19.09.2001’de bu sitede “ Terör-Boyut “ isimli bir yazım
yayımlanmıştı. Aynı yazı Kasım ayı içinde kültür ve sanat
dergisi Yedi İklim’de de yayımlandı. Konuya açıklık getirmesi
amacıyla bu makalemin kimi bölümlerini bir kez daha
yayımlıyorum.
“..Bu
arada günlerdir ekranlarda izlediğimiz sahneler ise, İkinci
Dünya Savaşı belgesellerini, Hollywood filmlerini, Irak’a
yapılan hava saldırılarını, Yugoslavya’yı kana bulayan anları ve
daha nice görsel, işitsel şekilde belgelenmiş gerçek dehşet
görüntülerini çoktan geride bıraktı. Hiroşima’nın üstünde
yükselen tüyler ürpertici patlama bile böylesine bir vahşeti
yansıtamıyordu. Bu yaşananlar sıradan bir terör olayındaki gibi
değildi. Hatta bunu yapanlar, sonucun nereye varacağını hiç
düşünmedikleri gibi, böylesi bir neticeyi kendileri bile
beklemiyorlardı. Nitekim, katliamı üstlenme cesaretini hiçbir
örgüt gösteremedi.
Olayın önem taşıyan yanı, pek tabii ki bu kadarla kalmamış
olması !..
Artık
bugün, süper devletlerin yanı sıra, ekonomileri güçsüz olan
devletlerin de kısacası tüm dünyanın kara kara düşünmeye
başladığı gündür..
Ve
sanırım oldukça uzun bir gün olacaktır.”
Yazılarını dikkatle okuduğum Hürriyet Gazetesi köşe
yazarlarından Serdar Turgut, 4 Nisan 2002 tarihli “
Olamaz Dediğimiz Olacak Galiba “ adlı günlük yazısının baş
kısımlarında şöyle diyor:
“...11
Eylül saldırısının hemen ardından Amerika Cumhurbaşkanı George
Bush, vatandaşlarına seslenerek ‘‘Hazır olun, belki de 30-40 yıl
sürecek uzun bir mücadele dönemi başlıyor’’ demişti.
O
zamanlar neden böyle uzun bir savaş gerekeceği konusunu anlamakta güçlük çekmiştim.
Hálá da bunu anlayamamakla birlikte belki onun söylediğinden çok
daha uzun bir savaş dönemine girildiğine, önümüzdeki dönemde
insanlığı acılı günlerin beklediğine ve belki de uzun yıllar
boyu olamaz dediğimiz şeyin de sonunda olacağına, bu korkunç
sürecin sonunda bir büyük dünya savaşının çıkma ihtimalinin son
derece ciddi olduğuna ben de inanıyorum artık.
Ne yazık ki bütün veriler bu yöne işaret ediyor ve işin daha
kötüsü, bu süreci tersine çevirebilecek, durun diyecek bir karşı
güç dengesinin oluşma ihtimali de hemen hemen hiç yok gibi.”
Dikkat ettiyseniz bizim dile getirdiklerimizi aradan epey uzun
bir süre geçtikten sonra Serdar Turgut da kabullenmiş.
Filistin’deki olaylar da bir bakıma bu görüşü belgelemiş
durumda.
Demek
ki Allah’ın verdiği güç ve basiretle insanoğlu bazı şeyleri
değerlendirebiliyor.. Önemli olanı özü ile ilgili şeyleri,
hakikati bulabilmesi, yakalayabilmesi .
Benim
bütün arzum bu.
İstanbul - 11.04.2002
http://gulizk.com
|