Kadın Üzerine Söyleşi...


Hatırlarsınız, pek de uzak olmayan bir tarihte, Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu belirten, en koyu entelektüel-feminist yazarlarımız dahi, Başbakanın Amerika seyahati sırasında Clinton ile özel görüşmelerine eşinin de katılmasına, protokole uygun olmadığı gerekçesi ile sert tepkiler verip açıkça kınamışlardı.

Daima bir erkeğin koruyuculuğu altında hayatını devam ettirmeye çalışan kadının protokolde yer almasına tahammül edemeyen zihniyet, neden cenaze namazında (teorik olarak değil, tatbikatta) erkeklerle, yan yana namaz kılmasına “evet” der bilinmez!..

Oysa, namazda Kadının erkeğin arkasındaki saflarda yer almasını öneren şartlarla, her ortamın kendine özgü konumu olduğu hatırlatılmakta ve sistem dahilinde gereken prensiplere uyulması istenmektedir.

Kadınlara belli hakların verilmesini istemeyen biri de ülkemizde oldukça ünlü İngiliz yazar Ms. Fay Weldon’ dur.

Kendisi de bir bayan olmasına ve feminist görüşleri benimsemesine karşın “kadınlar toplumda üst kademelere gelmeyi hak etmiyorlar” diyerek görüşlerini açıkça belirtiyor. Sanırım, bu sözler bir erkeğe ait olsaydı, entelektüel hareketler, onu darmadağın bir hâle getirir, leşini oracığa sererdi.

Bütün bunların yanında, genel kanı ve toplumun değer yargıları, kadının vazgeçilmez bir unsur olduğu görüşünde birleşiyor. Ancak, tenkit sırası gelince de, onu acımasızca, hedef tahtası konumuna getirebiliyor.

Şu da var ki; kadınlar ve cinsler arasındaki eşitliği savunan feminist görüşteki kişiler diledikleri kadar eşitlik prensibi ile yaşasınlar, günümüzde istatiksel bilgiler, asla onların görüşlerini doğrulamıyor. Aklın ön plana çıkmasını gerektiren bir yaşam düzeninde, farklı ve bugüne kadar değişmeden gelen duygusal yapıları ile, erkeğin gölgesi olma durumundan çıkamayan hanımlardan, mistik alanda da ne bir Resûl ne de bir Nebi çıkabilmiştir.

Velayet konumuna gelenleri ise, oldukça düşük sayıdadır.

Kur'ânsal verilere dayanarak, cinsiyet ayrımı yapmadan insana Halife olma vasfını müjdeleyen Hz. Resûlallah, kadını sistem içindeki yerini değerlendirdiğinde, "Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En kötüsü de, en son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı, en son saftır. En kötüsü de en öndekidir."

Ayrıca,

"Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımayı emretseydi, uygun olan, kadının bu emri yerine getirmesidir." diyebilmektedir.

Bu bir çelişki değil, yaşamın gerçeğidir.

Hâl böyle iken, bir kadının istikametinde giden, evli olsun ya da olmasın, onun sözünden asla çıkmayan erkeklerin sayısı da az değildir.

Erkeklerde yoğunlaşan bu olgu, sanırım kadının seks gücünün yaptırımından kaynaklanıyor.

Hayatın zor şartlarına göğüs gerebilen, güçlü, aklını duygularının önüne çıkarabilen kadınlara ender rastlanıyor. Herhâlde, Sayın Başbakanın eşi de bu tür niteliklere sahip... Onunki on plana çıkmak değil bütünleşme arzusu...

Gönül, onun gibilerle her zaman ve her yerde beraber olmak ister.

Protokolde bile...

Londra - 22.2.2000
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail