Yanlış Sorudan Ruh (Soul)
hakkındaki Yeni Anlayışa
Biz, ruhun
varlığı hakkındaki sorgulamamıza başlarken bizden öncekilerin de
yaptığı gibi ruhun tartışmak için kolay bir konu olmadığına
işaret ettik. Ruh madde midir yoksa bir yanılsama/illüzyon
mudur? Bu son derece doğal soru, modern bilim ve şu andaki
spirituel/manevi düşüncenin ayrılmasına ve aralarında bir
boşluk oluşmasına sebep oluyor ve bizi şu anda içinde
bulunduğumuz bölünmüş düşünce şekline getiriyor.
Biz madde olan her şeyi gerçek olarak kabul etmeye ve
bunun yanı sıra spiritual/manevi olan her şeyi de madde
ötesi ‘’beyond matter’’ olarak görmeye yönlendiriliyoruz.
Doğruyu bulmak için bizim geriye bu işin izini / kokusunu
kaybettiğimiz yere kadar dönmemiz gerekli.
Biz zaman içinde ileri ve geri hareket ederken, ruh hakkındaki
bu iki görüş sürekli olarak karşımıza çıkar. Bazı zamanlar,
ruh sanki çok fiziksel bir şeymiş gibi görünür, sanki bir objeye
ait renk veya onunla ilgili herhangi başka bir vasıfmış gibi.
Diğer zamanlarda ise daha derin, duygusal bir izlenim verir,
hatta dişi bir form alır. Kişi bu noktada hemen bu iki görüşü
bilimsel ve spiritual manevi olarak tanımlamak ister; bilimsel
/çünkü ruh maddedir) ve spirituel /ruh bir hayaldir). İşte bu
da sonuç da yanlış sorunun sorulmasından kaynaklanan bir hata
olarak karşımıza çıkar.
Ruhla ilgili fikir ayrılıkları, Yunan Medeniyetinin erken
dönemleri ile başlamıştır. Eflatun, ruhu bir ideal olarak
görmüş; ama Aristo, onu madde olarak görmüştür. Eflatun’un ‘’Phaedo’’
sunda Socrat ruhu çok net bir şekilde görünmez olarak
karakterize etmiş, ancak eşitliğin mükemmelliğini, güzelliği,
iyiliği ve diğer mükemmel vasıfları hissedebildiğini
belirtmiştir. Madde beden, gayri mükemmel,*** karışık ve
mükemmel olmayan anılarla dolu olarak görülürken, madde olmayan
ruh ise mükemmel ve hatasız bir hafızaya sahip olarak
belirtilmiştir.
Eflatun için ruh, görünmeyen veya hayali bir prosese en yakın
olandır. Ancak Aristo için ruh tamamen fizikseldir ve hatta çok
latif bir maddeden meydan gelmiştir.
Aristo ve Eflatun’ u inceledikten sonra, zaman içinde eski
Mısırlılar ve Kaldelilerin dönemine gidiyoruz. Burasının zaman
içinde özel bir yeri vardır, çünkü burada henüz ayırım
yapılmamıştır. Mutlak boşluğun içinde bölünmemiş spirituel ve
fiziksel evren vardır ve hem bizim realitemiz ötesi (etheral)
hem de madde olan her şeyin orijinini sağlar. Buradan
başlayarak, bilinen ruh modelini yıkıp kuantum fiziğinin de
yardımıyla yeni bir ruh modeli inşa edeceğiz.
Bundan sonraki adım ise ruhla ilgili olarak, maddeci ve
maneviyatçı görüşlerin arasındaki anlaşmazlığı çözmek. Bunu
yapabilmek için de ruhun evrenin bütünüyle olan ilişkisini
dikkâte almak gereklidir. Burada şöyle bir olasılıktan yola
çıkacağız: Ruhun zamanın sonunda bir bilgisayar programı olarak
var olduğunu düşüneceğiz. Ruhun bu fiziksel olmayan modeli bizi
tekrar geriye vacum/boşluğa götürür ki, hatırlanacağı gibi, biz
bu noktada ruhun aynı zamanda nasıl hem gerçek hem de gayri
fiziksel olabildiğini araştırıyorduk.
Bu, bizi yeni ruhu tanımlamakta ki ilk basamağa götürüyor:
Benlik ve ruh/soul arasındaki farkı bulmak.
Bundan sonra biz Budha’nın aklına dönüyoruz, yani self/benlik
ve ruhun var olmadığına. Burada ruh sadece bedenden
ayrılmakla kalmıyor, olasılıklar dünyasından da (alanından da)
ayrılıyor ve bir sihirbazın yaptığı illüzyon gibi tamamen yok
oluyor. Budha’nın ruhu bu şekilde inkâr etmesi, aslında bize
ruhun kendisinin de kendi tarafından nasıl kandırıldığını
gösteriyor ve bizi ruhun maddeye nasıl bağımlı olabileceğine,
hatta onun tarafından nasıl kirletileceğine dair görüşlere
götürüyor.
Bundan sonra modern bilimin evren hakkındaki görüşüne doğru
ilerliyoruz. Biz, eski ve yeniyi dengeleyerek cennet,
cehennem, ölümsüzlük, reenkarnasyon ve karma hakkında bilimsel
bir görüş elde ediyoruz. Bu da bizi her ne kadar dünya üzerinde
çok sayıda canlı yaşamakta ise de ruhun en temel bütün ve
tek bir varlık olduğu görüşüne götürüyor. En sonunda biz ruhun
bedenle nasıl konuştuğunu ve son bölümde ise ruh(soul), spirit(ışınsal
beden), benlik, ve maddenin nasıl ilişkili olduğunu göreceğiz.
Arzum, modern bilimsel çağa ruh/soul konseptini getirmekle ve bu
yöndeki çabalarımla eskiden beri süregelen insanın varlığı
hakkındaki probleme bir çözüm bulmak. Bu araştırmadan ve yeni
modelimden çıkan sonuca göre inanıyorum ki, sizi ölümle birlikte
bedenin yok olmasına rağmen ruhun ebediyyen devam edeceği
konusunda ikna edeceğim. Esas soru ise ‘’ Biz bu farkındalığı
nasıl açığa çıkarabiliriz ki insanlığın temeldeki iyiliği bütün
zamanda sürekli olarak yansımasını sürdürsün?’’
İstanbul
- 02.10.2003
http://gulizk.com
|