Özdemir İNCE, Hürriyet’teki 31/05/2003 tarihli
yazısında çok önemli bir esere (Doç. Dr. Hüner Tuncer: ‘DOĞU
Sorunu’ ve Büyük Güçler (1853-1878) – Osmanlı’nın Kader Yılları,
Ümit Yayıncılık, 2003) okuyucularının dikkatini çekiyor. Oradan
iktibasla özetliyorum:
“Büyük Güçler” Rusya, Avusturya, İngiltere ve
Fransa’dır, “Doğu Sorunu” ise Osmanlı İmparatorluğu uyrukluğunda
yaşayan Hristiyan halkları işâret eder.
Sırp Ayaklanması (1804-1817), Yunan Ayaklanması
(1821-1829), İngiliz-Fransız-Rus donanmalarının Osmanlı-Mısır
donanmasını Navarin’de yakması (1827), Osmanlı-Rus savaşı
(1828), Fransa'nın Cezayir’i işgali (1830-1857), (Mısır valisi)
Mehmet Ali (Paşa) Ayaklanması (1831-1841), Kırım Savaşı
(1853-1856), Eflak ve Boğdan Olayları (Romanya Birliği)
(1856-1866), Sırbistan ve Karadağ Ayaklanmaları (1856-1867),
Lübnan’a özerklik verilmesi (1861), Girit Ayaklanması
(1866-1869), Bulgar Ayaklanması (1867), Hersek Ayaklanması
(1875), Sırbistan ve Karadağ’la savaş (1876), Osmanlı-Rus savaşı
(1877-1878), Fransa'nın Tunus'u işgali (1882), İngiltere'nin
Mısır’ı işgali (1882), Girit’in Osmanlı egemenliğinden çıkması
(1898). 19. yüzyılın son çeyreğinde, “Büyük Güçler” ve
Almanya'nın kışkırtmasıyla başlayan Ermeni, Süryani, Kürt ve
Arap isyanlarını da ekleyelim... Osmanlı’nın bu yüzyıl içinde
savaşsız ve ayaklanmasız geçmiş herhangi bir on yılı olmamış.
Sonra İtalya’nın Libya’yı işgali (1912), Balkan
Savaşı (1912), Birinci Dünya Savaşı (1914-1918), Kurtuluş Savaşı
(1919-1922), akabinde Kürt, Süryani ve şeriatçı ayaklanmaları...
Bunaldınız mı? Tarihinizi beyin ve yüreğinizde gerçekten
yaşarsanız elbette bunalırsınız.
Bu da yetmez: Eski ve yeni Büyük Güçler'in “Doğu
Sorunu”nun peşini bırakmadığını görerek tedirgin olursunuz. Ama
kendi ulusal tarihinden utanan bâzı oryantalist haramzâdeler bu
tedirginliğinizi “Türk paranoyası”, “lâiklik paranoyası” diye
tanımlayarak hakaret ederler.
Bunca buğuz, bunca vefasızlık, bunca haksızlık,
bunca nankörlükten sonra, susan Türk şöyle haykırsa çok mu?
“Bre Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz, tarihten
habersizler, bütün bunlardan sonra paranoyak olmuşum çok mu?
Zırdeli olmadığıma şükrediyorum ben!”
Bu yazıya fakirin tek eklemesi, altına imza atmak
ve bu eserin okunmasını herkese tavsiye etmek olur.
İhanettekilere yapılabilecek bir şey yok ama, gaflet ve dalâlet
içerisindekiler belki uyanır.
Prof.Dr. M. Kerem Doksat
doksat@superonline.com
İstanbul
- 06.06.2003
http://gulizk.com
|