Bu
kitap hakkında enteresan ve orijinal olan şey nedir?
Bu soruya cevap verirken, ben
günümüz biliminin şuurun maddesel temeli hakkında yaptığı
araştırmalarla kendinin farkında olma araştırmalarını bir
kenara bırakarak yeni ve orijinal bir konsept teklif
ediyorum. Bütün arzum, self/ego/nefsin temelde tamamen bir
hayal /illüzyon
olduğunu ve ruhun maddedeki bir yansımasından doğduğunu
göstermek (tıpkı gecenin karanlığında bir gölün sularında ayın
çok net bir şekilde yansıması gibi). Aynı zamanda ruh,
ışınsal bedenin bir yansıması olmasına rağmen bir
hayal/yanılsama/illüzyon değildir. Kitabın bir hedefi de
nefs/benlik konseptinin ruhtan nasıl farklı olduğunu
göstermektir.
Bunu yapabilmek için bizim ruhu dağıtmak ve tekrar
yapılandırmak üzere bir yolculuğa çıkmamız, tarihin ve zamanın
içinde ileri - geri hareket etmemiz gereklidir.
Bu tur, bizim ‘’boş/vakum’’ hakkında yeni bir vizyon elde
etmemizi sağlar. Bunun yanı sıra ölümlü ruhların bir hayal
olduğu hakkında bariz bir resim elde etmemizi ve temel gerçeğin
‘’Bir tek şuura sahip olan bir tek ebedi ruh’’ olduğunu
anlamamızı sağlar.
Kuantum öncesi veya Newtoncu görüşe göre, vakum/boşluk sadece
maddenin olmayışıdır. Ancak, modern fizikten çok çok evvel,
eski çağlardaki filozoflar, vakumu herhangi bir şey haline
gelebilecek bir potansiyel olarak görmüşlerdir.
Sonuçta, bu eski çağlardaki anlayışın, Newton görüşünün ortaya
koyduğu mekanik resimden çok daha fazla kuantum fizikle ortak
yönü olduğu ortaya çıkmaktadır.
Aynı şekilde, batının ruh hakkındaki geleneksel manevi vizyonu,
her kişinin ayrı, izole edilmiş şuura sahip olduğu şeklinde
idi. Ancak, ben bütün bu ayrı olarak düşünülen sayısız şuurlu
ruhların bir illüzyon olduğunu ve evrenimizin var olduğu zaman
diliminde bütün bunların tek bir şuura sahip olan tek bir ruhun
yansımaları olduğunu göstereceğim.
Ancak, bunu yapmak kolay değildir. Ruh (soul) ve ego/benlik
arasındaki ilişki, esrarengizliğini korumaktadır ve ben bunu
anlatmakta başarılı olsam bile esrarını korumaya devam
edecektir.
Ne ifade etmek istediğimi daha iyi anlatabilmek için ışık
hızından bir örnek vereceğim. Bütün gözlemciler kendileri ne
kadar hızlı hareket ederlerse etsinler, ışık hızı sabittir. Bu
olay çok iyi anlatılmasına rağmen, hala esrarengizliğini
korumaktadır. Biz, ışığın hızının neden değişmediğini
biliyoruz, ama bunun deneysel sonuçlarını incelediğimiz zaman
sonunda haşyetle görüyoruz ki, tabiat, oyununu oynuyor ve ışık
gerçeğini / faktörünü yerleştirebilmek için uzay ve zamanın
kıvrılmasını sağlıyor.
Ruh görünmeyen bir prosestir
ve bağımsız bir oluş/varlık değildir
Burada ruhla ilgili yeni bir
vizyon teklif ediyorum. Bu önerim, modern bilimin ışığında bizim
pek çok eski konseptimizi keşfediyor. Bu vizyonun temeli
‘’dokunulamayan, küçültülemeyen bir olasılıklar alanı’’ na
dayanır; yani bütün fizik madde ve enerjinin kendinden doğduğu
kuantum fiziği, dalga fonksiyonuna dayanır.
Modern bilim adamlarından belki de Budha’ya kadar pek çok kişi,
bu araştırmada bir kargaşa yaratmışlardır. Bunun sebebi ise
ışınsal beden (spirit), ruh (soul) ve benlik/ego arasında bir
ayırım yapmamalarıdır.
Benim araştırmalarıma göre ışınsal beden (spirit)
‘’vakum enerjinin görünmeyen titreşimleri
/vibrasyonları’’, soul/ ruh ise zaman içinde o
görünmeyen titreşimlerin/vibrasyonların yansımasıdır.
Benlik (ego/nefs) ise soul’un maddedeki yansımalarından ortaya
çıkan bir illüzyon/yanılsamadır ve de Budha’nın
önerisine göre vücudun duyuları (beş duyu) olarak açığa
çıkmaktadır. Sonuçta her üçü de birbiri ile ilişkili, ancak
temelde farklıdırlar.
‘’Görünmeyen proses’’ tabiri ile ne demek istediğimi
kuantum dalga fonksiyonu göstermektedir. Aslında bir
sonuç olmamasına rağmen, bu fonksiyonun bir etkisi vardır.
Böylece, bu dalga fonksiyonunun hiç ölçümlenmemiş olmasına
rağmen önemli fiziksel sonuçları vardır. Ruh (soul), bu
dokunulamayan olasılık alanının (uzayın boşluğundaki görünmeyen
proseslerin teşkil ettiği olasılık alanının) yanındadır/onunla
birliktedir.
Çoğu kez bu prosesler bizim günlük yaşamda ‘’gerçek’’ olarak
tanımladığımız proseslerin/işlevlerin yansıması şeklinde ortaya
çıkar.
Ancak, bu görünmeyen proseslerin kendilerine ait bir yaşamı
vardır ve kendileri hiçbir şekilde gözlemlenemeseler de bizim
gördüğümüz her şeyin, en basit şeylerin bile sebebidirler /
sorumlusudurlar.
Başka bir deyişle ruh/ soul görünmeyen bir prosestir ve
bağımsız bir varlık değildir. O olmadığı takdirde bağımsız
varlığın farkında olunmaz. İşte size bir analoji. Görünmeyen
prosesler madde planındaki varlığın sıradan prosesleri ile
ilgilidir. İnanıyorum ki, tıpkı bunun gibi soul/ruh da bizimle
ilişkilidir.
Biliyoruz ki kuantum fiziğinde görünmeyen proseslerin çok çok
önemi vardır.
Bunun en güzel örneğini ışığın atom ve moleküllerden yaptığı
dağılmada görebiliriz. Örneğin, her gün güneş ışığı hava
moleküllerinden dağılır ve gökyüzünün mavi rengini oluşturur ve
de bu oluşta görünmeyen elektronik prosesler vardır.
İstanbul
- 25.08.2003
http://gulizk.com
|