Kelimenin
nesi kötüydü de sözcük uyduruldu; tıpkı
herkes hayat derken yaşamın
ortaya atılması gibi... Konu tamâmen ideolojiktir: 1000
senelik Osmanlı ve İslâm döneminden bizleri koparmak (dezenformasyon),
düşman etmek (misenformasyon), yabancılaştırmak
(alienasyon), sonra da parçalayarak (dezentegrasyon)
berhava etmek. Bir milleti mahvetmek isterseniz, lisânını
bitirin, yeter! Nasıl ifrattaki Osmanlıca Acemleşme ve Araplaşma'yı
getiriyordu ise, bu uydurukçacılık da anomiyi
getiriyor: Yokluğu, isimsizliği, köksüzlüğü...
Etnosentrik
ırkçılığın Batı tarafından nasıl beslendiğini görmemek
için kör olmak lâzım. Gâzi'nin "Ne mutlu Türk'üm
diyene" demesinden 75 sene sonra geldiğimiz noktaya bakın:
Kürtçe eğitim tartışılıyor. 5 sene zarfında da diğer
100 küsur etnik dilde eğitim gündeme getirilecek (Pontusçuluk
akımı çoktan başlatıldı). Emperyalizm, oyununu alenen ve
net oynuyor; küstahça, fütursuzca!
Siyasî
tercihimiz ne olursa olsun, yelpazenin neresinde olursak olalım,
vatanın milletiyle beraber bölünmezliği düsturuna bağlı mıyız,
değil miyiz? Ben, kendi tercihimi, def'âlarca ortaya koydum:
Etnik ve alt-kültürel kimliğim ne olursa olsun, çağdaş
millet (ulus) kavramına, yâni kültürel âidiyet ve
mensubiyet kavramına göre, Türk'üm ve bölünmez bütünlükten
yana tarafım. Kaç kere "Sağcımızla solcumuzla, gelin
canlar bir olalım, şu güzel vatanı akbabalara
yedirtmeyelim" dedim. Nitekim, yakın arkadaş ve dost
muhitim hep böyle insanlarla doludur; solcu, sağcı, Marksist,
dindar.... ama vatanına bağlı. Bir kısmı esenliğe giden
yolu orada bulur, bir kısmı burada.
Marksist
olmasına rağmen, "evrensele giden yol ulusaldan geçer"
diyen Attilâ İlhan'ın yaklaşımı (“Attilâ İlhan’la Kültür
Sorunsalı” kitabını mutlaka okuyun); İlhan Selçuk'un
"Türk'e küfretmeyi bırakın" haykırışı,
"eski Maocu" Hâdi Uluengin'in yazıları, Murat
Bardakçı’nın isyanı. Bu isimlerin çoğu
"solcu". "Sağcı" kesimin yazıp çizdiklerinden
bahsetmiyorum dahi. Fakirin bu "...cılık" ve
"...culuk" işlerine ne kadar allerji duyduğumu yazılarımı
okuyanlar bilir.
Açık
Radyo'nun "solcu" beyni Ömer Madra'nın kullandığı
Türkçe'yi seviyorum; radyosunun kapatılmasından önceki son
saatlerde kendisi de söyledi: "Melâli bilmeyen nesle âşina
değiliz".
Bütün
mes'ele melâli bilmekte dostlar...
İstanbul
- 02.04.2002
http://sufizmveinsan.com
|