avada
uçuşan kar tanelerini görürsünüz, ama ne yapacaklarını
nereye konacaklarını pek kestiremezsiniz. Allah’a ait esmanın
da boyutumuzda neler yapabileceğini önceden belirlemek bir
hayli zor olsa gerek.
Değinmek istediğim konu spor, daha doğrusu futbol (spor
deyince aklımıza hemen futbol geliyor) o da aynen kar tanesi
gibi. Ne yapacağı hiç belli olmuyor.
Bu
sene ligin ilk yarısı, önümüzdeki günlerde oynanacak tek
erteleme karşılaşmasıyla bitecek ve muhtemelen Galatasaray
bu yarışı zirvede tamamlayacak.
Benim bu ligde takip ettiğim dört takım var:
Fenerbahçe-Galatasaray- Beşiktaş ve Göztepe.
Galatasaray’ı
tanıyoruz; büyükle büyüyen, küçükle küçülen bir yapısı
var. Beşiktaş’ı Daum’la beraber beğenmeğe başladığımı
birkaç kez söylemiştim hatırlarsanız. Geriye kala kala iki
masum takım kalıyor; biri ligin misafiri Göztepe. (Spor
sevenler arasında böyle takımlara asansör ekip de deniyor.)
Diğeri ise malûm Fenerbahçe’miz.
Bakın, onun apayrı bir yeri var.
Bütün güzellikleri ve umutları
kendisi için yok eden bir ekip sanki Fener, diğer ekiplerin derdine derman. Fenerbahçe’nin bu
hali bana ister istemez Mevlâna hazretlerinin unutulmayan şu sözlerini
hatırlattı:
“Ne olursan ol gel,
ister Mecusi ister kâfir, ister putperest.”
Fener de aynen şöyle diyor;
“Ne olursan ol gel, kapımız herkese açık, biz ümitsizlik
dergâhı değiliz!
Ligin sonunda yer alıyorsan gel,
Antrenörüne son fırsatı mı vermek istiyorsun gel,
Derbi’de hiç kazanamadıysan gel...
Gel, ne halde olursan ol gel!..”
Fener
son deplasmanda Diyarbakır’a da yenilip üçüncülüğe düşünce,
bu kez ciddi kuşkular oluşmaya başladı ve nihayet Mustafa
Denizli görevinden alınınca yeni isimler aranmaya başlandı.
Bana kalırsa ortada Kocaman bir isim var : Çalıştırdığı
takımı dördüncülüğe oturtan ve Kocaman bir antrenör
AYKUT. Aykut Kocaman. İşin garibi yıllarca Fener’de oynamış efendi
bir insan. Daha iyisini mi bulacaklar! İnşallah akıl ederler.
Ligin
son haftasında son gün erteleme maçında GS.’ı seyrettim.
İnanın, tanıyamadım. Anlamsız bir beraberliği hakem
sayesinde kurtardılar. Sergen’in yaptığı hareketi de ona
hiç yakıştıramadım. Yozgat’ın en iyisi İsmail’in attığı
bir gol var Galatasaray’a; inanılmaz bir teknik, estetik ve
beceri yatıyor o golün ardında. İtalya’da bile böylesini
görmeniz imkân dışıdır.
Unutmadan
söyleyecek bir sözüm de Fener’in santraforu Serhat’a.
Adam yokluğundan oynayan bu çocuk aslında bir hayli faydalı,
yaşı da hayli genç. Ama ona birileri “
Bak Serhat, sen mahalle arasında oynamıyorsun, Fenerbahçe’de
oynuyorsun demeli.”
Ya İlhan Mansız’a
ne demeli! İnanın, bu genç Kartal’a yakışmıyor. Tabi
yirmi yaşında birinin eline iki
trilyon para geçerse yapacağı budur. Büyük hazımsızlık
yaşıyor. Sadece bayrak direğini tekmelediğine şükretmeliyiz.
Daha kötüsü olabilirdi .Golü attıktan kısa bir süre hiç
yoktan hakem veya oyunculara kafa atarak “
işte bak gördünüz, nasıl haklıyım değil mi! “ der
gibilerinden hareket de yapabilirdi. Benim elimde olsa, ilk işim
İlhan’ı hemen bir ıslahevine yatırmak olur. Bazı şeylerin
mesuliyeti var.
Galatasaray’ın
penaltıdan attığı gol sonrası Yozgatlı Selim’in hakem için
“onu Allah’a havale ediyorum “şeklindeki sözleri de beni
hayli heyecanlandırdı. İlhan Mansız, Selim abisinden biraz
ders almalı. Hiç bir şey yapamıyorsa bari bunu yapsın.
Göztepe’ye
gelince Malatya ile birlikte makus talihine boyun eğecek gibi görünüyor.
Aslında bunu “makus
talih” diye nitelendirmemek lazım. Kapasite bu kadar.
Bu
arada, bu tip yazıları beğendiğini ama bir hayli garip karşıladığını
gösteren mailler aldığımı bildirmeden geçemeyeceğim.
Bana
“tarzınızdan vaz mı geçiyorsun?” şeklinde sorular yöneltenlere
cevabım, “tabi ki hayır”
olacaktır. Niyetim okurları aynı konularla boğmamak,
biraz nefes almaları için bazı yerlere çekmek
Daha yeni Ramazan ayından çıktık. Ve hatırı sayılır bir
gazetede çok usta bir kalemle yan yana yazılarımız oldu.
Bunu biliyorsunuz.
Bana lütfen biraz zaman verin.
Söz veriyorum,
Yazacağım!
İstanbul
- 24.12.2001
http://sufizmveinsan.com
|