BAŞLANGIÇ VE SONRA


İnsan organizması, hareket ve düşünce üzerine kurulmuş kusursuz, mükemmel bir sistem...
Sürekli bir başlangıç ve sonrası şeklinde düzenlenmiş.
İnsanın nereden nereye geldiğini, başlangıç ve devamı konusundaki bu serüveni algılayabilmesi için, aynaya bakması veya çok eski bir tanıdığını uzun süre sonra görmesi kâfidir.
Saçlarınıza düşen kırlar, yüzünüzdeki derin çizgiler, muntazaman bir yerlerinizin ağrıması, hareketlerinizde belirgin duraksamalar, hemen hepsi bir sonun göstergesidir.
Aslında her son, bir başlangıcın varlığını anımsatır durmadan...
Bu arada, yaş ilerledikçe, zaman esprisi de sizde daha bir oturmuş hale gelir.
Hz. Resulullah’ın “Bu sene gördüğünüz insan, geçen sene gördüğünüz insan değildir” ve “Her doğan çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar, sonra annesi onu alır, Mecusi yapar, babası alır onu putperest yapar, Hıristiyan yapar” sözleri, ayrıca, Hz. Ömer’in ölümden söz ederken “yarından daha yakın” şeklinde yaptığı uyarı, bir bakıma başlangıç ve sonrasını tasvir eden en güzel örneklerdir.

Doğanın kanunları altında yatan astrolojik etkiler, bireyi ister madde, ister mânâ planında şu veya bu şekilde bir yaşama  yönlendirsin, mutlaka ileri doğru giden bir devinimi getirir.
Her çocuk doğacak, büyüyecek, yaşama pupa yelken devam edecek ve sonunda insana “soğuk” gelen bir dönüşüme ulaşacaktır.
“Başlangıç ve sonrası hakkındaki düşünceleriniz nedir?” diye bana sorulacak olsaydı, "değişimlerin iyi değerlendirilmesi gerekir" derdim.
Belki unutulan veya göz önüne alınmayan bir husus; kozmik takvime göre dünya üzerinde sadece 8.7 saniye gibi inanılmaz bir süre içinde kalmaya mahkum olan insanın bazı güzellikleri nasıl kaçırdığı, tadamadığı, kendine bir şeyler kazandırmayan boş işler için saliseler düzeyinde nasıl uğraş verdiğidir.

Arzuların beklentilerin nereden nereye geldiğini gösterir bir fıkra anlatarak sohbeti noktalayayım;
“Amerikalı işadamı, küçük bir Meksika kasabasındaki balıkçıyla konuşmaktadır.
‘Balıkların çok güzel. Bunları tutmak için ne kadar zaman harcıyorsun?’
‘İki saat.’
‘Geri kalan zamanında ne yapıyorsun?’
‘Karımla konuşuyorum, torunlarımla oynuyorum, arkadaşlarımla tekila içiyorum, uyuyorum, kağıt oynuyorum.’
‘Bak, ben işletmeciyim. Sana akıl vereyim. Bu işi büyütmelisin. Günde on sekiz saat çalış. Birkaç kayık daha al. İhracata başla. Sonra bir konserve fabrikası kur. New York’a taşın, şirketini daha da genişlet, yeni elemanlar al, çok para kazan.’
‘Bütün bunlar ne kadar zaman alır?’
‘Otuz yıl kadar.’
‘Sonra ne yapacağım?’
‘Emekli olacaksın.’
‘O zaman ne olacak?’
‘Meksika’da bir sahil kasabasına taşınacaksın. Keyif için günde birkaç saat balık tutacaksın. Karınla konuşacak, torunlarını sevecek zamanın olacak. Tekila içip, arkadaşlarınla oyun oynayacaksın.
Daha ne istiyorsun?’

Ahmet F. Yüksel
Londra - 24.2.2000