganın (buna da dalga denmez)
nötr olması gibi.
Bununla
birlikte, fallarla hep karıştırılan bir durum da
“Astroloji” ilmidir. Oysa Astroloji ilmi bunlardan tamamen
farklıdır.Çünkü falcılık olayı, geleceğe dönük
ihtimal hesaplarına göre şekillenirken, astroloji de
planetlerin burçlardan gelen ışınları kendilerinin sahip
oldukları anlamlar doğrultusunda yansıtmasıyla (aralarında
yapmış oldukları açıları da göz önüne alınarak)oluşan
etkilerde ihtimal hesaplarına yer yoktur.
Ancak
sistemin karışık olması ve gelen dalgaların insanların
beyin açılımlarına göre farklılıklar göstermesi, yani
komplex(karmaşık) olması nedeniyle genel anlamdaki ifadeler,
ihtimal hesaplarına göre yapılıyormuş izlenimini
vermektedir.Bununla birlikte,burçlardan gelen dalgaların
etkileri, madde planında açığa çıkmadan önce,yan dalgaları
yeryüzüne ulaşır.Bu etkilerin çıkış sistemi dahi farklı
boyutlarda farklı şekillerde cereyan etmesine karşın,bulunduğumuz
boyutun açısından bakarsak; gelen dalgalar madde olarak algılanmasını
sağlayan ışınsal yapıdaki formunu (titreşim frekansını)
dönüşümü meydana getireceği yönde onu bilgilendirmek
(titreşim frekansını değiştirmek) suretiyle gerçekleşir(Bkz.quantum
ve astroloji-Maddenin Gölgesi www.sufizmveinsan.com
/Fizik)Ancak beynimiz yapısı itibariyle net olarak algılayamamasına
karşın mikrodalga kökenli varlıklar algılar, ancak yapıları
dolayısıyla bunu büyük oranla değerlendiremeyeceğinden,
ihtimal hesaplarına dayalı bir biçimde anlamaya çalışır.İnsanlarda
ise, uyumayla birlikte korteksin devreden çıkıp bilinçaltına
ait boyuta girilmesiyle, gelen dalgaları daha iyi değerlendirilme
suretiyle, geleceğe ait birtakım şeyler Rüya yollu algılanabilecektir.
Direkt olarak olmasa da bazı hassas beyinler algıladığı bu
tesirleri, nedensiz korkular,vehimler,kabuslar,iç daralmaları,sıkıntılar(ve
hatta halüsinasyon görenleri de mevcuttur) biçiminde
deneyimler.Büyük afetlerden,mesela,(en çok bilineni)
depremlerden birkaç gün öncesinden oluşum anına kadar insan
ve hayvan davranışlarındaki gözlemler bunu doğrulamaktadır.
Astrolojinin
şansa dayanmamasının nedenlerinden biri de,Burçlar kuşağını
hologram plakası olarak düşünürsek,sistemi hiyerarşik yapıda
oluşturmasıdır. Yani, astrolojik sistemin beş duyudaki
maddesel boyutumuza göre, dışımızda varsaydığımız burçlar
ve meydana getirdiği planetler aracılığıyla yansıyan
dalgaların(ki bu bildiğimiz maddesel yapılarıyla değil,mikrodalga
boyutundaki var oluşları itibariyledir), fiziksel yapımıza,yapılara
ve mikrodalga boyutlara etki ettikleri gibi, Burçlar kuşağının
sahip olduğu ışınsal boyut itibariyle yani kuantum altı
boyutlara indiğimizde uzay ve zamana bağlı olmayan yapısı
dolayısıyla bu maddesel yapıları yani, uzay-zamanları ve de
Berzah, Cehennem ve Cennet boyutlarını da oluşturmaktadır.
Ayrıca
bu durumu,birimin projekte açısından da ele aldığımızda
ise, beyni de meydana getiren plakadaki manâların değişimi,dışarıdan
astrolojik sistemdeki hareketliliğin meydana getirdiği, algıladığımız
her tür dönüşümü oluşturur. Yani,beynimizi de meydana
getiren birimsel anlamdaki plakada mevcut manâların değişimi,
dışarıdan Astrolojik sistemler vasıtasıyla her boyutta bizi
etkiliyor şeklinde kendini göstermektedir. (Astrolojinin
bilimsel ve de holografik açıklamasına daha detaylı olarak
ayrı bir yazıda değinilecektir. Bkz. Bilim Dini
Etkiliyor-Ahmet F. Yüksel/www.sufizmveinsan.com/
Sufizm ve İnsan -Tasavvuf,Quantum ve Astroloji/Quantum
Potansiyeli-Fizik).
Astrolojinin
fallarla olmadığı gibi,büyülerle de ilgisi yoktur. Ancak
nasıl ki yüksek enerji alanları beyinlerin çok güçlü bir
biçimde (+) ve (-) yönde çalışmasını etkiliyor ve de aşağıda
anlatılan olayların oluşumu içinde büyük bir faktör
ise,burçlardan gelen E-M dalgaları günün belli saatlerinde
ilgili konu üzere beyinlerin daha güçlü çalışmasını sağladığından
büyü yapımında da oldukça etkilidir. Bu nedenle,büyünün
daha tesirli olması için büyücüler,günün o saatinin Mars
saati mi, Satürn saati mi olduğuna bakarlar.
“Örneğin
horoz gördüğünüzde dua edin, çünkü o bir melek görmüştür.Eşek
anırınca Allah’a sığının çünkü o bir şeytan görmüştür”
şeklindeki hadisin yorumu da
yine bu sisteme dayanır.Yani,Astrolojik tesirlerin
uyumlu, yumuşak etkilerini algılayan “Horozun”o andaki
meleki tesirleri haber vermesi ve bu anda yapılan duanın daha
etkili,güçlü olacağını belirtirken,eşeğin anırmasının
sufli,olumsuz-sert,beyinde parazitlenmeye neden olan etkileri
haber vererek oluşabilecek olumsuz etkilere karşı din adı
altındaki çeşitli çalışmalarla pozitif üretim yapmamızı
söylemektedir.
Keza,
aynı durum, sadece büyü için değil,bunun dışında dua,
ibadet, ilim, sohbet etmek, yolculuğa çıkmak, sevgi ya da diğer
ikili ilişkilerde bulunmanın,mekanizmasının daha üst
seviyede çalışması açısından da çok önemlidir.Bu
nedenledir ki, Astrolojik etkilerden faydalanarak büyü yapmak
ayrı bir şeydir, büyüde Astrolojinin var oluşu ayrı bir şeydir
ki, zaten bu durumun da geçerliliği söz konusu değildir.(
Bkz.Ruh-İnsan-Cin/ Dua ve Zikir-Ahmed Hulusi; Başucu Kitabına
İman-Edep Ya Hu/Ahmed F. Yüksel-www.sufizmveinsan.com/Tasavvuf)
(Devam
edecek...)
İstanbul
- 05.02.2001
http://sufizmveinsan.com
*konsantrasyon
ve hassas bir andaki durum ise,iç şartlardır.
**Elektron
ise,temel bir parçacık olduğu için,proton veya nötron gibi
onu meydana getiren alt parçacığı yoktur.(Bkz. Birleşik
Alanlar Teorisi-1,2/www.sufizmveinsan.com/Fizik)
|