Beyin,
telepati dalgaları yayınladığı gibi, durugörü dediğimiz, belli
bir yeri algılamayı sağlayan ve telepati dalgalarından farklı
türde, farklı frekanslarda dalgalar da yayınlamaktadır.
Durugörünün sistemi ise, beynin radar türü dalgalarının belli
bir mahale yönlendirilmesi ve o ortamdan dönen anlam yüklü dalga
boylarının tekrar beyinde çeşitli şekil ve düzeylerden
değerlendirilmesi sonucu oluşmaktadır. Durugörü, mekânsal
anlamda yakın ya da zamandan bağımsız, sınırsız biçimde çok uzak
mesafelere dönük olabileceği gibi, uzay-zamanın ötesindeki
boyutlara yönelik de olabilmektedir. Bu gelen bilgiler ise,
beynin veri tabanında yüklü olan verilerle sentezlenerek hayal
bölgesinde değerlendirilip çeşitli vizyonlar algılamalar
şeklinde oluşmaktadır. Bu yüzden, bazı vizyonlar o olayın
aynısıyken, aynıyla görünürken bazıları da ona en yakın suret ya
da olaylar şeklinde olmaktadır. Hayal bölgesine girmeden
değerlendirmeler ise, hissi müşahedeler şeklinde kendini
göstermektedir. Beynin ve yaydığı dalgaların holografik
özellikli olması nedeniyle alınan görüntüler, yaklaştırılıp
uzaklaştırılabilmekte, nesnelerin içine girilebilmekte,
cisimleri üç boyutlu, tüm pozisyonlarını hareketli olarak
görüntüleyebilmektedir. Tıpkı bir mistiğin, “ biz oturduğumuz
hasırdan Mısır’ı göremeseydik siz TV’ yi keşfedemezdiniz”
dediği gibi. Ayrıca, bu algılama durumu, işin farkında olan
birimlerin dışında, ruhun bedenden ayrılıp o ortam ve boyutları
gezip görmesi, sonra da bedene geri dönmesi olan Astral Seyahat
sanısını da meydana getirmektedir. Dolayısıyla, bu
anlamda Ruhun bedenden ayrılması, dışına çıkması ve
belli bir süre sonra tekrar bedene geri dönmesi kesinlikle söz
konusu değildir. Ancak ruhun bedenden ayrılması olayı, bu
durumdan ayrı olarak gerçekten mevcuttur. Işınsal bedenin
maddesel bedenden ayrılıp farklı mekân yada ışınsal boyutlara
gezmesi, seyahat etmesi ve çeşitli türden varlıklarla görüşmesi
olayı, Evliyaullah içinde Fetih özelliğine sahip Veliler ile tüm
evliya zümresi haricindeki sadece Nari boyutla rezonansta olan
ve o boyutta yer alan üst düzey şeytaniyet vasıflı cinlerin
yardımıyla, etkisiyle bazı istidraç sahiplerinde görülmektedir.
Bunun dışında kalan tüm bu haller, Keşif ehli Evliyaullah da
dahil olmak üzere tamamıyle beynin radar türü dalgaları
tarafından oluşur. Bu olay da, kapasiteleri oranında maddesel
boyuta, maddeye dönük ışınsal boyutlara yönelik olabileceği gibi
Keşif özelliğine dayalı olarak Berzah, cehennem ve cennet
boyutlarına dönük de olabilmektedir. Ancak şunu da belirtmek
gerekir ki, Fetih ehlinde de Astral seyahat dışında, hatta
kat be kat güçlü olarak radar dalgalarını kullanarak görme de
söz konusudur.
Burada hemen şu sorulabilir: “O boyutlar nerede ve nasıl bir
halde bulunmaktadır ki, bu radar türü dalgalar onlardan, o
ortamlardan yansıyıp bizde (beynimizde) görüntü
oluşturabilmektedir ?”. Bunun cevabı sistemin holografik
nitelikli olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü mekânsal olarak
bize göre sonsuz uzaklıktaki yerler, ortamlar ile tüm boyutsal
katmanlar ve bunlarda var olan varlık ve yaşam şekilleri zaman
ve mekana bağlı olmaksızın ışınsal olarak daima her yerde, her
ortamda mevcut bir halde bulunmaktadır. Bu nedenle beynin
yaydığı bu tür dalgalar, bize göre soyut, ışınsal yapı halinde
kendi boyutlarınca somut, maddesel olan bu boyutlardan bilgi
yüklenmiş (şifrelenmiş) olarak yansıyarak tekrar beyinde
değerlendirilmesi yani şifrelerin çözümlenmesi ile oluşur.
Bunlar da yukarıda da söylediğimiz gibi, ya direk görüntüler
yada beynin veri tabanına göre çeşitli suretlerde, sembolik,
rumuzlu görüntüler ki, bu durumda da bunların yorumlanması
gerekebilmektedir. Ayrıca, görüntüsüz olarak sadece his, duygu
biçiminde de bunlar çözümlenebilmektedir. Mesela Keşif ehlinde
rüya yada yakaza benzeri az yada çok yorumlamaya muhtaç sembolik
vizyonlar veya yorum gerektirmeyecek direkt hissi müşahadeler
varken Fetih ehlinde, direkt bizatihi görüntü vardır. Keza Fethi
Zulmanide de. Fetih, Keşiften üstündür. Zulmani olan Fethin,
Keşiften birtakım üstün görünen yanları olmuş olsa da Keşif,
Fetihi Zulmaniden oldukça üstündür. Çünkü, Nur boyutu tabanda
Keşifle algılanmakta ve yine keşif özelliğiyle Evrensel sistemin
belli boyutlarına dönük değil, tümüne yönelik olarak tabanda
okumaya başlar. Resul ve Nebilerle bu (Nur) boyutta birebir
görüşmeler, bilgi alışverişleri olmaktadır. Bu yüzden Fethi
Zulmani sahipleri ölüm ötesi gerçeklere tam olarak vakıf
olamamakta (böylece ahiret hayatını yok sayıp reenkarnasyon gibi
aslı olmayan boş algılamalara...vs girmekte), Resul ve Nebilerin
getirdiklerini algılayamamakta, bunun yerine kendileri kadar
onları algıladıklarından, kendileri gibi onları da
gördüklerinden, onların açıkladıklarına iman etmek, o doğrultuda
gerekli çalışmaları yapmak yerine, sadece onlara saygı duymakla
yetinmektedirler. Burada çok önemli bir nokta da, ister beynin
radar türü dalgalarıyla isterse de Ruhunu bedenden ayırmak
suretiyle olsun fark etme, Fetih ve Keşif özelliğine sahip
veliler dışındakilerin bu algılamaları sırasında içine
girdikleri çeşitli boyut ve bu boyutta bin bir kılık ve kimlikle
karşılarına çıktıkları ve ilişki kurdukları varlıklar, tamamıyla
Nari boyut içindeki Şeytani Cinlerdir. Zaten bunların, daha öte
boyutlara geçmesi de mümkün değildir. Her zaman aramızda
olmasına rağmen göklerden geldiğini, tüm Resul ve Nebileri
kitaplarıyla birlikte kendisinin gönderdiğini, onların her
birinin de kendisi olduğu yalanını dile getirecek olan Deccal
lakaplı birim de bazı yönlerden üstünmüş gibi görünse de O da,
Keşfin Altındadır. Nerde kaldı, hükmü altında bulunduğu Fethi
Nurani!.
Zaman ve mekânın izafiyeti (rölativitesi) dolayısıyla geçmiş-
şimdi ve geleceğin aslında aynı yer ve boyutta olması nedeniyle
de durugörü ile yatay genişleme sonucu şimdiki zaman içinde yer
alan (ya da olmakta olan) olaylar ve insanlar hakkında her türlü
bilgi alınabileceği gibi, dikey yükselişle de yine kapasite
oranında geçmiş ve geleceğe ait her türlü bilgiye de
ulaşılabilmektedir. Keşif ve Fetih sahiplerini bir kenara
bırakırsak kontrolsüz olarak kendiliğinden gerçekleşen bu
olaylar, ulaşıldığı ölçüde rüya yoluyla kendisini daha sık ve
net gösterirken gündüz normal yaşantımız sırasında da
etkileri, nadir de olsa görülmektedir. Çünkü uyanıkken de beyin
bu tür dalgaları yayınlamakta şu ana ya da geleceğe ait
bilgilerle geri dönebilmekte bu da sonuç olarak kendisini
çeşitli görüntüler dışında çeşitli his, duygu, içe doğma...vb
(ki olanlar içinde büyük çoğunluğu böyledir) ile kendini belli
etmektedir. Böylece geleceğe ait sezgiler meydana gelir. Daha
çok yakın geleceğe dönük olarak. Ancak değerlendirilenler,
değerlendirilmeyenlerin yanında oldukça azdır.
Yine Evliyaları işin içine katmadan düşünürsek, kontrollü ya da
kontrolsüz olarak uyanıkken, rüyada, O.B.E ya da B.D.D denilen
beden dışı deneyimle geleceğe dönük vizyonların görülmesi de
böyledir. Ancak, çok önemli bir husus bu olayların korunmasız ve
kontrolsüz olması nedeniyle ışınsal varlıkların etkileri göz
ardı edilmemesi gerektiğidir. Her ne kadar birtakım doğru
bilgilere ulaşılsa da. Hele hele bunların en iyileri olan üst
düzey istidraç sahiplerinde (ki bu da her biri kendi arasında
oldukça büyük farklılıklar bulunmaktadır) bile bu etkiler mevcut
iken. Yalnız, OBE’ deki bazı olaylarda bunlardan tamamen
farklı olarak gerçekte öyle bir şey olmamasına karşın,
ışınsal varlıklar tarafından o anda, sanki geçmişte geleceğe ait
bir vizyon, algı görmüş, hissetmiş imajı oluşturulmasıyla da
meydana getirilmektedir. Ancak birim ya da birimler açısından
bunların ayrımlarını yapmak hemen hemen imkânsız gibidir.
Geleceğe dönük sezgiyle ilgili
olarak kimi bireyler, bir uçağın düşeceğini, otobüsün kaza
yapacağını...vs önceden doğru olarak sezmiş ve bu uçağa, otobüse
binmeyerek ölümden kurtulmuş kimileri ise, çocuklarının bir sel
baskınında boğuldukları görüntüsünü alınca onları tehlike
bölgesinden zamanında uzaklaştırabilmişlerdir. Ünlü gemi
Titanik’ in batacağını da on dokuz kişi (ki bunlar sadece
belgelenen, bilinenlerin sayısı) önceden sezmiş ve bu olgu
belirlenmiştir. Bunlardan bazısı, geminin batacağını önceden
çeşitli şekillerde sezmiş olsa da durumu ciddiye almayarak
gemiyle aynı sonu paylaşmıştır. Amerika’ da yirmi sekiz tren
kazası konusunda yapılan istatistik çalışmalarda William Cox,
kaza günlerinde trene binen insanların diğer haftalarda aynı gün
trene binen insanlara oranla daha az olduğunu saptamıştır. Bazı
insanların kendi başlarına gelecek ya da başka olaylara ait olan
görüntüleri gördükten sonra bunları gerçekten yaşadıklarına ait
belgeler de bulunmaktadır. Birçok bilimsel ve toplumsal olayın
öncesinde birden fazla hatta onlarca... İnsan tarafından da bu
olaylar bilimsel anlamda tespit edilip kanıtlanmıştır. Mesela,
birçok kişi tarafından önceden sezilen (algılanan) Keneddy
suikastı bunlardan biridir. Hem buna, hem de medyumların
algılama türüne bir örnek vermek istediğimizde, karşımıza birçok
bilim adamı tarafından incelenen Jean Dixon adındaki sıradan bir
ev kadını karşımıza çıkmaktadır. O, 1952 yılında Washington’daki
Aziz Matthew kilisesinde dua ederken aniden gözlerinin önünde
Beyaz saray görünmeye başlar ve karanlık bir bulutta 1960 yılını
veren sayılar belirir. Daha sora da bu tarihin yazılı olduğu
kapının önünde dikilmekte olan Keneddy’i görür. Birden içinden
yüksek tonla bir ses duyar ve ona bu kişinin Demokrat Parti’den
1960 yılında başkan olacağını ve başkanlığı sırasında da suikast
sonucu öldürüleceği bildirilir. Suikasttan on bir yıl önce
gördüğü bu olayı başkana açıkça bildirir. Hatta, yine 1960
yılında kristal küresine baktığında bu sefer, Beyaz Sarayın
büyük kara bulutlarla kaplı vizyonunu görür. Başka bir zamanda,
Kennedy’ nin kardeşinin öldürüleceği Los Angeles’ taki
Ammbasador otelinde hayranlarıyla yemekteyken kendisine
Kenedy’nin kardeşi hakkında yöneltilen bir soruya karşılık yine
benzer türden algılar içine girer ve onun bulundukları otelde
öldürüleceğini açıkça ima eder.Gerçekten de bir hafta sonra
Kenedy’nin kardeşi, o otelde düzenlenen bir suikast sonucu
öldürülür. Amerika’ da ünü artan ve çocuk yaşta iken (aslında bu
tür insanların hemen hemen tümünün ortak özelliği, daha çocukken
bu yeteneklerine aileleri, arkadaşları...tarafından bizatihi
şahit olunmasıdır) bu yeteneği ortaya çıkan Dixon’ un
kehanetleri bunlarla sınırlı değildir. Benzer vizyonlarla Gandhi
suikastını altı ay öncesinden görmüş, kimler tarafından
öldürüleceğini ve Hindistan’ın bölüneceğini bildirmiştir. 1962
yılında da Regan’a bir gün başkan olacağını söyler. Bunun
dışında tanıklar huzurunda (bunlar bürokratlar,
siyasetçiler...vs dir) hiç beklenmeyecek o dönem siyasal
kişilerin durumu ve olayları hakkında da önceden çok şaşırtıcı
doğru bilgiler de vermiştir. Parapsikolojik araştırmalar
konusunda önde gelen birçok araştırmacı ve bilim adamyla yaptığı
deney sonuçları ise, tıpkı benzerlerinde olduğu gibi en azından
“sıra dışı”, “açıklık getirilemeyen” kategorisinde olmuştur.
Dixon, kehanetlerini bu tür görüntülerin dışında, kristal
küresinde belli vizyon görmek ya da o kişinin elini tutmak, o
kişiye dokunmak suretiyle de yapabilmektedir. Bazı medyumların
kristal küre, cam, ayna,...vs bakmalarının sebebi ise, bu
nesneleri odaklanma objeleri olarak kullanarak vizyonları
bunların üzerinde üç boyutlu olarak görmeleridir. Bazı cinciler
de bu nesneleri kullanmakta, ancak bunlar üzerindeki görüntüler
cinler tarafından o kişi beyninde oluşturulmaktadır. Ayrıca şunu
da belirtmek gerekir ki bunlar, afaktan olan Fetih ve Keşif
özelliklerinin çok sınırlı, oldukça düşük düzeylerdeki
numuneleridir. Numune olmaları nedeniyle de elbette bunlar
beraberinde yanlış, eksik algılamalarını, algılananları
anlamamalarını, yanlış değerlendirmelerde bulunmalarını da...vs
beraberinde getirmektedir. Ancak bu, onların bildikleri
olayların (bardağın dolu olan kısmının) ihtimal hesabına göre
sıfır (imkânsız) olmasını da ortadan kaldırmamaktadır. Bunun
dışında gözleri açık ya da kapalı fark etmez havada, duvar
içinde de seyrediyormuşçasına da algılayabilmektedirler. Bu da
görüntünün göze bağlı olmadığını
beynin bir projeksiyonu olduğunu
göstermektedir.
Jule Sezar’ın karısı Calpurnia da rüyasında kocasının bir
suikast sonucu öldürüldüğünü görür ve bunun üzerine Sezar’n
senatoya gitmemesi konusunda uyarır. Fakat Sezar bunu dinlemez,
senatoya gider ve orada haince bıçaklanarak öldürülür. Aynı
şekilde Abraham Lincoln de suikastten önce öldürüleceğini
rüyasında görür. Mark Twain gibi tanınmış oyun yazarlarının,
siyasetçilerin, bilim adamlarının (hatta bazı önemli buluş ve
teoriler bu şekilde ortaya çıkmıştır) daha sonra gerçekleşen
rüyaları da belgelenmiş durumdadır.
Telepati ve durugörü deneyleri, denekler uyanıkken veya hipnoz
altında yapıldığı gibi, rüya yoluyla da gerçekleştirilmektedir.
Bazen bunları yaparken transa rahat girmeleri için birtakım
uyuşturucu ilaçlar da kullanılmaktadır. Çünkü gevşeme durumunun
DDA’ ların artımında çok büyük etkisi vardır. Bu yüzden kahinler
durugörüye girmeden önce hassaslaşmak için beyin çalışmasını
negatif yönde etkileyen statik elektriği atıp tekrar sudan ozmoz
yoluyla beyni enerji takviyesi yapması için duş almakta, rahat
elbiseler giymekte, uyuşturucu otlar ya da tütsüler...
kullanmaktadırlar. Telepati de bir başka kişi ya da kişilerin
beyinleri aracılığıyla görme, duyma, hissetme...vb varken,
durugörüde herhangi bir aracı olmaksızın, direkt
yapılmaktadır. Bunlar fotoğraf veya çeşitli imgeler
biçiminde de tezahür etmekte ya da üç boyutlu hareketli
görüntüler şeklinde olmaktadır. Deneylere genel olarak
baktığımızda, her ikisinde de, bazen mühürlenmiş zarflara
konulan zener kartları, çeşitli sayısal ifadeler, çeşitli
cisimler, şekiller, şifreler, kelimeler, çeşitli hedef
yerleri...vs bulunmaktadır. Telepatide ayrıca diğer çiftin
dokunduğu, kokladığı... nesneleri tanımlamaları da
bulunmaktadır. Ve yapılan çalışmalarda denekler istatistiki
olarak bunların kabul edilmesi gereken en alt sınır değerin çok
çok üstünde doğru cevaplar vermişlerdir. Türüne göre bazı
deneylerde denekler olayın ayırt edici detaylarını dahi
bilebilmişlerdir. Hele bunların içinde bazıları, oldukça dikkat
çekicidir. Başarı düzeyleri ise, deneyin türüne göre binde
bir ihtimalden başlayıp yüz binde, milyonda, milyarda bir
ihtimalle bilinebilecek olayların tanımlanması şeklinde oldukça
yüksektir ki bu da şans faktörünü tamamen ortadan
kaldırmaktadır. Bunların içinde göze çarpan bazı deney
sonuçlarında ise sujelerin, o andaki şeyi değil de, bir ya da
iki sonraki şeyleri bilmeleridir. Yani bu kişiler,
çeşitli türden telepati ve durugörü deneylerinde geleceği
görmüşlerdir. Bununla ilgili olarak da oldukça sık örnekler
bulunmaktadır. Ayrıca, duyu dışı algılamaya ait deneyler
bunlarla sınırlı olmayıp madde ötesi, maddenin boyutlarına ve
insan özüne yönelik olarak da gerçekleştirilmektedir ki bu
konuda oldukça ilginç birçok veri, önemli bilim adamlarınca
toplanmıştır.
(Bkz. Ruh, İnsan, Cin / Hz Muhammed (s.a.v) Neyi Okudu / Cuma
Notları / Sistemin Seslenişi I - Ahmed Hulusi / Holografik Evren
- Michael Talbot / Ybc. İnt. siteleri )
hologramk@yahoo.com
İstanbul - 05.07.2006
http://sufizmveinsan.com
|