Eskiden
hayvanlara sevgi besleyen,onlarla içli / dışlı yaşayan bir
toplum olduğumuzdan,mahlukata sevgi ile bakar,bir bakıma daha
duyarlı olurduk.
Kimimiz
kuşlara, balıklara,kimimiz atlara pek düşkündük. Evlerde
kafeste beslenen ötücü kuşların yanında, içlerinde rengârenk
balıkların süzüldüğü akvaryumlar da çoğunlukta idi
Zaman her şeyi değiştiriyor. Şimdilerde geçim sıkıntısı
ve telaşı içinde hayvanlara olan ilgi de azalma noktasına
geldi.
Hayvanı
sevmek, aslında doğayı sevmek demektir. Doğa sevgisi de sırası
ile nebatı ve hayvanı sevmek ile başlar. Tasavvuf bilimine
kendi damgasını vurarak belirleyici rol oynayanlardan biri
olan miskin Yunus, derviş Yunus, insanı
şaşırtan yaklaşımını şöyle dile getirmiştir:
“Yaratılmışı severiz
Yaratan’dan ötürü. “ Bu ifade
hayvan sevgisini de ortaya koyan anlamlı bir hatırlatmadır.
Hayvanlara
yaklaşım konusunu yakından takip eden Darwin’e göre, hangi
hayvanların duygusal yaşamları olduğu, hangilerinin olmadığı
bugün bile tam olarak tesbit edilememiş.Bu konuda pek yol
alamayışımız, belki araştırmacıların "bilimsel
olmamakla" suçlanma korkusundan kaynaklanmış olabilir.
Gelgelelim, durum artık eskisi gibi değil.
Şimdilerde,
"hayvanlar birbirlerine âşık olurlar mı, bir yakınlarını
yitirdiklerinde yas tutarlar mı, utandıkları olur mu?” gibi
soruların sorulmasında hiçbir sakınca görülmüyor.
Hayvan
davranışı ve nörobiyolojiyle ilgili son araştırmalar, en
azından kimi omurgalıların korku, nefret, neşe, kıskançlık,
öfke ve şefkât gibi bir dizi duyguyu yaşadıkları konusunda
çarpıcı kanıtlar ortaya koyuyor.
Diğer
taraftan toplum yaşantımızda
bazı insanlara hayvansal nitelikleri yakıştırabiliyoruz.
Bazen bu hayvan isimleri, küfür
veya olumsuzluk ifade eden anlamlar yerine de geçiyor “İt,yılan,eşek,ayı
domuz...” gibi. Ayrıca onları davranış biçimine göre,
sahip olduğumuz tabiat ve huy yapısıyla özdeşleştirebiliyoruz.
Bu olumsuz faktör çocuklara yansırken, onlarda hayvanları aşağılama,
küçümseme gibi huyların gelişmesine de sebep oluyor. Adı
geçen hayvanların küfür malzemesi olduğunu duyan bir çocuğun
acaba bir köpeğe sevecenlik duyması, onu bir canlı olarak
sevmesi ve yaşam hakkına saygı
duyabilmesi mümkün mü?
Batının
ise hayvanlara bakışı oldukça farklı bir düzeyde. Örneğin,
Alman WDR Televizyonunda her Pazar saat 18:00 ‘de bir
“hayvan programı”var. Programda hayvanların nasıl bir
gelişim içinde olacakları ve onların nasıl korunacağına
dair bilgiler veriliyor, ayrıca hayvan sevgisinin bireye
getireceği olumlu katkı anlatılıyor.
Ve değişik görüntülerle programın estetik yönü işleniyor.
Hz.
Resulullah’ın bu konuda bizlere bazı uyarıları var:
"Dünya
küfr üzerine durur, ama zûlm üzerine durmaz”
“Öldürmek
istediğiniz, kuduz bir köpek dahi olsa ona işkence yapmayınız."
gibi...
Hayvan
sevgisi olmayanın, başka sevgileri de taşıması mümkün görülemiyor.
İstanbul
- 18.01.2001
http://afyuksel.com
|