“Ne
söyleyeceğiz diye önceden kaygılanmayın. O anda size ne ilham
ediliyorsa onu dile getirin...Çünkü, sizde konuşacak olan Kutsal
Ruh olacaktır.”
“ Gökten gelecek
güçle kuşanınca... Gittiğiniz her yerde gökyüzünün krallığının
yaklaştığını duyurun. Hastalıkları iyileştirin, ölüleri
diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız
aldınız; karşılıksız verin”
diyen Hz İsa
(as)’ın da belirttiği gibi, Havarilerinde de bu tür kerametler
görülmüştür ki, mesela; bunlardan Petrus, sadaka isteyen
anadan doğma topal bir adamı, İsa (as)’ın adını anarak
tek bir sözle iyileştirir. Lydda kentinde de Aeneas adlı
sekiz yıldır yatalak bir felçli adamı da “Aeneas, Hazreti İsa
seni iyi eder. Ayağa kalk ve yatağını kaldır" diyerek onu
tamamen iyileştirir. Yine Petrus, hayatta iken çok inançlı ve
etrafına iyilikler yapan Dorcas isimli ölmüş bir kadını da
diriltmiştir. Arkadaşları onu, kadının evine götürdüklerinde,
ölünün yanına yalnız girip diz çökerek dua eder ve sonunda
“Dorcas...Yüksel” diyerek onu tekrar hayata kavuşturur sonra
da onu arkadaşlarına gösterir.
Ünlü İslam
Sufisi İmamı Rabbani de, bazı büyük Velilerin başka
memleketlerde, tamamen ölmüş, hayatla ilişkisi kesilmiş
insanların cesetlerini kullanarak yıllarca onlar üzerinden belli
görevler yaptıklarını söylemektedir. Öyle ki, onların bu
durumu, dışarıdan bakan insanlar tarafından kesinlikle
anlaşılamamaktadır. Ayrıca ; bazı velilerin de
hayvanların gözlerini ya da diğer algılama
araçlarını...vb kullanarak belli şeylerden haberdar oldukları
bilinmektedir.
Hz. İsa (as),
insanların içinden geçenleri de bilebilmekteydi.
Bunu da, konuşma sırasında orada bulunan insanların (genelde)
direkt yüzlerine bakarak dile getirmekteydi ki, bu sayede hem
insanlara bir şeyler anlatıyordu hem de o kişilere çeşitli
mesajlar veriyordu. Bazen de havarilerle konuşma esnasında
hepsinin orada olmasına ve kendisini pür dikkât dinlemelerine
rağmen, bazı sözlerinin ilgili kişi ya da kişiler dışındakilerce
duyulmadığı da olabiliyordu. Bazı sözleri de mecaz anlamda
kullanmadığı halde yine anlaşılamıyor, bir anlam verilemiyordu.
Bunun nedeni, kastettiği ister bir insan olsun isterse de bir
olay fark etmez, sözlerinin o an için değil, takip eden saatler,
haftalar, aylar ve yıllara yönelik olmasıydı. Yazılı
metinlerden, velilerin de aynı yöntemi, sistemi uyguladıklarını
görüyoruz.
İsa (as), insanların neler
yediklerini, içtiklerini, neler sakladıklarını,
biriktirdiklerini, sırlarını tek tek söylediği gibi, hem yakın
hem de uzak gelecekten meydana gelecek olaylar hakkında bilgiler
vermişti.
Bunların ilki,
Kudüs’ün harap olacağı ile ilgilidir ki, havarileri tapınaktan
çıkmakta olan efendilerine tapınağın görkeminden bahsedince,
İsa (as) “Bütün bunları görüyor musunuz? Size doğrusunu
söyleyeyim, burada taş üstüne taş kalmayacak, hepsi harap olup
yıkılacak” der ve yaklaşık kırk yıl sonra Titus adındaki
Romalı bir general tarafından şehir yağmalanıp halkı da kılıçtan
geçirilerek şehrin altını üstüne getirilir.
İkinci örnekte
ise, kendisinin Kudüs’te, ihtiyar heyetine, baş hahamlara teslim
edilmek suretiyle aşağılanıp, işkence edilerek öldürülmesi için
teşebbüste bulunulacağını, fakat çarmıha gerilme işleminden üç
gün sonra tekrar görüneceğini bildirir. Bunu da çeşitli
zamanlarda arka arkaya üç kez dile getirir. Bu konuya ilk
değindiğinde, Petrus İsa (as)’ı kenara çekerek: “ Allah
korusun, ya Rabb! Senin başına böyle bir şey gelmeyecek”
deyince ,İsa (as) ona dönerek “Sen insanca düşünüyorsun,
Allah gibi değil” der ve ona,
gelişen ya da gelişecek olayların yeni meydana gelmekte olan
şeyler olmayıp, daha önceden belirlenmiş bir programın ve
sistemin gereği olarak açığa çıktığını belirtir.
Hatta, son akşam
yemeğinde havarileriyle yemek yerken “size doğrusunu
söyleyeceğim. Sizden biri beni ele verecek” dediğinde,
herkes bunun kendisi olduğunu düşünürken, İsa (as) devam eder: “Beni
ele verecek olan elindeki ekmeği benimle tabağa bandırandır.”
O sırada, Yahuda İskaryot elini sahana götürür. Ve İsa (as) ona:
“Yapacağın işi çabuk yap” der, o sırada İskaryot’ un
içine şeytan girer ondaki şeytaniyet vasfını açığa çıkartır.
İskaryot, hemen oradan ayrılır. Ancak havariler, İsa(as)’ın bu
sözlerini duymadıkları için olan bitene bir anlam veremezler.
Üçüncü olarak;
uzak gelecekte kendisinin tekrar gelişi öncesinde, yani son
yaklaştığı dönemde, ulusun ulusa, devletin devlete savaş açacağı
(ki muhtemel üçüncü dünya savaşı), iklimlerin değişerek
kuraklıkların artacağı, dolayısıyla yer yer kıtlıkların baş
göstereceği, salgın hastalıkların (muhtemelen laboratuarlarda
geliştirilen mikroplar, virüsleri de kastederek) yayılacağı,
şiddetli depremlerin ve gökyüzünde güçlü belirtilerin olacağını
(ki bunlar Astrolojik tesirler ile hadislerdeki beyaz at ile
tasvir edilen Pegasus (1) takım yıldızındaki bir süpernova
patlamasının görülmesi ve bunun insan beyinlerini etkilemesi
şeklinde açıklanabilir) ve yine bu dönemlerde “Ben O’yum”
diyerek sahte peygamberlerin ya da kendilerinin seçildiğini
düşünmeleri dolayısıyla belli felsefelere dayalı oluşturdukları
yorumları insanlığın kurtuluşu olarak gören birtakım insanların
ortaya çıkıp kendisinin gösterdiği mucizelere benzer olağanüstü
haller sergileyerek insanların kafalarını karıştıracaklarını
söyler.
Dördüncü olarak
verebileceğimiz örnek ise, kilisesini onun üzerine bina
edeceğini söyleyerek diğer havarilerin biraz önünde olduğunu
işaret ettiği Petrus’un kendisini inkar edeceğini bildirmesidir.
Bu olay kısaca şöyledir: Hz. İsa (as), kendi havarilerinden biri
tarafından satılacağını (ihanete uğrayacağını) ve bundan sonraki
süreçte de diğer havarilerin bocalayacağını, çelişkilere
düşeceğini, sonra tekrar toparlanacaklarını dile getirdiği
sırada Petrus ona dönerek, diğerleri böyle bir duruma düşmüş
olsa da kendisinin asla aynı duruma düşmeyeceğini,
sendelemeyeceğini söyler.
Bu söze karşılık
İsa(as): “Doğrusu sana derim ki...Hem de bugün, bu gece horoz
iki kere ötmeden önce, üç kez beni inkâr edeceksin” der ve
öyle de olur. Gece havarilerin hepsi uyurken Yahuda İskaryot,
otuz altına sattığı, İsa (as)’ın bulunduğu yeri, Romalı
askerlerle birlikte basmak için yola çıkar. Bu sırada İsa (as),
bahçede yalnız başına ibadet etmekte iken yaklaşan askerlerin
sesini duyar ve hemen eve girer. İskaryot ise, eve az bir
mesafe kala aniden herkesin önünden hızlı hızlı koşarak İsa
(as)’ın bulunduğu evin üst odasına dalar. Fakat, Yahuda odaya
girdiği zaman İsa (as) evin güneye bakan penceresinden melekler
vasıtasıyla az önce çıkartıldığı için orada kimseyi bulamaz.
Yani İsa (as), Tayyı mekân özelliğini kullanır. İsa (as)
bu özelliği, tapınakta kendisine karşı olan din adamları ve
yandaşlarının üzerine çullanarak yakalamaya çalıştıkları zaman
da kullanmıştı. Bu sırada İsa (as) birden bedenini ortadan
kaldırmak suretiyle tapınağın dışında güvenli bir yerde tekrar
belirir.
Aceleyle İsa
(as)’ın bulunduğu odaya dalan Yahuda, onu ararken farkında
olmaksızın İsa(as)’ın mucizesiyle (ki o nesneleri bir halden
başka bir hale dönüştürebilmekteydi) ya da Meleklerin
oluşturmasıyla birden İsa (as)’ın suretine dönüşür. Öyle ki,
fiziki görünüş, ses, konuşma...vs. O’nun aynısıdır. Onu
bulamayan İskaryot, hemen havarilerin yanına giderek onları
uyandırır ve İsa (as)’ın nerede olduğunu sorar. Onlar bile onun
İsa (as) olmadığını anlayamaz ve şaşkınlıkla: “ Ey muallim
bizi unuttun mu?” deyince İskaryot gülerek, “Benim
Yehuda İskaryot olduğumu bilmeyecek kadar aptallaşmışsınız”
der demez, ardından gelen Romalı askerler tarafından İsa(as)
sanılarak götürülür. Bu esnada, kalabalık bir grup askerin
içeri girdiğini gören havariler ise, dört bir yana kaçarak
Romalı askerlerin elinden kıl payı kurtulurlar. Uyku sersemliği
ile neler olduğunu çözemeyen Petrus da, oluşan karmaşa yüzünden
oradan uzaklaşarak hemen halkın arasına karışır. Olayı anlamak
ve neler olduğunu çözmek için tapınağın avlusunda ısınırken, baş
rahibin hizmetkârlarından biri onu tanır ve “sen de onunla
birlikteydin” der. Petrus bunu reddeder ve avlunun dışına
doğru çıkıp kapıda dururken birden horoz iki kere ötmeye
başlar. Bu kovalamaca iki kez daha tekrarlandığında yine Petrus
İsa(as)’ı tanımadığını söyleyerek onu yine reddeder ve her
seferinde horoz iki kere öter. Horozun son ötüşünde Petrus
İsa (as)’ın ona söylediği sözü hatırlar
ve yaptığı şeyden utanarak ağlamaya başlar.
İşte İsa (as) ile
olan en büyük itilaf, bu çarmıh olayında ortaya çıkar. Bugün
Hıristiyanlar çarmıhta ölenin Hz. İsa (as)’ ın bizzat kendisinin
olduğuna, Yahudi bayramı dolayısıyla cenazenin bu yere yakın
bulunan bir bahçede yeni açılan mezara konduktan üç gün sonra
dirilerek havarilere ve yakın arkadaşlarına birkaç kez
göründüğüne, en sonunda da gelecekte tekrar gelmek üzere oradan
ayrıldığına inanırlar. Yahuda İskaryot ise, yaptığı işten
pişmanlık duyar ve bu yüzden kendisini bir ağaca asarak intihar
eder.
Barnabas İnciline göre ise, ölenin
İsa (as) değil, ona benzetilen Yahuda olduğu ve dolayısıyla, bir
üstteki gibi konulduğu mezardan dirilmesinin gerçekleşmediği
çünkü, İsa(as)’a inanan bazı aşırı uçların Yahuda’nın cesedini
bu mezardan çalarak onun tekrardan dirildiğini etrafa yaydıkları
belirtilir.Bu da zaten var olan karmaşayı daha da artırır. Öyle
ki, İsa(as)’ın havarileri ve sevdiği yakın dostları bile, onun
ortadan kaybolduğu üç günün sonunda, tekrardan görünüp
gerçekleri, bu işin nedenini, niçinini anlatana kadar ölenin o
olduğuna inanarak acı çekmişlerdir.
Bu nüansı bir
kenara bırakırsak, her iki anlatımda da, İsa (as) bir anda
kapalı bir odada aniden ortaya çıkıp maddesel bir bedenle
görünüyor, yiyip, içiyor, konuşuyor, onlara tıpkı hayattaki gibi
dokunabiliyordu. Ve geldiği gibi yine aniden de ortadan
kayboluyordu. Bunların bir kısmında da, parlak ışıklar ve
suretlenmiş melekler de kendisine eşlik ediyordu. Bu görüşmeler
birkaç kez ikili, üçlü ve biraz daha fazla gruplar şeklinde
olmaktaydı. Ancak, en sonunda, onlara ölümden sonra hayatın Ruh
bedenle devam ettiğini, dolayısıyla bu şekilde onlarla beraber
olabildiği gibi, yine istediği zaman yer ve şartlarda dünya
üzerine gelebileceğini, bunun kendisi için zor olmadığını ve
onların bundan sonra ne şekilde davranıp neler yapacaklarını bir
bir anlatıp 2000 yıl sonra tekrar yeryüzüne geleceğini
bildirerek melekler vasıtasıyla gökyüzüne çekilir (yani,
kullandığı meleki güçleri, onlara belli suretler şeklinde
göstermek suretiyle ortadan kaybolur.)
(Ayrıca Bkz.
Sistemin Seslenişi II – Ahmed Hulusi / İsa (as), Saint Peder,
Edep Ya Hu / Ahmed Fevzi Yüksel
www.gulizk.com / Tasavvuf / Matta, Markos, Luka, Yuhanna
İncili, Barnabas İncili / Metafiziksel Yanılgılar - 7)
(Devam
edecek...)
hologramk@yahoo.com
İstanbul
- 30.09.2003
http://gulizk.com
(1)
Pegasus, gerçekte var olmayan tek boynuzlu ve kanatlı beyaz bir
ata verilen isimdir ki, gökyüzünde bu isimle anılan bir takım
yıldızı bulunmaktadır. Kaynaklarda bu atın kullanılması
tesadüfi, gelişi güzel bir şey olmayıp belli bir gerçeğe yönelik
mecazi bir ifadedir. Tıpkı Resulullah’a gelerek “dünya neyin
üzerinde duruyor?” diye sorduklarında “öküzün iki boynuzu
üzerinde” deyip bir başka zaman sorulduğunda ise, “balığın
sırtındadır” cevabını vererek, aslında soru sorulduğu zaman,
ilkinde dünyanın boğa burcunun diğerinde ise, balık
burcunun etkisinde olduğunu belirtmek istemesi gibi.
|