Kayıt için burayı tıklayın




merika Birleşik Devletlerinin en büyük başkanlarından biriydi. Ama hayır, üst tabakadan değildi, okula hiç gitmedi denebilir, öyle örnek bir evliliği yoktu, üstelik sinirleri de çelik gibi sağlam değildi.

Abraham Lincoln 12 Şubat 1809'da kütükten yapılmış tek gözlü bir kulübede dünyaya geldi. Annesini dokuz yaşındayken bir salgın hastalıkta kaybetti.
Okuma yazması olmayan, melankolik bir kadındı, ama oğluna öğrettiği şu esası, Abraham ömrünün sonuna dek hiç unutmadı: 'Hiç bir şey takdiri ilahinin önüne geçemez.' Babası da hiç okula gitmemişti, çalışkan bir çiftçi ve marangozdu. Kasabada kölelik karşıtı bir kilise kuran gruba dahildi.
Hikayeler ve fıkralar anlatmaya bayılırdı. Gece ateşin başında babasının Kızılderililer tarafından öldürülüşünün hikayesini tekrar tekrar en ince ayrıntılarıyla anlatırdı.

Abraham dokuz yaşına geldiğinde bir komşularının hatırladığına göre 'örümcek gibi bir çocuktu.' Babası onu bir çiftçi olarak yetiştidi, hatta bazan başka çiftliklere işe gönderirdi. Abraham bütün gün çalışır ve aldığı 25 cent'i babasına verirdi. Abraham nefret ettiği fiziksel işçiliği çocukluğundan 20 küsur yaşına kadar her gün yapmak zorundaydı.

12 yaşına geldiğinde babası gibi eğlendirici fıkralar, komik hikayeler anlatan bir şovmen olmuştu. 11 ve 15 yaşları arasında kış hasadı ve baharda toprağı sürme mevsimi arasında kısa dönemler düzensiz olarak okula gitti.
Nasılsa okuma yazmayı öğrendi ve çok sevdi. 16 yaşındayken, boyu 1.80'in üzerindeydi; çıkık elmacık kemiklei ve bir türlü düzene girmeyen saçları vardı. Bacakları o kadar uzundu ki cambaz ayaklıkları üzerinde duruyor gibiydi. Görünüşünden dolayı tüm genç kızlar onunla alay ederdi, o da utangaçlığını ve güvensizliğini örtmek için kızların yanında işi maskaralığa
vururdu. 19 yaşına geldiğinde bir sevdiğini daha kaybetti; ona 10 yıldır yarı annelik yapmakta olan ablası Sarah doğum sırasında öldü. Ablasının kucağında ölü doğmuş bebeğiyle gömülüşünü görmek ona çok acı verdi.

21 yaşına gelip de kanunen kazandığının sahibi olduğu yıl babasının evinden temelli ayrılıp 100 kişinin yaşadığı bir köy olan New Salem'e gitti.
Sonraki yıllarda New Salem'deki halini şöyle tarif ediyordu: 'Ayda 10 Dolar'a bir salda çalışan, garip, arkadaşsız, eğitimsiz, kuruşsuz bir çocuk.' O günlerde köylülerden biri pantalonunun paçasının çoraplarından 15 sm yukarda olduğunu görüp Lincoln'a sormuş, 'Paran olsa ne yapmak isterdin?'
ve şu cevabı almış, 'Hukuk okumak isterdim.' Kısa süre sonra bir dükkanda satış görevlisi olması için teklif alan Lincoln sonunda fiziksel güç isteyen işlerden kurtulmuştu. Sonraki yıllarda bir ortakla bir dükkan alarak iş dünyasına atıldı ancak dükkan iflas etti ve ortağı öldü. Tüm borçlardan artık Lincoln sorumluydu ve hepsini son kuruşuna kadar ödemesi 15 yılını
aldı.

Kısa sürede dürüst,güvenilir ve akıllı biri olarak ün salmıştı. New Salem'e ilk gelişinden sadece üç yıl sonra İllinois Temsilciler Meclisine vekil seçildi. O yıllarda Lincoln'un fiziksel görünüşü: 'Bay Lincoln 24-25 yaşlarında, çoraplarıyla 1 m 93 sm boyunda, hafif kamburdu. Bacakları uzun, ayakları büyüktü; kolları uzundu, gördüğüm en uzun kollu adamdı. Ayakta durup kollarını yana bıraktığı zaman parmak uçlarının uzandığı yer diğer kişilerinkinden 7-8 sm daha aşağıdaydı.' Gençliğinde yaptığı ağır işçilikten dolayı elleri kemikli ve sertti. Cildi koyu ve kösele gibiydi, kocaman kulakları vardı. Boynu o kadar inceydi ki siyah bir kravatla büzse dahi gömleğinin yakasını doldurmazdı.

Vekilliği sırasında hukuk kitapları ödünç alıp çalıştı ve avukat olmak için gereken sınavı verdi. Hala genç kadınların yanında oldukça rahatsızdı; kendini çirkin ve komik görünüşlü bulduklarından emindi ve ellerini dizlerinin altına koyup öyle otururdu. Ama çok yakın bir arkadaşı vardı, Ann Rutledge, kimilerine göre Lincoln'un platonik aşkıydı. Ancak onu da
kaybedecekti; Ann aniden öldü. Onun ölümü ile o kadar sarsıldı ki arkadaşlarından biri Lincoln'un intihar edeceğinden korkarak onu iki hafta kilitli odasında tutup korumaya çalıştı. Zaten hukuk çalışmaları ile yıpranmış olan Lincoln'a Ann'in ölümü son darbeyi vurarak onu derin bir depresyona sokmuştu. Yanında onu teselli edecek bir akrabası da yoktu. Bu olay onun ciddi duygusal zayıflığının ilk göstergesidir. O sıralarda bir arkadaşına kendini öldürür korkusuyla bir cep bıçağı dahi taşımaya korktuğunu söylemişti.

Beş yıl sonra, 31 yaşındayken, hazırcevap ve cilveli bir kız olan 21 yaşındaki Mary Ann Todd ile tanıştı. Ona hayran kalmıştı. Mary 1 m 58 sm boyunda ve tombulcaydı. Yedi kardeşin dördüncüsü idi. Annesini altı yaşındayken kaybetmişti. Tanınmış bir banker olan babası tekrar evlenmiş ve dokuz çocuğu daha olmuştu. Mary,15 kardeşi ile yaşadığı bu kalabalık evde ihmal edildiğini ve sevilmediğini düşünerek büyüdü. Mantıksız derecede istediğini hemen elde etmek isteyen, inatçı bir kızdı. Altından kalkamadığı bir durum olduğunda fazlasıyla üzülür, kontrolsüzce ağlar ve öfke nöbetleri geçirirdi. Bir kadınlar okuluna giderek İngiliz Edebiyatı okudu, görgü kurallarını öğrendi ve tüm klasik danslarda ustalaştı. Evlilik için hazırdı; bir koca bulmak için Springfield'da yaşayan ablası Elizabeth ve eniştesinin yanına gitti.

Mary ve Lincoln tanıştıktan bir yıl sonra nişanlandılar ama Elizabeth ve eşi Mary'nin gururlu ve eğitimli bir aileden geldiğini Lincoln'un ailesininse cahil olup saygıdeğer olmadıklarını öne sürerek araya girdiler. Lincoln'un
ve yeterliliği hakkındaki şüpheleri ve kendine güvensizliği dayanılmaz bir dereceye vardı. Bunun üzerine Mary'ye onunla evlenemiyeceğini söyledi.
Lincoln'un kendisi için hiç bir savaş vermeden öylece bırakması Mary'yi çok kırmıştı. Lincoln da onu mutsuz ettiği için kendinden nefret ediyordu. Bir depresyona daha girdi; kaldığı pansiyon odasında bir hafta boyunca yataktan kalkamadı. Bir haftanın sonunda zorla işe gittiğinde bir fısıltının
üzerinde konuşacak enerjisi bile yoktu. Yakın bir arkadaşının
cesaretlendirmesi ile Mary ile daha az mutsuz olacağına kanaat getirerek evlenmeye karar verdi, ve Mary'nin ailesine nikah günü haber vererek aniden evlendiler. Mary 23, Lincoln 33 yaşındaydı. Hala borçlarını ödemekte olduğundan parası sadece haftalığı dört Dolar olan bir han odasına yetiyordu. O odada bir buçuk yıl yaşadılar. İlk çocukları orada dünyaya
geldi. Yaşadıkları şartlardan utanan Lincoln çok ağır ve uzun saatler çalışıyordu. Sonunda oğulları Robert beş aylıkken bir ev almayı başardılar.
İki yıl sonra Edward doğdu.

Hizmetçilerle büyüyen Mary'ye evlilik hayatı çok zor geliyordu. Yemek yapmak, evi çekip çevirmek, bütçeye göre harcamalarını ayarlamak, çocuklara bakmak, çamaşırlarını yıkamak, kocası yılın altı ayı başka kentlerde çalışırken yalnız kalmak onu çok mutsuz ediyordu. Çok az paralarının olup
bir han odasında yaşadıkları günler Mary'nin kişiliğini derinden
etkilemişti. Aradan bir kaç yıl geçip de bir hizmetçi tutacak ve rahatça harcayacak paraları olduğu zaman Mary parayı savururcasına harcar sonra da kendini çok suçlu hisseder ve korkardı: ya yine parasız kalırlarsa, ya yine gürültülü bir han odasında yaşamak zorunda kalırlarsa. Bu durum Mary için
sürekli tekrarlanan bir temaya döndü. İlerde maddi yönden çok rahat oldukları zamanlarda bile hep, her an yoksul olabilecekleri korkusuyla yaşadı. Bir de Mary'yi dehşete düşüren gök gürültüleri vardı; onu günlerce yatağa bağlayan başağrılarına neden olurlardı. Böyle zamanlarda Lincoln ona
bakar, onunla sevgi ve sabırla ilgilenirdi. Ancak bu şekilde Mary iyileşebilirdi. Ayrıca, Lincoln'un depresyonuna bir anlam veremiyor, aniden susup boşluğa bakarak dalıp gitmesine sinir oluyordu. Bazen yemek sofrasında bile dalıverir, Mary'ye cevap vermez, öylece oturur ve hayatın anlamı ve ölüm hakkında tefekkür eder, kaçınılmaz ölüm varken yaşamın amacı nedir diye düşünür dururdu. Bir keresinde çocuklarından birini vagonda çekerken yine öyle bir ruh haline girmiş, vagonu düz olmayan kaldırımda çekince çocuk düşmüştü. O ise boş vagonu mahallede başı önünde düşünerek çekip durmuştu. Ama genelde Lincoln'ların birbirlerine karşı saygılı ve
dengeli bir ilişkileri olduğu söylenebilir; Mary her zaman Lincoln'u desteklemiş ve onunla gurur duymuştu, Lincoln ise Mary için her şeydi, bir arkadaşının tarif ettiği gibi: aşık, koca, baba.

Kendisi duygusal desteğe ihtiyacı olan Lincoln her zaman o yönden zayıf eşini desteklemek zorundaydı. Bu da onu başka türlü olsa yıkılacağı durumlarda güçlü olmaya zorladı. Arkadaşlarının tarifine göre yüzeyde arkadaş canlısı, insanlardan ve ahbaplıktan zevk alan biri gibi görünürdü
ancak en yakın dostlarına bile iç dünyasını açmazdı. Ofisinde bir konuşma sırasında birden bire karamsarca düşünceye dalar, boşluğa bakarak en sevdiği şiir olan 'Fanilik'in dizelerini mırıldanırdı. Gözleri öylesine ızdırapla dolardı ki ona bakmak insana acı verirdi. Sonra tekrar beklenmedik bir anilikle ziyaretçilerine katılır şakalar yapmaya başlardı. Ruh halindeki
ani değişiklikler ürkütücü idi.

Bir göz kırpışı ya da bir nefes alışı kadar zamanda Sağlığın çiçeklerinden, ölümün soğukluğuna.
Yaldızlı meyhaneden, musalla ve kefene.
Ah, neden faninin ruhu gururludur ki.
William Knox

Mary ve Abraham Lincoln'un dört oğulları oldu. Lincoln'lar çocuklarına aşırı özgürlük tanırlardı; Lincoln başkanken oğulları önemli toplantılar sırasında ofisine dalıverir, kalemleriyle okçuluk oynarlardı. Evliliklerinin onuncu yılında, 1850'de, dört yaşındaki Edward'ı kaybettiler. Mary haftalarca odasına kapanıp ağladı. Sadece Lincoln ona bir şeyler yedirebiliyordu.
Mary her zamankinden daha endişeli ve güvensizdi. 12 yıl sonra Lincoln'un başkanlığı sırasında, 12 yaşındaki William öldü.. Bu sefer Mary üç ay boyunca odasından çıkamadı; başağrıları ve öfke nöbetleri çok daha kötüleşmişti. Ziyaretine gelen kızkardeşine, William'ın sağ olduğunu, her gece geldiğini, bazen yanında küçük Edward'ı da getirdiğini söyledi. O sıralarda herkesin Lincoln'un düşmanı olduğunu düşünmeye başladı. Onun güvenliği için o kadar endışeliydi ki 'rüzgarın her fısıltısında tehlike seziyordu', hizmetçisinin dediği gibi. William'ın ölümünden sonra, Lincoln Yaratıcıdan her zamankinden çok bahsetmeye başladı. Takdiri mutlak'ın
oğlunu aldığını ve herkesin kaderinin ve sonunun O'nun elinde olduğunu sık sık söylerdi.

1847 ve 1849 yılları arasında Kongre üyesi olarak hizmet veren Lincoln ardından beş yıl avukatlık yaptı. 1854'de Kongre, Kansas-Nebraska bölgesinde eğer çoğunluk kabul ederse köleliğin yasal olabileceğini açıkladı. Bunun üzerine Lincoln o yıl Senatör seçimlerine katıldı; münazaralar sırasında, yanlış olan şeyler üzerinde seçme hakkının olamayacağını savundu. Hırsızlığın yasal olup olmaması üzerine oylama yapılmadığı gibi kölelik üzerine de oylama yapılması yanlıştı. İnsanları şöyle uyardı: 'Firavunun ülkesi ölümcül hastalıklarla lanetlendi ve insanlarının çoğu da Kızıl Deniz'de boğuldu. Bunun nedeni, kendilerine 400 yıldan uzun bir süredir hizmet etmekte olan bir topluluğu esaret altında tutmaya çalışmalarıdır. Umarım bizim başımıza da böyle felaketler gelmez.'
Bir başka müzakerede şunları söyledi: 'Yozlaşma alanındaki gelişmemiz oldukça hızlı görünüyor bana; millet olarak, 'Tüm insanlar eşit yaratılmıştır', diye başladık, şimdi bu cümleyi uygulamada şöyle okuyoruz:
'Tüm insanlar eşit yaratılmıştır, siyahlar, yabancılar ve Katolikler hariç.'
İş buraya kadar gelince ben özgürlüğü sevme numarası yapmayan bir ülkeye göç etmeyi tercih ederim; mesela Rusya gibi despotluğun sade bir şekilde, aşağılık bir ikiyüzlülük alaşımı olmaksızın varolduğu bir yere olabilir.'

Seçimi kaybetti ama tüm ülkede insanlar onun nutuklarından bahsediyorlardı.
1860'da ABD Başkanlığına adaylığını koydu ve kazandı. Bazı Güney eyaletleri ABD'den kopup kendilerini Amerika Konfedere Devletleri diye adlandırdılar.
Ülke bölündü ve savaş başladı. Savaşın bir kaç ayda biteceğine inanılmıştı ama tam dört yıl sürdü ve 620.000 kişi öldü. Lincoln savaş sırasında şunları söyledi: 'Bu müthiş mücadeleye bir anlam vermeye çalışırken onun kölelik günahına ilahi bir karşılık, Kuzey'de ve Güney'de kölelik
suçlularına Yaratıcının verdiği bir ceza olduğunu gördüm.'

1865 senesinde Paskalya'dan evvelki Cuma gecesiydi. Lincoln'lar tiyatroya gitmeye karar verdiler. Savaş bitmişti ve birer birer eyaletler kölelerin özgürlüğü için oylama yapıyorlardı. Şakalar dinleyip anlatmaktan başka Lincoln'un eğlence için yaptığı tek şey tiyatroya gitmekti, özellikle
Shakespeare komedilerini severdi. O gece tiyatroda 1000 kişi vardı. Lobide ise 27-28 yaşlarında, ünlü bir Shakespeare oyuncusu olan endişeli bir adam duruyordu. Amerikalıların çoğunluğunun Lincoln'dan nefret ettiğine ve onun
suikastçısının bir milli kahraman olacağına inanıyordu. Onu çok yakından başının arkasından kurşunladı; Lincoln öldü. Suikastçı da ağır yaralı yakalandı ve öldü. Katilin üç ortağı ve buluştukları pansiyonun sahibi yaşlı kadın ölüme mahkum edildiler. Kadın muhtemelen masumdu ancak idam kararlarını imzalayan Başkan Johnson, onun yumurtanın çıktığı yuvayı
koruduğunu, onun için idamının gerekli olduğunu söyledi.

Mary acıdan felç olmuştu, ne cenazeye katılabildi ne de Lincoln'un ve oğlu William'ın gömüldüğü Springfield'a gidebildi. Bir ay boyunca odasında perişan bir umutsuzluk içinde kıvrandı, ağladı ve Lincoln'un onu da beraberinde götürmesi için yalvardı. Beyaz Saray'dan çıktı ama birlikte yaşadıkları evi görmeye dayanacak durumda değildi, onun için memleketi
Springfıeld'a değil Chicago'ya gidip bir otel odasına yerleşti. Oradan bir arkadaşına şunları yazdı: 'Zaman, sonunda sevilen ve tapılan varlığın kalıcı olmadığını bana öğretti ve beni buna ikna etti. Tanrı'nın sevgisinin beni yanına, ayrılıkların ve gözyaşlarının olmadığı yere alacağı anı sabırla beklemeliyim.'

Zihni bulanık ve hasta idi. Artık 18 yaşındaki oğlu Taddie onun için herşeydi. Huzur bulmak ve arkadaşlık için ona bağlanmıştı. Ama kaderinde onu da kaybetmek vardı. Ağır bir soğuk algınlığı geçiren Taddie öldü.
Şimdi Mary için sadece en büyük oğlu Robert kalmıştı. Başarılı bir avukat olan Robert annesine bakmak istiyordu ama, Mary eteğinin cebinde 5700 Dolar nakit taşıyarak, 450 Dolar'a üç kol saati, bir alışverişte 17 çift eldiven, üç düzine mendil alarak oğlunu utandırıyordu. Bir gece, Mary Robert'ın onu öldürmeye çalıştığını çığlık çığlığa bağırdı. Robert onun aklını
kaybettiğini düşünüyordu ve onun akıl hastası olarak kabul edilmesi için mahkemeye dilekçe verdi. Mahkeme Mary'nin akli dengesinin bozuk olduğuna karar verdi ve onu bir senatoryuma gönderdi. Mary için bu tek oğlundan gelen mahvedici bir ihanetti. Senatoryumda bir süre kaldıktan sonra
kızkardeşi ve eniştesinin himayesi altında oradan çıkarıldı. Bir yıl onlarla yaşadı, bir süre için Avrupa'ya gitti ve sonunda Springfield'a döndü. Hasta, kısmen ama, ve bir bel incinmesi yüzünden de sakattı.
Nadiren insanlarla görüşüyor ve hemen hemen hiç dışarı çıkmıyordu.
Hayatının sonuna kadar Lincoln'la evliliklerinin ikinci yılında aldıkları, sevdiklerinin yalnızca hatıralarda varolduğu o evde yaşadı. Mary'nin son yıllarındaki duygularını hiç bir söz kocasının yazmış olduğu şu dizeler kadar iyi tanımlayamaz:

Ah hatıra! Ortada bir alemsin sen
Dünya ile Cennet arasında
Nesneler çürüyüp sevilenler kaybolunca
Rüyasal gölgelerde ortaya çıkan.

İstanbul - 03.6.2000
http://afyuksel.com


Kaynakça:
1. Douglas L. Wilson, Knopf, The Transformation of Abraham Lincoln (Alfred
A. Knopf, NY, 1998
2. Stephen B. Oates, Abraham Lincoln, The Man Behind The Myths (Harper
Collins Publishers, NY, 1984
3. Stephen B. Oates, With Malice Toward None, A Life of Abraham Lincoln
(Harper and Row, NY, 1977

 


Üst Ana sayfa e-mail