İslam’ı
hayat tarzı olarak benimseyenlerin şuursuzca ya da gelenek ve şartlanmalar
sarmalı içinde ANLAYIŞ EKSİKLİKLERİ olduğu;SİSTEMİ OKUmaya başladıktan
sonra daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
Kur’an
gibi Kitabı,Rasulullah (as)gibi Önderi,Kâ’be gibi kalplerin
kilitlendiği TEK Kıblegâhı olan bizlerin; bir türlü tasallut ve
sömürü dişlilerinden kurtulamayışımızın derin sebepleri de bu
anlayış eksikliklerinde saklı olsa gerek.
Çağdaş
dünyada bir insan düşününüz ki; on iki yaşında ezberlediği
bir metni günde kırk defa okuyarak elli beş yaşına gelmiş olsun
da,o metnin bırakın ana fikrini, bir tek kelimesini dahi anlamasın.
“Böyle birine ne denir?” diye sorsam, hiç düşünmeden “DELİ!”
diye çıkıştığınızı duyar gibiyim. Bazen “deliler ve buhller
(ahmaklar) topluluğu muyuz acaba?” sorusunu kendime sormadan
edemem.
Öyle
ya !.. Sen günde beş vakit
namazında kırk defa Fatiha okuyarak yaşayacaksın da;
Besmele’nin, Sırat’ın, Hamd’in anlamlarını
bilmeyeceksin.
Genel
olarak İslam’a teslim olduğu iddiasında olan bizlerin avam
tabakamız hariç, havass geçinen ulema ve aydınlarımızın da aynı
gelenek ve şartlanmalar tesiri ile ortak eksiği sürdürdüğü görülüyor.
Kur’an’ı
1400 yıl önce inen bir kitap gibi okurken hâlâ “müteşabih”
ayetler anlaşılamaz diye önü kesik bir tefsir anlayışı; Borsa
sorulduğunda İmam-ı Azam’ın Buğday Hesabına kıyaslarla
2000’ leri yorumlamaya çalışan donuk Fıkıh yaklaşımları ve
sadece iyi ahlak derneğinden öteye ; seyr-i süluka geçemeyen
tasavvufi yapılanmalarla çağı yakalamaya çalışıyoruz. Ne
derece yakaladığımız, halimize baktığımızda ayan beyan önümüzde
işte...
1400
yıl önce inen bir kitap diye baktığımızda Kur’an’la kendi
aramıza derhal bir perde çekmiş oluyoruz. Oysa kıyamete kadar bütün
zamanlara ,mekânlara hitap eden,her dem taze olan ve modern bilim ve
teknolojinin bir şeyler keşfettiği sevincini yaşarken onu
ayetlerde görünce donakaldığı, parmak ısırdığı bu kitap,
perdeli mi okunmalı?..
Pakistan’ın
Milli Şairi,Hind Müslümanlarının önderi, büyük İslam mütefekkiri
Muhammed İkbal:
”KUR’AN’I
SİZE İNİYOR GİBİ OKUYUNUZ “derken hangi sırra dikkât çekmek
istedi acaba?
Çevremle
aramın açıldığı,bazı işlerimin iyi gitmediği günlerdi. İnsanlardan
kopmak ve kaçmak istiyor,onların da bana soğuk davrandıklarını
hissediyordum. Adeta onlar beni terk etmiş ben de onlara küsmüştüm.
Böylesi çöküntüler yaşadığım bir akşam, net ortamında tanıştığım
bir dostum bana “beni hiçbir şey üzemez” demişti. Bunca sıkıntı çeken
birini hiçbir şeyin üzememesi nasıl bir sır idi ? Muhammed İkbal
Üstadın sözü doğrultusunda tefekkür ederken Kur’an’ı açtığım
bir anda Rabbim bana şöyle seslendi:
“Rabbin
sana ne darıldı ne de seni bıraktı” (Duha.3)
Ayet
bana iniyordu o an. Herkes bana darılsa da Rabbim darılmıyor,bırakmıyordu
ya...Yetmez miydi?..
İlahiyatı
bitiren,camide doğdu denecek tarzda İslam’ı benimseyen
bir ailede yetişen ve bir şeyler bildiği iddiasında olan
ben; ilk kez bu sureyi ve Kur’an’ı böyle okuyordum. Rabbim bana
TEK ve BÜYÜK dayanak oluyordu.
Meğer
Kur’an’da bana hitap eden ne de çok şey vardı?!..
Dostlar,
Hemen
bu akşam deneyin bunu.
Size,şimdi
iniyor gibi OKU yun O’nu.
Eminim,
çok şey göreceksiniz.
Selam
;hidayete talip olanlara olsun.
Mehmet DOĞRAMACI
İstanbul
- 18.10.2002
sozeri2001@mynet.com
http://sufizmveinsan.com
|