u sezon oynadığı yirmi beş maçta on bir yenilgi alan Fenerbahçe’nin teknik direktörünü basında çıkan fotoğraflarında genellikle şu pozlarda görmeniz mümkün: Ya "elleri başında" ya da maç sırasında devamlı sol elinde tuttuğu pet şişesinden "Su içiyor!"
Kaçan fırsatlar ve sonuçlardan ötürü böyle yaptığı besbelli.

“Bunda ne var ?” diyebilirsiniz. Yorumum şöyle olacak:
Denizli’nin, enerji kaybettiği ve bağırmaktan ötürü boğazı kuruduğu için su içmesi normal, ama bu işlev sırsında hep sol elini kullanıyor. Bedene bu şekilde giriş yapması dolayısıyla da farkında olmadan günaha giriyor...

Bana “iyice saçmaladın” demeden önce, Hz. Resulullahın “ Sol elle yemek yiyen ve içenlerin elleri kırılsın" sözlerine dikkât etmenizi ve ne anlama geldiğini bilmenizi rica edeceğim. Zira, bedenin sol tarafı negatif olduğundan, sol elle bedene yapılacak girdi de negatif olacaktır. Beyin ise bu girişi ruha otomatikman negatif olarak yazar. Çoğumuz, içgüdüsel bir şekilde yaptığımız bu hareketin farkında bile değiliz. Genellikle, yemekte, belki adab-ı muaşeret gereği, yiyeceğimizi sağ elle tuttuğumuz bıçakla kesip sol elimize aldığımız çatalla da yiyoruz veya bir şey içerken sol eli kullanıyoruz. Ama büyük yanlışlık yapıyoruz. Otomatikman günaha davetiye çıkarttığımızın farkında bile değiliz. Bu işlev, sistemle bağlantılı ve önemli. Dikkâte almak gerekiyor ! Bir vesile ile de olsa bu konuyu hatırlatmakta yarar var. Sadece Denizli’nin değil, hepimizin bu ayrıntılara dikkât etmesi gerekli.

Bu arada hemen belirteyim; kimse kimsenin hayatını tenkit edemez. Maksadım, Denizli’yi karalamak, suçlamak değil, yapıcı eleştirilerde bulunmak.
Örneğin, Anderson’un üzerinde neden bu kadar durduğunu anlatmak. Zaten çocuk ben uzatmaları oynuyorum. Futbolu bırakıyorum !” diyor. Öyleyse, Denizli bu kadar başarısız birinin yerine başka bir ismi düşünmeliydi, diyorum. O bellediği isimlerle haşır neşir olmaktan ötürü, bu inatçı tutumuyla arkasında olan on ikinci adamı da kaybetti. Ama, Fener seyircisi olaylara duygusal yaklaşmıyor. Yöneticisinden daha makul ve akıllı düşünüyor. En azından olayları okuyabiliyor. Yöneticiler hep “ Biz Denizli’nin arkasındayız.” diyedursunlar, bir gün bakacaklar ki, arkalarında kimse kalmamış.

Son Bursa galibiyeti, alınan sonuçlara asla sünger çekemez. Akılcı olmak gerekiyor!..

Geçen hafta, Spor spor yazımda bir nebze olsun, eski GS’ li Tugay’ dan bahsedecektim . Özellikle pas geçtim. Nedeni, takımının Arsenal ile yapacağı maçı izleyip size onun hakkında taze bilgiler aktarmaktı. Blackburn, bir dönem Galatasaray’ı da çalıştıran akıllı teknik direktörleri ve Tugay’ın sayesinde maçı 4-0 önde kapadı. Kolunda Blacburn’un kaptanlık bandını taşıyan Tugay Kerimoğlu’nu gururla izledik. Maçın tamamında sahada basmadık yer bırakmayan Tugay, bir tek yanlış top atmadı, ayrıca üç golde de assistlik yaptı. Tugay’ ın son milli maçlardaki başarılı performansını fark ediyorduk. Ama ne yalan söyleyeyim, futbolunu bu kadar ileri bir seviyeye getireceğini hayal bile etmemiştim. Bravo Tugay’a!... Kendini anlamsız bir şekilde kulüpten uzaklaştıran ve üvey muamelesi yapan GS’ li yöneticilere de sanırım iyi bir ders vermiş oldu. Tugay bu performansı ile şu anda misyon olarak bana göre Türk futbolunun en iyisi!..

Geçtiğimiz haftanın kayda değer önemli bir olayı Beşiktaş ‘ın Göztepe ile oynadığı maçtı. Dengeleri dikkate alarak bu müsabakanın kaç kaç biteceğini matematiksel bir hesapla pekala bilebilirdik. Fenerbahçe Göztepe’yi deplasmanda 5-0 mağlup etmişti. Beşiktaş ise Fenerbahçe’yi 2-1 yendi. Yani arada 2-1= 1 fark var. Fener Göztepe’ye 5 fark, Beşiktaş ise Fener’ e 1 fark yaptığına göre, Beşiktaş’ın Göztepe’ye 6 fark yapması gerekirdi. Nitekim öyle de oldu. Aslına bakarsanız, Beşiktaş’ın yükselişe geçeceği dünden belli idi. Altı haftadır bunu gösteriyordu. İyi de bir kaleci aldılar. Göztepe’nin de durumu apaçık ortada. Acayip bir düşüşteler. Aslında Göztepe bu ligin kumaşı değil, tıpkı Rui Costa’nın Milan için iyi bir desen olmaması gibi. Milan bunu geç anladı, Fatih ve Figo'nun   yanında olmadığı dikkate alınırsa ( Real Madridin ası ve Portekiz milli takımında beraber oynadıkları Figo’dan bahsediyorum. O devamlı bir şekilde Rui’ nin açıklarını örterdi.) Rui’ nin işi bir hayli zor. Göztepe’nin durumu da Rui’den pek parlak değil.

Önümüzdeki haftalarda tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın!.

 

İstanbul - 18.12.2001
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail