eride
bıraktığımız yıllar, büyük
ölçekli değişimlerin arasında çalkalandığımızı gösteriyor.
Eskiden ilgi alanımıza
hiç girmeyen konular şimdi gündelik yaşantımızın bir
parçası olarak karşımıza çıkmış durumda. Üzerine
gidilmesi gereken şeyler
ise büyük bir vurdum duymazlıkla
gözden kaçmakta veya bilerek hasır altı edilmekte.
Bir
başka göze çarpan ve özelliğimiz haline gelen durum da hiçbir
konuda ciddi olamamamız. Bu nedenle ülkenin gerçek sorunlarını
dile getirecek gündemi
bir türlü oluşturamıyoruz. Son yıllarda incir çekirdeğini
bile dolduramayacak safsatalar ve senaryolarla uğraşıp
durmaktayız.
Böylece gün bitiyor, torba doluyor.
Hızla
daralan yaşam felsefemizdeki boşluğu
ilk olarak fark eden, görsel basın oldu.
Halkın kültür seviyesini de göz önünde tutarak, birçok kültürel
konuyu irdelemek yerine, yüksek izlenme seviyelerine ulaşabilmek
amacıyla aşırı miktarda paralar ödeyerek, örneğin içte
ve dışta oynanan futbol müsabakalarını
ve saatler süren
yorumlarını yayımlayarak halkı ekran başına çekmeyi başardı.
Belki bu şekilde türlü alanlarda
çok kimseye ekmek kapısı açılmış oldu, ama neler
getirebildiği de doğrusu pek düşünülemedi.
Ülkemizde
futbol oynayan kişiler bu sayede hiç hakketmedikleri halde, büyük
paralar kazandılar. Ve düşündüklerinin çok ötesinde şan,
şöhret sahibi oldular. En iyi yerlerde oturmaya, en üst
yetkili ve etkili şahsiyetlerle düşüp kalkmaya başladılar.
Geçmiş
yıllarda spor,
amatörce ve daha büyük coşku ile ve boş vakitleri değerlendirme
amacına matuf
olarak yapılırken, şimdi izleyici kitlesinin sayıca artması,
bireysel yıldızların basında ve TV’de boy göstermesi
neticesinde profesyonelliğe dönüştü ve bütün zamanları
da ele geçirmeye başladı.
Yolda,
çarşıda alış-veriş esnasında konuşulan yegâne şey
spor, özellikle de futbol oldu.
Doğrusu bu ya, beyaz ekran bunu değerlendirmesini bildi.
Sporun izlenme gücü,
kanalların ayrım yapmaksızın bu noktaya yönelmelerini
getirdi. Zaplama ile bunun
bariz örneklerini görebiliyoruz..
Evet,
her yerde spor var!
Haberler
TV izleyicisi için bir mola saati sanki. Bu arada söylemeden
geçemeyeceğim, magazin
haberleri de futbol izleme rekoruna yaklaşmış durumda. Şayet
futboldan sıra kalırsa, ekranda magazin haberlerini izlemeye
başlayacaksınız demektir.
Hemde müthiş tekrarlarla !
Öyle
ki, “ yahu bu görüntüleri
daha dün veya geçen hafta görmemiş miydik?” diye
zihnimizi zorlayıp birbirimize bakıp duruyoruz. Bıktırıp
usandırıcı ve nefret ettirici
“ az sonra”ların
yayıncılık ustalığı gibi kabul edilmesi ne kadar üzücü
ve basit bir taktik!.
Diğer
yandan, insanı şaşkına
çeviren filmlerin
( Hababam
sınıfı türü )
defalarca gösterilmesi de cabası. Hangi akla hizmet ettiğini
ben anlayamadım.
Bu
tür filmlerin oynatılması, bir kere o kanal için menfi bir
reklam. Acaba bu fark edilmiyor mu?
Ülkemiz zaten ekonomik dar boğazın içinde iken, bu
enerji israf neyin nesi aklım kesmiyor, kimse
de bu işe dur
demiyor.
Şahsen
RTÜK’ ten yayın
hususunda daha aktif bir politika izlemelerini bekliyorum.
Aslında bu tür yayınların
iyiden iyiye birlikteliği
kaybettirdiğini düşünmekteyim. Ekran başında durmadan maç izlemenin veya az sonralarla dolu magazin programlarının
ya da aynı filmi defalarca seyrettirmenin
sonuçları halka son derce olumsuz bir şekilde yansımakta.
Konu
alan memnun satan memnun meselesi
değil. Belki kimse bu paradoksu fark edemiyor, ama durum gerçekten
çok vahim..
Bu yayınların
tamamen kalkması gerektiğini söylemiyorum, “yeteri kadar
olmalı” diyorum. Kültür ağırlıklı konulara yer
verilmesi en büyük dileğim. Özetle anlatmak istediğim bu.
Aksi
takdirde, insanı insan
yapan ilkeler yok olup gidecek ve
TV kanalları, eğitim -haber nitelikli olma ilkesinden
ve ana gayeden
uzaklaşmış olacaklardır.
Ekran,
evdeki kültüre daha fazla egemen olmadan harekete geçmek
için ne bekleniyor?
Ben
de sizler gibi bu soruyu kendime yöneltiyorum!
İstanbul
- 13.02.2002
http://sufizmveinsan.com
|