iz
Türk’lerin neden hâlâ kabuğumuzdan çıkıp da geçmişten
gelen alışkanlıkları bırakarak, bazı gerçekleri görebilmek
amacıyla uzaklara gidemediğimizi bir türlü anlamış değilim.İnsanları
birbirine bağlayan unsurun, yakınlaşma ile olduğuna, bunun
da, daha çok gezme ile elde edilebileceğine inananlardanım. Batının
büyük gelişmesini izlemekle yetinip, yerinde algılamayan,
araştırma zahmetine katlanmayan ve bu şekilde yaşamaya
kendimizi mahkum eden bir toplumuz. Bırakın batı kültürünü
incelemek için seyahat etmeyi, kendi doğal güzelliklerimizi,
kültür kokan yerlerimizi görebilmek için bile, bir çabamız
yok.
Oysa, bugün tokluğa ulaşmış batılı insanlar, doğuya
akarak değişik görüşleri, farklı çizgileri algılamaya
çalışıyor.
Seyahat
ile ilgili bir yığın öykü var.
Çizgi
roman kahramanı gözü pek denizci Konte Montose, “
yolculuk nereye? ” sorusuna hep şu şekilde yanıt verir:
“Uzaklara...”
Akl-ı selim sahibi, düşünebilen sağ duyulu beyinler de
aynı fikirdeler...
Neresi olursa oraya !..
Rivayettir
ya ; Evliya Çelebi de bir gün rüyasında Efendimizi görmüş,
“ Şefaat, Ya Resulullah!” diyecekmiş, dili sürçmüş,
ağzından “Seyahat Ya Resulûllah!” sözleri dökülüvermiş.
O günden sonra da bütün dünyayı gezip dolaşmaya başlamış.
Gezme,
bir bakıma, kalıplardan kurtulabilme isteğinden kaynaklanır.
Bu anlayışa ulaşan insan, her gördüğü yeri basamak kabul
edip, çevresini alabildiğine genişletmeye çaba gösteriyor. “Çok
okuyan mı bilir, çok gezen mi ?” sorusuna verilecek cevabın
ağırlığı, çok gezenin daha çok bildiği yönündedir.
Demek ki; gezmek, uzaklaşmak, bir anlamda veri tabanına,
çok daha yoğun bilgi akışına ve görgü birikiminin bir şekilde
yoğunlaşmasına sebep olmaktadır
Gezi ayrıca, ferahlık bulma açısından da fayda sağlıyor. Yılların
getirdiği birikimlerle bunalan insanların belkide farkında
olmadan kendini bir yerlere atma isteği bu sebepten kaynaklanıyor.
Sınırlarından kurtulabilmek isteyen, seyahat etmeyi alışkanlık
haline getirebilmeli, gidip gördüğü yerlerdeki olayları
hassasiyetle inceleyerek, görgüsünü ve bilgisini arttırmayı
bilmelidir.Tabi bunları söylerken ekonomik koşulları da gözardı
etmiyorum..
Tarih
boyunca tasavvuf erlerinin boyutsal genişliğe yayılmanın yanı
sıra, bilgi edinimini artırmak için bulundukları yerlerden
uzaklaştıkları ve gezi alanlarını bir hayli genişlettikleri
bilinir.
Taptuk’un kapısındaki Yunus Emre, idrak
düzeyinden bir üst basamağa geçebilmesi, kendini
dinleyebilmesi görgüsünü arttıabilmesi için uzaklara gönderilmiştir..
Bir başka tasavvuf eri İbn-i Arabi de, öğrenimini Sevilla'da
tamamlayıp sırası ile Tunus'a, Fas'a, tekrar Tunus'a
ve Hac gayesi ile Hicaz'a gitmiştir. Hac farizasını
yerine getirdikten sonra, iki yıl Mekke'de kalmış,
Mekke’den Anadolu'ya geçmiş bilahare Kudüs yolu ile Mısır'a
dönmüştür
İşin
ilginç yanı Tasavvuf felsefesi ile uğraşan nadir bireyler,
astral seyahat ile bu işi oturduğu yerden de
yapabiliyorlar.Tayyi mekan sahibi olanlar ise, Ruh/Beden,
Madde/Beden halinde bir yerlere anında gidip
gelebiliyorlar.
Ben
bu imkanı olmayan bizler için edinim sağlayıcı geziler
tavsiye ediyorum. Özellikle, filmlerde, öykülerin geçtiği
sahnelerin görüntülendiği yerleri bizzat görebilmenin
tadı bir başka oluyor...
Bu gördüğünüz yerleri bir bir hatırlayıp dostlarınza o
belde hakkında çok net bilgiler verebiliyorsunuz. Veya
siz bir yere gittiyseniz aynı yere gitmek durumunda olan bir
yakınınız size gelip o yöre hakkında sıkı bir bilgi
sahibi olma durumunda hissediyor kendini.
Gidilecek
yer hakkında da önceden bilgi edinmek mutlak gerekli, gezinin
daha verimli olması için...
Bu konuda internetten de faydalanabilirsiniz. Gezi esnasında
farklı ortamlardaki değişik enerji yapısı ve o bölgeye
uyum sağlamak yönünden insan biraz zorlansada kısa sürede
oraya adapte olup olumsuz koşulların üzerinden gelmesini
biliyor.Yine de, yabancı sayılan yerin iklim ve şartlarına
intibak edebilmek için duyarlı olmak zorunludur.
Ayrıca gezilerde performans iyi ayarlanmalı, yiyecek ve içeceklerde
titiz davranılmalıdır. Lisan bilmek iletişimde, gördüklerini
değerlendirmede, son derece önemlidir.
Bu nedenle mutlak surette bir yabancı dil öğrenilmelidir.
Artık, bazı okullarımızda ilkokuldan itibaren yabancı dil eğitimi
hızlandırılmış, hatta ikinci bir yabancı dil eğitimi
zorunlu tutulmaya başlanılmıştır. Eskiden aylarca sürecek
yolculukla varılacak bir beldeye, şimdi ulaşım imkânlarının
kolaylığı nedeniyle, çok kısa sürede varılmaktadır.
Yolculukların süratli araçlarla kısalması seyahatı daha da
cazip hale getirmektedir. Görüşlerin kuvvetlenmesi, farklı kültür
yapısına sahip yerleri görebilmekle mümkün olabilir.
Seyahat
etmeyi sevin ve sevdirmeye çalışın.
İstanbul
- 02.11.2001
http://sufizmveinsan.com
Akşam
Gazetesi - 13 Aralık 2001
|