Ne
tür makyaj yapılırsa yapılsın,
bazı insanların “
Kalite yetersizliğini “ kapatmak oldukça zordur.
Aynı
durum, Mistik boyutlarda da geçerliliğini korur.
Mistik bir konuda açıklanan yeterlilik oranı, toplumun o
noktaya ait saptamaları ile ilintilidir.
Toplum yetersizse, “ Kalitenin” yeterli
olup olmadığı bile algılanamaz.
Yapılan
her fiil, kısaca “
kolaylaştırılanlar “ istikametinde oluyor.
Genellikle kişi kolayı seçerek duyguları, içgüdüleri yönünde
yaşayıp bir bakıma , kalite yetersizliğinden başka bir şey
ortaya koyamıyor.
Bireyin
değişen çağa ayak uydurarak eskiyi geride bırakıp temiz
bir sayfa açmak yerine, hatalarında devam etmesi ve adeta boşluk
içinde yuvarlanıp gitmesi de anlatılanları teyit eder
mahiyettedir.
Şayet,
temelde bir kalite yetersizliği söz konusu ise, o bireye ne
kadar yatırım yaparsanız yapın veya ne kadar uyarıda
bulunursanız bulunun, etkin olamayacak , belirli bir süre
sonra “sırıtarak” sizi
yine güç durumlarda bırakacaktır.
Bazen
kalitesi yetersiz olan, kalite makyajı ile sizi aldatıp yapay
bir güven sağlayabilir. Ancak sonunda “Takke
düştü kel göründü ” misali, olay tüm çıplaklığı
ile ortaya çıkınca iş işten geçmiş olur. Bu durumu
yorumlayabilmek için hayatı
okumak, mutlak doğrunun yanında yapılagelen işleri
değerlendirmek gerekiyor.
Kalite
yetersizliği, ardından yerini
masum yalvarışlara bırakırken sizi de amaçsız bir
vicdan muhasebesi içine atmış olur.
Farklı
şartlarda geçici “
kalite yetersizliğine” kapılanlar üzerinde ise uğraş
verilerek “kaliteli
” hale getirilebilir. Amaç, bu aşamada kendilerini
tanımaları ve toparlanmalarına yardımcı olmaktır; ayrıca onlara verilecek mesajların mutlaka filtreden geçirilmiş
olması gerekir ki, eski tekrarlanmasın.
Diğer
yandan, belirli bir zümrenin “
bir hayli kaliteli ”imiş gibi
gösterilmesine büyük çaba sarf edilir. Aslında onlar da
kendilerini öyle görmektedir. Ancak bu şekilde gösterilenler,
gerek davranışı gerekse konuşmaları ile sırıtır durur.
Bu komik durumu kendilerinden başka herkes görür; ne hikmetse
onu kalitelileştirenler göremez veya görmek istemez.
Burada verilecek en güzel cevap, kuşkusuz “
susmak” olacaktır.
Bir
önemli husus da kalitenin ne olduğu konusunda bir tespitin yapılmasıdır.
Eğer,toplumsal yaşamın getirdiği şartlanmalara, değer yargılarına,
örf ve adetlere uyan ve saygınlık gören bir birey
“Kalite”
li kabul ediliyorsa, bu anlayış“
Kalite Yetersizliğinin” dik alâsıdır.
Boş
işlerle uğraştığını düşünen de kendine “ Kalite yetmezliği “ unvanını yakıştırmıştır.
İstanbul
- 02.5.2001
http://afyuksel.com
|