Irak’a ilk hava
hücumlarının akabinde hemen bütün medya kanallarında emekli
generaller, diğer rütbelerden askerler, strateji uzmanları
yorumlarda bulundular. Amerika bu savaşı birkaç günde
kazanacaktı, oraları dümdüz edecekti ve artık Ortadoğu’yu da,
bizi de, dünyayı da yepyeni günler beklemekteydi.
Bittabi, biz de bu yeni düzende yerimizi almalıydık.
Fakir de düşünüp duruyordu. Bu Amerikalılar tarihleri
boyunca çekirge sürüleri gibi gidip de ortalığı perişan etmenin
hâricinde hangi müsbet işe imza
atmışlardı ki Irak’a demokrasiyi getireceklerdi? Doğrudan veya
dolaylı bulaştıkları her yerde iç savaş, sefâlet ve
perişanlıktan başka ne bırakmışlardı? En son çâre olarak
gördüklerinde de iki tâne atom bombasını atıverip yüz binlerce
kişiyi öldürüp, bir o kadarını da sakat ve hastalıklı bırakarak
hâlletmişlerdi mes’eleleri. Ne de
olsa tarihlerinde, özlerinde, geleneklerinde bu vardı.
İşin uzmanı olmadığım için sesimi çıkarmadım o dönemler ama,
içimdeki akl-ı selîmin sesi, “ABD
için savaş daha yeni başlıyor” deyip duruyordu. 1. Körfez
Harbi’nde Diyarbakır’da tâze uzman olarak Asker Hastânesi’nde
vatanî görevimi yapmış, hâdiseleri “in vivo”
müşahede etmiştim. Amerikalılar, Avrupalı “dostlarımızın” da
desteğiyle, Kürdistan’ın kurulup
Irak’ın parçalanması için gereken her şeyi alenen yapmaktaydılar
ama inanılmaz bir sansür vardı, milletten her şey
gizlenmekteydi. Bunları dile getirdiğimde -sıkı durun-
bölücülükle suçlayanlar olmuştu beni! Yâhu, Türkiye’yi bölmek
için plân yapılmış ve uygulanıyordu, ben bölünmeyelim dedim diye
bana kızıyordu “entel” arkadaşlarım!
İlginçtir, bir tek Cumhuriyet gazetesinden Berat hanım bir
mülâkat yapmış ve bu izlenimlerimi yayınlanmıştı; kim olduğum
anlaşılmasın diye de “yakınlarda askerliğini bitirip gelmiş olan
psikiyatri uzmanı Kerem D.” diye yazmışlardı. Hâlâ gülerim hani,
alenen yazılsa bu kadar alenî olmazdı, ertesi gün en az on kişi
aramıştı…
Şimdi işler iyice karışık. 20 küsur milletten asker orada cirit
atıyor. Polis olmak için avanta verip de olamayan işsiz ve aç
avâm polis olmayı başarmış olanlarla dalaşıyor, eski ordu
mensupları maaş alacağım diye sıraya girip de tartaklanınca
Coniler’le ve yeni ordu
mensuplarıyla dövüşüyor. Türkmenler
Kürtler’le, Kürtler Araplar’la,
Araplar Amerikalılar’la, Şiîler
Sünnîler’le, onlar bunlarla, şunlar
bunlarla vuruşup ölüyor, öldürüyorlar. Asteriks ve
Kleopatra çizgi romanındaki gibi.
Tam bir kaos! Her gün artan sayı ve şiddette direniş var. Tam bu
ortamda Türkiyeli başbakanımız ve ekibi Türk askerini oraya
ölmeye göndermeye hazırlanıyor.
Ne dersiniz, ABD ufak çapta bir nükleer silâh da oralara sallar
mı? Demedi demeyin!
Prof.Dr. M. Kerem Doksat
doksat@superonline.com
İstanbul
- 24.11.2003
http://gulizk.com
|