FAZİLET SESSİZDİR



Çalışmak ve üretmek, hele bunu kerhen değil sevgiyle yapabilmek mutluluğun, sıhhatli olmanın hâlâ en mümeyyiz vasıfları, “olmazsa olmazları”… Hayatını nörotik insanları tanımaya ve tanımlamaya adamış olan Freud’a “iyi de, sağlıklı adam kimdir” diye sorduklarında, bir süre düşündükten sonra verdiği cevap da bu mâhiyettedir: “Sevebilen ve çalışabilen”! Bu târif hâlâ en muteber sıhhatlilik açılımıdır. Eğer sevgi denen transandan ruh hâli yaşantılarınızın ekseriyetine hâkimse, zâten çalışmak ve üretmek içinizden gelir; boş duramazsınız. Birtakım asilzâdelerinin çalışmamayı bir fazilet olarak gördükleri, emek harcamayı sâdece ırgat ve amele takımının yapabileceği angaryalar olarak telâkki ettikleri zamanlarda dahi, hazretler av partileriyle, çeşitli oyunlar ve sportif faâliyetle zamanlarını geçirerek ataletten kurtulmuşlardır. Tembelliğe methiye yazan mütefekkirler dahi, bunu yaparken kafa çalıştırmış, fikir emeği harcamışlardır. Boş durmak, hiçbir şey üretmemek eşyânın tabiatına aykırıdır. Buradan çıkan sonuç pek hoştur: Sevgi çalışmayı doğurur, çalışmak üretmeyi temin eder, üretmek paylaşmayı sağlar, paylaşmak mutluluğu arttırır, mutlu olan ise çalışma şevki duyar… Bu çember böylece döner.
Sevebilmek ve çalışabilmek emniyette ve huzur içerisinde olmayı, huzur da kudreti gerektirir. Her plânda sonsuz mücadelelerin süregittiği şu âlemde dâima sizi tedirgin etmeye, emniyetsizlik hissine itmeye çalışan dâhilî ve hâricî bedhahlar mevcuttur; mevcut değilse de, potansiyel olarak vardır. O takdirde, tedbirli ve ihtiyatlı olmalısınızdır. Her türlü düşman, ancak siz zayıf veya dikkatsizseniz size bulaşabilir.
Hayat öyle beklenmedik gelişmelere gebe, kader o derece garip hâdiselerle doludur ki, hiç umulmadık bir zamanda, hem de en güvendiğiniz dosttan -ama kasten ama kazara- ciddi bir darbe yiyebilirsiniz. Canınız acıyabilir, hâttâ kolunuz kanadınız kopabilir. İşte, sizin “adam olup olmadığınız”, o zaman ilâhî bir sınavdan geçer. Teslimiyet ve çöküş, yok oluş ve haksızlıktır. Sevenleriniz için, size ihtiyacı olanlar için, hiç biri olmasa kendiniz için ayakta kalmak zorundasınızdır. Mücadeleyi bırakmamak, haysiyet ve vakarla ayakta kalmak mecburiyetindesinizdir. İşte, o zaman elinizde ve çevrenizde ne olduğuna iyi bakmalısınız. İyi günlerinizde sevgiyle ürettikleriniz, sizin bu kötü gününüzdeki tek dayanağınız, desteğiniz, teminatınızdır: Kardeşlikler, dostluklar, dayanışma. Aborijinler’in bumerangı gibi, ama yapıcı bir silâh olarak geri döner. Ektiklerinizi biçeceğiniz an gelmiştir. Eğer diğerkâmlık ve sevgi ektiyseniz onu, bencillik ve nefret diktiyseniz bunu biçeceksinizdir. Üstelik bu çok bunalımlı ve kritik dönemdeki davranışlarınız dahi, sizin müstakbel hayatınıza yönelik yatırımlarınız olacaktır. İşte, akıl ve hikmetinizi mevcut kudretinizle tevhîd edip, güzelliğe dönüştüreceğiniz an o andır: Yaranız ne kadar derin, ıstırabınız ne kadar vahim de olsa, “bu ahvâl ve şerâitte dahi nasıl sevebilirim, nasıl üretebilirim” diye düşünebilirseniz eğer, sağlam kolunuzu diğerkâmlıkla uzatabilirseniz eğer, yargısız infaz etmek yerine anlamaya çalışabilirseniz eğer, sırtınız asla yere gelmez.
 

Prof.Dr. M. Kerem Doksat
doksat@superonline.com
İstanbul - 09.05.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail