DEPREMİN YARATTIĞI SINIF FARKLARI


www.ahmedhulusi.com sitesini ziyaret edenler Sistemin Seslenişi köşesinde yeni bir depremin artık İstanbul’da olmayacağını bu kentin yükünü diğer şehirlerin paylaşacağını okumuşlardır.

Son günlerde İstanbul depremi hakkında artan spekülasyonları göz önünde bulundururken, bu hususu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum.

Kesin olan bir şey varsa, o da depremin yakamızı bırakmayacağıdır!
Bu olguyu ulusça biliriz.
Acılarını yudum yudum yaşadık.
Diğer taraftan, basından ve televizyondan izleyebildiğimiz kadarı ile, olası bir depremin yol açabileceği şartlar, İstanbul’u bölgelere ayırıp adeta bir deprem sınıfı yarattı.
Tespitlere göre, deprem kuşağındaki taşınmaz mülklerin değerleri  süratle düşerken, tehlikesiz bölge olduğu ilan edilen yerlerde ise rayiç bedelleri üçe katlandı.

Depremin ivme kazanışı, Cin gözlü insanların anlayışınca bizlere şunu anlatmak istiyor:
“Sağlam  bölgelerden yer alırsan  biraz pahalı olur, ama yaşamın garanti altına girer”.

Yani, deprem ihtimali bir anda sosyolojik bir sınıf oluşturdu halkın arasında!
Maddi olanaklara göre yaşam...

Ya manevi yanı?..
İnsanların beyin datalarına bir logo olarak yerleşmiş bulunan deprem korkusu yeniden hareketlendi.
Kâbus dolu günler geri mi geliyor acaba?
Halkımızın zaten zor şartlarda, geçim sıkıntısı içinde yaşadığını düşündüğümüzde, konu daha da ciddi boyutlarla ulaşıyor.
Yaşanılan gerçekler, maalesef, İnsanoğlunun Evrenselliğin aynası Kur’an’ın uyarılarını pek gözlemleyemediğini ortaya koyuyor.
Gerçekten içinde bulunduğumuz hâl içler acısı...
Kimsenin yaşantı biçimini araştırmaya, eleştirmeye, hakkımız yok ancak, geleceği görmek isteyene, "meleki boyutun  beşeri boyuta  müdahalesi"  şeklinde tanımlanan vahyin
“...Allah’ın azabı çetin olur” Âyeti ile yapılan ikazını  tekrarlayalım...

Ahmet F. Yüksel
İstanbul - 11.3.2000