|   
 İster
                Azizler isterse de medyum olarak adlandırılan insanlar olsun,
                olağanüstü fenomenlerden sadece birine sahip değillerdir.
                Belki öncelikle bir tanesi ile başlayabilirler, ama bu zamanla
                artarak çoğalmaktadır. Bunlardan bir kısmı da, birçok
                fenomen sergileyebilme yeteneğine sahip olmalarına karşın,
                aralarından birkaçı ağırlıklı olmak üzere bu güçlerini
                ortaya koymaktadırlar. Bu
                yeteneklerinin açığa çıkması veya fark edilir hale gelmesi
                ise, genelde çocukluk ve ergenlik dönemlerinde daha sık görülmekle
                birlikte, hayatın her döneminde, başlarına gelen üzücü ve
                şok edici bir olay sonrasında oluşmaktadır. Mesela, sevilen
                bir kişinin kaybı, geçirilen ya da tanık olunan bir
                kaza...vs. Kimilerinde de, potansiyel olarak var olan bu İstidraç
                yeteneği, Hüddam ilmine (cinlerle direkt iletişim kurarak
                onların irtibatlarına) dayalı çeşitli şekillerdeki çalışmalar
                ( ki büyük çoğunluğu bunun farkında değillerdir) ya da çeşitli
                zikir, oruç, riyazat, inziva, derin tefekkür...vb ibadet adı
                altındaki çalışmalar sonucunda açığa çıkmaktadır. Bu
                tür insanlardan biri de, İskoçyalı medyum Daniel Dungles
                Home’ dur. D.D. Home, on üç yaşında iken çok sevdiği
                arkadaşını rüyasında ölmüş olarak görür. Bundan çok
                etkilendiği için, annesi halasına bir mektup yazarak, yaz
                tatilinde Home’un onu ziyareti sırasında tanıştığı
                arkadaşının durumunu sorar. Cevap ilginçtir. Çünkü Home,
                rüyasında gördüğü gün, arkadaşı ölmüştür. Daha
                sonra Home, ruh çağırma seanslarına katılmak başta olmak
                üzere, bu tür konulara eğildikçe yeteneklerinin zamanla yavaş
                yavaş artmakta olduğunu fark etmeye başlar. Her gittiği
                yerde, olağanüstü olaylar meydana gelmeye başlar. Örneğin,
                herhangi bir evde bulunurken, bir anda çeşitli sesler
                duyulmakta, (kapalı bulunan) kapılar, pencereler açılıp
                kapanmakta, eşyalar hareket etmekte, bir kısmı olduğu
                yerde kırılmakta ya da yere düşmekte, aniden havada çeşitli
                nesneler materyalize olarak oraya buraya savrulmakta, ki
                bunların içinde çiçekler de belirmekte olup insanların
                kucaklarına düşmekte, anlatılamayacak derecede güzel
                kokular duyulmakta, evin içinde birden bire ateş topları
                ortaya çıkıp etrafta dolaşmakta...vb idi. Bir
                defasında da; Home, 1868 yılında savaş muhabiri ve aynı
                zamanda da bir subay olan Lord Adare ile avukat H.D.
                Jencke’nin gözleri önünde, ocakta yanmakta olan ateşi
                iyice karıştırarak kafasını bu kömürlerin içine sokar ve
                yüzünü iyice bastırıp kafasını korların içine gömdükten
                sonra, sıcaklığı 600-700 santigratın üzerinde olan bu közleri
                avuçlayarak orada bulunan insanların bunlara dokunmasını
                ister. Bu ateşe dokunan insanlar ise, tıpkı ateş üzerinde
                yürüyen Hint fakirlerinin elinden tuttuğu bir şüpheciye ateşe
                karşı bağışıklığı aktarması gibi, Home’ un aktardığı
                bu özellik sayesinde ateşten hiç etkilenmezler (bkz.
                Metafiziksel Yanılgılar 19). Kendisi gibi çeşitli medyumik
                yeteneklere sahip olan arkadaşı S.C.Hall ile yaptığı bir gösterisinde
                de Home, iyice alevlenmiş ve iki eliyle ancak kaldırabileceği
                büyüklükteki bir közü ateşten alarak Hall’ın başının
                üstüne koyar. Belli bir süre böylece kalan Hall’ın tek
                hissettiği şey çok sıcak olan bu nesnenin, kendisi tarafından
                ılık olarak algılanması idi. Home,
                Colin Evens, Hintli Yogi Subbayah Pullavar gibi levitasyon gücüne
                de sahipti. Colin Evens, birçok yerdeki halka açık gösterilerinde
                3-5 metre yükselebildiği gibi (ki bu da araştırmacılar
                tarafından incelenerek fotoğraflanmıştır) Pullavar da yine
                yerden 2-3 metre havada, ancak yere paralel, yatay vaziyette
                (yatar pozisyonda) dakikalarca kalabiliyordu. Bu esnada, sadece
                havada dengesini sağlayabilmesi için, kolunu gererek uzandığı
                bir sopaya dokunuyordu ki, bundan güç alması da
                fiziko-matematik kurallarınca imkânsızdı. Pullavar’ın inişi
                bile beş dakikada, yavaş yavaş olmaktaydı. İngiliz araştırmacı
                P.Y. Plunket ve arkadaşı, Pullavar’ın bu inanılmaz gösterilerini,
                ayrıntılarıyla inceleyerek tüm açılardan çektikleri fotoğraflarla
                birlikte araştırma sonuçlarını 6 haziran 1936 yılında (İllustrated
                London News-resimli Londra Haberleri) dergisinde yayımlarlar. (
                Elbette Plunket’in dışında, farklı zamanlarda bu Hintli
                yogiyi seyreden inceleyenler arasında Bilim adamları,
                muhabirler,... da bulunmaktaydı.) Yetenekleri,
                zamanının önde gelen bilim adamlarınca da incelenen ve yaptıkları
                onaylanan D.D. Home da, çeşitli cisimleri havaya kaldırabildiği
                ve hareket ettirebildiği gibi, kendini de havaya yükseltebiliyordu.
                Örnek teşkil etmesi açısından bir keresinde Home, Ağustos
                1852 yılında Connecticut’ta bulunan Ward Cheney adındaki
                bir ipek fabrikatörünün evinde ruh çağırma seansı başta
                olmak üzere, diğer olağanüstü fenomenlerini sergilemek için
                onun yanına gider. Buradaki saygın ve seçkin konuklar arasında
                bu tür fenomenleri bir tür hilekârlık olduğunu düşünen
                ve yazılarında da sık sık bu duruma işaret etmesinden dolayı
                herkes tarafından inatçı bir şüpheci olarak tanınan
                Hartfort Times’ın yazı işleri müdürü F.L.Burr da
                bulunmaktaydı. Ancak Burr, Home’un gösterileri karşısında
                şok geçirir ve levitasyon ile ilgili görüşlerini de
                gazetesinde şöyle dile getirir: “Home’
                un aniden yükselişini ben de yaşadım...O sırada Home’ un
                tam yanındaydım. Önce ayakları yerden otuz cm. yükseldi. Baştan
                aşağı sapır sapır titriyordu. Birkaç kere ayakları yerden
                kesildi. Son yükselişinde odanın tavanına kadar çıktı.
                Yere indiğinde hepimiz donakalmıştık. Uzun zaman hiçbir şey
                konuşmadık.” Home
                ise, levitasyon olayının nasıl gerçekleştiğini şöyle
                anlatır: “Havaya her yükseldiğimde
                görünmeyen bir kuvvet tarafından yukarıya çekiliyormuşum
                gibi bir his yaşarım. Bu kuvvet, ruhlardan geliyor. Ben bu
                kuvvetin varlığına daima inandım ve ona güvendim. Bu yüzden
                ne kadar yükseğe çıkartılırsam çıkartılayım hiçbir
                zaman korkmam...” Home’un
                ilginç gösterilerinden biri de; 1868 yılının 16 Aralığında,
                Londra’daki Adare Kontunun malikanesinde, kontun kuzeni kaptan
                Wynne ve Lindsay Lordu ile birlikte iken gerçekleşti. Bahçeye
                bakan yüksek tavanlı odada dört kişi bir arada sohbet
                ederken, Home birden
                kendinden geçerek titremeye başlar. Titremesiyle birlikte de
                yavaş yavaş havaya doğru yükselir. Tavana değdiğinde, cama
                yönelerek pencereyi açıp dışarı çıkar. Bu mesafe, yerden
                yaklaşık 24 metre idi. Daha sonra Home aralarındaki mesafe
                2,5 metre olan diğer pencereye uçarak hiçbir çıkıntısı
                ve tutunacağı herhangi bir şeyin olmadığı bu ortamda bir süre
                havada kaldıktan sonra, ayakları önden girecek şekilde bu
                pencereden girip tekrar yere doğru yavaş yavaş iner. Aslında
                tarih, birçok yazar, gazeteci, bilim adamı...vb. saygın kişilerin,
                kulaktan dolma bilgilerle bu tür şeyleri ilkin önyargılı
                bir biçimde reddetmelerine karşın, uzak doğuya yaptıkları
                seyahatler sonucunda Budist rahiplerin ya da Hint, Müslüman
                fakirlerin gerçekleştirdikleri bu ve benzeri fenomenlere bire
                bir tanık olup, bunları çeşitli düzeylerde gözlemleyip
                inceledikten sonra da bunlara inanır hale gelmelerinin örnekleriyle
                doludur. Burada
                ön plana çıkan bir özellik de; hem nesnelere, ateşe karşı
                hem de levitasyon fenomeninde, vücudun gerginleşerek çok katı
                bir hal almasıdır. Buna karşın kişi kendini hafif
                hissetmektedir. Bazı fenomenlerde ise, katılaşma yerine şeffaflaşma
                görülmektedir. Örneğin, Levitör Pulluvar’ın transtan çıkıp
                gergin halden normal durumuna dönmesi, kendine gelmesi için beş
                dakika boyunca vücudu soğuk su ile ovalanıp yıkanmaktaydı.
                Öyle ki; Pulluvar’ın elleriyle kollarını güçlü kuvvetli
                beş kişi bile bükemiyordu. Gerçi
                normale dönmek için bu şart değil fakat, fenomenlerin
                sergilenme durumunun kişilere göre de farklılıklar arz
                etmekte olduğunu göstermesi açısından değinmekte yarar
                var. Kimi
                fenomenlerde de, bazı Hint fakirleri, ellerindeki bir kavalı
                (ya da nefesli bir çalgıyı) çalar çalmaz önlerinde bulunan
                hasır sepetin içinde bulunan bir ip (halat), kavalın ritmiyle
                hiçbir fiziksel etki altında kalmaksızın kendiliğinden
                yılan gibi kıvrıla kıvrıla yukarı doğru çıkar. Yaklaşık
                4-5 m. uzunluğunda olan ip, yükseldiği son noktada sanki görünmez
                bir kancaya sımsıkı bağlanmışçasına havada öylece
                durur. Daha sonra fakir, bu ipe tırmanmaya ve ipin sonuna geldiğinde
                de yavaş yavaş kaybolmaya, görünmez olmaya başlar. Bununla
                da kalmaz, ipi de yukarı (kendine) doğru çekerek iple beraber
                tamamen yok olur. Belli bir süre geçtikten sonra da ip tekrar
                sarkıtılarak yavaş yavaş havada belirmeye başlar. Havada dümdüz
                gergin duran ip yardımıyla aşağıya inmeye çalışan fakir
                de, önce ayaklarından başlamak üzere görünerek aşağıya
                doğru inmeye koyulur. İner inmez de tekrar kavalını çıkartıp
                çalmasıyla sanki görünmez bir yere bağlıymış gibi görünen
                ip, bir anda oradan ayrılarak yine kavalın ritmi ile ağır ağır
                sepetin içine girer ve gösteri tamamlanır. Fenomenler
                sadece bunlarla sınırlı değildir. Zihin güçlerine göre
                İstidraç yeteneklerini sergileyen (ne isimle anılırsa anılsın)
                birimler, kan akışı gibi vücudun tüm istem dışı
                faaliyetlerini kontrol altına alarak, ateş üstünde yürümekle
                kalmaz, belli bir sürede mesela, sıcaklığı sekiz yüz
                santigrad derecenin üstündeki o korların içinde hareketsiz
                kalabilir, kimi Hint fakirlerinin yaptığı gibi bir halatla bağlı
                olan ayaklarından asılı bir vaziyette ateş içinde
                dakikalarca öylece yanmadan durabilir, hiçbir zarar görmeksizin
                çivili tahtalar ya da kırık cam parçaları üzerine yatarak
                bir de tek bir kişinin taşıyamayacağı taşları üzerine
                koydurup çekiçlerle kırdırtabilir, cam, jilet...vb kesici
                aletleri kıtır kıtır yiyip kezzap gibi çok asitli içeceklerle
                kor halindeki eriyik maddeleri çiğneyip yutabilir, su üstünde
                yürüyebilirler. Kimileri de, geçmişe ait olaylar ve kişilerin
                tüm mazisi hakkında bilgi sahibi olabilir, gelecek hakkında
                da belli şeyleri bilerek kehanetlerde bulunabilir, duvarlardan
                ve her türlü engellerden geçebildikleri gibi, aynı anda
                birkaç yerde bulunabilir, telepati ve uzaktaki kişi ve olayları
                yanı başında seyredip seslerini duyarak onlar hakkında haber
                sahibi olabilir, hayvanlarla konuşabilir (yani onları algılayabilirler)...vb...vb...
                (ayrıca bkz. Metafiziksel Yanılgılar /8- www.gulizk.com
                <http://www.gulizk.com> /fizik) Kimi
                Kutsal kişilikli insanlar da, herhangi bir nesne, ilaç,
                zehir ya da bir başkası tarafından değil, tamamen kendi isteği
                doğrultusunda zihin kontrolüyle yaşamlarını sonlandırarak,
                daha hayatta iken hakkında birçok haber verdiği Enkarnesi ile
                tekrar dünyaya gelebilmektedirler. (Bu fenomenlerin açıklamasına
                daha sonra değineceğiz.) Örneğin;
                bir önceki Dalaylama da kehanet gereği Tibet'in işgal edileceği
                ve zarar göreceği zaman, genç yaşta halkının başında
                olup onlara karşı gelebilmek, gereken mücadeleyi yapabilmek için
                kendi isteğiyle hayatına son vermek suretiyle (ki intihar şeklinde
                değil) ölür. Ancak, kısa bir süre sonra (aslında tek bir
                ruhun çeşitli birçok enkarnesi olan )son Dalaylama olarak
                Tenzin Gyatso isim ve suretiyle tekrar dünyaya geri döner. Keşişler,
                ruhani ve dünyevi liderlerini bulmak amacıyla yola çıkıp
                kasaba kasaba aramaya başladıklarında onu bir dağ köyünde
                bulurlar. Dalaylama 4-5 yaşlarında olmasına karşın keşişleri
                isimleriyle çağırdığı gibi, kendisine uzatılan hem yaşayan
                hem de ölmüş rahiplerin eşyalarının tek tek isimleriyle
                kime ait olduğunu bilir. Keşişler, kırkıncı Dalaylama’yı
                bulmalarının sevinciyle onu Tibet’e götürürler. Çin işgalinin
                halen devam etmesi dolayısıyla 1959’ dan beri Hindistan’da
                sürgünde bulunan Dalaylama, şiddete dayanmayan sessiz direnişi
                nedeniyle 1989’ da Nobel barış ödülüne layık görülür.
                (Bkz.History Channel -Dalaylama) (Devam
                edecek...)
                
                 hologramk@yahoo.comİstanbul
                - 22.04.2003
 http://gulizk.com
   
               |