eçen
hafta Cumartesi günü oynanan Fenerbahçe- Galatasaray
karşılaşması, Galatasaray açısından skor bakımından
olmasa da, diğer yönleri ile bir hayli düşündürücüydü. Bazı
sorunları gözler önüne seriverdi.
Galatasaray
sadece ülkenin değil, Avrupa’nın bile en iyi top
oynayan ekiplerinden biri. Her şeyi iyi, güzel veyerli yerinde.
Bunu peşinen kabullenmek gerekiyor. Ama, taraftarın,
yöneticilerin, hatta futbolcuların bile farkına
varamadıkları bir şey var. Psikolojik bakımdan bir çöküntü
içinde olduklarından haberleri yok. Bu düşüncenin sağlam zemine
bastığını derbi maçında gördük. Bir değil, tam dört futbolcunun
oyundan atılması çökmenin işaretidir.. Tahmin ediyorum ki, tarih
böyle bir derbiyi bir daha kolay kolay yakalayamaz. Oyun
bakımından değil tabi ki söylediklerim.
Galatasaray’ ı
bu şartlara sürükleyen sebeplerin başında yoğun maç trafiği
gösterilebilir. Ama bence bu makul sayılabilecek bir etmen
değil. Avrupa‘da başa baş oynadıkları rakipleri de aynı
ölçüde müsabakalar yapıyor, ama böylesine duruma düşmüyorlar.
Sebep,
yukarıda bahsettiğimiz gibi tamamen psikolojik...
Filmi geriye alalım
ve önceki yıllara dönelim. Hagi’ nin ülkemizde hangi
yönleri ile bir hayli popüler olduğunu düşünelim... Oynadığı bir
maçın doğru dürüst kavgasız, patırtısız, gürültüsüz bittiği
söylenebilir mi ? sanmıyorum..Adam kalktı, hakemin yüzüne
tükürdü. Kimsenin gıkı çıkmadı. Çıkaramadı desek daha doğru
söylemiş oluruz. Üstüne üstlük bir de hayranları tarafından
korunmaya alındı. Ve çoğu kere söylediğim gibi her
maçta gösteri haline getirdiği bu taşkın hareketleri diğer
oyunculara yansıdı. O asabiyetini diğerlerine aşıladı. Bir
bakıma onun ahlâkı ile ahlâklandılar.
Her etapta onun bu fevri davranışlarını sempati ile
karşılayanlar, şimdi kara kara düşünmek zorundalar. Bugün
Galatasaray psikologlar tarafından incelemeye
alınıyor. Beşiktaş- Ankaragücü maçında oyundan
haksız yere atılan Ankaragüçlü Yılmaz'ın
hakemin elini sıkarak sahayı terk etmesi herhalde bazı şeyleri
anlatmak için yeterlidir
Akla takılan bir
soru şu: “ Neden Okan ve Emre burada
sürdürdükleri basitliği İtalya’da yapmıyorlar ? Orada
da aynı kurallar geçerli, hakemler de hata yapıyor!..’’
Sebebi açık ve belli...
İyi eğitim almış, sporu meslek edinmiş, duracağı yeri
bilen insanların yanında oynadıkları, aynı zamanda iyi
yönetildikleri için... Bu tür hareketlere tevessül
ettikleri takdirde, bir daha takımlarının yüzünü
göremeyeceklerinin bilinci içindeler. Şimdi kuzu gibi oldular.
Artık, sakin olmasını öğrendiler. Demek ki, o haleti ruhiyeden
sıyrılmayı becerebildiler. Türkiyenin başarılarla dolu bu
ekibinin artık biran önce kendini toparlaması şart.
Derbi
maçının pek kaliteli geçtiği söylenemez. Rapaiç bu maçı
kurtaran topçu oldu diyebilirim. Bir gol attı, Emre’ nin
oyundan atılmasını sağladı. Doksana giden frikiğini
Tafarel’den çok daha iyi bir kaleci, ama aynı zamanda bir
megaloman olan Mondragon çıkardı. Daha ne yapsın?
Yürüyemeyen adam, şimdi eski kimliğine bürünmek
üzere sanki.
Maçın tartışmaya
açık olan diğer bir yönü ise şöyle:
“Fener, oyunda kalan yedi kişilik Galatasaray’ a neden
gol atamadı?” Bence atamadı değil atmadı. Benim
mantığım böyle kabul ediyor.
Akın için bir teşebbüste bulunmayı aklının ucundan bile
geçirmedi diyebilirim. Üzerine kasten gitmedi... Zira hakları şu
veya bu nedenle elinden alınan bir takıma yüklenmek ona
yakışmaz..
İyi bilinsin ki,
Fenerbahçe fırsatları kullanan, öç alan bir ekip değildir.
Galatasaray’ ın ezildiğini de görmek istemez!
Asil bir takımdır.
Tarih onu böyle bilir.
İstanbul
- 18.02.2002
http://sufizmveinsan.com
|