Bir zamanlar Çanakkale diye bir yerde müstevlîlere geçit
vermemek için “Allah Allah” diyerek, kelime-i şahâdet getirerek
şehâdete koşup cennete giden üç yüz bin vatan evlâdı vardı.
Başlarında “ben size harbetmeyi değil, ölmeyi emrediyorum” diyen
şehlâ gözlü komutanlarının sözlerini bir an tereddüt etmeksizin
yerine getiren yiğitlerdi onlar. Çoğu da okumuş yazmış, âile
reisi ve münevver, âkil adamlardı. O zamanlar uçak gemilerinden
atılan “akıllı” Tomahawk füzeleri, “zeki” bombalar, “ermiş”
silâhlar filân yoktu. Tüfekle, tabancayla, süngüyle, göğüs
güğüse dövüşülürdü. Onlar da öyle yaptılar.
Bu gün, hepsini temsilen dikilmiş mütevâzı ve bakımsız
mezar taşının üzerinde “Vatan için savaştılar, Allah’ı
özlediler, akşama kavuştular” yazar.
Hepsi öldü. Fizik âlemde toprağa karıştılar ama
ebediyette Allah katında yerlerini aldılar.
Şu aralar onlar ağlıyor! Durup dururken yağan yağmurlar
esasında onların ilâhî plândan yeryüzüne düşen hüzün
damlacıkları.
Çünkü uğruna her şeylerini verdikleri vatanları allak
bullak, insanlığın vicdanı paramparça, memleketleri dağıtılmaya
çalışılıyor, ecdadlarının kayıtları, evrakı yağmalanmakta.
Bayrakları yakılıyor, millî marş okunmadan toplanan meslek
odaları var. Özüne sövüp kendini aşağılamak, “gâvura” perestiş
etmek moda olmuş. Millî değerleri ve milleti değil, ümmeti
temsil edenler müstevlîlerle emellerini tevhîd etmişler,
muktedir olmuşlar.
Sözüm ona “manken” kızlar, kart zamparalar, ipini
koparmış dejenereler medyanın baş konukları. Elin sosyopatının
tenâsül uzvuyla oynayıp 70 milyonla dalga geçmesinin ardından,
onu pataklamak için değil uğurlamak için 20 bin kişi toplanmaya
hazırlanıyor.
Bu arada kahramanlık lâfının tasvir ve târif edemeyeceği
Çanakkale şehitleri unutuluyor. Anzaklar gündemde, torunları
ziyarete geldi diye göbek atıyoruz. Mehmetçik ise mahsun ama
mahzun.
Ebedî, ilâhî makamında ağlıyor Çanakkale şehitleri.
Ve… Gözyaşları rahmet olup yağıyor.
Ve… Şemsiye açıyoruz ıslanmamak için…
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” mısrâını
her duyuşumda içim burkuluyor ve korkuyorum artık.
Kendim için değil, evlâtlarımız için…
Prof.Dr. M. Kerem Doksat
doksat@superonline.com
İstanbul
- 28.04.2003
http://gulizk.com
|