oşgörü
konusunda alternatifli yazılarım vardır. Kendime göre bu
kavramı eni konu iyi tahlil etmişimdir. Bu kez bir filmde, 'Çikolata' da bağnazlığa karşı bir sembol olarak karşıma çıktı..
Lasse
Hallström , bu filmiyle en katı mazbut değer yargılarına
sahip toplumların dahi tatlı, sevgi dolu ve hoşgörüyle
kurulan iletişimle değişebileceğini ima ediyor. İnsanlara
zorlamadan, baskı yapmadan, sevecenlikle yaklaşım sağlandığını
gösteren ve bu şekilde etkilemenin mümkün olabileceğini gösteren
bir film 'Çikolata' .
1960'ların
Fransa'sında küçük bir kasabanın dışa açılamayan katı-
tutucu ortamında yaşayan halkı,
Belediye Başkanı Comte de Reynaud 'nun ve kilisenin
egemenliği arasında
alışa gelmiş bir yaşam sürerler. Bireylerin kendi bünyelerindeki
problemleri şartalanmaların ve değer yargılarının
getirileri ile kimseye yansımadan
sürer gider. İnsanlar hiç de mutlu görünmedikleri bu
yaşam tarzında yuvarlanıp gitmektedir. Ancak kızıyla
kasabaya gelen genç bir kadın,
Vianna Rocher ( Juliette Binoche ), burada bir 'Çikolata Evi' açacaktır.
İşyerinin açılışının perhiz zamanına rastlaması koyu
dindar halk ve kilise tarafından olumlu karşılanmamaktadır.
Bu arada Vianne
da, ayin için kiliseye davet eden belediye başkanına kiliseye
gitmeyeceklerini söylemektedir. Başkan, buna fena halde
sinirlenir. Ona karşı bir tavır alır. Onun, kasabayı günaha
sokmak için geldiğini söyler ve 'çikolata ile mistik veri'
bir anda karşı karşıya kalır. Çikolata artık tatlı
bir yiyecek olmaktan çıkmış, kiliseye göre günahın
simgesi olmuştur.
Kasaba
halkı, kilisenin baskısına karşın 'Çikolata Evi' nin ürünlerine
olduğu kadar iyi ve güzel sahibesiyle de ilgilenmektedir .
Konu günah korkusu ile hoşgörü arasında
gidip gelmektedir. Bu arada, hoşgörü kervanına
kendilerine 'nehir fareleri' diyen gezginci bir grup da katılır...
Lasse Hallström, sevecenlik ve hoşgörü ile bireyleri etkilemenin yanısıra Mistizm katı kurallarına
bir yerde karşı olmayı amaçlamış, sonunda da ateist
duyguları mutluluğun simgesi olan çikolata ile besleyerek
hedefine ulaşmıştır.
Juliette
Binoche, rol için çok uygun bir seçim. Güzelliği yanında
çok anlayışlı
bir kadın tiplemesi yaratıyor.. Lena Olin (Josephine) ve
Johnny Depp (Roux) rolünde iyiler. Judi Dench yaşlı
Armanda (büyük anne) rolünde oldukça yeterli. Alfred
Molina da Mistik görüşlere sahip çıkan, tutucu, depresif
bir halde yarı-tanrı gibi dolaşan zaman zaman ve nefsine
hakim olmaya çalışan bir kontu başarıyla canlandırıyor.
Çikolatanın
serotonin denilen mutluluk hormonu salgıladığını biliyoruz.
Hoşgörünün temelinde bu faktörün yattığını söylemeliyim.
Şahsen ben Oscar
adayı bu filmi pek dolu bulamadım.
Ancak özellikle Juliette Binoche 'nin bir ödül alacağına
kesin gözle bakıyorum.
Doğruluğunu Oscar töreninde hep birlikte göreceğiz.
İstanbul
- 22.3.2000
http://afyuksel.com
|