Günümüzde
bilim öyle baş döndürücü bir hızla ilerleme kaydetmiştir
ki,artık eskilerin masalları, hikayeleri denilen olaylar bugün
için olabilirlik sınırları içerisinde değerlendirilerek
bunların detayları hakkında cevap verebilme aşamasına
gelinmiştir. Fakat, bu durum Resuller aracılığıyla Vahiy
kanalından gelen evrensel gerçekliğin yeterince ya da hiç
dikkâte alınmaması dolayısıyla peşinden birçok yanılgıyı
da beraberinde getirmiştir.
Bu
metafizik fenomenlerin başında Reenkarnasyon ve buna delil
olarak da rüyalar,
dejavu,ekminezi ve doğrudan eski hayatları hatırlamalar
gelmektedir. (Rüyalar ve Dejavu konusu ayrı bir yazıda tekrar
ele alınacağı için ayrıntıya girilmeyecektir.) Bu konular
üzerinde yoğunlaşan bilim adamları,bunları açıklığa
kavuşturmak için quantum fiziğinin öngördüğü,dalga/parçacık
ikilemini,Shördingel dalga denkleminin durum vektörünü,
Everet (paralel ya da çoklu evrenler) teorisini,Takyon
teorisini,Akaşalar kavramını ve hepsini kapsayan Hologram
Teorisinin verilerini ispat için kullanmaktadırlar.Çünkü
Hologram analojisi bize (dolayısıyla diğer teoriler de)
evrende her şeyin bilgi olduğunu,bilginin de
kendisini birimsel anlamda algılayacak duyu organlarını
yine hologramik biçimde yaratarak algıladığını söyler.Bu
da her birimin bütünün
yansıması biçiminde var olduğunu, dolayısıyla O’ nun bilgisine sahip
olarak geçmiş yaşama ait tüm bilgilerin ve geçişlerin
uygun yöntemle ya da direkt olarak açığa çıkabileceğini gösterir.
Bu
konuyu açıklamak için yine aynı teoriler ışığında
ortaya atılan bir diğer görüş ise,Trans halinin uykuya
benzemesinden dolayı,rüya gören bir şuurun,bilinçli,uyanık
bir zihne göre zamana daha az bağımlı
olmasının,trans altındaki birimin,kendi geçmiş yaşamlarına
değil de,zaman engelinin daha ötelerine dalarak ayrı
zamanlarda yaşamış olan insanların,aynı dalga boyları ile
rezonansa girip iki zihin arasında tıpkı radyo alıcısının
belli bir istasyon ayarlanmasıyla oluşan iletişimine
benzer,bilgi,görüntü,ses...vb) transformasyonun
gerçekleşmesiyle meydana geldiğini söyler. Bu da
bilinen anlamda bir Reenkarnasyonu değil,direkt bilginin zaman
ve mekân kaydı olmaksızın o anda iki ayrı uzay-zaman noktası
arasındaki bir köprü kurulmasıyla gerçekleştiğini
bize gösterir (ki bu anlamda reenkarnasyon kavramı düşer.)
Gerçekten
de tüm bu bilimsel verilerin metafiziksel öngörüleri,genel
anlamda doğru olup bu ve bunun gibi tüm fenomenleri açıklar
gibi görünse de, temelde büyük bir hata yapılmaktadır.Bunun
kaynağı da yine hologramın kendisidir. Çünkü algıladığımız
boyuttaki her şey,içten dışa projekte olanın dıştan içe
algılatmasından ibarettir. Afakta, yani dışımızda algıladığımız
her şeyi projekte açısından değerlendirmediğimiz müddetçe,beş
duyu ve ona dayalı bilimsel verilerden giderek bütüne ait özellikleri
tam olarak tanımlayamayacağız.Bunun sonucu olarak da
terkipselliğimizin neden olduğu algılama araçlarımızın
yetersizliği yüzünden ,beynimizin dışta var kabul
etme,yaratma eyleminin doğurduğu farklı dalga boyu ya da
frekanstaki elektro/manyetik yapılı varlıkları yok sayıp
onların bizim üzerimizde oluşturdukları etkileri
anlayamayarak, yanılgılara düşeceğiz.
Burada;
“madem ki, yanılgıların nedeni bu tür varlıklar, o halde
bizlerde metafiziksel
oluşumları meydana getiren özellikler yok mu? Bu durumu nasıl
değerlendireceğiz?” Sorusu aklımıza gelebilir. Buna
ise,Cin kavramının dışta ontolojik bir varlık olması yanında
BOYUTSAL bir kavram da olduğunun anlaşılması gerektiği
cevabını verebiliriz.(bkz Boyutsal Yansımalar- Sufizm ve İnsan/fizik)
Bu kavram ışığında, yanılgılar, İnsana ait özelliklerin
insansı adı altında açığa çıkmasıyla oluşmaktadır da
diyebiliriz.Hal böyle olunca, metafizik oluşumlar ile bu oluşumlara
benzer yanılgıları da ayırt etmemiz kolaylaşacaktır.
Şimdi
Ruhlara inanan batı aleminin(*) mahiyetini bilemediği
mikro dalga yapılı varlıkların neden oldukları yanılgılar
hakkında en geniş
bilgiye sahip olan islam kaynaklarında, can alıcı neler
mevcut bir göz atalım:
1.)
Astral yani “bir tür Hologramik ışınsal bir bedene
sahiptirler ve insanların beyinlerine ışınsal sinyaller
yollayarak onlara çeşitli fikirler ilka edebilirler.Vehimleri
ya da hayal güçleri üzerinde tasarruf ederek,var olmayan şeyleri
varmış gibi gösterebilir,vesvese verirler...
2.)
Madde üzerine etki ederek,ışınsal yakma güçleri vardır.
Ve bir nesneyi bir anda dünyanın herhangi bir yerinden alıp
başka bir yerine taşıyabilme gücüne sahip olanları da
mevcuttur.
3.)
İslam dinini kabul etmeyenlere,çeşitli geçmiş felsefelerin
görüşlerini sanki yeni görüşlermiş gibi ilka ederler.
4.)
Genel hafıza planında geçmişe dönük tüm olayları (ki Akaşaları
da) okuyup,bir kişinin ağzından bunları açıklayabilecekleri
gibi,kişinin bilmediği lisanda da konuşabilmektedirler. Bunun
sistemi ise; bir adaptör, radyo görevi gören o kişinin
beynine sinyaller gönderip beynindeki konuşma merkezine etki
ederek, o kişinin ağzından değişik şekilde orada
bulunanlara hitap etme şeklindedir. Bu konuda günümüz tıp
ilmi de, artık insan beynine bilgisayar yardımıyla girilerek
beynin üzüntü,sevinç veya gülme ve ağlama
merkezlerine,beynin yapısı oranında elektrik verildiği anda
gülme,ağlama ya da çeşitli reaksiyonlar görülebildiğini
ispatlamıştır.
5.)
Yoğunlaşarak,maddi bir yapıda görülebilmekte,insan kulağının
işitebileceği birtakım sesler çıkartabilmektedirler.
6.)
Kendilerini o kişiye hiç bildirmeden
ve fark ettirmeden fikirler öne sürerek o kişiyi kendi
yollarına sürükleyebilmektedirler.
7.)
Medyumların transa geçmesi durumunda,cinni etkilerin açığa
çıkması gibi,hipnoz sırasında da önce kişinin kendisini
serbest bırakması istenilmektedir ki, insanın beyin üstündeki
kontrolü azalsın ve böylelikle iletişim kurulmak istenen bu
varlıkların hakimiyetinin kolaylıkla sağlanması gerçekleştirilebilsin.(Bu
durumda hipnoz eden de edilen de olayın farkında değildir.)(Bkz:Ruh;İnsan,Cin-Ahmed
Hulusi)
Tüm
bunları göz önünde bulundurarak, Reenkarnasyon,Ekminezi ve
doğrudan eski hayatları hatırlamanın ne anlama geldiğini
belirterek,araştırmacıların hiç de yabana atılmayacak
netlikteki somut verilerini görelim:
Reenkarnasyon,
ölümden
sonra ruhun tekrar bedenlenerek,dünyaya gelip yaşama devam
etmesi olarak tanımlanır.Buna inananların temel düşüncesi
ise şu fikre dayanır.Ruhlar ezelde yaratılmış ve tekamül
etmeleri için birer bedene sokularak Dünya’ya gönderilmişlerdir.
Fakat her ruh eşit güç,anlayış ve değerlendirme
kabiliyetine sahip olmadığı için adalet kavramının olmadığı
bir biçimde yaratılmış ya da kendi başına var olmuştur.Oysa
yaratanın gözünde hepsi onun kulu. Fakat Allah’ta da
adaletsizlik olamaz.Bunun için,ilk yaşamda bazı insanlar
zengin,bazıları fakir,kimileri sağlıklı,kimileri sağlıksız;kimi
güzel,kimi çirkin ve bu gün iyi olanlar kötü,kötü olanlar
da iyi olarak defalarca dünyaya geri gelirler.Dolayısıyla,çok
küçük yaşta süper zekaya sahip olan çocukların durumu da
ancak yeniden dünyaya gelişleri ile açıklanabilir.Çeşitli
fobiler de herhangi bir sebebe bağlanamaz.Çünkü bu daha önceki
var oluşta yaşanılan olaylardan kaynaklanmaktadır.
Ortalama
dünya yaşamının 50-60
yıl olduğu da düşünülecek olursa bu kadar kısa süreli
bir ömürle birim kendi
gelişimini tamamlayamadığından
ölümden hemen sonra Ruhlar alemininin belirli bir
yerinde yaşar.(Ruhçulukta bu geçiş bölgesine spatyom ortamı
denmektedir) ve sonucunda da kaldığı yerden tekrar devam
etmek üzere dünyaya gelip ayrı bir bedenle,kişilikle yaşamına
devam eder.Bu döngü ise zirveye ulaştıracak tekamülü sağlayıncaya
kadar sürer gider.Daha sonra da dünyaya bir daha geri dönmeksizin
başka dünyalara, ortamlara geçerek,yine sürekli devam
edegeleceği tekamülünü sürdürür.
Ancak,tam
kemal hale dönüşmeden önceki safhalarda dahi, bu durum kendi
aralarında farklılıklar göstermektedir ki kısaca şöyledir.Ölüm
ötesi boyuta geçerek Ruh olarak kaldıktan ve bu esnada
hatalarını idrak edip bunun izdıraplarını çektikten sonra
güçlü Ruhlar tarafından idare edilen bir sistemin kararı
ile tekrar dünya yaşamına geri dönerek farklı toplumlarda
yeni bir beden ve yaşamla hayata devam ederlerken ,iyi olanlar
daha iyi bir insan olarak,kötü olanları ise,çok daha kötü
bir insan bedenine veya kedi,köpek,yılan...vb hayvan suretine
bedenlenerek(bürünerek)yaşama geçerler.İşte tam bu
noktada,bazıları sadece kötü bir insan olarak tekrar
gelebilir hayvan olarak gelemez diyerek itiraz ederler.Bunun yanı
sıra,dünyayı terk edemeyen kötü Ruhlar ise,zayıf bünyeli,karakterli
insanlara musallat olarak her türlü acı ve ızdırabı
meydana getirmektedirler.
Esasen
Budist felsefi ekollerine dayanan bu görüş,zaten büyük
yoksulluklar yaşayan halkında avunma aracı olmuş ve bu
felsefik görüş,hem dini hem de siyesi yöneticiler tarafından
da isyan ve kargaşalara karşı desteklenerek ,halkı
hallerinden razı edip,eğer bu sükunet ve iyi durumlarını
korurlarsa,bir sonraki yaşamda zengin ve iyi yaşayan sınıf
arasında yer alabileceklerini inandırarak sömürme yoluna
gitmişlerdir ki, halende bu durum devam etmektedir.
Ekminezi
kavramı da,ipnotizma ile uyutulan kimsenin ömrünün her-
hangi bir dönemine olduğu gibi,doğum öncesi durumlarına da
gönderilebileceğini söyler. Bu haldeki
kişi, bambaşka
bir yerde ve zaman diliminde ayrı bir kimlikle karşımıza çıkarak,o
insanın hayatını aynen kendi yaşamış gibi anlatmaya başlar.Hatta,o
kişiliklerin dilleri ve şiveleri ile.
Doğrudan
Eski Hayatların Hatırlanması
ise; Ekminezide olduğu gibi,ipnoz ya da uykuda hatırladığı
eski hayat hikayelerinin, uyutulmadan, normal yaşamında iken
direkt anımsamasıdır. Öyle ki bunlar, geçmişte yaşadığı
kimliklere ait doğum ,yaşam ya da ölüm anında elde
ettikleri yara,bere,leke ...vb) izlerini o ana taşıyarak sahip
olabilmektedirler.
Bu
konuda önemli bir nokta da şudur, araştırmaların sonucunda
elde edilen somut
delillerin,akademik düzeyde hiç de yabana atılmayacak araştırmacılar
tarafından objektif bir şekilde yapılmış
ve muhtemel tüm olasılıkların neredeyse sıfır olan
incelemeler olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekecektir
Yani güvenirlikleri tamdır.
Bunlardan
ilki Virginia Tighe Madison,Wisconsinde doğmuş sıradan bir
Amerikan annesi ve ev hanımı ile ilgilidir.Kocası ve üç çocuğu
ile birlikte Pueblo’da yaşamaktadır. Bu kadın
Dr. Bernstein tarafından transa sokularak zamanda geri götürülür
ve trans halinde iken kendisinin 1798 yılında Cork’ta doğmuş
Bridey Kathleen Murphy olduğunu söyler. Öyle ki,annesi,babası,okulu,kocası
ve yaşamı hakkında geniş ayrıntılı bilgiler de verir ve
bu kişiliği 1864 yılında ölmesiyle noktalanır.Fakat
bu olay duyulur duyulmaz birçok itiraz ve alternatif görüşler
sunulmasına karşın detaylı incelemeler, deneğin
dediklerinin doğru ve
hatta Murphy tarafından kullanılan aksanın
ve argo konuşma tarzının 1880’ lere kadar bu bölgenin
tipik konuşma tarzı olduğu,ancak 20 yy. da kendini
hissettirir bir biçimde azaldığını ve bir Amerikalının
yaklaşık yarım yy. öncesi hakkında rasgele kitap okuyarak
edinebileceği bilgiler olmadığı anlaşılmıştır.
Bu
konuda çarpıcı bir örnek de Jeffrey İverson’un, ipnozcu
Arnoll Bloxhamle ile birlikte BBC için hazırladığı bir
programda, TV kameralarının önünde bir kişinin kendisini
1189 yılında York’ ta yaşayan Yahudi hanımı Rebecca
olarak tanıtması idi. Ve adı geçen bu kadın 1190 yılında
bir Yahudi katliamı sırasında York’ taki bir kilisenin
gizli bir odasında ya da bodrumunda
gizlenirken aniden ölmüştür.(Böyle bir katliam gerçekten
olmuştur.)Fakat deneğin katliama giden olayları ve kilisedeki
son anlarına ait betimlemesi o kadar detaylıydı ki,bir
kitaptan okuyup ya da herhangi birinden duyup öğrenemeyeceği
incelikleri barındırmaktaydı. Bu yüzden bir araştırma yapılarak,
deneğin söylediği mahalle,cadde,...vb) isimleri aynen ifade
ettiği biçiminde doğrulandı. Ancak bir farkla, o da çok önemli
ayrıntı olan Castle
Cate,York’ taki St Mary Kilisesi’nde bulunması gereken
gizli odanın olmaması idi.Fakat araştırmadan altı ay sonra
İverson York’taki muhabirinden şunları öğrendi: “Eylülde
kilisenin yenilenmesi sırasında, bir işçi gizli bir odaya
benzeyen bir şey bulur. York’ taki Minster Kilisesi dışında
çok ender rastlanan bir şeydi bu.Ve işçi bununla birlikte
kilisenin mihrabının altında ,yuvarlak taşlar,arklar
ve kubbeler görmüştür. Yani bunlar 1190 yılından önce
Normandiya Romanesk döneminde yapılmıştır. Bu da St Mary
Kilisesinin altında
kalan, ama sonunda bulunan Roman ve Anglosakson sütunlar ile
bunlardaki işçilik Rebeca’nın zamanında gerçekten orada
bir kilise bulunduğunu göstermiştir.
Toronto
Üniversitesi Tıp fakültesi Psikiyatri Profesörü olan Dr.
Joel Whitton da, kişilerin şuur dışındaki kendi geçmişleri
hakkında neler bildiklerini araştırmak için
kamyon sürücülerinden bilgisayar uzmanlarına kadar yaşamın
her alanından gelen bireylere (ki bunların bir kısmı da bu
konulara inanmamaktadır) ipnotize ile sorular sorarak bunları
binlerce saat kayda aldı. Öyle ki araştırmacılar, ipnotize
edilen bireylerin %90’ ının bu açık seçik anılarını
ortaya koyduklarını net olarak saptamıştır.Yetenekli
uzmanların rehberliği altında fantezilere benzemeyen anılar
üreten bireyler hakkında,sayısız kanıtlar kategorisine
giren, Whitton’un çalışmalarında elde edilen bilgiler o
kadar büyüleyiciydi ki,buna deneklerin arasındaki uyum da
eklenince reenkarnasyona olan inanç daha da somut bir hale dönüşmüştü.Böylece
Whitton, deneklerin anlattıkları geçmiş yaşamlarını bazı
durumlarda yirmi ile yirmi beşe dek çıkartarak belli bir sınıra
ulaştıktan sonra da bu kişileri bir hayatın diğerinden ayrılmaz
hale geldiği mağara
adamı yaşamına dek götürmeyi başardı.Bunun sonucunda
deneklerin hepsi cinsiyetin ruhun özelliklerinden biri olmadığını
ortaya koymuş, pek çoğu yaşamlarının en az birinde karşı
cinsten bir kişi olarak yaşamıştı ve yaşamın amacının
tekamül etmek, öğrenmek olduğunu bildirip çok yönlü
bedenlenmelerin bu süreçleri kolaylaştırdığını söylemişti.
Bununla
birlikte Whitton, şu olaylarla da karşılaşmıştı:
Deneklerinden biri olan Kanada’da doğmuş ve yetişmiş bir
psikoloğun, çocukken açıklanamayan bir şekilde konuşmakta,bacağını
kırma konusunda mantık dışı bir korkusu,bir uçak fobisi
ile korkunç bir tırnak yeme sorunu ve işkenceye karşı takıntılı
bir çekilimi vardı.Erginlik yaşında da girdiği ehliyet
imtihanında arabanın pedallarına bastıktan hemen sonra, bir
nazi subayı ile birlikte bir odada bulunduğu yolunda kısa ve
anlaşılmaz bir görüntü almıştı.Bu adam ipnoz edilince
II. Dünya savaşında iken bir İngiliz pilotu olduğunu hatırladı
ve Almanya üzerinde uçarken uçağı kurşun yağmuruna
tutuldu ve bu kurşunlardan biri uçağın gövdesini delip geçerek
bacağına saplanıp kırılmasına sebep oldu. Bu nedenle de uçağın
ayak pedallarının kontrolünü kaybederek yere çakıldı,
fakat ölmeyerek hayatta kalmayı başardı. Ancak, bu sefer de
naziler tarafından yakalanıp tırnakları bilgi almak amacıyla
söküldü, kısa bir süre sonra da işkenceye dayanamayarak öldü.
Ayrıca
başka denekler de şaşırtıcı biçimde doğru tarihler
verebilmiş ve bazıları yine bilinmeyen dillerde konuşmuşlardır.
Bunlardan en ilginç olanı,davranış bilimcisi olan 37 yaşındaki
birisinin bir viking olarak yaşadığını net olarak ortaya
koymasıydı. Öyle ki,bu adam ipnoz altında dil bilimcilerin
sonradan eski Norveç dili olduğunu belirledikleri bir dilde sözcüklerle
bağırmaya başlamıştı. Aynı kişi antik bir pers yaşamına
getirildiğinde ise,örümcek ağı gibi Arap harfleriyle bir şeyler
yazmaya başlamıştı.Bir dil bilimci, bu yazının ,M S
226-651 yılları arasında ortaya çıkmış ve uzun bir süre
önce kalkmış bir dil olan Sassani pehlevinin özgün bir örneği
olduğu onaylanmıştır.
Titiz
bir araştırmacı olarak sahip olduğu ünün kendisine en akla
gelmedik çevrelerde bile saygınlık kazandırdığı bir başka
ciddi araştırmacı, Virginia tıp fakültesinden psikiyatri
profesörü Dr. İan Stevenson ise, ipnoz kullanmayıp bunun
yerine, kendilerinden daha önce yaşamlarıyla ilgili belirgin
şeyler hatırlayan ufak çocuklara soru sorarak doğrudan eski
hayatlarını hatırlamalara ilişkin somut deliller elde etmiştir.Genellikle
iki -dört yaş arasındaki çocuklar diğer yaşamları hakkında
konuşmaya başladıklarında,adları,aile bireylerinin ve
dostlarının adları,nerede yaşadıkları,evlerinin nasıl bir
yer olduğu,geçimlerini nasıl sağladıkları,nasıl öldükleri
gibi düzinelerce ayrıntıyı anımsamakta,hatta ölümden önce
paralarını nereye sakladıkları ve öldürülmüş oldukları
hakkında bilinmesi zor bilgileri vermişlerdir. Anıların çok
net olmasından,onların geçmiş kişilikleri,kimlikleri
izlenebilmekte, söyledikleri
her şey tam olarak doğrulanabilmektedir.Bu çocuklar geçmiş
yaşamlarında bulundukları yerlere götürüldüklerinde
ise,onların bu yabancı ortamlarda hiç çaba harcamadan dolaşıp
yaşamış oldukları evi, eşyalarını, akraba ve arkadaşlarını
gerçekten kolayca tanıdıkları görülmüştür.Bu ve bunun
gibi birçok örneği Stevanson daha sonra 20-30 yıllık bir çalışma
birirkimiyle altı ciltlik kitap halinde yayınlamıştır.
Bununla
birlikte Stevanson,çalışmalarının sonucunda (ki diğer araştırmacılarda
bağımsız olarak aynı sonuçlara ulaşmışlardır) o kişinin
geçmiş yaşamının,şu anda sahip olduğu fiziksel bedeninin
biçimi ve yapısını açıkça etkilemekte olduğu olayını
da ortaya çıkarmıştır.
Örneğin,
geçmiş yaşamında boğazının kesilerek öldürüldüğünü
anımsayan bir erkek çocuğunun boynunda yara izine benzer kırmızımsı
bir leke bulunmakta idi.Geçmiş yaşamında kendisini kafasından
vurarak öldürmüş olduğunu anımsayan başka bir çocuğun
da,kafasında kurşunun girdiği ve çıktığı yerleri
kusursuz şekilde gösteren iki doğum izi görülmüştür. Ve
bedende dikiş izi gibi çizgiler olan bir ameliyat izine benzer
doğum izleri bulunan başka bir çocuk, geçmiş yaşamında
aynı yerden ameliyat edilmiş olduğunu anımsadı.
Bu
tür fenomenleri de dört ciltlik kitapta toplayan Stevanson,bazı
durumlarda deneklerin geçmiş kişiliklerinin hastane ve otopsi
raporlarını elde ederek böylesi yaraların var olduğunu
ortaya koyduğu gibi,tam da şu andaki doğum izi ya da biçimsel
bozuklukların yer aldığı yerde bulunduğunu göstermiştir.Stavenson
bulgularını, Amerikan psikiyatri dergisi,Sinir ve akıl hastalıkları
dergisi ve uluslararası karşılaştırmalı sosyoloji dergisi
gibi seçkin bilimsel dergilerde yayımlamıştır.Kendisiyle
bir röportaj yapan Amerikan Tıp Birliği Dergisi de,Stavenson
hakkında,“sabırla,tarafsızca derlemiş olduğu ayrıntılı
vaka örnekleri Reenkarnasyon
konusunda başka zeminlerde anlaşılması güç kanıtlar
içermektedir. Kendisi gözden uzak tutulmayacak ölçüde büyük
bir veri birirkimi sağlamıştır” ifadesini kullanmıştır.
Şimdi
yukarıda belirttiğimiz şeyleri de göz önünde bulundurarak,
bunları açıklamaya çalışalım. Cinlerin bize göre çok
latif ve ışık hızına yakın hareket eden bir tür
elektromanyetik yapıları dolayısıyla ömürlerinin uzun
olması (ki bu 700-1000-1200 yılı bulmaktadır), bize göre
gayb olan birçok şeyin onlara gayb olmaksızın çoğu şeyleri
bilebilme imkanı vermektedir.İnsan ise, ipnoz ile uyutulduğunda
beynin düşünce ve muhakeme ile ilgili olan devreleri bilinç kontrolünden uzaklaşarak,her
türlü etkiye açık hale gelir. Bu yüzden bedenin sahip olduğu
tüm fonksiyonları ile birlikte ,o insanın yapısına uygun
rezonanstaki mikro dalga yapılı varlığın etkisi altına
girer ve bu andan itibaren karşımıza bu insan yerine,o
varlık çıkar. Dolayısıyla, bu kişi ne kadar geçmişe
göderilirse gönderilsin, o varlık kendisi için gayp olmayan
geçmişi tesbit ederek zorlanmadan sorulara cevap verir.(Hatta
yakın geleceğe ait ihtimal hesaplarına dayalı tespitler dahi
yapabilmektedir.)
Eğer
denek geçmiş yaşamından daha geçmiş yaşamlarına gönderilirse,
o devrin yaşamlarına ait hüzün,sevinç davranışlarını,kullanılan
dilleri (argolar,şiveler...) ve tüm gerçekleri yine o varlık
tarafından beyninde meydana getirilen irriteler sonucu
anlatabilmektedir.
Doğrudan
yaşamları hatırlama olayı da,benzer şekilde , bu varlıklardan
birisinin yukarıda
ifade edilen yapılarından dolayı kişi farkında olmaksızın
beynine tasarruf ederek, o civarda eskiden yaşamış
olan şahıslardan birinin hayatını, yine beyin aracılığıyla
kişinin ağzından konuşmaya başlamasıyla oluşur ve bunun
sonucunda da çoğu zaman o kişi bu tür varlıklar tarafından
idare edilen bir robot haline dönüşür.Fakat bunu kendi
anlayamadığı gibi, dıştan bakan biri de anlayamaz.
Bu
yaşamlara taşınan yara,bere...vb izlere gelince,bunlar da
yine zamanımızda anlaşılmadığı için inkar edilen
mikrodalga varlıklar(en
büyük kozlarından biri de budur) tarafından oluşturulmaktadır.Bunun
sistemini en geniş anlamıyla şöyle ifade edebiliriz:
Bundan
önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi,tüm varlığın
kendisinde olduğu gibi,bedenimiz de,hologram plakasında var
olan girişim deseninin bir var kabuludür.Dolayısıyla bu girişim
deseni,kendini durağan bir dalga enerjisi ve nihayetinde
maddesel beden olarak gösterdiği gibi ,bu plakadaki ilgili
dalgasal dönüşümleri ile
de bedende ya da dışımızda var saydığımız
maddesel yapılar üzerinde istenilen etkiler,oluşumlar meydana
getirilebilir.(Bkz.evrenin insanı mı, insanın evreni mi ile
boyutsal yansımalar-Sufizm ve İnsan/fizik)
Bu
kavram, aynı zamanda evrensel sisteme ,öze dönük yönüyle
Resullerin ve mistiklerin ortaya koydukları mucize ve
kerametleri, (terkipselliğin neden olduğu) maddeye dönük yönüyle
de otomatik olarak cinler vasıtasıyla Resullerin ve
mistiklerin yaptıklarına benzer oluşumların meydana geldiği
yanılgılara açıklık getirmektedir.Dışarıdan bakan sınırlı
duyu sahibi ise bu ayrımı
asla yapamayarak ikisinin de aynı şey olduğunu söyleyecektir.
Yüksek
Kemalata sahip Mistikler ya da Azizler için bile mümkün
olmayan bu durumun, İnsansı sınıfında yer alan birimler için
mümkün olabileceğini düşünmek büyük bir yanılgı teşkil
etmektedir.Ancak Mistik kaynaklar bize sadece,her an aramızda
olan Hz. Hızır(AS) ile kıyamete yakın dönemde gelecek olan
Hz. İsa (AS) nın özel bir statü ile enkarne olacağını göstermektedir.
İstanbul
- 04.5.2001
http://sufizmveinsan.com
(*)
İslam dışı doğu dinlerinde de bunların varlığı
bilimesine karşın,iyi olanlar, kötü olanlar şeklinde ayrım
yapılarak gerçekte şeytani vasfa sahip oldukları halde,
kendilerini gizlediklerinden, bunların meleki ya da iyi niyetli
yol gösterici olarak değerlendirilmesi sonucu,kendilerini
tekrar bir yanılgı içine sokmuş olmaktadırlar.
Not:Ayetler
açısından Reenkarnasyon değerlendirmesi
aşağıda verilen kaynakçada mevcuttur.
Kaynakça:
AHMED
HULUSİ- RUH-İNSAN-CİN
AHMED
FEVZİ YÜKSEL-YENİDEN DOĞUŞA İNANIYOR MUSUNUZ?
-METAPSİŞİK İLMİ
ARAŞTIRMALAR CEMİYETİ
VE REENKARNASYON
JOHN GRIBBIN- KOZMİK POSTACI
MICHAEL TALBOT-HOLOGRAFİK EVREN
|