Yaklaşık beş
bin yıl önce, Hint kutsal metinlerinde yazılmış olan bir
kehanete göre, makine çağının dünya ve insanlara felaketler
getireceği bir dönemde ilahi bir gücün belirtisi olarak “üçlü
doğumun” yeryüzüne geleceği ve tüm Dinleri Birleştirerek
Altın çağı kuracağı bildirilmektedir.
Bunlardan ilki,
Müslüman-Hint sentezini insanlığa bildirmek için gelmiş
ve Müslüman bir ermiş olarak kabul edilen (görülen) Shirdi Sai
Babadır. Bu kişi, ömrü boyunca Shirdi’de bir camide devamlı
yanmakta olan ateşin külleriyle insanlara şifa dağıtmış ve
birçok imkânsız hastalığı tamamen iyileştirmiştir. Buna benzer
birçok olağanüstü fenomeni sergiledikten sonra da 15 Ekim
1918’de tekrar döneceğini bildirerek ilk bedenini terk eder.
İkinci gelişi ise 23 Kasım 1926 yılında yine Hindistan’da olur.
Shirdili Sai Baba’nın enkarnesi olan Satya Sai Baba da, 2022
yılında 96 yaşında iken öleceğini ve son kez 2023 yılında Prema
Sai Baba adıyla tekrar bedenlenerek geleceğini söylemektedir.
Hatta geleceği yerin Bangalore de Malu adındaki bir yer
olacağını bildirmenin yanı sıra geleceği zamanki anne ve babası
hakkında tüm bilgileri de vermiştir. En ilginci de o dönemde
sahip olacağı yüzün nasıl olacağını, bu portrenin üzerinde
bulunduğu bir yüzüğü materyalize ederek göstermiş ve bunu da Dr.
John Hislop’a hediye etmiştir.
Satya’ nın,
Shirdili Sai Baba olduğunu bilişi de ilginçtir. Henüz 13 yaşında
yolda yürürken sağ ayağındaki parmaklarının birini ısıran
akrebin neden olduğu travma sonucu, geçmiş hayatını hatırlamaya
başlar. Sadece hatırladığı bilgiler değildir, o kişinin sahip
olduğu tüm yeteneklere de kavuşmuştur. Artık Satya çok
değişmiştir. Sanki o çocuk gitmiş, yerine, olgun ve her şeyi
bilen bilge bir insan gelmiştir. Hiç bilmediği, Sanskritçe
şarkıları söylüyor, şiirler okuyor, bilge insanlar gibi
insanlığın gelişmesi, olgunlaşması ve insanların özlerini
bulmaları yolunda etrafını bilgilendiriyordur. Hatta Shirdi’ye
yaptığı bir gezide Shirdili Sai Baba’nın arkadaşlarını,
müritlerini hemen tanıyarak onları tek tek isimleri ile
çağırmakla kalmayıp hem onların hem de onların akrabaları,
yakınları hakkında detaylı bilgiler sunmuştur. Gerçi Sai Baba,
kendisini ziyarete gelen herkesin yalnız ve yalnız kendilerinin
bilebileceği birçok özelliği, yaşadıkları olayları hakkında
bilgiler veriyor ve onların zihinlerinden geçen düşünceleri çok
rahatlıkla okuyabiliyordur. Bu yeteneğini, o kişilerin
tanıdıklarını, akrabalarını, arkadaşlarını,...vs. sanki yanı
başındaymışçasına görerek onların durumları hakkında da her tür
bilgiyi vererek kullanabilmekteydi.
Hindistan’ın
Andra Pradeş eyaletinin bir köşesinde yaşayan Sai Baba, daha 14
yaşında bir çocukken eline aldığı boş bir torbaya elini
daldırarak, içinden şekerler, çeşitli yiyecekler ve çocukların
önceden kaybetmiş oldukları eşyaları çıkartıp onlara geri
vermesi dolayısıyla arkadaşları tarafından da çok sevilirdi.
Materyalize (
yoktan nesneler üretme) konusunda hiçbir sınırı olmayan Sai
Baba, boş olan avuçlarının birini aşağı tutar vaziyette,
bileğinden 360 derece çevirdiğinde avucunda madalyonlar,pahalı
altın bilezikler, yüzükler, küpeler, değerli mücevherler ve yine
altından yapılmış çeşitli nesneler belirmekte, bunları da
oradaki insanlara hediye etmektedir.
Materyalize
ettiği nesnelerden biri de kutsal bir kül olan Vibuti’ dir. Avuç
içlerinden, parmaklarından maddeleşerek dökülen bu külleri
kendisine gelen ziyaretçilerin arasına girerek onların başları
üzerine, avuçlarına, uzatılan kaplara ve etrafındaki boş
alanlara, yerlere saçmakta, boşaltmaktadır. Öyle ki;
dinlenmeksizin ve ara vermeksizin fıçılar dolusu bu külleri
dağıtırken de, ne bir kimseden yardım almakta ne de oradaki
insanların göremeyeceği bir yerlere gitmektedir. Bitmek
tükenmek bilmeyen bu küller, aynı zamanda birer şifa kaynağı
olması dolayısıyla, oradaki insanlar tarafından yenilmektedir.
Materyalize
ettiği bir başka şey de birçok çeşitteki yiyeceklerdir. Yoktan
maddeleşen çeşitli tatlılar, şuruplar, kokulu yağlar,
avuçlarının arasından, parmaklarından, ayaklarından akmasına,
dökülmesine karşın, bunların belirmesinden sonra ne ellerinde
ne de ayaklarında en ufak bir yapışkanlık, yapışıklık dahi
oluşmamaktadır. Yoktan meydana gelen bu yiyeceklerin
kimi el tutulamayacak kadar sıcakken, kimi de
buz gibi soğuktur. Üretilen yiyeceklerin en ilginci de elektrik
ve buzdolabı bulunmayan bu bölgede saklanılması dahi mümkün
olmayan mevsimsiz meyveler, sebzelerdir. Bunun yanında, üzerine
kusursuzca çizilmiş krişna resimli pirinç tanelerinden yapılmış
yiyecekler ile dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen ve bulunmayan
garip meyvelerdir. Mesela bu meyvelerden bir tanesinin bir
tarafını elma iken diğer kısmı şeftali, portakal mandalina...vb
olabilmekte ya da bir meyve beş on ayrı meyveden
oluşabilmektedir. Üstelik bu yiyecekler o anda yenilmekte, bir
kısmı da sonra yenmek üzere saklanmaktadır.
Ayrıca Sai Baba
kendisini ziyaret eden kişilerin dinleri doğrultusunda o
inançları sembolize eden nesneler, ikonlar...vb da
üretebilmektedir. Örneğin; Hıristiyan ziyaretçilerine çarmıha
gerilmiş vaziyetteki İsa şekilleri materyalize ederek onlara
Hz. İsa (as)’nın barış yoluyla tüm
insanları birleştirmek, bütünleştirmek için gelen bir önder
olduğunu ve ona saygı duyduğunu söylemektedir.
Sai Baba bir
gün, kendisinin birçok mucizesine hem tanık olan hem de
biyografisini, düşünce dünyasını ve göstermiş olduğu İlahi
olağanüstü fenomenlerini “Mucizeler Adamı Sai Baba” adlı
kitabında kaleme alan, yazar Howard Murphet’ a, doğum tarihini
sorarak ona, doğum tarihinin yazılı
olduğu ve bulundukları yıla ait bir on dolar materyalize ederek
verir.
Sai Baba’yı
inceleyen ve onun hakkındaki araştırmalarını “Çağdaş
Mucizeler: Satya Sai Baba ile ilişkili Fiziksel Fenomenler
Hakkında Bir Rapor” adlı kitabında değinen İzlanda
Üniversitesi’ nden Psikolog Erlender Haraltsson da onun birçok
olağan üstü fenomenine şahit olmuştu. Bunların birinde Sai
Baba avuçlarının arasından ikiz portakal gibi, bir arada büyümüş
bir çift meşe palamutuna benzer bir nesne materyalize ederek (ki
bunun ismine Rudrakşa demekteydi) Haroltsson’a verir.
Psikolog Dr. da hatıra olarak saklayacağını söyleyince, Sai
Baba bunu tekrar avuçlarının arasına alarak avuçlarının
üzerinden içine doğru üfler. Ellerini açtığında, görünen nesneyi
Haroltsson şöyle anlatmakta: “Palamutların üst ve alt
kısımlarında, kısa altın bir zincirle onları bir arada tutan iki
altın siperlik bulunmaktaydı. Tepesinde ise, üzerinde bir yakut
gömülmüş olan altın bir haç ve haçın üzerinde bir zincirle
geçirilip boyuna asılabilmesi için ufak bir delik vardı”.
Haroltsson fikir sahibi olmak için bu cismi botanikçilere
gösterdiğinde, onlar böyle bir şeyle
daha önce hiç karşılaşmadıklarını söylerler. Ayrıca bir kuyumcu
da bu Rudrakşaların üzerindeki metal zincirinin en az 22 ayar
saf altın olduğunu belirtir.
Sai Baba
materyalizasyon yanında, bir nesneyi bir başka nesne ya da
nesnelere de çevirebilmekteydi ki, bu şekilde kayaları, taşları
şekerlere; çiçekleri, değerli maddelere, mücevherlere
dönüştürmektedir.
Şifa verme
yeteneğiyle de, birçok ölümcül, çaresi olmayan hastalıklar da
dahil olmak üzere, dokunarak ya da
dokunmadan veya görmeksizin, uzaktan tamamen
iyileştirebilmektedir.
1953 yılında
ilerlemiş mide ülserine şifa bulmak amacıyla kendisini ziyaret
eden altmış yaşındaki Radhakrişna isimli bir fabrika sahibi ile
hiç görüşmez, ancak kendi merkezlerinin birindeki bir odada onu
tutarak ilgileneceğini söyler ve adamı ailesiyle birlikte
misafir eder. Hastanın durumu, ölümüne kadar geçirdiği tüm
safhalar, Sai Baba’ya haber verildiğinde ise, Sai Baba her
seferinde sadece gülümseyerek her şeyin iyi olacağını söyler ve
hiçbir müdahalede bulunmaz. Adam iyice fenalaşarak ölür ve
cesedi soğuyarak kurumuş vaziyette, kaskatı kesilir, üstelik
kokmaya başlar. Artık Sai Baba’dan ümidini kesen aile, ölmüş
olan adamı mezarlığa götürmek üzere harekete geçince, birden Sai
Baba görünür ve odaya girerek herkesi dışarı çıkartır. Birkaç
dakika cesetle içeride kalan Sai Baba, adamın ailesini içeri
çağırır. Ailesi odaya girdiğinde hepsi şok geçirir. Çünkü adam
dirilmiş (canlanmış) ve gülümsüyordur. Bir gün sonra adam
tamamen yürüyecek duruma gelmiştir ve bir daha oluşmayacak
şekilde mide ülserinden de kurtulur.
Hintli bir Aziz
olarak kabul edilen Sai Baba, diğer Azizler gibi, mistik
alanda Tayyı Mekan olarak adlandırılan, aynı anda bir yerden
başka bir yere gitme, birkaç yerde bulunabilme ve Astral
seyahat yapabilme (ki bu şekilde de birden fazla görünebilme
oluşturulabilmektedir) yeteneğine de sahiptir. Sayısız bir
çok kişi, Sai Babanın parmaklarını bir şıklatma ya da ellerini
bir şaklatmayla birkaç yüz metre ötede ya da aynı anda birden
fazla yerde göründüğüne şahit olmuşlardır.
Sai Baba’nın
sahip olduğu bir diğer özellik de bedenini çevreleyen enerji
alanının yani, aurasının orada bulunanlarca hissedilir derecede
güçlü olduğunun duyumsanmasıdır.
Kozmik İnsan
(misafir) olarak da isimlendirilen Satya Sai Baba’nın on dört
yaşından beri göstermiş olduğu (ki halen devam etmektedir)
olağanüstü olaylara, dünyanın birçok yerinden saygın, güvenilir
insanlar, bilim adamları, siyasetçiler din ve hükümet adamları,
bürokratlar başta olmak üzere, on milyonlarca insan şahit olmuş
ve halen de olmaktadır. Onu inceleyen
araştırmacılar, bilim adamları ve illüzyonistler, hiçbir hile
izine rastlayamamış, üstelik Sai Baba’nın yaptıkları şeylerin
hile, el çabukluğu, illüzyon ile yapılamayacak türde, yer ve
şartlarda gerçekleştirildiğini, dolayısıyla, bu tür şeylerin
daha çok, olağanüstü fenomenler olduğuna dair güçlü kanıtlar
oluşturduğunu açıkça ifade etmişlerdir. Zaten, bugüne kadar da
kimse, onun yaptıklarının sahte olduğunu göster(e)mediği gibi,
buna cesaret bile edememiştir.
Psikolog Dr.
Haraltsson da,
Amerikan Ruhsal Araştırmalar Derneğinin Direktörü olan Dr.
Kalis Oasis’le birlikte yaptıkları bir incelemesini
şu sözlerle ifade etmektedir: “ Eli
açık ve yere doğru dönüktü. Havada eliyle birkaç küçük çember
çizdi. Bunu yaparken, havada hemen elinin altında, gri bir madde
belirdi. Sai Baba’ya daha yakın oturan Dr. Oasis, bu maddenin
önce tanecik biçiminde ortaya çıktığına ama dokunulunca küle
dönüştüğüne, dikkât etmişti. Eğer Sai Baba, bunu bizim farkına
varamadığımız bir el çabukluğuyla ortaya çıkartıyor olsaydı,
taneciklerin daha havadayken çözülmesi gerekirdi.”
Olağanüstü
olayları araştırmak için yaptığı gezilerinde, Hindistan’a da
uğrayarak Sai Baba’nın yaptıklarını yakından inceleme fırsatı
bulan Felsefe doktoru ve aynı zamanda Biyolog olan Lyall
Watson da, Hz. İsa (as) ‘ya atfedilen tüm fenomenlerin Sai
Baba tarafından da gerçekleştirildiğine şahit olmuştur.
Sai Baba gibi
altın nesneler, mevsimsiz meyveler, kutsal küller, dünyanın
hiçbir yerinde mevcut olmayan nesneler...vs’ i materyalize eden
çoğu çileci (fakir) nin Hindistan başta olmak üzere, birçok
ülkede bulunduğu da bilinmektedir. Ancak bunlardan bir kısmının
Sai Baba gibi yüksek ruhsal bir evrime sahip Evrensel İnsan
olamayacağı da birçok kutsal adam tarafından dile
getirilmektedir.
Düşüncesini
yayan üç yüz Sai merkezi, beş Sai Üniversitesi ile birlikte, en
az elli milyon inananı bulunan ve en son Mahavatar ( en büyük
Avatar yani, Tanrı sureti) olarak kabul edilen Satya Sai Baba,
göstermiş olduğu sayısız olağanüstü halin aslında gerçek amacına
kıyasla, daha küçük şeyler olduğunu dile getirmektedir. Gerçek
amacının ise; insanlığı nefretten, şiddetten,...vb olumsuz tüm
şeylerden uzaklaştırıp bunun yerine sevgi, barış, hoşgörü
temeline dayalı olumlu düşünceleri temin etmek ve tüm Dinleri
birleştirip Altın Çağı kurmak suretiyle, İnsanlığın ruhsal
evrimini tamamlamalarını (böylece insanların kozmik bilincin
açığa çıktığı bu suret vasıtasıyla, o evrensel bilinçle
bütünleşmelerini) sağlamak olduğunu belirtmektedir. Bunun
yolunu da kendi ifadesiyle şöyle dile getirmektedir: “
İnsanların gelmelerini, Sai Baba’yı
görmelerini, işitmelerini, etüt etmelerini, gözlemlemelerini,
deneyimlemelerini ve idrak etmelerini istiyorum. Ancak o zaman
beni anlayacak ve Avatar’ın ( yani, Tanrı suretinin) kadrini
bileceklerdir.”
Devam edecek...
hologramk@yahoo.com
İstanbul
- 15.05.2003
http://gulizk.com
Dip Not;
Metafiziksel
Yanılgılar 27’ e Ek; Levitasyon olaylarının gerçekleştiği
ortamlar daha önceden bilinmeyen yerlerde gerçekleştirilebildiği
gibi, bir ağacın, direğin...vs dahi bulunmayan boş, geniş,
kapalı olmayan açık arazilerde de isteğe bağlı olarak her zaman
oluşturulabilmiştir. Hipnoz ihtimali, şüphesi ise, havaya
yükselme fenomenlerinin çekilen film ve fotoğraflarda da aynen
görünmesi nedeniyle, ortadan kalkmaktadır.
Metafiziksel
Yanılgılar 28’ e Ek; Hadiste bildirilen “Nur, Akıl, Kalem”
ifadeleri, aslında aynı Tek şeyin farklı boyutlarda aldığı
isimlerdir.
|