Kayıt için burayı tıklayın

abiat ana da sevgi ile anılır.
Kırlar, bahçeler, dağlar, ormanlar, çiçekler, kuşlar...
Bütün içinde hepsinin yeri ayrı bir güzeldir... 
Ama, deniz başkadır. 
Denizin nefesi yosun kokar. Bana gül kokusu gibi gelir. Onun bu temada yeri başkadır... 
Düşüncelerine katık edersen onu, farklı yerlere uzanırsın.  
Çünkü deniz, insana yeni ufuklar açar. Düşüncelerin  mutasyona uğrar, güzele dönüşür, romantikleşir...

Birbirimize bakıp,
“Ne kalacak geleceğe insanlıktan?
Değişecek mi, yapısı? Yoksa yitip gidecek mi?
Yaşamdaki olumsuzluklar eksikliğimiz mi bizim?” 
gibi soruların cevaplarını, “deniz” ile yanıtlamak mümkündür...

Denizle uğraş içinde olanlar çok iyi  bilir.
Uzun ve sert esen  rüzgârların ardından tatlı bir durgunluk çöker. Kayaları döven azgın dalgalar artık uslanmıştır. Deniz süt liman kesilir. En ufak bir esinti bile hissedilmez. Adeta, o nefes almaktan vazgeçmiş, sanki hayat durmuştur...
Ben artık gül kokusunu duymaz olurum.

Sonra uzaklarda bir yerde,  ufkun kesiştiği çizgiye takılır gözleriniz. 
O noktadan itibaren,  gökyüzünün renginin  değiştiğini fark edersiniz.
Birkaç dakika sonra havada yine bir hareketlilik  başlar. Serin bir esinti yüzünüzü yalar gider. 
Deniz  yeniden çırpınmaya başlar. Teknelerde bir kıpırdanma  sezinlersiniz. Yelkenler şöyle bir canlanır, oynaşmağa başlar karşılıklı...
"Hava döndü!.." dersiniz . 
Hüzünlenir gibi olur yüzler...
Gelen fırtına mıdır, acaba?

Dedim ya,  deniz hep böyledir işte, beni de alıp  bir yerlere götürdü...
Eskiden hep tek kişilikli olarak düşünmeye çalışırdım. Şimdi değiştim. İki oldu...
Hatta, üç kişilikli düşünmeye başladım. 
Hayır hayır, aslı şu; şimdi doğayı ve içindekileri de buna kattım, denizi de üstlerine örttüm....

Ne yaptığımı nereye vardığımı  anlamıyorum... Çok’u düşünürken, herhalde yine bütüne döndüm farkında olmadan. 

Düşüncelerimde hayatın yorgunluğunu fark ettim.  Acaba duraksama zamanı mıdır?..
Bu yaşımda  bir şeyler vermeye kalkışırsam bana gülerler, demek de  istemiyorum...
Ama nedense uzaklara takılıp, sanki bir fırtına bekliyorum.
Beni canlandıracak, yaşam verecek bir güç diliyorum... 

Yıkılmışlığımdan ise hiç hayıflanamam doğrusu!..
İnsan hata da yapar elbette....Yanlışsız insan olamaz...
Doğruları bulmak için yanlışları geçmek kime zarar getirmiştir ki?.. 
İnsan hataları olgun çağında da yapabilir. Delikanlılık  çağının bu kabullenilir gerçeğini, yaşlılık kulvarına da taşıyabilir.
Bunları düşünüp değerlendirdiği sürece mutlu da olabilir.

Kendime geliyorum...
Galiba canlanıyorum...
Ağzımdan şu kelimeler dökülüyor: 
“Değişmenin de, beklentilerin de  yaşı yoktur.
Yeter ki bunun farkında ol!...”

Hem bilinmelidir ki;   Goethe “Faust”u, Verdi “Othello” yu seksenli yaşlarına doğru tamamladılar. Kant “Antropoloji” yi, Lamarck  “Omurgasızların Tarihi”ni, Teninison en önemli şiirlerini yetmişinden sonra yazmadı mı?
Mevlâna, altmışında Şems ile kucaklaşmadı mı?..
Onlar hiç yanılmadılar, hiç hata yapmadılar mı? 

O halde  hep umuda doğru,
Son ana kadar,
Denizle birlikte....

İstanbul - 25.01.2001
http://afyuksel.com


Üst Ana sayfa e-mail