Boşluk
kavramı dinsel alanda olduğu gibi, bilimsel dünyanın da
ilgilendiği bir konudur. Yani, evren dediğimiz yapıyı
meydana getiren alt boyutlara indiğimizde sırasıyla, moleküler,
atomik, parçacık ve ışın boyutu yanında acaba boşluk ile
mi, yoksa boşluğun aslında boş olmayıp tüm varlığa yansıyan
daha temel düzeyde
var olan bir düzenle mi karşılaşırız? Şimdi bunu görmeye
çalışalım:
Bhom-Aharov
kendi isimleri ile anılan bir yasa ile, uygun koşullar altında
bir elektronun, herhangi bir elektronu bulma olasılığının sıfır
olduğu bir bölge için manyetik alan bulunduğunu hissedebilme
yetisine sahip olduğunu bulmuşlardır. Bu da sıfır nokta
enerjisi denilen kavramla paralellik gösterir. Yani; uzayı
mutlak sıfır sıcaklık sınırına dek soğutarak, (bilinen
her türlü elektromanyetiksel alanların ısı, ışık …vb.
sıfırlanması sağlanarak), mutlak boşluğa ulaştığımızda
Astrofiziğin kabul ettiği gibi (*), bir boşlukla karşılaşmayıp
elektromanyetik alanlarla dolu, hiç durmadan kımıldayan bir
dalga yüzeyi gibi kaynaşarak madde-antimadde çiftleri yaratan
dalgasal bir enerji görüntüsü şeklinde var olduğunu görürdük.
Bu
duruma Jhon Wheleer, “hiçbir düşünce bana şundan daha temel görünmüyor: Boşluk, boş
değildir; en şiddetli fizik olaylarının oluştuğu yerdir”
diyerek, Richard Feyman’la birlikte; bir elektrik ampulünün
içindeki boşluğu incelediklerinde, boşluğun enerjisinin
gezegenimizin tüm okyanuslarını kaynatmak için yeterli olduğunu
buldular. Ve daha kapsamlı hesaplamalar, olayın bundan da
korkunç olduğunu, yani uzay boşluğunun her bir santimetreküpünün
bilinen evrendeki tüm maddelerin toplam enerjisinden daha fazla
enerjiye sahip olduğunu gösterdi.
Boşluğun
bu özelliğini daha iyi anlamak için, kuantum fiziğinin
temellerine inmek gerekir ki, bu kuram, Haysenberg’in
belirsizlik ilkesidir. Bu eşitsizlik bize,bir elektronun
enerjisi ölçülürse ve bu ölçüm çok kısa fakat belirli
bir zaman alırsa, enerji ölçümündeki belirsizlik ölçümün
süresi ile ters orantılı olduğundan çok kısa süreler için,
enerji ölçümündeki belirsizliğin çok önemli olabileceğini
gösterir. Ve bu sonsuz küçük süre içinde, bu enerjinin son
derece büyük olabileceğini düşünmek için bir engel
yoktur.
Sonuç
olarak, boşluktan kısa yaşamlı parçacıklar yaratılabilir.
Ve yaratılan parçacıkların var oluş ve yok oluş süreleri
ne kadar kısa ise, enerjileri de o kadar çok yüksek olacaktır.
Bunun sonucu olarak da; boşlukta yer değiştiren bir elektronu
her tarafından kararsız parçacığın oluşturduğu bir çorba
içinde yüzüyor ve onların sürekli saldırısına uğruyor
olarak düşünebiliriz. Biraz daha ilerletirsek; elektronu bir
atom çekirdeğine bağlayan elektromanyetiksel alanın
dalgalanmalarından dolayı kararsız parçacıklar çorbasından
bir elektron-pozitron parçacık çifti yaratıldığında, bu
parçacıkların yaratılıp yok edilmesi sonucu boşluğun
elektrik yüküyle kutuplanmasına (**) neden olarak elektronun
çekirdek çevresindeki yörüngesinin hafifçe değişmesine
yol açarlar. (Willis Lamb, Lamb kayması adını verdiği bu küçük
yer değiştirmeyi olağanüstü bir duyarlılıkla ölçmeyi başarmıştır.)
Bu durumu ilk gösteren deney 1940’lı yılların sonuna doğru
Handrik Casimir tarafından gerçekleştirilmiştir. Deney kısaca
şöyle; (kararsız bir parçacık çifti gözlenmese bile,onların
yığınsal etkisini gözlenebilmesinin yardımıyla),içi boş
bir kapalı kaba, iki metal yaprak yerleştirilerek sistem soğutulur.
Sıfır nokta enerjisi değerine gelindiğinde, madde
–antimadde parçacıkların neden olduğu aynı
elektromanyetiksel etki bu iki yaprağı birbirlerine doğru
iter. Ve bu en küçük fazlalık basınç, 1958 yılında M.
Spernaay tarafından ölçülmüştür.
Bununla
birlikte fizikçi Unruh da ivmesiz (sabit hızla hareket eden ya
da duran) bir gözlemcinin boşluk olarak gördüğü, algıladığı
bir halin yani gerçek parçacıkların olmadığı bir
durumdan, sabit bir ivme ile hareket eden bir gözlemci tarafından,
tıpkı ısıtılmış fırın içinde belli bir sıcaklık değerindeki
ışıma gibi algılanabileceğini göstermiştir. Değişen
ivmeli bir hareketin oluşturacağı algılama düşüncesinin,
boşluğun kuantumlaşması ile, genel görecelik arasındaki
ilişkinin varlığını gösteren ayrı bir deney de Ünlü
Fizikçi Paul Davies ve Stephen Fulling tarafından, boşluktaki
bir ayna titreştirilip foton ışıması oluşturularak gösterilmiştir
Vakumun
ilginç özelliği hakkında
bir benzetme yapan fizikçi Sidney Coleman, bunu şöyle
açıklamaktadır: “Sıfır şüpheli bir sayıdır. On yıl
boyunca, maaşınızı göz önüne almadan para harcadığınızı,
sonunda harcamalarınızla kazandığınızı karşılaştırdığınızda,
ikisinin kuruşu kuruşuna denk çıktığını düşünün,
kozmolojik değişmezin sıfır çıkması bundan daha da az bir
olasılıktır”. Burada ifade edilen kozmolojik sabit,
Einstein’ın ilk olarak durağan ve genişlemeyen bir evren
modeli için genel görecelik denklemlerinde, kütle çekimine
karşı itme gücü olarak yerleştirdiği bir sabittir. Fakat
evrenin genişlemesi ortaya çıkınca, Einstein bu durumu
“hayatımın en büyük hatası”şeklinde dile getirdi. Günümüzde
ise bu sabit, boşluğun hiçbir maddesel yanı olmayan enerji
yoğunluğu olarak yeniden yorumlanarak evrenin enerji yoğunluğuna
eklenir. Bunun nedeni de, evrenin bugünkü genişlemesinin,
vakumdaki bu yoğunluk etkisinin evreni şişirdiğini göstermesidir.
Aynı
zamanda, uzay ve zamandan bağımsız olan bu sonsuz enerji
okyanusunun holografik özellik göstermesiyle birlikte, bilinç
özelliğine de sahip olduğunu düşünen bilim adamlarından
Fizikçi E. Walker, gizli değişkenleri bu boyutta bilince eşitlerken,
diğer bir matematikçi ve Filozof
C.A.Mouses da bilinci kuantum vakum potansiyeline sıkıştırarak
“durum vektörünü çökerten bilincin kendisidir” der. Görünen
maddenin, olağanüstü bir büyüklük ve potansiyeldeki bir örtük
fiziksel enerji denizine dayalı olduğu ve denklemlerin de bu
örtük düzeni betimlediğini söyleyen Ünlü fizikçi David
Bohm da “madde bu
devasa vakum potansiyelinde küçük bir dalgacık gibidir... Bu
örtük düzen bizim madde dediğimiz şeyin çok ötesindeki
bir gerçekliği içerir.Maddenin kendisi bu arka planda salt
bir dalgacıktır” diyerek kuantum potansiyelini (elektromıknatıssal
alan olan) bu enerji okyanusu olduğunu belirtir.
Ve
Bhom devam ediyor: “Uzayda
boşluk yoktur. O doludur. Bir vakum değil, maddeyle dolu bir
alandır. Ve biz dahil, her şeyin var olduğu temeldir. Evren
bu kozmik enerji denizinden ayrı olmayıp bunun yüzeyindeki
bir dalgacıktır. Düşünülemeyecek kadar bir engin bir
okyanusun ortasında, ona kıyasla ufak, uyarıcı bir desendir.
Ve bu, maddenin, enerjinin, yaşamın her konfigürasyonunu, kuasarlardan,
Shekespeare’nin beynine, çift sarmaldan galaksilerin büyüklük
ve biçimini kontrol eden güçlere kadar mümkün olan her şuurlu
hareketi kapsayarak bu denizin ötesinde de akla sığmayacak
başka düzenlerin,daha ileri aşamaların sonsuz basamaklarına
uzanmakta olduğunu” ifade etmiştir.
Astrofizikte
ise, kuantum boşluğu, farklı eğriliklerin veya farklı
topolojilerin bir kaynaşması olarak, solucan delikleri ya da
(J.Wheleer’ in belirttiği) kuantum köpükleri dediğimiz
tekilliklerin (ki bu çoğul ifade, bize göre olup gerçekte
Tek bir yapının çoğul görüntülerinin) uzay zamanın yittiği
yerde sürekli olarak meydana gelip yok olan boyut olarak
nitelendirilmektedir.
Bu
alanlar hiçbir parçacık içermediği, ancak tüm parçacıklar
bu alandaki gerilimlerinden meydana geldikleri için bu alana Büyük
Birleşik Alanlar olarak bakılmaktadır.Amerikalı fizikçi
David Finkelstein şöyle söylemekte: “vakum kuramı, her şeyin
teorisi olarak görülmektedir”.Varlığın bu alandaki yerini
kafamızda daha iyi canlandırmamız için, her şeyin seslerden
meydana gelmiş, ses dünyasında var olduğunu düşünelim, bu
taktirde vakum bir davul derisi ve çıkardığı sesleri de o
derinin titreşimleri olarak görülecektir.
hologramk@yahoo.com
İstanbul
- 27.03.2003
http://gulizk.com
*Astrofizik,
Klasik fizik gibi, boşluğun varlığını kabul ederek
yıldızlar arası uzayın boş olduğunu ve maddenin bu
boşluktan meydana geldiğini söyler.
**Yüklü
parçacıklar arasındaki elektromanyetiksel kuvvet, hem
dalgasal hem de parçacık özelliğine sahip kuanton denen
sezgisel fotonların alış verişi sonucudur.
***Mutlak
sıfır sıcaklık;-273,36 derecesindedir.
-------------------
Kaynakça;
Popüler
Bilim Dergisi; “Kurtdelikleri”
, Kasım 2001.
Tubitak
Bilim ve Teknik Dergisi, “Boşluk
Enerjisi”, Sayı; 231.
|