Rölativite Teorisi
5. Bölüm

Şimdi yine bir maddesel cismi göz önüne alarak bu nesneyi de ışık hızına yakın bir değere doğru hızlandıralım. Ancak, bu sefer cismin hareketi boyunca sahip olacağı değişiklikleri, kuantum fiziğinin verilerini de göz önünde bulundurmak suretiyle biraz daha detaylı bir biçimde görmeye çalışalım.      

Bildiğimiz gibi cisimler klasik hızlarda hareket ettikleri sürece üzerlerinde hiçbir değişiklik gözlemlenmemekte ve bu yüzden de durgun haldeki görünümlerini daima korumaktadırlar. Fakat klasik hızların üzerine çıkıldığında, cisimler hızları oranında maddesel özelliklerini yitirerek dalgasal özelliklerini ortaya koymaya başlarlar. Yani madde-dalga dualitesi gereği olarak. Bu madde dalgaları fikri ise; ünlü Fransız fizikçi Louis de Brogle tarafından 1924 yılında ortaya konulmuştur. Yani her bir madde, hızlandığında (dalga boyu= Planck sabitesi / kütle x hız) madde-dalga dönüşüm formülü uyarınca maddesel (parçacık) özelliğini yavaş yavaş kaybederek dalgasal özelliğiyle hareket etmeye başlar. Maddenin bu şekilde sahip olduğu dalgalara de Brogle dalgası, madde dalgası, Shördinger dalgası ya da olasılık dalgası adı verilmektedir. (bkz. Gördüğün Yarattığın mıdır? / www.gulizk.com / fizik)

Günlük hayatta gördüğümüz nesnelerin dalgasal yönlerinin görülmemesi ise, cisimlerin ışık hızından çok düşük hızlarda hareket etmelerinden ileri gelmektedir. Daha doğrusu, düşük hızlarda dalgasal özellikleri ihmal edilecek düzeyde olduğundan maddesel yönleri ağır basmaktadır. Oysa tanecik boyutlarına baktığımızda durum bunun tam tersi olarak parçacıkların dalgasal yönleri ön planda olup parçacık yönleri çok daha az (geri planda)dır.

Tekrar özetlersek; katı olarak kabul ettiğimiz maddeler hızlanmaları oranında maddesel yönlerini bırakarak yavaş yavaş enerji dalgalarına doğru kaymaya, dolayısıyla yoğunlukları da azalmaya başlar. Işık hızına çok yakın bir hızda ise, maddenin çok büyük bir kısmı enerji çok çok küçük bir miktarı da ihmal edilebilecek düzeyde kütle olarak kalmaktadır. Bu sırada Einstein denklemlerindeki cismi hızlandırmak için verdiğimiz enerjinin cismin kütlesine eklenmesi durumunu da göz önüne aldığımızda diyelim ki ışık hızının % 99’ una yakın bir hızda iken cismin kütlesi yedi kat artmış olsa bu kütle artışı da enerji olarak cisme eklenmektedir. Böylece cisimler tam ışık hızına ulaşmadan da enerjiye dönüşerek dalgasal yapıya bürünebilmekte ya da benzer ifadeyle madde dalgalarına dönüşmekte ve bu hızla dünyayı bir saniyede yine yedi kez dolaşabilmektedirler. Yine sahip oldukları dalgasal (şeffaf, latif) yapıları dolayısıyla, önlerine çıkan her tür madde ve enerji alanlarının içinden etkilenmeksizin geçebilmekte, hızlarını düşürdükleri anda da tekrar üç boyutlu görünümlerine, katı nesne durumlarına geri dönebilmektedirler. Böylece cisimler çok çok hızlı bir biçimde saniyenin yüzde, binde, milyonda... bir oranında ışınlanmış yada yer değiştirmiş olurlar. Mesela bir taşı klasik hızlarda cama doğru attığımızda cam kırılırken, aynı taşı ışık hızına yakın bir hızda fırlatmış olsaydık taş bu sefer de Brougle dalgalarına yani ışına dönüşmesi dolayısıyla camı kırmadan karşı tarafa geçmiş olurdu. 

Bununla birlikte maddeleri hızlandırmayıp bunun yerine ona eşdeğer çekim güçlerine maruz bırakırsak cisimler yine aynı özelliklerini sergilerler. Bunun için gerekli olan iki güçten gravitasyonel (kütle-çekim) kuvvetini oluşturmak imkansız görünse de Elektromanyetik alanları kullanarak bu tür şeyleri gerçekleştirmek mümkündür. Yani cisimlere çok güçlü elektrik ve manyetik alanlar uygulandığında cisimler bu gücün oranında maddesel özelliklerini bırakarak dalgasal formlarına dönüşürler. Artık bir dalga haline gelen nesne ya da nesneler, başka bir yere yönlendirilip o noktaya ulaştıklarında orada bulunan elektrik ve manyetik alanların bu sefer yavaş yavaş kesilmesi suretiyle bu cisimlerin tekrar maddeleşmesi sağlanabilir. Eğer bir cisme uygulanan bu alanları çok çok daha güçlü bir değere ulaştırmış olsaydık bu durum, cismi tam ışık hızına ulaştırmakla eş anlamlı olacağından cismi bir karadelik haline dönüştürmüş olurduk.

Burada çok önemli bir husus da aynı olayı gerçekleştirmek için cisimlere çok güçlü elektrik ve manyetik alanlar uygulamak ya da ışık hızına yakın hızlara ulaştırmak yerine sadece uygun elektromanyetik dalgaları göndererek de aynı şeyler meydana getirilebilir. Tıpkı bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi. Yani cismin dalgasal özelliğini ortaya çıkartmak için güçlü enerjiler vermek yerine, çok daha az bir enerji ile maddeyi bu hale dönüştürmek için o nesneyi bu yönde bilgilendirmek yeterlidir. Çünkü ünlü fizikçi Prf. Sir Arthur Eddington’ un da belirttiği üzere tüm varlık, her şeyin en temel yapı taşı olan bilinçten (bilgiden) kurulmuş olan yapılar değil miydi?. Böylece biz kuvvet, güç olarak nitelendirdiğimiz şeye Bilincin bir boyuttaki görüntüsü ya da o boyutta aldığı isimdir diyebiliriz. Bu yüzden güç, kudret daima ilme bağlıdır. Dolayısıyla, o şeyin belli bir yönüne ait değil de, diğer boyutlarıyla birlikte ilmine vakıfsanız çok büyük enerjiler harcamadan da bu ve benzeri türden şeyleri gerçekleştirilebilirsiniz. Zaten bu tür fenomenleri çok daha geniş ve büyük planda gerçekleştirenlerin, bunları olması gerekenin çok çok altında bir enerji ile meydana getirebilmelerinin nedeni budur.

Keramet ehli, kendindeki meleki güçleri (melekleri), istidraç sahipleri de Cinleri kullanarak ya da farkında olmaksızın onların sayesinde hem cisimleri hem de kendilerini görünmez kılabilmekte veya ani olarak yer değiştirebilmekte, hatta olmayan nesneleri var edebilmekte, maddeleştirebilmektedirler.

Örneğin, kendisini White Hawk adında bir ruhsal rehber olarak tanıtan ve insanları kandıran bir Cin bir celsede medyum aracılığıyla bu işi nasıl yaptığını şöyle anlatmaktadır. “Herhangi bir katı cismi, çözülene kadar, atomik titreşimlerini hızlandırırım. Bir an gelir, siz bedenliler için bu cisim görülmez bir hale gelir. Cismin ortaya çıkması için de aynı işlemin tersi uygulanır. Yani, atomik titreşimi yavaşlatırım.” Görüldüğü üzere, ışınsal varlıklar olan Cinler, cisimleri maddesel dalgalara ayırdıkları gibi isterlerse bu dalgaları dünyanın herhangi bir yerine yönlendirmek suretiyle de orada tekrar maddeleşmelerini sağlayabilirler. Madde üzerine her tür şekilde etki edebilen Cinlerden İfrit adıyla bilinen öyle güçlü sınıftan olanları vardır ki, bunlar abartısız olarak Japonya’da bulunan bir gökdeleni bir saniye içerisinde Amerika’nın New York kentindeki herhangi bir yere dikebilir yani ışınlayabilirler. “Peki o zaman neden şu anda böyle bir şey yapmıyor ya da yapamıyorlar?” diye bir sual sorulabilir. Bunun cevabı, yeryüzünde her an mevcut olan Evliya zümresinin onlarla bu boyut arasında koruyucu bir alan oluşturmuş olmalarıdır. 
Bizzat böyle bir olay Kuranı Kerim’deki Hz Süleyman (as) olayında geçmektedir. İfade ise aynen şöyle: “ Süleyman kendi cemaatine: “ Ey cemaat! Onlar Müslüman olarak buraya gelmezden evvel Melikenin (Belkıs’ın) tahtını hanginiz bana getirir?.” Cinlerden bir İfrit : “ sen makamından kalkmadan evvel onu sana getiririm. Ve bunun için kuvvet ve emniyet vardır” dedi. Kendisinde kitaptan bir ilim olan (zat); “Ben onu gözünü yumup açmadan (kırpmadan) sana getiririm” dedi.”   (Neml- 38, 39, 40)
Bu ayetten anlaşılacağı üzere, insan ve cinlerin bu tür şeyleri meydana getirebilecek özelliklere sahip oldukları ancak “ sen makamından kalkmadan evvel onu sana getiririm...” sözünden Cinlerin yapmakta oldukları işlerin bize göre bir anlıkmış gibi görünse de gerçekte zamana dolayısıyla mekana tabi oldukları, bu nedenle de ışık hızının altında hareket ettikleri ve yeteneklerini sergiledikleri, buna karşın Salt Bilinç boyutunda kendini tanıyan, bilen insanın ise, tabanda ışık hızı ve ötesindeki düşünce, bilinç hızına sahip olduğu, bu yüzden zaman ve mekana tabi olmadığı için de o nesneyi an içinde getirdiği bilinmektedir ki, işte bu özelliğe sahip olan bu zat da (Hızır olduğu söylenmekte) “Ben onu, gözünü kırpmadan sana getiririm...” diyerek sözünü tamamlamadan tahtı getirmiş olur.
Maddenin aslı olan enerjiye oradan da tekrar maddeleşme olayı, cisimlerin yer değişmesi ışınlanmasını meydana getirirken, enerjinin yoğunlaşıp madde halini alması ise; cisimlerin materyalize edilmesi yani ortada hiçbir şey yokken çeşitli şekillerde madde üretilmesini oluşturur. Bu materyalizasyon olayını Cinler ve onların frekansında olan, fakat anlayamadığımız için bizim tarafımızdan Veli, Aziz, Kamil İnsan, Rahip, Yogi, Fakir...  vb olarak isimlendirdiklerimiz ile toplumun çeşitli sınıflarından yer alan benzer özellikli insanlar da gerçekleştirebilmektedirler.

Devam edecek

Not:
Karadelikler başlıklı makalemizin 2. ve 4. bölümlerine ekleme ve düzenlemeler yapılmıştır.

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 17.03.2004
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail