(Mucizeler ve Hz. İsa)
33. Bölüm

“Ne söyleyeceğiz diye önceden kaygılanmayın. O anda size ne ilham ediliyorsa onu dile getirin...Çünkü, sizde konuşacak olan Kutsal Ruh olacaktır.”

“ Gökten gelecek güçle kuşanınca... Gittiğiniz her yerde gökyüzünün krallığının yaklaştığını duyurun. Hastalıkları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız aldınız; karşılıksız verin”

diyen Hz İsa (as)’ın da belirttiği gibi, Havarilerinde de bu tür kerametler görülmüştür ki, mesela; bunlardan Petrus, sadaka isteyen anadan doğma topal bir adamı, İsa (as)’ın adını anarak tek bir sözle iyileştirir. Lydda kentinde de Aeneas adlı sekiz yıldır yatalak bir felçli adamı da “Aeneas, Hazreti İsa seni iyi eder. Ayağa kalk ve yatağını kaldır" diyerek onu tamamen iyileştirir. Yine Petrus, hayatta iken çok inançlı ve etrafına iyilikler yapan Dorcas isimli ölmüş bir kadını da diriltmiştir. Arkadaşları onu, kadının evine götürdüklerinde, ölünün yanına yalnız girip diz çökerek dua eder ve sonunda “Dorcas...Yüksel” diyerek onu tekrar hayata kavuşturur sonra da onu  arkadaşlarına gösterir.

Ünlü İslam Sufisi İmamı Rabbani de, bazı büyük Velilerin başka memleketlerde, tamamen ölmüş, hayatla ilişkisi kesilmiş insanların cesetlerini kullanarak yıllarca onlar üzerinden belli görevler yaptıklarını söylemektedir. Öyle ki, onların bu durumu, dışarıdan bakan insanlar tarafından kesinlikle anlaşılamamaktadır. Ayrıca ; bazı velilerin de hayvanların gözlerini ya da diğer algılama araçlarını...vb kullanarak  belli şeylerden haberdar oldukları bilinmektedir.

Hz. İsa (as), insanların içinden geçenleri de bilebilmekteydi. Bunu da, konuşma sırasında orada bulunan insanların (genelde) direkt yüzlerine bakarak dile getirmekteydi ki, bu sayede hem insanlara bir şeyler anlatıyordu hem de o kişilere çeşitli mesajlar veriyordu. Bazen de havarilerle konuşma esnasında hepsinin orada olmasına ve kendisini pür dikkât dinlemelerine rağmen, bazı sözlerinin ilgili kişi ya da kişiler dışındakilerce duyulmadığı da olabiliyordu. Bazı sözleri de mecaz anlamda kullanmadığı halde yine anlaşılamıyor, bir anlam verilemiyordu. Bunun nedeni, kastettiği ister bir insan olsun isterse de bir olay fark etmez, sözlerinin o an için değil, takip eden saatler, haftalar, aylar ve yıllara yönelik olmasıydı. Yazılı metinlerden, velilerin de aynı yöntemi, sistemi uyguladıklarını görüyoruz.

İsa (as), insanların neler yediklerini, içtiklerini, neler sakladıklarını, biriktirdiklerini, sırlarını tek tek söylediği gibi, hem yakın hem de uzak gelecekten meydana gelecek olaylar hakkında bilgiler vermişti.

Bunların ilki, Kudüs’ün harap olacağı ile ilgilidir ki, havarileri tapınaktan çıkmakta olan efendilerine  tapınağın görkeminden bahsedince, İsa (as) “Bütün bunları görüyor musunuz? Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstüne taş kalmayacak, hepsi harap olup yıkılacak” der ve yaklaşık kırk yıl sonra Titus adındaki Romalı bir general tarafından şehir yağmalanıp halkı da kılıçtan geçirilerek şehrin altını üstüne getirilir.

İkinci örnekte ise, kendisinin Kudüs’te, ihtiyar heyetine, baş hahamlara teslim edilmek suretiyle aşağılanıp, işkence edilerek öldürülmesi için teşebbüste bulunulacağını, fakat çarmıha gerilme işleminden üç gün sonra tekrar görüneceğini bildirir. Bunu da çeşitli zamanlarda arka arkaya üç kez dile getirir. Bu konuya ilk değindiğinde, Petrus İsa (as)’ı kenara çekerek: “ Allah korusun, ya Rabb! Senin başına böyle bir şey gelmeyecek” deyince ,İsa (as) ona dönerek “Sen insanca düşünüyorsun, Allah gibi değil” der ve ona,  gelişen  ya da gelişecek olayların yeni meydana gelmekte olan  şeyler olmayıp, daha önceden belirlenmiş bir programın ve sistemin gereği olarak açığa çıktığını belirtir.

Hatta, son akşam yemeğinde havarileriyle yemek yerken “size doğrusunu söyleyeceğim. Sizden biri beni ele verecek” dediğinde, herkes bunun kendisi olduğunu düşünürken, İsa (as) devam eder: “Beni ele verecek olan elindeki ekmeği benimle tabağa bandırandır.” O sırada, Yahuda İskaryot elini sahana götürür. Ve İsa (as) ona: “Yapacağın işi çabuk yap” der, o sırada İskaryot’ un içine şeytan girer ondaki şeytaniyet vasfını açığa çıkartır. İskaryot, hemen oradan ayrılır.  Ancak havariler, İsa(as)’ın bu sözlerini duymadıkları için olan bitene bir anlam veremezler.

Üçüncü olarak; uzak gelecekte kendisinin tekrar gelişi öncesinde, yani son yaklaştığı dönemde, ulusun ulusa, devletin devlete savaş açacağı (ki muhtemel üçüncü dünya savaşı), iklimlerin değişerek kuraklıkların artacağı, dolayısıyla yer yer kıtlıkların baş göstereceği, salgın hastalıkların (muhtemelen laboratuarlarda geliştirilen mikroplar, virüsleri de kastederek) yayılacağı, şiddetli depremlerin ve gökyüzünde güçlü belirtilerin olacağını (ki bunlar Astrolojik tesirler ile hadislerdeki beyaz at ile tasvir edilen Pegasus (1) takım yıldızındaki bir süpernova patlamasının görülmesi ve bunun insan beyinlerini etkilemesi şeklinde açıklanabilir) ve yine bu dönemlerde “Ben O’yum” diyerek sahte peygamberlerin ya da kendilerinin seçildiğini düşünmeleri dolayısıyla belli felsefelere dayalı oluşturdukları yorumları insanlığın kurtuluşu olarak gören birtakım insanların  ortaya çıkıp kendisinin gösterdiği mucizelere benzer olağanüstü haller sergileyerek insanların kafalarını karıştıracaklarını söyler.

Dördüncü olarak verebileceğimiz örnek ise, kilisesini onun üzerine bina edeceğini söyleyerek diğer havarilerin biraz önünde olduğunu işaret ettiği Petrus’un kendisini inkar edeceğini bildirmesidir. Bu olay kısaca şöyledir: Hz. İsa (as), kendi havarilerinden biri tarafından satılacağını (ihanete uğrayacağını) ve bundan sonraki süreçte de diğer havarilerin bocalayacağını, çelişkilere düşeceğini, sonra tekrar toparlanacaklarını dile getirdiği sırada Petrus ona dönerek, diğerleri böyle bir duruma düşmüş olsa da kendisinin asla aynı duruma düşmeyeceğini, sendelemeyeceğini söyler.

Bu söze karşılık İsa(as): “Doğrusu sana derim ki...Hem de bugün, bu gece horoz iki kere ötmeden önce, üç kez beni inkâr edeceksin” der ve öyle de olur. Gece havarilerin hepsi uyurken Yahuda İskaryot, otuz altına sattığı, İsa (as)’ın bulunduğu yeri, Romalı askerlerle birlikte basmak için yola çıkar. Bu sırada İsa (as), bahçede yalnız başına ibadet etmekte iken yaklaşan askerlerin sesini duyar ve hemen  eve girer. İskaryot ise, eve az bir mesafe kala aniden herkesin önünden hızlı hızlı koşarak İsa (as)’ın bulunduğu evin  üst odasına  dalar. Fakat, Yahuda odaya girdiği zaman İsa (as) evin güneye bakan penceresinden melekler vasıtasıyla az önce çıkartıldığı için orada kimseyi bulamaz. Yani İsa (as), Tayyı mekân özelliğini kullanır. İsa (as) bu özelliği, tapınakta kendisine karşı olan din adamları ve yandaşlarının üzerine çullanarak yakalamaya çalıştıkları zaman da kullanmıştı. Bu sırada İsa (as) birden bedenini ortadan kaldırmak suretiyle tapınağın dışında güvenli bir yerde tekrar belirir.

Aceleyle İsa (as)’ın bulunduğu odaya dalan Yahuda, onu ararken farkında olmaksızın İsa(as)’ın mucizesiyle (ki o nesneleri bir halden başka bir hale dönüştürebilmekteydi) ya da Meleklerin oluşturmasıyla birden İsa (as)’ın suretine dönüşür. Öyle ki, fiziki görünüş, ses, konuşma...vs.  O’nun aynısıdır. Onu bulamayan İskaryot, hemen  havarilerin yanına giderek onları uyandırır ve İsa (as)’ın nerede olduğunu sorar. Onlar bile onun İsa (as) olmadığını anlayamaz ve şaşkınlıkla: “ Ey muallim bizi unuttun mu?” deyince İskaryot gülerek,  “Benim Yehuda İskaryot olduğumu bilmeyecek kadar aptallaşmışsınız” der demez, ardından gelen Romalı askerler tarafından İsa(as) sanılarak  götürülür. Bu esnada, kalabalık bir grup askerin içeri girdiğini gören havariler ise, dört bir yana kaçarak Romalı askerlerin elinden kıl payı kurtulurlar. Uyku sersemliği ile neler olduğunu çözemeyen Petrus da, oluşan karmaşa yüzünden oradan uzaklaşarak hemen halkın arasına karışır. Olayı anlamak ve neler olduğunu çözmek için tapınağın avlusunda ısınırken, baş rahibin hizmetkârlarından biri onu tanır ve “sen de onunla birlikteydin” der. Petrus bunu reddeder ve avlunun dışına doğru çıkıp kapıda dururken birden horoz iki kere ötmeye başlar. Bu kovalamaca iki kez daha tekrarlandığında yine Petrus İsa(as)’ı tanımadığını söyleyerek onu yine reddeder ve her seferinde horoz iki kere öter. Horozun son ötüşünde Petrus İsa (as)’ın ona söylediği sözü hatırlar ve yaptığı şeyden utanarak ağlamaya başlar.

İşte İsa (as) ile olan en büyük itilaf, bu çarmıh olayında ortaya çıkar. Bugün Hıristiyanlar çarmıhta ölenin Hz. İsa (as)’ ın bizzat kendisinin olduğuna, Yahudi bayramı dolayısıyla cenazenin bu yere yakın bulunan bir bahçede yeni açılan mezara konduktan üç gün sonra dirilerek havarilere ve yakın arkadaşlarına birkaç kez göründüğüne, en sonunda da gelecekte tekrar gelmek üzere oradan ayrıldığına inanırlar. Yahuda İskaryot ise, yaptığı işten pişmanlık duyar ve bu yüzden kendisini bir ağaca asarak intihar eder.

Barnabas İnciline göre ise, ölenin İsa (as) değil, ona benzetilen Yahuda olduğu ve dolayısıyla, bir üstteki gibi konulduğu mezardan dirilmesinin gerçekleşmediği çünkü, İsa(as)’a inanan bazı aşırı uçların Yahuda’nın cesedini bu mezardan çalarak onun tekrardan dirildiğini etrafa yaydıkları belirtilir.Bu da zaten var olan karmaşayı daha da artırır. Öyle ki, İsa(as)’ın havarileri ve sevdiği yakın dostları bile, onun ortadan kaybolduğu üç günün sonunda, tekrardan görünüp gerçekleri, bu işin nedenini, niçinini anlatana kadar ölenin o olduğuna inanarak acı çekmişlerdir.

Bu nüansı bir kenara bırakırsak, her iki anlatımda da, İsa (as) bir anda kapalı bir odada aniden ortaya çıkıp maddesel bir bedenle görünüyor, yiyip, içiyor, konuşuyor, onlara tıpkı hayattaki gibi dokunabiliyordu. Ve geldiği gibi yine aniden de ortadan kayboluyordu. Bunların bir kısmında da, parlak ışıklar ve suretlenmiş melekler de kendisine eşlik ediyordu. Bu görüşmeler birkaç kez ikili, üçlü ve biraz daha fazla gruplar şeklinde olmaktaydı. Ancak, en sonunda, onlara ölümden sonra hayatın Ruh bedenle devam ettiğini, dolayısıyla bu şekilde onlarla beraber olabildiği gibi, yine istediği zaman yer ve şartlarda dünya üzerine gelebileceğini, bunun kendisi için zor olmadığını ve onların bundan sonra ne şekilde davranıp neler yapacaklarını bir bir anlatıp 2000 yıl sonra tekrar yeryüzüne geleceğini bildirerek melekler vasıtasıyla gökyüzüne çekilir (yani, kullandığı meleki güçleri, onlara belli suretler şeklinde göstermek suretiyle  ortadan kaybolur.)

(Ayrıca Bkz. Sistemin Seslenişi II – Ahmed Hulusi / İsa (as), Saint Peder, Edep Ya Hu / Ahmed Fevzi Yüksel www.gulizk.com / Tasavvuf /  Matta, Markos, Luka, Yuhanna İncili, Barnabas İncili / Metafiziksel Yanılgılar - 7)

(Devam edecek...)

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 30.09.2003
http://gulizk.com

(1)  Pegasus, gerçekte var olmayan tek boynuzlu ve kanatlı  beyaz bir ata verilen isimdir ki, gökyüzünde bu isimle anılan bir takım yıldızı bulunmaktadır. Kaynaklarda bu atın kullanılması tesadüfi, gelişi güzel bir şey olmayıp belli bir gerçeğe yönelik mecazi bir ifadedir. Tıpkı Resulullah’a gelerek “dünya neyin üzerinde duruyor?” diye sorduklarında “öküzün iki boynuzu üzerinde” deyip bir başka zaman sorulduğunda ise, “balığın sırtındadır” cevabını vererek, aslında soru sorulduğu zaman, ilkinde dünyanın boğa burcunun diğerinde ise, balık burcunun etkisinde olduğunu belirtmek istemesi gibi.

 


Üst Ana sayfa e-mail