alatasaray’ı
bu sene çok farklı bir şekilde izleme imkânını
bulduk. Ancak şunu gördük ki; seri maçlara uzanmasına ve
bir ilki gerçekleştirmesine rağmen, geçen seneki gücünden
bir hayli kaybetmiş...
Çok enteresandır, üst tura
uzanan Sturm Graz maçının son dört dakikası, belki de,
sahalarda rastlanılması pek mümkün olmayan bir şekilde
gelişti...
Konuk takım top çevirirken, ev sahibi de, pres yapmak yerine,
kendi yarı sahasına çekilerek onları seyretmekle yetindi.
Sporculuğa, spora sığmayan bu görüntü, aslında, o anda
biten Glasgow Rangers-Monaco maçının, 2-2'lik skoru
ışığında gelişti diyebiliriz...
Profesyonellik açısından normal olan bu tutum, aslında buz
gibi ‘‘şike’’ den başka bir şey değildi...
Ne var ki; menfaatlerin ışığında, hoş görüldü, hatta
alkışlandı. Ahlak kuralları ise hiçe sayıldı!..
Bunu bir anlamda iletişim faktörünün, İskoç’lara yaptığı
bir azizlik diye de isimlendirmek mümkün!..
Çünkü, top çevirme olmayıp karşı alana geçilse,
istenilmeden yapılabilecek hareketler belki de gol
getirebilecek veya küçük bir pas hatasıyla skor
tersine dönebilecekti...
Tek golün sonucu etkilediği maçları
şöyle bir düşünürseniz, bu kritik gollerin çoğu zaman
bir pas veya markaj hatası, ya da, top rakip sahadayken ve
savunma yerine hücum düşünürken yapılmış bir yanlışlık
yüzünden atıldığını hatırlarsınız. Son Avrupa kupasında
Fransızların, İtalyan’lara attığı gol de bu şekilde
olmadı mı? İşin ilginç tarafı bir köy takımı olduğu söylenen
Graz'ın, tam profesyonelce davranarak, şehir takımı
olarak tarif edilen Galatasaray'a ikramda bulunup, kendilerinin
arkasında yer almasını sağlayarak ikinci tura çıkarmasıdır...
Olayın bir de maddi olan tarafı var. İkinci turun bir trilyon
800 milyar liralık gelir hesabı boşa giderdi, aksi halde!..
Bu oyun içinde yadırgadığımız
ve bize tuhaf gelen durum, aslında günlük yaşantımızın
bazı kesimlerinde de mevcut değil mi?
Bizler bu tip olaylarla daima iç içeyiz...
Beklentilerimiz istikametinde gelişmesini istediğimiz olayları,
dilediğimiz şekle dönüştürmek için, zaman zaman geri plânda
kalıp, bazen de atağa geçerek gerekeni yapıyor veya olmasını
istemediğimiz şeyleri, istediğimiz şekilde renklendirip bu
akışkanlık içinde bırakmıyor muyuz?..
Bir zaman gözyaşları içinde kalıp, akabinde bıyık altından
gülmüyor muyuz?..
Bazı şeyleri ortaya dökmek, bazılarını da kapamak gibi bir
eğilime sahip değil miyiz?..
Bazen çok önemli olayların üzerine sünger çekip, yakınlarımızı
dost bildiklerimizi korumak zorunda kalmıyor muyuz?..
Veya başkalarının açıklarını aramak, onları zora sokmak
için ne gerekirse yapmıyor muyuz?..
Evet!.. Hayat bu şekilde,
aynen bir tiyatro sahnesindeki gibi devam edip, gidiyor. Perdesi
hiç
kapanmamacasına......
İlâhi Hüküm de öyle değil
mi?
"Dünya
hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî
olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla
akıl erdiremiyor musunuz?" ( Enam/32 )
İstanbul
- 16.11.2000
http://afyuksel.com
|