Saint Joseph mektebi Lise 1’de okuyan, annesi Limasollü, babası İstanbullu olan kızım Ayşe Cânan bakın Kıbrıs için hissettiklerini nasıl candan yazıya dökmüş. O Kıbrıs ki, kanla ve şehâdetle kurtardıklarımızı şimdi hile ve desiseyle zaptetmeye çalışmaktalar!

«Annem Kıbrıslı olduğu için, bebekliğimden beri sürekli Girne’ye gidiyorum. Her gittiğimde o kadar mutlu oluyorum ki! Oranın havası, suyu, insanları... Her şeyi çok farklı!

Uçaktan iner inmez öncelikle yüzünüze, sanki sobadan yayılırcasına bir sıcaklık vuruyor. Attığınız ilk adımlarla birlikte hemen Kıbrıs’ın o kendine has, kim bilir belki de büyük ölçüde deniz ve yeşilliğin birleşimi sonucunda doğmuş kokusunu duyuyorsunuz. Kendinizi âdeta koca bir çiçek bahçesinde hissediyorsunuz. Havaalanından Girne’ye gidiş yolu yaklaşık bir saat sürüyor ama bu yol size on dakika gibi geliyor. Hele İstanbul gibi beton yığını bir kentten geliyorsanız, Kıbrıs size âdeta yeni bir dünya sunuyor. Yollar yemyeşil ama toprakların suya muhtaç oldukları her hâllerinden belli. O koskoca, devlere benzeyen dağlar gündüz size eşlik eden tatlı insanlara, gece ise, kara renkli canavarlara dönüşüyorlar.

Bu dağlı yolun bitimine yakın, Beş Parmak Dağları selâmlıyor sizi. Biraz ilerisinde de size sevgiyle merhaba diyor Girne Limanı’nın sevimli ışıkları. Deniz, derin uykudaki mavi pelerinli bir periyi andırıyor; huzur veriyor insana. Yokuş aşağı inerken, yandaki askerî arâzi bu kocaman dağları da yanına alarak güçlü bir ordu yaratıyor kendine. Güven içinde hissediyorsunuz kendinizi ve tam o sırada bu dağın üstüne boyanmış Türk Bayrağı’nı görüp gururlanıyorsunuz. Sabırsızlıkla size göz kırpan ve bir elması andıran Girne Kalesi’nin ışıklarının olduğu yere varmak istiyorsunuz.

İşte en sonunda Girne Limanı’na ulaşıyorsunuz. Etraf capcanlı, insanlar cıvıl cıvıl... Lehçesi farklı bir sürü insan. Oteller, gazinolar... Eski Türk filmlerinden sahneler hatırlatıyor bu liman. Bir tebessüm ettiğinizde, aynı Girne’nin sizi karşıladığı gibi selâmlıyor insanlar sizi. Artık mutlusunuz ve belki de bir daha uzun süre göremeyeceğiniz bu şehri fethetmeye hazırsınız!»

Ayşe Cânan Doksat (24 Kasım 2002 Pazar)

İstanbul - 26.11.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail