Kayıt için burayı tıklayın

eçtiğimiz ay  birbirinden ilginç, fevkalade önemli olaylara tanık olundu.
17 Ağustos depremi, gerçekleştiği yerde, çeşitli kuruluşlar ve medya ordusu tarafından anılırken, birkaç gün sonra merkezi Akyazı olan, 5.8 şiddetinde yeni deprem ve artçılarla, ülkenin muhtelif kentlerinde yer yer sarsıntılara yol açan sahneler oluştu.

Dileğimiz, halkı panik içinde bırakan ve beyinlerde tarifi İmkânsız olumsuzluklara sebebiyet veren bu tabîi afetlerin bir an önce son bulmasıdır.

Bir diğer olay da  Rusya’da Kursk faciası diye adlandırılan kazada, denize gömülen 118 denizcinin ölüme terk edilişiydi. Ayda 35 milyon maaşla yaşam mücadelesi veren mürettebatın içinde iki denizci ise Müslüman’dı. Maalesef  katı kurallar yüzünden kaderlerine terk edilen bu insanlara hiçbir güç, yardım elini uzatamadı.
Kursk hadisesi Çanakkale’nin dibinde yatan Dumlupınar faciasını hatırlattı.
O tarihlerde de “vatan sağ olsun “ denilerek aslan gibi çocuklarımız denize teslim edilmişti.

Hayati önem taşıyan ve bir süredir gündemi oluşturan başka bir  konu “baz istasyonu” tabir edilen YER İSTASYONLARI ile ilgiliydi. Çoluğumuzun çocuğumuzun sağlığını tehdit ettiği bildirilen bu istasyonların, Amerika'da olduğu gibi, meskûn mahallelerin dışına kurulması isteniyor tedbir olarak. Diğer taraftan çok düşük oranda dahi mikrodalganın sürekli yayılmasının, canlılar üstündeki zararlı etkileri ispatlanmaya başlandı. Yılda beş-on bin dolar için evinize kondurduğunuz istasyondan gelen paraların, maalesef kanser tedavinize harcanacağını düşünmelisiniz.
Bizden söylemesi.

Ayın bütün dikkatleri toplayan olaylarından biri de Galatasaray’ın Real Madrid’i devirip en büyük kupanın sahibi oluşuydu. Ama bundan dolayı insanların taraf olup üzüldüklerini düşünemiyorum.
Terim’in iyi bir miras bıraktığı görüldü. Ünlü bitirici santrfor Jardel ise, takımından ayrılarak İnter’e transfer olan Hakan Şükür’ ün yerini rahatlıkla doldurdu.
Bence, gol açısından ondan fazlalılığı bile var. İşin enteresan yanı, futbol konusunda ahkâm kesen ve bu arada Jardel’e takan bazı spor yazarlarının onu neredeyse ‘sadece gol atıyor‘ diye küçümsemeleri...
Onlara göre, Jardel futbolcu falan değil, sanki sahaya çıkarılmış, ceza sahasına doğru dikilmiş bir keresteydi.
Hemen belirtmekte yarar var, Galatasaray’ın ülke çapında yaptığı tanıtım propagandasının mutlaka hakkı verilmeli ve takım asla yalnız bırakılmamalıdır. Şimdi bundan daha dişe dokunur, doyurucu, elle tutulur, gözle görülür bir reklam kampanyası olabilir mi?
Evet, pamuk eller cebe, destek şart!..

Siyasetten anlamam. Herhangi bir konuda tam bir aydınlığa kavuştuğumu da söyleyemem, bu alanda “aydın” olanları bir kenara bırakıp Cumhurbaşkanımızın bir kararnameyi imzalaması için yapılan zorlamalara binaen, “Ben noter değilim“ şeklindeki sözlerini takdir edenlere katılırım. Bilinçli kullanılan kelimeler, benim gibi sanırım halkımızın büyük bir kısmını da duygulandırdı. Bu davranış modeli, bir hayli keyif verdi diyebilirim.

Bildiğiniz gibi bilgisayar devrimi ve elektronik haberleşme, yaşanan olaylara ivme kazandırmakla kalmıyor; aynı zamanda radikal görüşlerin atılmasına da yol açıyor. Bu akımın temelinde internet teknolojisi var. İnternetin nimetlerinden biri, hiç şüphesiz toplumlar arası iletişim ve bu potansiyelin yoğunlaşması ile ilgili.
En çarpıcı örneğini geçtiğimiz ay gördük...
İsminin yazılmasını mahsurlu bulan bir okuyucunun, Haftanın Sohbeti köşesinde yayımlanan “Köye Dönmek” başlıklı yazıyı üstü kapalı bir şekilde eleştirerek (herhalde risk alabileceği ve zararlı olabileceği düşüncesiyle), değerlendirmelerini bir başka sitede açıklamasıydı.
Bu mektupla ilgili yazılanlar bir yana, “Bilinen sitenin “ kapanışı üzerine yorumların ilerideki günlerde boşa çıktığı (!) ve meselenin bir duygusallığa dayanmadığı kesin olarak kanıtlandı. Farklı bir tebessümle olayı izleyenler, yanıldıklarını anlayamadılar bile...
Evet, bu koşullarda yapacağınız bir şey yoktur.
Mecburen, olup bitenleri seyreder,
düşünür, sevinir, üzülür;
ama müdahalede bulunamazsınız. Ancak uyarabilirsiniz!
Zaman her şeyin ilacı olsa gerek.

Köye Dönmek yazısını tekrar okumanızı tavsiye ederken Cenâb-ı Hak’tan hepinize aydın gelecekler, imtihansız günler ve Basiretli bakışlar temenni ederim.

İstanbul - 31.8.2000
http://afyuksel.com


Üst Ana sayfa e-mail