İsmini
farklı farklı adlarla andığımız, Sonsuzluğun Sonsuz Gücü,
BÜTÜNÜN GÜCÜ; her şeyin içerisine öyle bir işlemiştir
ki, yine baktığımız her şeyden adeta fışkıracak
gibidir...
Asırlardır
insanlar bunun farkındalığını yakalayabilmek için; ibadet,
meditasyon vs... gibi çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir.
Birtakım kurallar da bunları takip edip gitmiştir. Bu Güç
her şeyin içerisinde olduğu için, gerçekten de içe yönelmek
gerekmektedir. Fakat, bu gücün farkındalığını
yakalayabilmemiz için; fizik olan yanımızdan, ya da dünyamızdan
kopmamız gerekmiyor. Zaten her şeyin içerisinde olan bu gücü;
yine baktığımız her şeyde, gerçekten görebilmeyi istersek
ve bunu denersek görebiliriz.
Şahsen,
oturup şöyle doğru düzgün meditasyon yapan birisi değilim.
Fakat; hayatın tümünü bir çeşit meditasyon olarak görmekteyim.
Meditasyon yapan insanlar o esnada bazı iniş ve çıkışlar
yaşarlar. İşte bu iniş ve çıkışlar, hayatın kendisinin
içerisinde de mevcuttur. Bunu fark edebilmek; günlük hayatımızda
yaptığımız her işte; sadece yapılan o işe değil de, her
an içimizdeki kendi sesimize kulak tıkamadan, yaptığımız o
işin bile BÜTÜNÜN bir parçası ile İLETİŞİMİMİZ olduğunu
hep hatırlayarak hareket etmekle olabilmektedir.
Sonsuzluğun
Sonsuz gücü; her an, her yerde ve her şeyde titreşmekteyken,
baktığımız her şeyde o titreşimi sadece düşünmemizin
bile; onu görüp, hissedebilmemize büyük yardımı olacaktır.
Bu ise; saf sevgiyle işlenmiş olan özümüzün Bütünü
hissedebilme, görebilme ve onunla birleşebilme isteğine
uymakla başlar. Buna uyan kişi artık onu yaşayabileceği imkânlara
kendisini açmıştır. İşte burada karşımıza iki tane
ANAHTAR çıkmaktadır:
1-TEVAZULU
İSTEK
2-KENDİLİĞİNDEN FARKINDALIK
İçerisinde
bulunduğumuz ikilemlerle sınav ve geçiş boyutu olan bu boyut
bilincini kısa yoldan aşabilmemiz için, bu formülle tekliği
hepliğe, hepliği de tekliğe dönüştürerek geçiş
yapabiliriz. Bu formüle de İKİYİ BİR ETME FORMÜLÜ ismini
verebiliriz. Bu boyut bilincini ‘bilincen’ aşarken, fiziğimizi
de buna uyumlu hale getirebilmek bizlerin elindedir. Böylelikle,
bu geçişleri yaşarken; bedenimizi terk etmemize gerek
kalmayacaktır.
Sonsuzluğun parçası olan insan, onun parçası olduğunu ve BÜTÜNÜ
teşkil ettiğini FARK ederek önündeki engelleri aşabilir. Bu
zaman da artık ARACILARI KALDIRARAK ona özgürce ulaşabilirsiniz.
Bulunduğumuz boyut bilincini aşan birisi, bu boyuttaki
ikilemlerle yapılan sınavların diğer boyutlara geçişi
yapmaya yarayan birer araç vazifesi gördüklerini anlayacaktır.
İkiyi
Bir Etme Formülü: Varlıkla yokluğun durmadan birleşerek
TEK'i oluşturduğu
gibi, insanın da Fiziği ile Enerjisini bilincinde tam anlamıyla
birleştirmeyi başardığı anlarda Tek'e ulaşmasıdır. O
Tek'e ulaşan birey artık sonsuzluğun sırlarına açılmış
demektir...
İnsan
geni denen UZAYLARIN bile sonsuz uzaydan farkı olmadığı
gibi, bu muhteşem yapıtın her genini istediğiniz bir
bilgisayar programı gibi PROGRAMLAYABİLMEK sizin elinizdedir.
Bugüne dek bu yeteneğini kullanabilenlere hep DOĞAÜSTÜ
YETENEKLERİ olanlar denilmiştir. Aslında bu yetenek, doğanın
üstünden ya da altından değil, ta kendisinden gelmektedir.
Bu yüzden, her şeyin doğal olması ve doğallığını
koruyabilmesi gerçekten de çok önemlidir.
İKİYİ
BİR ETME FORMÜLÜNDEKİ,
1-TEVAZULU İSTEK: Olumsuz duygu ve düşünceler olmadan, kişinin
kendisinin Bütünlüğe olan Sevgiyle işlenmiş Özünün
sesinden gelen: gerçeği ile kalpten bir BİRLEŞME isteği
olmalıdır ki, olumlu sonuç verebilsin.
2-KENDİLİĞİNDEN
FARKINDALIK ise, tevazulu isteğin doğasallığı ile kendiliğinden
getireceği o HUZUR anında yoğunlaşan hislerin ve içinizdeki
Sonsuz gücün titreşimlerinin farkındalığının
yakalanabilmesidir...
İşte
o esnalarda, her yerde olan O Sonsuzun gücünün; SİZDEN görüp,
duyup, hareket ettiğini ve böylece, nasıl HER AN, HER YERDE
ve HER ŞEYDE olduğunun, Tekliğinin, Bölünmezliğinin bir
kez daha anlaşılmasıdır... Bu belirtileri fark etmek, kişide
zamanla öyle bir gelişir ki; bunu her an, baktığı her
yerde,
her şeyde hissetmeye ve fizik ötesi gözlerle görmeye başlar...
Bunların getirdiği ÖZÜ ile birleşince; BÜTÜNSEL BÜTÜNLE
her an, her yerde ve her şeyde olduğunu yaşar. Ardından da
sonsuza açılan başka kapıları açmaya başlar. Bir başka
ifade ile, FARKLI BOYUTLARI yaşar... Yakalanan bu YÜKSEK
FARKINDALIK HALLERİNDE, Bütün ZAMANLAR, Bütün MEKÂNLAR ve
Bütün FORMLARLA bir Bütün olduğunuzu hiç şüphe bile
etmeden, düşünüp hissedip ve de yaşayabilirsiniz.
İşte o anlarda Sonsuzun Gücüyle birleşen birey, kendisi
olmanın vereceği varlıkta yokluk, yoklukta da varlık duygusu
ile, GERÇEK ÖZGÜRLÜĞÜ tatmış olacaktır... O anlarda; içinizdeki
IŞIĞI, SESİ ve SICAKLIĞI hissedip onu alıp vücudunuza yaydıktan
sonra, onun toprağa ve minerallere kavuşmasına izin veriniz.
Buna bir nevi, SONSUZUN SONSUZA AKIMI diyebiliriz.
Sonsuzluğun
sonsuz sonlarına ve de başlarına durmadan sebep olan Bilinç
Potansiyellerimiz, yine o Sonsuzun Sonsuz gücünden KAYNAKLANDIĞI
gibi, bunları FARKLI FARKLI olmak üzere sonsuza dek yaşayacaktır...
Yaradılışın sebebi olan ve bir BÜTÜNÜ teşkil eden bilinç
potansiyellerimiz, Sonsuzun Gücünü oluşturup, kendini
kendinde deneyimleyebilme arzusuyla dünyada beden bulmaktadır.
Bu deneyimlerini de her bilinç yine kendinden kendine yapmaktadır.
Bilinç potansiyellerimiz her seferinde FARKLI deneyimleri öğrenmek
ve öğretmek üzere buraya gelmektedirler. Bu yüzden de
herkesin bazı KAVRAMLARI farklı algılayıp farklı değerlendirmesi
gayet normaldir. Kapılar farklı olsa da sonunda Sonsuza ulaşılmaktadır.
Önemli olan, bunu KAYNAKLARIN KAYNAĞI Sonsuzun Sonsuz gücünden
yapabilmektir...
Bilincimizi
neye açıyorsak, onun SIRRINI kavramaya hazır oluyoruz. Örneğin;
bir kişi uzay gemisini metal olarak algılarken, diğer kişi
onu enerjetik olarak algılar. Üçüncü bir kişi ; bunları
da aşarak kendi bedenini bir uzay gemisi gibi algılayabildiği
takdirde onu öyle kullanabilir, fiziken bile, BOYUT
atlayabilmesi vs. gibi... Bir şeyi öğrenmek istediğinizde,
kendinizi ne şekilde şartlandırırsanız, onu o şekilde algılayıp
kendi kendinize yaşatmanız da kaçınılmaz oluyor.
DÜNYA, uzayın içerisinde durmadan gezen bir ANA GEMİ olup, BİZLER
de onun üzerinde sürekli seyahat eden ve öğrenen UZAYLILARIZ
diyebilirim...
Bütün mesele, bilincimizde mühürlü olup, o mühürü açmak
ise yine bize kalmaktadır. Deneyim için sonsuz sınırsız yaşam
şekilleri ve boyutlar olan uzayda; onları algılayabilmek için
kendimize herhangi bir şart koşmaz ve şartlanmalara maruz
kalmaz isek etrafımızda olup biten her şeyden de o denli TÜM
GERÇEKLİKLERİ ile haberdar olabiliriz.
Bütün
bunları yaparken bilincimizi adeta bir FIRLATMA ARACI olarak
kullanıyoruz: Bilincimizi hedef alınan yere yönlendirip
harekete geçiriyor ve sonunda da onunla temasa geçiyoruz...
Burada dikkât edilmesi gereken husus, bilincimizi kendi bilinç
boyutlarımıza göre ayarlamadan oraya yükseltebilmek ve o
denli de gerçek cevapları alabilmektir. Görmeyi istediğiniz
o şeyi, kendi görme isteğinize göre hayal etmeyip, sadece
onu olduğu gibi deneyimlemeye çalışırsanız, gerçekleri de
o denli algılamaya başlayacaksınızdır...
İşte o zaman ÖZÜNÜ isteyen kişi; her an, dinlediği her
yerden, kendisini işitip, Sonsuzun gözüyle, kendisini her şeyde
görüp, bilgisini her zerreden alarak SONSUZU SONSUZCA YAŞAYACAKTIR...
08.10.2002
http://sufizmveinsan.com
|