ngiltere’nin
genç, dinamik başkanı Tony Blair’in henüz on altı yaşını
dolduran oğlu Euan’ın, Londra’nın bir meydanında içki yüzünden
sızıp karakola düşmesi ve burada gerçek kimliğini örtmesi,
dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de ilgi
uyandırdı.
Olayın en ilginç yönü ise,oğulları için karakola gidip
ifade veren Tony Blair ve eşinin, komiserin Euan’ı sert bir
dille uyarmasını sessizce dinleyip evlerine dönmesi oldu.
Bir başka özellik arz eden durum da Tony Blair’in hadiseyi örtbas
etmemesiydi.
İngiliz basını Tony Blair’in başına geleni “Blair’in popularitesini düşürmez, bilakis artırır.Çünkü Başbakanın da halktan biri
ve kanunlar karşısında eşit
olduğunu gördü” şeklinde yorumladı.
Bizde
bu tip vakâlar var mı acaba?
Evet
var!..
Cumhurbaşkanımızın
kırmızı ışıkta, sıradan bir vatandaş gibi arabasını
durdurması,Erdal İnönü’nün, otobüs kuyruğunda sıra
beklemesi
kendinden yaşlı olana yer vermesi, Ecevit’in makam arabası
kullanmadaki hassasiyeti gibi..
Ama
bir olay/tavır var ki siz bunu bilmiyorsunuz.!
Okuduğunuzda
belki inanmayacaksınız!
Boğaz
Köprüsünde zincirleme bir kaza nedeniyle araç sürücüleri
karakola götürülür.
İfadeler, zabıtlar, tıktıklar.. .
Bu işlem gece yarılarına kadar devam eder.
En
sona kalmış şahsa mesleğini soran polis memuruna verilen yanıt
bir hayli ilginçtir:
“Milletvekiliyim.”
Polisin
gözü faltaşı gibi açılır.
Bir
hayli şaşırmıştır...
Bu
bir rüya değildir ve bizde yaşanmıştır.
Sınırlarımız
içinde...
Sözü
edilen zat, şimdi Millet Meclisinde, bir danışmanlık görevi ifa
ediyor.
İstanbul’da oturduğu halde,
sık sık Ankara'ya gitmesini gerektiren
seyahatleri, sağlığını dahi riske ederek ve gönül adamı
olma heyecanı
içinde işinin de hakkını vererek yapıyor.
Kendi imkânlarını karşılık beklemeksizin devlet için harcıyor.
İnsan her durumda seçicidir.Köle olurken bile seçicilik hakkını
kullanır.
Doğmak
ve ölmek dışında
bazı şeyler insana direnme hakkını verir.
Ancak
bazı bireyler var ki bu haklarını kullanmaktan kaçınırlar.
Onların
erdemi, özünde saklıdır.
Dünyaya
uygun koşulllarda yerleşmemiş olanların halidir anlatılan.
Bu
tipler varolma yerine anılmamayı, biryerde yok olmayı seçerler.
Basit
yaşarlar, o şekilde de ölürler.
İnsanlık
böylelerine muhtaç
değil mi, ne dersiniz?
Büyüklüklerinin
dışında bir yaşam biçimine sahip bu bireylerin, insani
ilişkilerde gerek zengin, gerekse yoksul kesim için örnek bir
umut
modeli olduğu gözlemlenmiyor mu ?
Hayatımızda
yaşanan kısır döngüyü bir nebze soluklandırmak ve
giderken iz bırakanlardan bahsetmek için bu
yazıyı kaleme aldım.
Bilginiz
olsun istedim.
Hoşçakalın...
İstanbul
- 12.7.2000
http://afyuksel.com
|