Fanatik
bir futbol taraftarından farklı değil yaptığın.
Beklemek ve görmek, harekete geçmeden önce düşünmek
yerine, küçük doğrularından start alıyorsun.
O 'nun indinde eriyip giden bu küçük doğruların gölgesi
kaplamış yüreğinin penceresini.
Tuhaf bir zevk var bu
isyanda, bu baskında.
Bu seferle belki sen de birkaç şey kazanmayı umuyorsun, uzun
zamandır istediğin.
Ama
hatırlıyor musun Hz. Ali’yi, küfür ettiği için öldürmemişti
kâfiri. Çünki o kılıç, Hak’kın emri ile Hak için kalkmıştı...
Şimdi
söyle bana, sana bu emri kim verdi?
Bu saldırganlık niye?
Takdirin
dışında bir şeyin olduğuna mı inanıyorsun?
Böyle bir şey var mı? Bundan mı tedirginliğin?
Yoksa
Merkez Efendi’nin göremediği bir şeyi mi gördün?
Bir
yangın varsa eğer, öfkenin rüzgârı onu daha da
alevlendirir. Gerçekten kalbindeyse imanın, basiret ile ise gördüklerin,
o zaman şunu da iyi bilirsin ki; ne biten ne de kaybolan bir şey
var. Belki küçük bir kıvılcım ortaya atılan, kimi
bedenlerde büyük yangınları başlatacak...
Ama
sen bu kadar kolay bitmeyeceksin...
Bu
düşünceler kafamdan hızla geçerken, buğulanmış aynada küçük
bir çizginin aralığından gülen bir yüzü ve kalbime dolan
umudu fark ettim...
Yeni
bir günde içimdeki bilinmeyene doğru bir adım atabilir,
benliğin gizinden bir örtüyü daha kaldırabilirdim.
Ve...
Dalgalar durulunca, kelimeler de dost olmuştu sanki, arkadaşça
döküldüler ağzımdan...
Benim
söz dinleyen rüzgârlarım var,
Gökyüzünü görmeye engel karabulutları üfledim.
Benim
sağanak yağmurlarım var,
Kalbimdeki kötü düşünceleri yıkayıp temizledim.
Benim
bahçemde bir çiçeğim,
Yüreğimde tek gerçeğim,
O
da varolan sevgim....
İstanbul
- 11.02.2001
http://afyuksel.com
|