on
günlerin en sevimli reklâmında böyle sesleniyordu küçük
çocuk Terim’e:
“Sinyor Terim!..
Sinyor Terim!..”
Ne
yazık ki, o reklamın artık geçerliliği kalmadı. Zira,
Terim kovuldu. İmparatorluğu da başarısızlıklarından ötürü
düştü. Biraz erkendi, ama sonuç böyle tecelli etti.
Aslında,
reklâm içindeki sözleriyle ve minik bir skeç oynayarak gerçek
hayatta Terim’e hazırlanan tezgâhları haber veriyor, bir
anlamda onu uyarmaya çalışıyordu o afacan...
“Şunu oynatma bunu oynatma, asları yedekte tut...” (onlar
senin başını yiyecek) diyerek!...
Evet,
bildiğiniz gibi özellikle kulüp çevresinde ve yönetimde asi
davranışları ile çekilmez hale gelen ve dünyada sanki
futboldan başka meseleleri olmayan İtalyan basınını karşısına
alan Terim, kazılan kuyuları göremeyerek kelimenin tam anlamıyla
içine düştü ve tek başına yürüttüğü mücadelesinde
kaybetti. Görevden alındı. Onun yerine, daha baştan düşünülen
isim Carlo Ancelotti getirildi.
Terim
aslında bu yıl Milan’da alışık olduğumuz, bildiğimiz
eski performansından çok uzaktaydı. Belli ki rahat değildi.
Başına gelecekleri sezinler gibi sakin duruşları ile dikkâti
çekiyordu. Fiorentina’nın
o ateşli direktörü gitmiş, yerine adeta uyuyan ya da
uyutulan bir aslan gelmişti.
Kulübede gözlemlediğim kadarıyla, böyle bir görüntü
veriyordu. Takıma yön veremiyor, oyun düzenini istediği gibi
kuramıyordu.
Bunun
birçok etkeni olabilir. Ama en önemlisi, özellikle değişmeyen
ve Milan’ı içten içe kemiren kaşarlanmış oyuncuların tutarsızlıkları,
ahlaki yöndeki zayıf halleri idi. Terimi adeta içten çökertmede
pek mahirdiler. Öyle ki, oyundan alındıklarında uzatılan
eli sıkmıyor, oyuna katkıda bulunamadıkları gibi, hava
atmakta da gecikmiyorlardı.
Belli ki “bazıları”
Terim ‘i sabote etmekteydi.
Konuştuğum
kişiler şu sözlerimi gayet iyi hatırlayacaklardır:
“Terim
Milan’da havasını kaybetmiş görünüyor, yıkılma devri
başlamış!..”
İşin
garibi, bu sözleri mağlup olunan bir maçta değil, Milan’nın
Lazio’ yu 2-0 yendiği maçta sarf ediyorum!..
Toplum
olarak herhalde bazı şeyleri fazla abartıyoruz. Spordan gelen
biri olduğum için söylüyorum, kendime bir pay çıkaracak da
değilim, ama GS ile ilgili bir yazıda Terim’in
heykelini dikeceklere seslenerek, “ Daha
çok erken “ demiştim.
Adana’nın
varoşlarından gelip Türkiye’nin en önde gelen kulübünü
zirveye çıkartan, Avrupa kupasını kazandıran kabadayı kökenli
bu genç adam, sosyal etkinliklere girip konferans verebilecek düzeyde
kendini eğitse bile,ona İMPARATOR
lakâbının yakıştırılması çok yersizdi. Onu bu unvan ile
takdis etmede aceleci davranıldı. Bir anlamda, dereyi görmeden
paçayı sıvamak gibi bir şeydi bu.
Tarih,
örnekleriyle dopdoludur.
Midas
ile
Solon’un öyküsünü
bilmem anımsıyor musunuz?
Kralların
kralı, varlığı efsaneleşmiş imparator Midas, “
Bundan daha mutlu görkemli savaş olur mu ?“diye
sorar Solon’a.
Bilgenin “ Hiçbir yaşam,
noktalanmadan ne olduğu, ne olacağı bilinmez ” yanıtının
doğruluğunu yaşayıp acı sona varacaktır.
Eklemek
istediğim bir şey daha var:
İtalya’da
teknik direktörler yılda bir kez anlaşma imkânına sahip...
Terim ise, belki bu imkânı bir daha kolay kolay
yakalayamayacak?..
İstanbul
- 05.11.2001
http://sufizmveinsan.com
|