Aman Yetişkinler Seyretmesin

Bütün hüsnüniyetimle dün tekrar seyretmeye ve sevimli bulmaya çalıştım, olmadı. Fark ettim ki karımla kızım da o kadar sevimli bulmuyorlar ki, “aman değiştirelim şunu” dedik topluca! Neyi mi?

Sık sık “Türkçe rap” yaparak âilesinin talep ve yaptırımlarıyla dalga geçen, her bir şeyi de bilen bir “Havuç”. Ukalâ mı ukalâ! İtici mi itici!

Baba oğul her şeye “ANA” diye sanki dürtüklenmişçesine irkilerek tepki vermekte ve bir şey tartışılırken gözlerini kocaman kocaman açıp arkaya doğru eğilerek “BA  BA BA” gibi acâyip nidâlar çığırmaktalar. Ablayla kardeşi sık sık kavga ediyorlar ve biri öbürüne zerzevatlığını hatırlatırken, diğeri de feminist olduğunu söylüyor.

Baba kendisinin “taşfırın erkeği” olduğunu hatırlatıyor ve ne kadar aptalca, çocukça ve 60-70 civârı IQ’su olan birisinin ancak vereceği tepki varsa onları veriyor. Benzer zekâ husûsiyetleri sergileyen arkadaşını da sık sık “layt erkeksin sen layt” diye aşağılıyor. Bu müthiş alafranga espriyle seyirciler her seferinde “kopuyorlar”. İki de bir Avrupa Birliği’nden bahsediyor dizideki herkes ve biz seyirciler de bu yüksek irtifâlı entellektüaliteden boğuluyoruz.

Layt erkeğin karısı tam bir nörotik vak’a numûnesi. İkide bir ağlıyor, fenâlaşıyor, bayılıyor, ayılıyor ve gazâbından yanına varılmıyor. Her fırsatta “fırçaladığı” kocası ise sustalı maymun, evrimleşmesi o cihetten olmuş!

Ev ev değil, yolgeçen hanı. Her an, her saatte ve her ahvâl ve şerâitte birileri çat kapı geliyor, gidiyor. Herkes ya ağır nörotik, ya prepsikotik ya da alenen psikotik. Taşfırın’ın babası ise ufaktan bunama alâmetleri sergiliyor. Psikiyatri uzmanı, başka işi olmadığı için kadın kılığına giriyor, elâlemin evlerine girip çıkıyor, komplolar ve hileler tertipliyor. Başarılı bir iş adamı olan bir diğeri, günde otuz kutu ağız spreyi sıkıp uçana kaçana sarkıyor. 90 cm boyundaki kabadayı, bir seksenlik adamları “marizliyor”!

Annenin normâl ve sâkin konuşması memnû olduğu için, sürekli olarak gergin ve asabî. tavrıyla, affektiyle, jest ve mimikleriyle her an “işte bu sefer bir tâne patlatacak” diye bekletiyor seyirciyi! Taşfırın’ı her fırsatta ve her konuda azarlıyor. Her şeyin doğrusunu kendisi biliyor. Kocasının, arkadaşlarının, çocuklarının aptallıklarına sürekli kızıyor ve sürekli onları aşağılıyor. Fakat, Allah’ı var, bunu yaparken ya yalnız oldukları zamanı seçiyor ya da “MUTFAK!” diye emrini verip Taşfırın’ın canına orada okuyor. Hâtta arada hafifçene vuruyor. Diğer zamanlarda ise üfleyip püflüyor.

Mübalâğalı ve bizim hayatımızla alâkası olmayan bu diziyi sevemedim arkadaş. Beni dinlendirmiyor, geriyor; güldürmüyor, sıkıyor; ruh hâlimi de olumlu etkilemiyor! Bir şehir komedisi yapılmaya çalışıyorlar ama, bana sorarsanız, komik olmaya çalışırken komik oluyorlar. Tabii ki zevkler ve renkler gibi, “citcomlar” da tartışılmaz.

Prof.Dr. M. Kerem Doksat
doksat@superonline.com
İstanbul - 21.06.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail