(İstidraçlar ve Sai Baba)
29. Bölüm

Yaklaşık beş bin yıl önce, Hint kutsal metinlerinde yazılmış olan bir kehanete göre, makine çağının dünya ve insanlara felaketler getireceği bir dönemde ilahi bir gücün belirtisi olarak “üçlü doğumun” yeryüzüne geleceği ve tüm Dinleri Birleştirerek Altın çağı kuracağı bildirilmektedir.

Bunlardan ilki, Müslüman-Hint sentezini insanlığa bildirmek için gelmiş ve Müslüman bir ermiş olarak kabul edilen (görülen) Shirdi Sai Babadır. Bu kişi, ömrü boyunca Shirdi’de  bir camide devamlı yanmakta olan ateşin külleriyle insanlara şifa dağıtmış ve birçok imkânsız hastalığı tamamen iyileştirmiştir. Buna benzer birçok olağanüstü fenomeni sergiledikten sonra da 15 Ekim 1918’de tekrar döneceğini bildirerek ilk bedenini terk eder. İkinci gelişi ise 23 Kasım 1926 yılında yine Hindistan’da olur. Shirdili Sai Baba’nın enkarnesi olan Satya Sai Baba da, 2022 yılında 96 yaşında iken öleceğini ve son kez 2023 yılında Prema Sai Baba adıyla tekrar bedenlenerek geleceğini söylemektedir. Hatta geleceği yerin Bangalore de Malu adındaki bir yer olacağını bildirmenin yanı sıra geleceği zamanki anne ve babası hakkında tüm bilgileri de vermiştir. En ilginci de o dönemde  sahip olacağı yüzün nasıl olacağını, bu portrenin üzerinde bulunduğu bir yüzüğü materyalize ederek göstermiş ve bunu da Dr. John Hislop’a hediye etmiştir.

Satya’ nın, Shirdili Sai Baba olduğunu bilişi de ilginçtir. Henüz 13 yaşında yolda yürürken sağ ayağındaki parmaklarının birini ısıran akrebin  neden olduğu travma sonucu, geçmiş hayatını hatırlamaya başlar. Sadece hatırladığı bilgiler değildir, o kişinin sahip olduğu tüm yeteneklere de kavuşmuştur. Artık Satya çok değişmiştir. Sanki o çocuk gitmiş, yerine, olgun ve her şeyi bilen bilge bir insan gelmiştir. Hiç bilmediği, Sanskritçe şarkıları söylüyor, şiirler okuyor, bilge insanlar gibi insanlığın gelişmesi, olgunlaşması ve insanların özlerini bulmaları yolunda etrafını bilgilendiriyordur. Hatta Shirdi’ye yaptığı bir gezide Shirdili Sai Baba’nın arkadaşlarını, müritlerini hemen tanıyarak onları tek tek isimleri ile çağırmakla kalmayıp hem onların hem de onların akrabaları, yakınları hakkında detaylı bilgiler sunmuştur. Gerçi Sai Baba, kendisini ziyarete gelen herkesin yalnız ve yalnız kendilerinin bilebileceği birçok özelliği, yaşadıkları olayları hakkında  bilgiler veriyor ve onların zihinlerinden geçen düşünceleri çok rahatlıkla okuyabiliyordur. Bu yeteneğini, o kişilerin tanıdıklarını, akrabalarını, arkadaşlarını,...vs. sanki yanı başındaymışçasına görerek  onların durumları hakkında da her tür bilgiyi vererek kullanabilmekteydi.

Hindistan’ın Andra Pradeş eyaletinin bir köşesinde yaşayan Sai Baba, daha 14 yaşında bir çocukken eline aldığı boş bir torbaya elini daldırarak, içinden şekerler, çeşitli yiyecekler ve çocukların önceden kaybetmiş oldukları eşyaları çıkartıp onlara geri vermesi dolayısıyla arkadaşları tarafından da çok sevilirdi.

Materyalize ( yoktan nesneler üretme) konusunda hiçbir sınırı olmayan Sai Baba, boş olan avuçlarının birini aşağı tutar vaziyette, bileğinden 360 derece çevirdiğinde avucunda madalyonlar,pahalı altın bilezikler, yüzükler, küpeler, değerli mücevherler ve yine altından yapılmış çeşitli nesneler belirmekte, bunları da oradaki insanlara hediye etmektedir.

Materyalize ettiği nesnelerden biri de kutsal bir kül olan Vibuti’ dir. Avuç içlerinden, parmaklarından maddeleşerek dökülen bu külleri kendisine gelen ziyaretçilerin arasına girerek onların başları üzerine, avuçlarına, uzatılan kaplara ve etrafındaki boş alanlara, yerlere saçmakta, boşaltmaktadır. Öyle ki; dinlenmeksizin ve ara vermeksizin fıçılar dolusu bu külleri dağıtırken de, ne bir kimseden yardım almakta ne de oradaki insanların göremeyeceği bir yerlere gitmektedir. Bitmek tükenmek bilmeyen bu küller, aynı zamanda birer şifa kaynağı olması dolayısıyla, oradaki insanlar tarafından yenilmektedir.

Materyalize ettiği bir başka şey de birçok çeşitteki yiyeceklerdir. Yoktan maddeleşen çeşitli tatlılar, şuruplar, kokulu yağlar, avuçlarının arasından, parmaklarından, ayaklarından akmasına, dökülmesine karşın, bunların belirmesinden sonra ne ellerinde ne de ayaklarında en ufak bir yapışkanlık, yapışıklık dahi oluşmamaktadır. Yoktan meydana gelen bu yiyeceklerin kimi el tutulamayacak kadar sıcakken, kimi de buz gibi soğuktur. Üretilen yiyeceklerin en ilginci de elektrik ve buzdolabı bulunmayan bu bölgede saklanılması dahi mümkün olmayan mevsimsiz meyveler, sebzelerdir. Bunun yanında, üzerine kusursuzca çizilmiş krişna resimli pirinç tanelerinden yapılmış yiyecekler ile dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen ve bulunmayan garip meyvelerdir. Mesela bu meyvelerden bir tanesinin bir tarafını elma iken diğer kısmı şeftali, portakal mandalina...vb olabilmekte ya da bir meyve beş on ayrı meyveden oluşabilmektedir. Üstelik bu yiyecekler o anda yenilmekte, bir kısmı da sonra yenmek üzere saklanmaktadır.

Ayrıca Sai Baba kendisini ziyaret eden kişilerin dinleri doğrultusunda o inançları sembolize eden nesneler, ikonlar...vb da üretebilmektedir. Örneğin; Hıristiyan ziyaretçilerine çarmıha gerilmiş vaziyetteki İsa şekilleri materyalize ederek onlara Hz. İsa (as)’nın barış yoluyla tüm insanları birleştirmek, bütünleştirmek için gelen bir önder olduğunu ve ona saygı duyduğunu söylemektedir.  

Sai Baba bir gün, kendisinin birçok mucizesine hem tanık olan hem de biyografisini, düşünce dünyasını ve göstermiş olduğu İlahi olağanüstü fenomenlerini  “Mucizeler Adamı Sai Baba” adlı kitabında kaleme alan, yazar Howard Murphet’ a, doğum tarihini sorarak ona, doğum tarihinin yazılı olduğu ve bulundukları yıla ait bir on dolar materyalize ederek verir.

Sai Baba’yı inceleyen ve onun hakkındaki araştırmalarını “Çağdaş Mucizeler: Satya Sai Baba ile ilişkili Fiziksel Fenomenler Hakkında Bir Rapor” adlı kitabında değinen İzlanda Üniversitesi’ nden Psikolog Erlender Haraltsson da onun birçok olağan üstü fenomenine şahit olmuştu. Bunların birinde Sai Baba avuçlarının arasından ikiz portakal gibi, bir arada büyümüş bir çift meşe palamutuna benzer bir nesne materyalize ederek (ki bunun ismine Rudrakşa demekteydi) Haroltsson’a verir. Psikolog Dr. da hatıra olarak saklayacağını söyleyince, Sai Baba bunu tekrar avuçlarının arasına alarak avuçlarının üzerinden içine doğru üfler. Ellerini açtığında, görünen nesneyi Haroltsson şöyle anlatmakta: “Palamutların üst ve alt kısımlarında, kısa altın bir zincirle onları bir arada tutan iki altın siperlik bulunmaktaydı. Tepesinde ise, üzerinde bir yakut gömülmüş olan altın bir haç ve haçın üzerinde bir zincirle geçirilip boyuna asılabilmesi için ufak bir delik vardı”. Haroltsson fikir sahibi olmak için bu cismi botanikçilere gösterdiğinde, onlar böyle bir şeyle daha önce hiç karşılaşmadıklarını söylerler. Ayrıca bir kuyumcu da bu Rudrakşaların üzerindeki metal zincirinin en az 22 ayar saf altın olduğunu belirtir.

Sai Baba materyalizasyon yanında, bir nesneyi bir başka nesne ya da nesnelere de çevirebilmekteydi ki, bu şekilde  kayaları, taşları şekerlere; çiçekleri, değerli maddelere, mücevherlere dönüştürmektedir.

Şifa verme yeteneğiyle de, birçok ölümcül, çaresi olmayan hastalıklar da dahil olmak üzere, dokunarak ya da dokunmadan veya görmeksizin, uzaktan tamamen iyileştirebilmektedir.

1953 yılında ilerlemiş mide ülserine şifa bulmak amacıyla kendisini ziyaret eden altmış yaşındaki Radhakrişna isimli bir fabrika sahibi ile hiç görüşmez, ancak kendi merkezlerinin birindeki bir odada onu tutarak ilgileneceğini söyler ve adamı ailesiyle birlikte misafir eder. Hastanın durumu, ölümüne kadar geçirdiği tüm safhalar, Sai Baba’ya haber verildiğinde ise, Sai Baba her seferinde  sadece gülümseyerek her şeyin iyi olacağını söyler ve hiçbir müdahalede bulunmaz. Adam iyice fenalaşarak ölür ve cesedi soğuyarak kurumuş vaziyette, kaskatı kesilir, üstelik kokmaya başlar. Artık Sai Baba’dan ümidini kesen aile, ölmüş olan adamı mezarlığa götürmek üzere harekete geçince, birden Sai Baba görünür ve odaya girerek herkesi dışarı çıkartır. Birkaç dakika cesetle içeride kalan Sai Baba, adamın ailesini içeri çağırır. Ailesi odaya girdiğinde hepsi şok geçirir. Çünkü adam dirilmiş (canlanmış) ve gülümsüyordur. Bir gün sonra adam tamamen yürüyecek duruma gelmiştir ve bir daha oluşmayacak şekilde mide ülserinden de kurtulur.

Hintli bir Aziz olarak kabul edilen Sai Baba, diğer Azizler gibi, mistik alanda Tayyı Mekan olarak adlandırılan, aynı anda bir yerden başka bir yere gitme, birkaç yerde bulunabilme ve Astral seyahat  yapabilme (ki bu şekilde de birden fazla görünebilme oluşturulabilmektedir) yeteneğine de sahiptir. Sayısız bir çok kişi, Sai Babanın parmaklarını bir şıklatma ya da ellerini bir şaklatmayla birkaç yüz metre ötede ya da aynı anda birden fazla yerde göründüğüne şahit olmuşlardır.

Sai Baba’nın sahip olduğu bir diğer özellik de bedenini çevreleyen enerji alanının yani, aurasının orada bulunanlarca hissedilir derecede güçlü olduğunun duyumsanmasıdır.

Kozmik İnsan (misafir) olarak da isimlendirilen Satya Sai Baba’nın on dört yaşından beri göstermiş olduğu (ki halen devam etmektedir) olağanüstü olaylara, dünyanın birçok yerinden saygın, güvenilir insanlar, bilim adamları, siyasetçiler din ve hükümet adamları, bürokratlar başta olmak üzere, on milyonlarca insan şahit olmuş ve halen de olmaktadır. Onu inceleyen araştırmacılar, bilim adamları ve illüzyonistler, hiçbir hile izine rastlayamamış, üstelik Sai Baba’nın yaptıkları şeylerin hile, el çabukluğu, illüzyon ile yapılamayacak türde, yer ve şartlarda gerçekleştirildiğini, dolayısıyla, bu tür şeylerin daha çok, olağanüstü fenomenler olduğuna dair güçlü kanıtlar oluşturduğunu açıkça ifade etmişlerdir. Zaten, bugüne kadar da kimse, onun yaptıklarının sahte olduğunu göster(e)mediği gibi, buna cesaret bile edememiştir.

Psikolog Dr. Haraltsson da, Amerikan Ruhsal Araştırmalar Derneğinin Direktörü olan Dr. Kalis Oasis’le birlikte yaptıkları bir incelemesini şu sözlerle ifade etmektedir: “ Eli açık ve yere doğru dönüktü. Havada eliyle birkaç küçük çember çizdi. Bunu yaparken, havada hemen elinin altında, gri bir madde belirdi. Sai Baba’ya daha yakın oturan Dr. Oasis, bu maddenin önce tanecik biçiminde ortaya çıktığına ama dokunulunca küle dönüştüğüne, dikkât etmişti. Eğer Sai Baba, bunu bizim farkına varamadığımız bir el çabukluğuyla ortaya çıkartıyor olsaydı, taneciklerin daha havadayken çözülmesi gerekirdi.”

Olağanüstü olayları araştırmak için yaptığı gezilerinde, Hindistan’a da uğrayarak Sai Baba’nın yaptıklarını yakından inceleme fırsatı bulan Felsefe doktoru ve aynı zamanda Biyolog olan Lyall Watson da, Hz. İsa (as) ‘ya atfedilen tüm fenomenlerin Sai Baba tarafından da gerçekleştirildiğine şahit olmuştur.

Sai Baba gibi altın nesneler, mevsimsiz meyveler, kutsal küller, dünyanın hiçbir yerinde mevcut olmayan nesneler...vs’ i materyalize eden çoğu çileci (fakir) nin Hindistan başta olmak üzere, birçok ülkede bulunduğu da bilinmektedir. Ancak bunlardan bir kısmının Sai Baba gibi yüksek ruhsal bir evrime sahip Evrensel İnsan olamayacağı da birçok kutsal adam tarafından dile getirilmektedir.

Düşüncesini yayan üç yüz Sai merkezi, beş Sai Üniversitesi ile birlikte, en az elli milyon inananı bulunan ve en son  Mahavatar ( en büyük Avatar yani, Tanrı sureti) olarak kabul edilen Satya Sai Baba, göstermiş olduğu sayısız olağanüstü halin aslında gerçek amacına kıyasla, daha küçük şeyler olduğunu dile getirmektedir. Gerçek amacının ise; insanlığı nefretten, şiddetten,...vb olumsuz tüm şeylerden uzaklaştırıp bunun yerine sevgi, barış, hoşgörü temeline dayalı olumlu düşünceleri temin etmek ve tüm Dinleri birleştirip Altın Çağı kurmak suretiyle, İnsanlığın ruhsal evrimini tamamlamalarını (böylece insanların kozmik bilincin açığa çıktığı bu suret vasıtasıyla, o evrensel bilinçle bütünleşmelerini) sağlamak olduğunu belirtmektedir. Bunun yolunu da kendi ifadesiyle  şöyle dile getirmektedir: “ İnsanların gelmelerini, Sai Baba’yı görmelerini, işitmelerini, etüt etmelerini, gözlemlemelerini, deneyimlemelerini ve idrak etmelerini istiyorum. Ancak o zaman beni anlayacak ve Avatar’ın ( yani, Tanrı suretinin) kadrini bileceklerdir.”

Devam edecek...

 

 

 hologramk@yahoo.com
İstanbul - 15.05.2003
http://gulizk.com

Dip Not;

Metafiziksel Yanılgılar 27’ e Ek; Levitasyon olaylarının gerçekleştiği ortamlar daha önceden bilinmeyen yerlerde gerçekleştirilebildiği gibi, bir ağacın, direğin...vs dahi bulunmayan boş, geniş, kapalı olmayan açık arazilerde de isteğe bağlı olarak her zaman oluşturulabilmiştir. Hipnoz ihtimali, şüphesi ise, havaya yükselme fenomenlerinin çekilen film ve fotoğraflarda da aynen görünmesi nedeniyle, ortadan kalkmaktadır. 
Metafiziksel Yanılgılar 28’ e Ek; Hadiste bildirilen “Nur, Akıl, Kalem” ifadeleri, aslında aynı Tek şeyin farklı boyutlarda aldığı isimlerdir.

 


Üst Ana sayfa e-mail