1 Nisan 1908'de New York Manhattan'da
doğdu. Yalnızlık, mahcubiyet, aşağılık duyguları, depresyon ve
mutsuzluk dolu bir çocukluk ve delikanlılık dönemi geçirdi.
Nefret dolu ve itici bir kadın olarak gördüğü annesini hiç
sevemedi; mutaassıp bir Musevi olan annesi sık sık Tanrı'nın
kendisini şu veya bu şey için cezalandıracağını söylerdi. Bu
tehditlerin de etkisiyle, daha küçük yaşta dine güvenmemeye
karar verdi ve ateist oldu. Buna rağmen, o dönemin anti-Semitik
eylemlerinden ve hücumlardan diğer Yahudiler kadar o da muzdarip
kaldı.
Brooklyn'de Erkek Lisesi'ni bitirdi;
çok zeki, yetenekli ve bol okuyan biriydi. New York Şehir
Koleji'nde hukuk tahsiline başladı ama bir gece kitaplarını atıp
okulu terk etti. Cornell Üniversitesi'nde felsefe ve psikoloji
okumaya başladı. Oradaki psikoloji hocası Prof.
Edward B. Titchener'i soğuk bulup beğenmediği için,
bir sömestre sonra New York Şehir Koleji'ne döndü. Bu sırada 20
yaşındaydı ve 19 yaşındaki kuzini Bertha ile
evlendi (bu "gelenek" ona yabancı değildi çünkü kendi anne
babası da kuzindiler). Orada da mutlu olamayınca Wisconsin
Üniversitesi'ne gitti, iki sene sonra felsefe dalında yüksek
lisansını aldı. John. B. Watson'un davranışçılık
ekolüne merak salıp psikoloji doktorasına
başladı. 1934'de doktorasını aldı ama gerek Büyük Buhran
döneminin gerekse anti-Semitik akımların etkisiyle, akademik bir
görev bulamadı.
Tıp fakültesine başladı ama kısa bir
süre sonra, tıbbın da tıpkı
hukuk gibi insanları tutkusuz ve olumsuz açıdan ele aldığına
kanaât getirerek, tıbbiyeyi de
terk etti. Hayatı boyunca sıkıldığı her şeyi terk etme
huyu bundan sonra da sürdü. Ertesi sene New York'a geri
döndü ve Columbia Üniversitesi'ndeki Teacher's Koleji'nde
E. L. Thorndike'ın asistanı oldu. Bir sene kadar
insan cinselliği üzerinde çalıştıktan sonra oradan da sıkıldı ve
ayrılıp Brooklyn Koleji fakültesine intisap etti.
1930'lar ilâ 1940'lar arasında New
York'da zamanın hemen bütün ileri gelen Avrupalı psikologlarıyla
irtibat kurdu. Bu zevatın çoğu Nazi tehdidinden kaçan Yahudi
psikanalistlerdi. Aralarında Erich Fromm,
Karen Horney, Max Wertheimer ve
Kurt Golstein sayılabilir. Alfred Adler'den
çok etkilendi ve uzun bir süre onun seminerlerine devam etti. Bu
arada tanıştığı antropolog Ruth Benedict'ten de
çok etkilenip Kanada'da yaşayan Yerliler üzerinde araştırmalar
yapmaya başladı. Buradaki gözlemleri kültürel farklılıkların
esâsen yüzeysel olduğu kanaâtine varmasına yol açtı; bu da,
ileride geliştireceği ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramı
için ufuk açtı.
Brooklyn'deki dersleri çok ilgi
çekerdi ve popülerdi. Konu hakkında hiç bir eğitimi olmamasına
ve sâdece uzaktan duyduklarıyla bir şeylerden haberdar olmasına
rağmen, talebelerine psikanaliz uygulamaya çalıştı. Bir süre
sonra da, psikanaliz yerine, kendince geliştirdiği kısa süreli
psikoterapi seansları yapar oldu. Sonradan bunlardan da büyük
ölçüde vazgeçti.
1940'lı yılların ortalarından itibâren
sıhhati bozulmaya başladı. 1946'da, henüz 38 yaşındayken, iyice
rahatsızlanarak iki kızını ve karısını alıp California'da
Pleasanton'a taşındı ve ismen de olsa Maslow Cooperage
Corporation'un başına geçti. 1949'da kısmen düzelerek Brooklyn
Koleji'ne geri döndü. 1951'de, Waltham Massachusetts'de yeni
kurulmuş olan Brandeis Üniversitesi'nin psikoloji bölümünün
başına geçti. Bol miktarda yazı yazıyordu ve şöhreti de iyice
artmıştı ama, dâima olduğu gibi, burada da hiç mutlu olamıyordu.
Talebelerinden artarak gelen ders verme tekniğiyle ilgili
eleştirilere kızıyor ve ürküyordu. 1967 Eylülü'nde ciddi bir
kalb krizi geçirdiğinde, 20 sene önceki teşhis edilemeyen garip
hastalığının da aynı şey olduğunu fark etti. Zâten sıkılmıştı,
talebeleriyle sorunlar yaşıyordu. California'daki Menlo Park'ta
Saga Administrative Corporation'dan gelen iş teklifini kabûl
edip, oraya geçti. Burada belli bir işi gücü yoktu, kafasına
göre yazıyor, düşünüyor ve keyfine bakıyordu; onu tenkit eden
kimse de yoktu. 8 Haziran 1970'de, hafifçe koşarken (jogging),
62 yaşında şiddetli bir kalb krizi ile vefat etti.
Hayatı boyunca pek çok ödül almış,
1967-1968 senelerinde Amerikan Psikoloji Birliği başkanlığı
yapmıştı. Vefat ettiği zaman îtibâriyle, sâdece bir psikoloji
profesörü olarak değil, en az o kadar da iş idâresi,
eğitim, hemşirelik,
ilâhiyat gibi konulardaki yazıları, konuşmalarıyla
tanınıyordu.
Hep ıstırap, acı ve ağrılar çekti;
kronik yorgunluk, hipoglisemi, kalça artriti ve müzmin kalb
sorunlarından müştekîydi. Mahcup, aşırı anksiyöz ve kendine
kızan, mutsuz, izole ruhsal yapısını seneler süren psikanalize
rağmen hiç aşamadı. Performans anksiyetesi sorununu ölünceye
kadar yaşadı. Evliliğinde de hep suâl işâretleriyle ve sevgi
güvensizliğiyle beraber yaşadı, bunu yazdıklarına yansıttı.
Vefatından bir ay önceki son makalesinin girişinde hiç bir zaman
cesur bir lider ve hatip olamadığından yakınarak "ben mizaç
olarak cesaretsizim" diye yazıyor ve ekliyordu "bu da bana
hayatım boyunca bitkinlik, gerginlik, korku, endişe ve kötü
uykulara mâl oldu"! Annesine karşı nefreti de asla
sönmedi, öldüğünde cenazesine gitmeyi reddetti. Bu mizaç,
karakter ve kişilik özellikleri, her kuramcı gibi, onun kişilik
kuramına ve ideolojisine de yansıdı.
Asla olamadıklarını ve
inanamadıklarını "kendini gerçekleştirme", "hümanistik
tavır", "holistik-dinamik teori" gibi
kuramsal yaklaşımlarla ideolojize etti, küçük yaşta kaybettiği
Tanrı inancını teolojiye ve transandansa olan merakıyla (zirve
yaşantılar, din ve ilâhiyatla ilgili yazılar) ikame
etti.
Kısacık tıbbiye yaşantısı hâricinde
tıbla hiç alâkası olmadığı gibi, doğal olarak, hiç bir
zaman da psikiyatr(ist) olmadı.
Kaynak: Jess
FEIST & Gregory J. FEIST (2002) Theories of Personality - Fifth
Edition. New York: McGraw-Hill, 492-523.
Prof.Dr. M. Kerem Doksat
doksat@superonline.com
İstanbul
- 04.09.2003
http://gulizk.com
|